Gece uykumdan uyanıyorum ve yanıma su almayı unutmuşum bir yanım kalk mutfağa git derken diğer yanım geri uyu diyor ve bu kısır döngü hiç bitmiyor bıktım içinde ki üşengeçten sıkıldım artık...
"Tamam olur" deyip "aa unuttum" denilmesinden. 1 değil, 2 değil, 3 değil. Her zaman aynı. 5 farklı işe koşturup elin ayağın bir birine dolaşıp hiç birini yapamayacağına; bir iş yap, sağlam kafayla yap, odaklanarak yap. Arkanı toplamaktan, her eksiği benim fark ediyor olmamdan bıktım.
--spoiler--
Ben bıktım. Bu hatırsızlıktan, bu hatırasızlıktan, bu dümdüz kaba saba izansızlıktan bıktım.
Diğerlerinin yanında önemsiz kalır ama; otobüste koltuğunu teklifsizce arkaya yatıran, ayakta insanlar beklerken boş sandalyeleri çantalarıyla doluşturan, selam verdiğinde suratına sığır gibi bakan, markette kasiyere, mağazada tezgahtara, apartmanda kapıcıya it gibi davranan, özür dilemeyi güçsüzlük sayan, lütfen demeyi ağzına yakıştıramayan, teşekkür etmekten haberi olmayan, parasını ödediği her şeyin sahibi olduğunu sanan bu işgalci bu nezaketsiz bu üslupsuz kalabalıklardan da bıktım.
iyi şeyler, kendileri ve başkaları için faydalı şeyler yapmak isteyen insanlara ne kıymeti var ki diye düşündüren her şeyden, tüm heveslerin kursaklarda bırakılmasından bıktım.
Kabuslarla uyumaktan, harap bitap uyanmaktan, elimden bir şey gelmediği için kendimi suçlamaktan bıktım. Hiçbir yere boşaltamadığım bu öfkenin namlusunu her seferinde kendime doğrultmaktan bıktım. En ufak bir coşku ve istek duymadan sırf mecbur olduğum için çalışmaktan, robot gibi yaşamaktan bıktım. Etrafımdaki herkesin aynı yorgunluğu taşıdığını görmekten, içimdeki boşluktan, içi bomboş bakışlarla karşılaşmaktan bıktım.
Bir yolunu bulup gidecek olsam bırakacaklarımı, kalacak olsam yaşayacaklarımı düşünmekten bıktım. Her şeyin üstesinden geldim de, bu ülkenin altında kalmaktan çok bıktım.
--spoiler-- *
Sorumluluklarimdan bıktım. Kendimi yapayalnız hissetmekten bıktım. Gerçekten bıktım. Babamın hiçbir konu da destek olmayıp beni yalnız birakmasindan bıktım. Yemin ederim zor geliyor artık ya. Kendi kendimi mutlu etmeye çalışmaktan bıktım. Bir kere de bir allahın kulu beni mutlu etmeye çalışsın ya vallahi de billahi de bıktım sözlük. Alıp başımı gideceğim engelleyen şeyler var onlardan da bıktım.
Gezmekten sıkılınca gezmemekten, sıcaktan sıkılınca klima önünde yüz felci geçirmekten, pcde oyun oynamaktan sıkılınca dizi izlemekten, kitap okumaktan sıkılınca zamandan, paramın olmayışına sıkılınca hayattan, para kazanmaktan sıkılınca beynimden, yaşamaktan sıkılınca nasıl ölebileceğimi dert etmekten bıktım.
(bkz: bıktım) insanlara değer verince değersiz olmalarından .
yalan söyleyip kandırmalarından . Yüzüne gülüp arkandan iş çevirmelerinden.
mutluymuş gibi yapıp aslında mutsuz olmalarından.
herkesin birbiriyle çıkarları üzerine konuşmasından .
kimsenin saf ve temiz olmamasından. insanların bu kadar karaktersiz olmasından .
sudan sebeplerden kalp kırmalardan .
sürekli özür dileyen insanlardan .
hayatı takmıyormuş gibi yapan insanlardan .
mutsuz , mutlu , üzgün , sinirli genel olarak bütün insanlardan bıktım . sözlük acil destek hattı neydi ?
Üç kuruşluk insanların milyon dolarlık kaprislerinden bıktım.
Kendimden kaçmaya çalıştıkça yine kendime yakalanmaktan bıktım.
Karanlıkta tek başıma uyumaya çalışmaktan bıktım.
Yalnızlıktan bıktım.
Bir şeyleri idare etmek zorunda olmaktan bıktım.
Ritme ayak uyduracağım diye her defasında düşüyorum, ben dans etmekten de bıktım!
hayatınızın bütünü için "bıktım" diyorsanız, yakın zamana ait işlerinizi biran önce bitirin ve hiç yapmadığınız bir şeyi yapın, görmediğiniz bir yere gidin, doğa yürüyüşüne çıkın, manzara resmi çekin, ve olabiliyorsanız aşık olun, ama bulabiliyorsanız karşılıklı olsun. sonra işinize geri dönün tabi hayat acımazsız!
ama bıkık bir hayatınız da olsa onu nette fazla harcamayın...*
Valla ben bıktım. yediğim domates doğal mı, biber organik mi, marul biyonik mi, turşu sempatik mi, buna dikkat etmekten yoruldum. et yersem a vitamini mi alıyorum, at yersem deh proteini mi veriyorum bilemedim, sıkıldım. Dayım kanserojen mi besleniyor, ebem östrojen mi sıçıyor, anlamadım. şeftali potasyum deposu mu, lahana magnezyum kulisi mi yapıyor, duymak istemiyorum. şişmanlığın geni mi bulundu, mutluluğun zulası mı patlatıldı, bu haberlere inanmıyorum. çocuğuma meyveli yoğurt yedirsem boyu uzar mı, yedirmesem kimin uzar, duymak istemiyorum. çocuk bile yapamıyorum ki korkudan. her sabah bir tatlı kaşığı yesek daha mı güzel yaşarız, her gün bir avuç fındığı hangi bilim adamının kıçına soksam benim kulağıma güzel şeyler fısıldamasını sağlayabilirim? az uyku hastalığa davetiye çıkarıyor, çok uyku ömrü kısaltıyor, güneşin altında çok kalma ölürsün, az da kalma ayıp... yeter yeter yeter! meyvelerle, sebzelerle, eşyalarla da aramı bozdunuz. zaten insanlara küsmüştüm, arkadaşlarıma güvenemez olmuştum. zaten annem, babam sapıtmıştı, hükümetten tiksiniyordum, sevgilim yalan söylüyordu, öğretmenim ruh hastasıydı, komşum karısını dövüyordu, karısı manavla sevişiyordu, manav da hormonlu elmaları bize satıyordu, biz o elmaları yerken arkadaşlarımızla ashte sohbetler ediyorduk, ailemizden uzaklaşıyorduk, ailemizden tiksiniyorduk, öğretmenimizden nefret ediyorduk. velhasıl dostlarım bana taze sebze meyve getirin, bana tahıl, gevrek getirin, kepek getirin. bana vitamin, çinko, bakır, demir, magnezyum getirin. dostlarım bana potasyum getirin. bana organik, botanik, folklorik ne varsa getirin. antioksidan, spa, aloe veroea mıdır ne boksa hepsini getirin!!! getirin mına koyyim, dediğiniz doğruysa öleceğim bunlar olmazsa ben. ya da getirmeyin. bakarsınız ölmem. belki bir kuş cıvıldar, bir çiçek açar, hayat devam eder, bir ilkbahar akşamı çalarım kapınızı, bence açmayın dostlar!!! yiğit özgür*