bugün

bıktım

Valla ben bıktım. yediğim domates doğal mı, biber organik mi, marul biyonik mi, turşu sempatik mi, buna dikkat etmekten yoruldum. et yersem a vitamini mi alıyorum, at yersem deh proteini mi veriyorum bilemedim, sıkıldım. Dayım kanserojen mi besleniyor, ebem östrojen mi sıçıyor, anlamadım. şeftali potasyum deposu mu, lahana magnezyum kulisi mi yapıyor, duymak istemiyorum. şişmanlığın geni mi bulundu, mutluluğun zulası mı patlatıldı, bu haberlere inanmıyorum. çocuğuma meyveli yoğurt yedirsem boyu uzar mı, yedirmesem kimin uzar, duymak istemiyorum. çocuk bile yapamıyorum ki korkudan. her sabah bir tatlı kaşığı yesek daha mı güzel yaşarız, her gün bir avuç fındığı hangi bilim adamının kıçına soksam benim kulağıma güzel şeyler fısıldamasını sağlayabilirim? az uyku hastalığa davetiye çıkarıyor, çok uyku ömrü kısaltıyor, güneşin altında çok kalma ölürsün, az da kalma ayıp... yeter yeter yeter! meyvelerle, sebzelerle, eşyalarla da aramı bozdunuz. zaten insanlara küsmüştüm, arkadaşlarıma güvenemez olmuştum. zaten annem, babam sapıtmıştı, hükümetten tiksiniyordum, sevgilim yalan söylüyordu, öğretmenim ruh hastasıydı, komşum karısını dövüyordu, karısı manavla sevişiyordu, manav da hormonlu elmaları bize satıyordu, biz o elmaları yerken arkadaşlarımızla ashte sohbetler ediyorduk, ailemizden uzaklaşıyorduk, ailemizden tiksiniyorduk, öğretmenimizden nefret ediyorduk. velhasıl dostlarım bana taze sebze meyve getirin, bana tahıl, gevrek getirin, kepek getirin. bana vitamin, çinko, bakır, demir, magnezyum getirin. dostlarım bana potasyum getirin. bana organik, botanik, folklorik ne varsa getirin. antioksidan, spa, aloe veroea mıdır ne boksa hepsini getirin!!! getirin mına koyyim, dediğiniz doğruysa öleceğim bunlar olmazsa ben. ya da getirmeyin. bakarsınız ölmem. belki bir kuş cıvıldar, bir çiçek açar, hayat devam eder, bir ilkbahar akşamı çalarım kapınızı, bence açmayın dostlar!!! yiğit özgür*