bugün
- 23 mayıs 2024 beşiktaş trabzonspor maçı9
- icardi190532
- sokak hayvanları uyutulacak68
- mecidiyeköy metrosunda intihar eden kız9
- türk kızları neden gülümsemiyor11
- dünya türkiye'nin neyini kıskanıyor13
- sjsjsjsjsjsjsjsjsjsjsj sjs9
- 23 mayıs 2024 ali koç basın toplantısı10
- ismail kartal14
- bik bik için diktiğim etek17
- akpnin hala bedava kek vaadini tutmaması13
- insan olmaya ceyrek kala8
- anın görüntüsü9
- galatasaray22
- türkiyedeki rusların gövde gösterisi yapması12
- geldi yine deli9
- age of empires'in üstüne oyun var mı12
- afganistan yardımlaşma derneği başkanı16
- 22 mayıs 2024 atalanta bayer leverkusen maçı9
- gecenin şarkısı9
- rusların en iyi olduğu şeyler25
- erkeklerin hep fotoğraf istemesi15
- iran'ın teşekkür mesajında türk bayrağı koymaması14
- erkeklerin sözlükte durma nedeni10
- hangi sözlük erkeğiyle evlenmek istersin8
- spor salonuna gitsem erkekler popoma bakar mı26
- unutulan ünlüler11
- işid'in bütün yaptıkları meşrudur10
- karınızla gratise gider misiniz11
- sokak köpeklerini isteyen evinde baksın9
- fazla bilinmeyen harika şeyler8
- ankarayı öven tip17
- mert hakan yandaş10
- manyak olmaya karar verdim9
- kitap okumanın zararlı ve gereksiz olması13
- kaza yerinin tespiti iran ihası tarafından yapıldı8
- bugün üike olarak resmi yastayız11
- bir galatasaraylının kulağına fred diye fısıldamak12
- akp'nin fenerbahçe ve beşiktaş düşmanlığı8
- bir şarkı sözü der ki8
- insanlara olan inancınızı ne zaman kaybettiniz13
- icardi1905'i silip atmak19
- sevgilinin kız arkadaş lobisi9
- escort ile evlenmek10
- şişmanlar ölünce nereye gider8
- ellerim bos gonlum hos9
- kilo almak için bik bikle evlenmek10
- alex de souza vs fred9
- cumhrbaşkanm sizi dünya yenemedi ben nasıl yeneyim15
- cehennemde türkçe konuşulur8
insan güvendiği,aşık olduğu sevgilisinden kazık yedikten sonra uzun süre hayatına güvenip kimseyi sokamaz çünkü belli bir süre sevgilisinin ruhunda açtığı hasarları onarmaya,hayal kırıklıklarını yeniden umuda döndürmeye çalışır.bu darbe onu hayata ve insanlara karşı okadar düşman etmiştirki kimseyi sevemez,güzel bulmaz,beğenmez hep eski sevgilisiyle kıyaslar ve aşık olamaz;bu düz mantıkla da hayatı boyunca artık bir daha asla aşık olamayacağını zanneder.
sanrıdır.*
Sonunda "Adıyorum aşka, geri kalanımı" dedirtir.
uzun zaman önce aşık olma hakkını kullanmış, şimdilerde yalnızlığa kement atmış, karşısına çıkan hiçbir kıza gönül veremeyen insanın haklı korkusudur. zordur yaşamak; belki anlamsız ama yine yaşamaktan başka çare görünmüyor be yiğidim...
(bkz: oof ulan of)
(bkz: oof ulan of)
aşık olmayan bünyeye yabancı durum.
biten her aşkın sonrasında hissedilen durum.
yeni bir aşka yelken açana kadar böyle gider bu. sonrası bitecek başka bir aşka başlamak işte.
yeni bir aşka yelken açana kadar böyle gider bu. sonrası bitecek başka bir aşka başlamak işte.
belki bu sanma duygusu gecer zamanla, ama her defasinda sevmeye karsi olan korku artar zannimca.
adı üstünde, bir süre ne kadar inandırıcı gelse de, gerçekte basit bir sanrıdan ibaret olan kandırıkçı bir illüzyon.
hayatın baş köşesine oturtulan ilişkinin, aynı etraftaki 'sıradan' insanların yavan ayrılıkları gibi bittiğini, bitebileceğini, insanların arasındaki o mistik, hiçbir zaman kopmayacakmış, kopamazmış gibi görünen bağın, başbakanın açılışlarda bir makas darbesiyle iki ucunu yere indirdiği kırmızı kurdela kadar narin bir şey olduğunu ve en önemlisi, ayrılıktan sonra da yaşam olduğunu idrak edene kadar, zaman geçmek bilmez bir süre.
ne ''ayy canım üzülme ya kendi kaybetti''ler, ne sırta yapılan yalandan pıtpıtlar, ne sabahlara kadar içip dağıtmalar fayda eder.
banyo zeminine yapışıp ağlamanın, yastığa sarılıp hönkürmenin, sinir krizleri eşliğinde beyni, bedeni zorlamanın, pişman olacak biliyorum işte köpek gibi dönecek diyerek kabullenişi ötelemenin, en sevdiği mekanlarda 'belli ki bir derdi olan, gizemli bir kızım ben' tripleriyle salınmanın, çivi çiviyi söker gibi boktan bir mantaliteyle bir başkasının canını acıtmanın yararı olur sanılıyorsa da, nah.
yakın bir dostun anlayışlı sessizliği ya da anne göğsünde usul usul ağlamaksa, belki...
yapılması gereken gereken tek şey, nefes almayı unutmamak ve 'sen'in hala, ne eksik ne fazlasıyla, sen olduğunu anlamaya çalışmaktır genellikle.
evet, kalbin kırılmıştır, doğru. hem de ne biçim kırılmıştır. belki kendini sevilmeye değmeyen biri olarak görmene sebep olmuştur, o da tamam. hak etmediğin muameleler görmüşsündür belki de, emeklerine yazık olmuştur, hepsi muhtemel elbette.
ama bak, kolun, bacağın, parmakların, gözlerin hala yerli yerinde. eksik değilsin. onsuz olabilirsin, onun sevgisinden mahrum olabilirsin ama, sen hala senden ibaretsin.
sevgisi yüceltmemişti, negatif duyguları da düşürmeyecek.
bir başkasının senin hakkındaki hisleri, olduğun şeyi değiştirmez. özüne öz katmaz, ya da çalmaz ondan bişiyler. şu kadar yıllık dünya üzerinde de daha kimse kimseye daimi olarak hakiki değeri ölçütünde, hak ettiği gibi, layığıyla muamele edememiştir. sen bile.
kendine hakim olup nefes almaya devam etmeyi bildikten sonra, rahatlıkla garantisini verebilirim ki, bir noktadan sonra ferahlar yaşam. belki hemen bir neşe küpü olmaz, ama sırtında taşıdığın bir yük olmaktan da çıkar, daha az ağır gelir, hüzünden sıyrılmaya başlar yavaş yavaş. belki çoook yavaş, ama her şey diner en sonunda.
ne de olsa tüm güzel zamanlar için minnet duyup oturduğumuz yerde oturmak yerine; en çok kendimizi, sevgiden mahrum kalışımızı, belki de sevilmeye değer bulunmayışımızı düşünerek üzülecek kadar benciliz ve yalnızca tek bir şey ya da tek bir kişi için varlığımızın sonuna dek acı çekmek için yaratılmadık hiçbirimiz.
hayatın baş köşesine oturtulan ilişkinin, aynı etraftaki 'sıradan' insanların yavan ayrılıkları gibi bittiğini, bitebileceğini, insanların arasındaki o mistik, hiçbir zaman kopmayacakmış, kopamazmış gibi görünen bağın, başbakanın açılışlarda bir makas darbesiyle iki ucunu yere indirdiği kırmızı kurdela kadar narin bir şey olduğunu ve en önemlisi, ayrılıktan sonra da yaşam olduğunu idrak edene kadar, zaman geçmek bilmez bir süre.
ne ''ayy canım üzülme ya kendi kaybetti''ler, ne sırta yapılan yalandan pıtpıtlar, ne sabahlara kadar içip dağıtmalar fayda eder.
banyo zeminine yapışıp ağlamanın, yastığa sarılıp hönkürmenin, sinir krizleri eşliğinde beyni, bedeni zorlamanın, pişman olacak biliyorum işte köpek gibi dönecek diyerek kabullenişi ötelemenin, en sevdiği mekanlarda 'belli ki bir derdi olan, gizemli bir kızım ben' tripleriyle salınmanın, çivi çiviyi söker gibi boktan bir mantaliteyle bir başkasının canını acıtmanın yararı olur sanılıyorsa da, nah.
yakın bir dostun anlayışlı sessizliği ya da anne göğsünde usul usul ağlamaksa, belki...
yapılması gereken gereken tek şey, nefes almayı unutmamak ve 'sen'in hala, ne eksik ne fazlasıyla, sen olduğunu anlamaya çalışmaktır genellikle.
evet, kalbin kırılmıştır, doğru. hem de ne biçim kırılmıştır. belki kendini sevilmeye değmeyen biri olarak görmene sebep olmuştur, o da tamam. hak etmediğin muameleler görmüşsündür belki de, emeklerine yazık olmuştur, hepsi muhtemel elbette.
ama bak, kolun, bacağın, parmakların, gözlerin hala yerli yerinde. eksik değilsin. onsuz olabilirsin, onun sevgisinden mahrum olabilirsin ama, sen hala senden ibaretsin.
sevgisi yüceltmemişti, negatif duyguları da düşürmeyecek.
bir başkasının senin hakkındaki hisleri, olduğun şeyi değiştirmez. özüne öz katmaz, ya da çalmaz ondan bişiyler. şu kadar yıllık dünya üzerinde de daha kimse kimseye daimi olarak hakiki değeri ölçütünde, hak ettiği gibi, layığıyla muamele edememiştir. sen bile.
kendine hakim olup nefes almaya devam etmeyi bildikten sonra, rahatlıkla garantisini verebilirim ki, bir noktadan sonra ferahlar yaşam. belki hemen bir neşe küpü olmaz, ama sırtında taşıdığın bir yük olmaktan da çıkar, daha az ağır gelir, hüzünden sıyrılmaya başlar yavaş yavaş. belki çoook yavaş, ama her şey diner en sonunda.
ne de olsa tüm güzel zamanlar için minnet duyup oturduğumuz yerde oturmak yerine; en çok kendimizi, sevgiden mahrum kalışımızı, belki de sevilmeye değer bulunmayışımızı düşünerek üzülecek kadar benciliz ve yalnızca tek bir şey ya da tek bir kişi için varlığımızın sonuna dek acı çekmek için yaratılmadık hiçbirimiz.
erkekler için geçerli bir durum değildir. şeyleri her kalktığında olay bitmiştir. yeter ki kız güzel olsun ve ona yedirecek kadar paranız olsun.
birine çok bağlanıp onun tarafından terkedildğinde yada aldatıldığında hissettiğin şeydir.
hiç aşık olmamış birinin bundan sonrada aşık olmayacağını sanması olayıdır, tıpkı benim gibi...
doğrulanmış bir sanıdır. gerçek aşk insanın karşısına bir kez çıkar.
terk edilmişlerin türküsüdür.
Her terk edilişten sonra ortaya çıkan sanrıdır. Ancak insanın elinde olan bir şey değil ki bu. Şu beyte kulak verelim:
göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
kurbânın olam var mı benim bunda günâhım (nâhîfî)
göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
kurbânın olam var mı benim bunda günâhım (nâhîfî)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar