ahlaklı davranmasının tek sebebi cehennem korkusu olan insandır. eğer ki deseler din yok tanrı yok, adam her türlü ahlaksızlığa dünden razı. bazen düşünüyorum da din sırf bu adamları kabında tutabilmek için var.
"içki de içerim, namaz da kılarım, allah ile benim aramda"cıların söyleyebileceği nitelikte bir cümle.
"e arkadaşım ben de sana inancıma göre kendi üzerime düşen hatırlatmayı yapıyorum, bundan sonrası senin takdirin" desek, sen zorluyorsun filan falan ayakları...
ahlakı ben dinimden öğreniyorum şahsen. başkalarının anal seks takıntısı bana hoş gelmiyor mesela ya da kadınlara göz kaydırma dürtüsünü hoş karşılamıyorum. vesaire ile devam eder bu cümleler de, ahlak anlayışları farklıdır. etiklik ile ahlaklı olmak ayrı şeylerdir. ahlak olarak kimi örnek aldığınız önemlidir. ben sarhoş iken pek ahlaklı insana rastlamadım.
yani kimisi ahlak mertebesini dinden kazanır, kimi aileden ancak standardı yoktur ki samimiyetsizlik gerektirmez.
peki hristo ya da yahudilerin bu tavrına ne denmeli peki. böyle durumlarda sadece müslümanlar ele alınmakta olduğundan, az biraz bu eleştirileri sağlam temeller üzerine oturtmak gereklidir diyorum.
"islam güzel ahlaktan ibarettir." hadisini duyup susması gerekenlerin tanımlamasıdır. Ahlak kelimesinin kökeni siyasi ideolojilere veya felsefi çıkarsamalarda laf kalabalığıyla kaybolmalara vs. dayanıyor zannedenler bu kavramın dini kökenlerini unutturmaya gayret edenlerdir. kendi önyragılarıyla başkalarını yaftalayanların insanların niyetlerini okuyacaklarına önce kendilerinin ahlaklı olmaları kimseyi saçma sapan önyargılarla suçlamamaları gerekir. sonra ortaya "dinime küfreden bari müslüman olsa!" durumu çıkar.
format gereği yanisi şu: ahlakı, vicdanı, bilinci olanın dine, korkuya, şekle, emre ihtiyacı yoktur, din yüzünden ahlak, allah rızası da denilse ''al imanımı ver cenneti'' alışverişine dayanır.
halife ebubekir'e atfedilen ''beni cehenneme at ve bedenimi o kadar büyüt ki, kimseye yer kalmasın'' sözü, en azından islamın ödül-ceza temelli ahlakına aykırıdır. dini olmayanın ahlaksızlık olarak addedilen suçları işlememesinin sebeplerinden biri, dünyevi kanunlarsa diğeri de her insanda aşağı yukarı aynı olduğu bizzat islam'a inananlarca iddia edilen fıtrattır.
hristiyanlık, tam tersine insanın doğuştan cennetten kovulmayı gerektirecek günaha ortak olarak doğduğunu iddia eder. isa'nın çarmıha gerilmesi, çektiği acılar, tüm insanlığın bu günahlarına karşılıktır ve vaftiz'in sembolik anlamı da onun çobanlığını, günahları sırtlamasını kabul edip dine girerek temizlenmedir.
islamın günahsız doğma ve yaradılışta iyi olma görüşüne göre; dini, intikam için veya herhangi bir ideoloji için olanlar hariç insanlar birini yakamaz, kafasını kesemez veya kim olursa olsun, dinsiz bir toplumda bile yetişse** ilk fırsatta eline ağaç kesme makinesini alıp ortalığı halloween'e çevirmez; beyin kimyasında dengesizlik yoksa şayet.
sanırım insanlar dinsizlerin sabah kalkıp ''dur bugün efendim şeytanın emirlerine uygun katliamlar yapayım, ben kötüyüm, been kötüyüm'' diye sayıkladıklarını sanıyor. rahat olun, yok böyle bir şey.
hem sadece türkiye örneğinden yola çıksak bile; %99'u islam, kalanı da diğer dinlerden sayılan, meşhur %47'nin dışındakilere sorulduğunda da ''elhamdulillah müslümanım'' dediği halde bunca ahlaksızlık(televole'deki cıbıl avratlar değildir ahlaksızlık);
mehmed akif'ten şiirlerin okunduğu kanla sulandı denilen toprakların peş ve cash çekilmesi, allaha kul olan, olmayanın hakkının gasp edilmesi devam ediyorsa; adana adliyesi taksim-sarıyer dolmuşuna dönmüşse, insanlar din, mezhep, ırk adına kesiliyor, yakılıyor ve bundan pişmanlık değil aksine cennet, allah rızası bekleniyorsa; bu, savunulan sistemin iflasıdır ve babasına harçlık için yalakalık yapan evladın cinliğine benzer.
din; yani korku, ödül, ceza yüzünden ahlaklı olan ahlaklı değil; aktör ve aktristtir. bu insancığın oskarı da cennet olmaz.
''teoloji üzerine kurulmuş bir dinde asla ahlaka ait bir şey olamaz''
immanuel kant.
edit: kant der ki:
- bilim gibi, ahlak da akıla dayanmalıdır.
- ahlak metafiziğin dışındadır.
- bilginin iki temel öğesinden biri olan deney, tecrübe öğesi metafizik alanında söz konusu olmadığı için akıl burada antinomilere düşer. öyleyse metafizik alanında bilimsel bilgi olanaklı değildir.çünkü metafizik alanında ruh-tanrı, evren kavranlarını düşündüğümüz zaman burada duyu-deneyi tarafından sağlanan malzeme bulunmaz.
- bir şeyin, aynı koşullarda benim için doğru, başka biri için yanlış olacağını savunmak olanaksızdır.
- aynı zamanda evrensel olmasını isteyeceğin ilkelere göre davran!
yamulmuyorsam immanuel kant'ın ahlak felsefesi içerisinde yer alan bir konuydu.
bu da benim üzerine eklediklerim;
ahlak insanın yapması gerektiği için yaptığı şeye denir. bir başka biri için veya bir başka biri istediği veya gönlü olsun diye yapılmaz. ahlak bir çıkar ilişkisine bağlanmamalı ki ahlaklı olabilsin. sevap kazanacağım, cennetin kapılarını aralayacağım diye yapılan şeyler ahlaksızlıktır. çünkü hep bir çıkar amacıyla yapmıştır eylemlerini.
samimiyetsiz midir bu şekilde düşünen değil midir orası muammadır da hele babam bana açıklayın hele ahlak dediğiniz kavram nedir? iyi nedir? kötü nedir? sana göre iyi olan bana göre iyi midir, ya da kötü müdür? senin ahlaklı bulduğun durum, benim açımdan ahlaksızlık mıdır yoksa ahlaksızlıkla bile bağdaştıralamayacak kadar gereksiz bir şey midir? yüzyıllardır muallakta kalmış felsefe sorularını bir kenara atıp her şeyi yerli yerine oturtmuşsunuz bakıyorum gençler, bir de üzerine yorumlar düzmüşsünüz.
kantın düşünce dünyasını anlayamayanların kanta gönderme yaparak sözde bilimsellik kattıkları iddiadır. kantın ene dediği de önemli değildir. o da yüzlerce filozof arasından biridir. ahlak yaradanın emridir. şimdi Allah tarafından emredildiği için güzel ahlaklı olmaya çalışmayı ahlaksızlık olarak nitelemekle ya da "teoloji üzerine kurulmuş bir din" diye tabirler kullanmakla kantı mı güldürmeye çalışıyorsunuz yoksa beni mi merak ediyorum doğrusu.
ee ne oluyor bakınız verince? aramak isteyince bunlardan çok var da konu bu değil. söylenilecek pek bir şey de kalmadı zaten. fazlası hırsi forum dövüşüne döner. yahya kemal'in sessiz gemi'sinde güvertede yazan yazı gibi: herkes memnun ki izm'inden, bir cok seneler gecti; dönen yok görüşünden..
dini değerler ona inanmayanlarla değil dalga geçmek, yaşam hakkına bile saygı göstermezken; bence yanlışı budur demek nasıl dalga geçmek oluyor acep? alemlerin manasını şu aciz insanlara anlatma iddiasındaki din, acizlerin bir kaç lafıyla mı aşağılanmış oluyor?:
bektaşi gene arkadaşlarına uyup* camiye gitmiş. hoca namazın önemini anlatıyormuş: o namaz ki olmazsa olmaz, onsuz cennet olmaz vs. demiş ve en son namaz dinin direğidir deyince baba erenler dayanamamış: hoca bu nasıl direktir ki bir yellenmeyle yıkılıyor?..
bu fıkralar yüzlerce yıl anlatıldı bu topraklarda. aklın, anadoluya göçen türkmenlerin getirdiği şamanizmin, yerli halkın; süryanilerin, kürtlerin, ermenilerin, arapların, rumların zerdüştlüğünün, hristiyanlığının oluşturduğu harmanın kılıç zoruyla veya gönüllü kabul edilen islama eleştirisiydi.
yunus emre bundan 8 asır önce yaşamış bir insandır ama şimdi, şu zamana gelse şeklen islam olmamakla eleştirilirdi. (bkz: büyük engizisyoncu)
konya'da mevlana zamanında meyhanelerde içilen şarabı şimdi içmeye kalkın bakalım ne oluyor. artık mevlana'nın hoşgörüsü değil şekeri kaldı yadigar.
anadolu'yu daha geçen gün çıkan haberdeki bir yaşında kız çocuğuyla evlenme vizesi veren* suudi arabistan'dan ayıran; anadolu'nun en yobazını bile buna isyan ettiren; bu fıkralarla yontulan tahammül kültürü, eleştiriye olan anlayıştı. ama islam'ın orijinali, ne yazık ki suudilerin yaşadığı dindir.
ta ki son 20-30 yıla kadar bu uyum iyi-kötü devam etti. sonraki anlayış, kadına türbanla, erkeğe kumaş pantolonla biçilen esaret özgürlüğüne* bağlılık ve tahammülsüzlüktür. iyi geceler. (bkz: mesnetsiz)
kötü niyet bertaraf edilmişse samimiyetsiz de olsa başarılı kişidir.
bu insanın tespit edlmesi mümkün değildir. ona gidip "din yüzünden mi bu şekilde ahlak sahibi oldun?" diye sorulamaz. bunun yapılması da saygısızlık olur. öyleyse, ahlakın bir önceki aşaması saygı mevcut değilse ahlaktan da söz etmek imkan dahilinde değil. samimiyetsizi araştırmaya çıkmış saygısız fişci işte. bu tespit peşinden aynı metodla tüm dünya görüşleri için kullanımın yolunu açar: çıkar sağladığı için atatürkçü olan samimiyetsiz vd. illa ki bu kişiyi birkaç doneden yollanıp kategorize edip ve onun üzerinden de tümele dair varsayımlar çıkarılacaksa bu ampirizm değil ibnelik olur.
din bezirganları münafık adı altında yüzyıllardır var. babasından gördüğü geleneksel dini ilahi emir sananlar da cumhuriyet'ten bu yana sayıca epey arttı. kelime i tevhid'le müslümanlığı kimliğine işlenmiş adı müslüman olanlar da çoğalmaya devam ediyor. faiz yiyen cami imamı, 657'ye bağlı imanlı devlet memurları, devlet tekelinde dinden uzak diyanet, tevil edilmiş kazanca dönüştürülmüş tefsirler.
uzar bu...
din insanı yontarak kabasını alıp bu haliyle samimiyetsizlik veriyorsa-ki niyeti kötülüğü yok etmektir. kastedlen de islam'dır-; yukarıda özetle bahsedildiği gibi, tüm dünya görüşleri için aynı ölçü geçerli olur. komunizm olmasa bizimki vahşi bir kapitalist aslında. örnekler o kadar artırılabilir ki; öğretmenler de para aldığı için şefkatli ve bu sebepten samimiyetsiz, doktorlar vizite ücretine ve astronomik bıçak parasına kafam kadar kitapları okuyorlar; dertleri, insanın sağlığı değil para, onlar da samimiyetsiz. hele avukatlar, sanırım onlara değinmeye hiç gerek yok. var mı bu adamların din bezirganlarından ve aslında kötü niyetli ama dini nedeniyle samimiyetsiz addedilen kişiden farkı?
senin bildiğin gördüğün din benim dinim değil, senin ulu önderinin emanet ettiği diyanet-cinayet- işlerinin devşirdiği dinimsi bir şey. ağlayacaksan, şikayet edeceksen kendi kutsal mekanına, pagodana, anıtına, kabirine git.
dini yüzünden ahLakLI oLmak samimiyetsizLik değiLdir. din bir nevi vicdan, nefis terbiyesi üzerine kuruLu kanunLar oLduğundan doLayI, bu kanunLara uyuLmasI terbiye oLunmasI gerekmektedir. genelde nefise ho$ gelen $eyler bu kanunlara terstir. e din olmazsa insan ne diye nefsine yenik düşmesin? o yüzden samimiyetsiz değil de kuralcı denmesi cok doğrudur. (bkz: yüzeysel entry)
işin içine din karıştımı birilerinin mideleri feci halde bozuluyor. ulan dürzü sana ne herifin samimiyetinden! adam dininden dolayı karına, kızına sarkmıyorsa, hırsızlık yapmayıp, yalan söylemiyorsa varsın samimiyetsiz, menfaatçi, cennetçi olsun. gavat mısın mna koyim, ''dindar olup ahlaklı olacağına, dinsiz olsun kızıma tecavüz etsin'' diyenler bile var muhtemelen. hay sikeyim öyle samimiyeti ben!
aksine dinsiz olduğu halde ahlaklı olduğunu söyleyen samimiyetsiz ve tutarsızdır. çünkü metafizik bir kaygı olmadan ahlak söz konusu olamaz. insan denilen organizma * hep kendi çıkarını elde etme ve kendi faydasına olacak şeyleri yapmaya programlıdır. kendi çıkarlarıyla başkasının çıkarlarının çatıştığı noktada doğal olarak baskasını ezip geçmek pahasına kendi çıkarını tercih edecektir. ancak bir kamu otoritesi veya toplum baskısı olması durumunda hak ve adaleti gözetecektir. ama bu ahlak demek değildir. çünkü toplumun şahit olmadığı ve kamu otoritesinin de bir cezai yaptırım öngörmediği kötülükleri rahatça işleyebilecektir. tek ihtiyacı olan güçtür. gücü varsa haklıdır(!)
işte metafizik kaygı dediğimiz allah'tan bir ceza veya mükafat beklentisi söz konusu değilse insan doğasına uygun olan bu hareket olup, böyle bir durumda ahlak söz konusu olamaz.
allah'ın cezasına veya mükafatına inanmayıp da toplumun görmediği, yasanın da suç kabul etmediği kendi zevk ve çıkarına olan baskasının hakkına geçme fırsatlarını değerlendirmediğini söyleyen varsa yalancıdır, gerçek bu. allahsız insanlık olmaz, ikiyüzlülük olur. ve o ikiyüzlüler fırsatını bulduklarında kendilerini iyi insanlar olarak gösterdikleri masumların canlarını yakmaktan çekinmezler.
böyle olmayanların üzerine alınmasına gerek yoktur; vardır böyle insanlar.
insan metafiziğe, dine, ahirete inanmıyorsa çok basit olarak; mutlu, kavgasız, olabildiğince uzun yaşamak ister. inanan ve inanmayanın vücudundaki hücreler aynıdır, duyguları da. çıkarı zarar gören dindar da din maskesiyle yapacağını yapar. tabi motivasyonu için kullanılanlar daha farklıdır.
dinlerin ahlakının bahane olarak kullanılmasının sonucu; çok açık bir şekilde mürekkebi kan olan dünya tarihi'dir. tüm savaşların sebebi dini, milli bahanelerden münezzeh, ekonomik, yani dünyevidir.
din, vatan bahanedir. insanlara şirketler için savaşacakları söylendiğinde kim gider savaşmaya? ama şu an mesih için, apokalips için savaştığını iddia etse de, ırak'taki bir deniz piyadesi cebine giren dolara bakar.
savaşların büyük aktörleri de elbette bu düzen düzenin mucidi silah, petrol, inşaat, kimya vs kartelleridir.
ırak'ta petrol şirketlerinin paralı askerleri din sosuna bulanmış bir çadır tiyatrosu oynuyor dünyaya ve bunu organize edenler cuma günü camiden, şabatta havradan, pazar günü kiliseden çıkmayan insanlar.
bir insanı öldüren dinsiz ahlaksız olur, ama dünyevi çıkar için savaştırıldığını bilmeyen dindar savaşta ölünce şehid olur. dünya tarihi tamamen duygusal sebeplerin sonucudur.
dinler icad edilmeden önceki kaptan mağara* dedelerimiz ve dinsizlik tecrübesini 74 yıl yaşayan sscb'deki insanlar, evangelist abd'den, yahudi israil'den, vahhabi suudi arabistan'dan daha ahlaksız değildi. tarihten sadece fatih'in karadan gemi yürüttüğünü, battal gazi'nin kesik kafasını kolunun altına alıp cenk ettiğini anlarsanız, baltacı - katerina geyiği üzerinden hayatı anlamlandırırsınız.
zeitgeist the movie'de savaşların ve dinin ne amaca hizmet ettiği; root of all evil?'da da dindar ve dinsiz insanı hayata bağlayanlar anlatılıyor. tavsiye ederim, izleyin. sakın kısfmet demeyin. sonuçta kaybedecekleriniz kazandıracak.
eğer olması gerektiği gibi yaşıyorsa kimseyi alakadar etmeyen insandır. ulan adam ahlaklı olun da niye olursa olsun sanane? ister cehennnem korkusundan ister cennet özleminden ister sadece Allah rızası için. hem ahlaksız hem samimiyetsiz olmaktan daha iyi değil mi?