iki üç yılda bir girişiyorum tekrar. bazen "ulan buna harcayacağın eforla başka bir kitap okurdun" diye pişmanlık duyuyorum ama yine de vazgeçemiyorum.
Vedalaşmayı beceremediğim çok kitap var ama Oğuz Atay’ın kitaplarını hep yanımda taşıyorum. Kaçıncıya tekrar okudum bilmem ama daha çok okuyacağımı biliyorum.
(bkz: Bilinmeyen bir kadının mektubu) bu kitabı benim için bu kadar güzel yapan ne tam olarak bilmiyorum ama yoğun hisler barındıran şeyler beni çok etkiliyor.
ilk okuduğumda çok üzülmüş bir kısım da kıskançlık duymuştum. insanlar gerçekten bu denli yoğun hissedebilen varlıklar mı, yoksa her şey gibi tüm bunlar da kitaplarda, filmlerde, şarkılarda ve hayatın her anında (diğer her konuda olduğu gibi) abartılan bir şey mi?
yeni bir anketi hizmetinize sunmanın gururunu taşıyorum;
okumanızın üzerinden yıllar geçse de, kitaplıkta hep elinizin gittiği, satırları durmadan kafanızda dönen kitaplardır.