bugün

eski zamanlardan kim bilir belki de bad-ı saba ile gelen bir tozlu mürekkep kokusunu hatırlatır divan şiiri okura. Divan şiirine sürekli halktan kopuk, saray çevresine hitap ediyor, zümre edebiyatı gibi eleştiri okları yöneltilmiş ve halen de yöneltilmektedir, ancak o bu oklardan aldığı yaradan divan şairlerinin sevgilinin bakışından aldığı yara kadar memnuniyet duyar. Zaten âşık da sevgilisi ona oklarını yöneltsin istemez mi? işte divan şiiri de inadına, aynen bu şekilde ilgiyi kendi üzerine toplayan şımarık, sevgiye, ilgiye aç çocuğudur edebiyatın.
(bkz: iskender pala)
şairler eserlerini divanlarda topladıkları için bu ad verilmiştir.
(bkz: divan şiirinde sevgili)
temelini aşk olgusu oluşturur. aşktan kasıt sadece dünyevi değildir, bunun yanında ilahi aşk ile de ilgilidir. tasavvufa yaklaşan eserlerin de olabildiğince güzel işlenmesi bundan kaynaklanır. en bilinen şairlerinden biri nedimdir.
bu şiirlerde işlenen aşk konusu hiç bir şiir türünde işlenmez.
hakkında bildiklerimiz aslında papağan misali bir sürü yanlış ezberden ibaret olan, edebiyat tarihimizin önemli bir kısmı.

6 asır sürmüş bir şiir akımını konusu aşktır diye genellemek gerzekliktir. milyon tane divan şiiri vardır konusu aşk olmayan.

soyut bir edebiyattır demek divan şiirlerinden yola çıkılarak tespit edilebilecek binlerce sosyal yaşama dair izi yok saymak demektir.

bir de aşk ilahidir dememiz yok mu? görünüş itibariylr gayet beşeri olan bir gazeli, bu şiirde tasavvufi aşk konusu işlenmiştir diye kesin hükme bağlamak için müneccim olmak gerekir.

ayrıca en bilinen 10 divan şairi sayacak olursak bunların yarısının tasavvufla ilgili yazmadığını görürüz. nefi, baki, nedim, hoca dehhani... hangisi tasavvufi yazmış ola ki.

dönemin sosyal ikliminin tesiriyle elbette din eksenli yazılacaktır ancak sen bütün bir şiir dünyasını, konusu aşktır o da ilahidir diye açıklayıp geçemezsin. ayrıca divan şiirine, yaşadığı dönemde kimse divan şiiri demez. cumhuriyet döneminde ortaya çıkmış bir kullanımdır divan şiiri ifadesi.
divanda uzun otururken yazılan şiirlerdir.
anlaması zor, başkasına anlatması daha da zor olan şiirdir. hele karşınızdakiler boş gözlerle size bakıyorsa, şaraba şiir mi yazmışlar ne alaka diyorsa vs. daha da zorlaşır ama görevdir öğretilir.
payın sadası gelse de sen hiç gelmesen
men dinlesem kıyamete dek, vuslat istemem
bulsam izinle semtini, ol semte ermesem
aşsam zamanı hasretin encamı gelmeden.

''sen hiç gelmesen bile,ayağının geliş sesini kıyamete kadar dinlesem yeter; ayrıca vuslat istemem. senin izini takip ederek mahalleni bulsam ama o mahalleye bir türlü ulaşamasam...ve ayrılığının sonuna ulaşmadan bütün zamanı aşıp başka bir boyutta(aşk boyutunda)yaşamaya başlasam''
dünyanın en büyük şairlerinin yazdığı dünyanın en güzel şiirleridir.
dışardan bakıldığında süslü, dili ağır, anlaşılmaz gibi gelebilir ama içine girildiğinde heyecandan nefesleri kesecek güzelliklere sahip olduğu görülür.
iki dizeye dünyaları sığdırmaktır.
bizimdir.
Yüce,yüksek ve ideal olana yönelik şiirdir.Bu sebeple soyut ögeler yoğunluktadır.Gerçek güzelden çok hayali güzellerin; günlük hayatın gerçeklerinden çok efsane, tarih ve dini ögelerin ağır basması söz konusudur.
Geleneği olan bir şiirdir. Bu yüzden kuralcı ve biçimcidir. Bu kuralcılık yapı,ahenk,tema bakımından yüzyıllarca devam etmiştir.Bu durum aslında şairler için bir zorluktur çünkü aynı yapı ve ahenk unsurlarını kullanarak bunların dışına çıkmadan özgün olanı yakalamak basit bir iş değildir.
Zamâne sırrını ko gonca gibi ser-best
Çemen safâsına gül gibi dil-küşâ olalum
:Bırak, yaşadığımız devrin sırrı konca gibi kapalı kalsın: Biz bağ, bahçe safasına gül gibi gönlümüzü açalım.
Çikolataları daha güzeldir efendim.
Tam anlamını çözmek için 3-4 sene kafa patlatmak ve okurken depresyonda olmak gereken şiir türü.
Örnek bir Müseddes: anlayan beri gelsin..

Firâşım seng-i hârâ pûşişim şevk-ı kıtad olsun ---a
Yerim beytü'l-hazen kârım figân-ı girye-zâd olsun ---a
Ten-i mecrûhuma ta'n-ı adû zahm-ı ziyâd olsun ---a
Edenler gönlümü âzürde mesrûrü'l-fuâd olsun ---a
Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdımı yâ Rabbi şâd olsun ---a (nakarat)
Benimçün nâ-murâd olsun diyenler ber-murâd olsun ---a (nakarat)

Sipihr-i kîne-cûdan bî-vefâlık resm-i âdîdir ---b
Felekten bî-niyâz olmak dahi bir özge vâdîdir ---b
Verâ-yı kâm-cûyân-ı mahabbet nâ-murâdîdir ---b
Gönül bu matla'ın memnûn-ı ma'nâ-yı maâdîdir ---b
Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdımı yâ Rabbi şâd olsun ---a (nakarat)
Benimçün nâ-murâd olsun diyenler ber-murâd olsun ---a (nakarat)

Ne mümkündür bula ey Nâilî hükm-i kazâ tağyîr ---c
Bozulmak mümteni'dir ser-nüvist-i hâme-i takdir ---c
Bu ma'nâda derûn-şâdım ki bir dem etmeyip te'hîr ---c
Edip ser-tîz ü bürrân tîşe-i âzârı bî-taksîr ---c
Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdımı yâ Rabbi şâd olsun ---a (nakarat)
Benimçün nâ-murâd olsun diyenler ber-murâd olsun ---a (nakarat)

Me fâ î lün / me fâ î lün / me fâ î lün / me fâ î lün....
aruz vezni'nin hakim olduğu şiir türüdür.
divan uzerinde yazilan siirlerdir.
Zor ve ağırdır.
Hoş bir ahenkle yazılmış,anlaması zor, derin manalar içeren, her kelimesinin üzerine emek sinmiş şiir türü.

Şeyh Galip'in Müsemmen şiirinden birkaç dize ilistireyim şuraya :

" Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen."

(Hoşça bak kendine ki kainatın özüsün sen.
Bütün yaratıkların gözbebeği olan insansın sen.)