bugün

lahanası ile ünlü bir ilimiz.*
waffle'ları leziz, çikolatalarının tadı muhteşemdir. çikolata müzesi mutlaka ziyaret edilmeli * paranın yarısı buradaki çikolatalara harcanmalıdır. binalarının yapısı nefes kesicidir. küba cafe'sinde bir kahve içmek pek kötü bir fikir sayılmaz. bir de irish pub'ı kesinlikle görülmesi gereken yerlerdendir.
avrupa birliği'nin başkenti.*
gecen yaz gittigimizde bruksel metrolarının cogu istasyonunda denetim yoktu, turnike de koymamıslar nedense, biz de ilk kullanısımız hariç hiç kart almadan istedigimiz gibi oraya buraya metroyla gidip geldik*. bazı duyarlı vatandaslar* kart okutup iniyolardı asagı ama ne gerek var dimi:) ama tabi bu bizde alıskanlık yapmıstı ve gittigimiz diger sehirlerde bunun sıkıntısını yasadık.

ayrıca bruksel metrosunun su ozelligi de cok hosumuza gitmişti, her istasyon farklı sekilde dizayn edilmişti. bu gercekten de metronun sıkıcılıgını azaltıyordu. ayrıca ilginizi cekerek ineceginiz istasyonu kacırmanızı da onluyordu (bkz: ankaray). bu bir sekilde belcika insanının* sanata gosterdigi ozeni de gostermekte bence.
avrupanın kadim şehri.
her avrupa şehrinde de olduğu gibi metro istasyonlarında kart okutmadan geçmenin mümkün olduğu fakat ayda yılda bir yapılan kontorllerden birine takıldığınız takirde 40 euro ödemekle yükümlü olduğunuz durumlarla karşılaşabileceğiniz, avrupa'nın 3 büyüklerinin tampon bölgesi.

brüksel'de şehir merkezinde diğer 6 avrupa şehirlerinde de bulunan hotel de ville ve diğer eski kültürel binaların çevrelediği bir alanda avrupa gençliğinin 126 çeşit belçika birasından birini yudumlarken görmek mümkündür.

hatta bunun arka sokağına çıktığınızda kendinizi karın doyurmaya dizayn edilmiş bir sokakta bulabilirsiniz. ve en komik görüntü de burada karşınıza çıkacaktır: 15-16 tane ard arda dizilmiş döner dükkanları. komik olan arda arda birinin türk, birinin yunan olması.
yunanlar kendilerini aşmış, sizi türkçe karşılayarak, türkçesi bozulmuş bir türk numarası ile oltalarına düşürebilme taktikleri, gerçekten şerefsizlikte takdire şayandır. hele bir de buna kanmadığınız ortaya çıktığında "aaa ben istanbul'u çok seviyorum" demeleri yok mu! travenian ne güzel demiş: 3 kuruş için annensini bile satabilecek insanlar! dedirtiyor adama.
hadise' nin yaşadığı ve öğrenimini sürdürdüğü şehir.
belçika' nın başkenti olmakla beraber en gelişmiş kenti.
grand place adındaki meydanı dışında fazlaca bir sosyal aktivitenin bulunmadığı, avrupa birliğinin başkenti olmasından dolayı bir çok milletten insanın yaşadığı şehircik. Grand place'deki La Brouette, Le Roy gibi kafelerde oturup birşeyler içmeden gelmemek gerekir. biraları özellikle tavsiye edilir. Duvel, Ovel, Westmalle, Stella Artois ve ismini hatırlayamadığım bir çok çeşitte bira mevcuttur. ayrıca tencerede servis edilen midyenin de denenmesi tavsiye edilir. tek başına bitirmesi hayli güçtür.
her türlü birayı içebileceğiniz bayıcı şehir.

turistik gezi için 3 gün fazla gelir.
Avrupa Birliği ve NATO'nun başkenti gibi siyasi açıklamalar getirmekten başka Belçika'nın diğer şehirlerinin aksine öyle günlerce gezilebilecek turistik mekanları olmayan (Grand Palace ve civarı, Atomium hariç) bir klasik başkent. Flaman eyalet sınırları dahilinde olan ama göçmenleri ve Belçika'nın güneyinden göçenleri sayesinde neredeyse her köşe civarda Fransızca'nın konuşulduğu garip bir kent. Türklerin Nord istasyon civarındaki Schaarbeek bölgesinde Faslı, Pakistanlı, Araplarla birlikte ve genellikle ortak dil Fransızca ile anlaştıkları kozmopolit bir şehir. Brüksel içerisinde trenle Nord istasyonundan, Central istasyonuna ve oradan Midi istasyonuna bedava ulaşım sağlayabileceğiniz yer. Çikolatlarının tadına bakmayı ve Grand Palace civarındaki ne özelliği varsa manikepis( işiyen adam heykelciğini) ziyaret etmeden gezinin tamamlanamayacağını öğrendiğiniz başkent. Genel anlamıyla bir başkent havası taşıyan, sürekli bulutlu havasıyla içinizi karartan batı avrupanın zenginliğini üzerinde taşıyan bir şehir.
Hayatımın aşkını bulup,evliliğime vesile olan,kasvetli,sıkıcı,güneş görmeyen şehir.
Avrupa'nın en fazla sel basan şehridir.
brükseli paris sanıp aşıkların veya romantiklerin şehri olarak hayal edip,
manzarayı görünce hayalkırıklığına uğramak.

(bkz: camızlar denizi basmış)
(bkz: bruxelles)
(bkz: brüksel lahanası)
sehir merkezindeki sheraton otel'in hemen arka sokaklari, fas mahallesidir ve biraz kotu kokmasina ragmen ki bu koku da hemen paralelindeki tren istasyonundan gelmektedir zira bir sure sonra burnunuz o berbat kokuyu almamaya baslar; buradan her nevi parfum, kozmetik, ikinci el kiyafet vs. inanilmaz ucuz fiyatlara alinabilinir.

ayrica gece saat 11'den sonra sehir merkezinden belirli bolgelere otobus bulunmaz.

midyesi, beyaz sarapla tavada pisirilince tadindan yenmez, ozellikle bulgar restaurantlarinda enfestir.

yine merkezde, grand palace'a donmeden hemen sag kosedeki yunan tavernasi muhtesemdir mutlaka ugrayin derim.

guylian cikolatasi ozellikle deniz kabugu seklinde olani cok lezizdir.

lunaparklari cok eglenceli, balerin falan "turkiye'de lunapark yokmus" dedirtiyor hem kendi etrafinizda, hem makinanin etrafinda, hem bas asagi, surekli bir donme halindesiniz ustelik 10 yasindaki bidiklarla yanyana ciyak ciyak...pek eglenceliydi ilk defa lunaparktan bilegimin hakkiyla (halkalari cubuga gecirme seysi) bir oyuncak kazanmistim; kocaman, neredeyse omuzlarima kadar gelen mor, pofuduk bir hipopotam...otele kadar gobegim catlamisti tasimaktan.. neyse efendim cis yapan ufakliga, metrosuna hizli trenine, botanik muzesine, katedraline, atomiuma falan hic girmeyeyim.uzar gider boyle...
Senne ırmağı'nın kıyısında yer alan belçika'nın başkentidir. tarihi Cambrai piskoposu St. vindicien'in M.S 695'te Cambrai'ye gitmek üzere bu küçük köyden ayrıldığı yıllara kadar uzanan "bataklık köyü" anlamına gelen Bruocsella, yüzyıllar boyunca gelişip güzelleşerek Brüksel adlı büyük ve modern bir kent olmuştur. Brüksel'de paslanmaz çelikten atomium gibi en modern yapılarla,tarihinin eski dönemlerinden kalma 500 yıllık Gotik yapılar iç içedir.
Gezilecek yerler en fazla bir gününüzü alır. Kalan zamanda midye bira takılabilirsiniz. Özellikle midyeleri çok meşhurdur.
nato'nun başkenti olarak bilinir. ilginçtir, pkk ve dhkp-c'nin avrupa merkezleri de bu şehirdedir. kırmızı bültenle aranan kim olursa olsun bu şehirde rahatlıkla gezip dolaşabilir.
eylülde güzel olur.
gidilmediğinde kayıp yaratmayacak,waffleda iyi olan,heryerde işeyen küçük çocuk heykelini (kahramanlarını) görebileceğiniz soğuk şehir.
dün gidip gezdiğim şehir. kızları genelde çok güzeldir (etnik belçikalı olanlar tabii).
atomium çok alakasız bir yerdedir. zaten bir fuar atraksiyonu olarak inşa edildikten sonra, la kalsın bu burada hoş durdu böyle mantığıyla yapılmış bir yapı olduğundan, etrafında pek bir aksiyon yoktur.

manneken pis denen işeyen çocuk heykeli grand place' tan birkaç sokak ötededir. önünde her daim fotoğraf makinalı uzakdoğulu turistler default olarak bulunur. yanındaki çikolatacıdan güzel çikolatalar toptan olarak ucuz fiyatlardan alınabilir. grand place ziyaret edilecek 1 numaralı yerdir.

ab komisyon ve parlemento binaları bu şehirdedir. parlemento binası lüksemburg meydanı diye bir yerde olup, merkez istasyona 20-25 dakika yürüme mesafesindedir. kesinlikle görülmeye değerdir.

genel olarak çok gri bir şehirdir. merkezde yaşamak pahalı olduğundan, yerliler banliyö alanlarda yaşar. tramvay kullanılarak şehir merkezine en fazla 20-25 dakikada ulaşılır.

adliye binası favorimdir.

flaman bölgesi kadar düzlük değildir. limburg kadar da dağlık değildir. ama inişleri çıkışları vardır.

bilingual bir şehir olduğundan genelde en az 2 dilde tabela bulunduran dükkanları dikkat çeker.

son olarak, o kadar ab merkezi olmasından, ab komisyonu başkanına yolda yürürken rastlamak, sokak ortasında bisiklet süren bir başbakan' a rastlamak mümkündür. şaşırtıcı olan ise insanların bu figürlere alışık olması ve ilgi göstermemesidir.
belçika' nın resmi, avrupa birliği' nin gayriresmi başkenti.

yiyin: patates kızartması-mayonez, çikolata, waffle.

ziyaret edin:

http://www.deliriumcafe.be/
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar