bugün

ağır roman

1997 yılında beyaz perdeye yansıyan, yönetmenliğini Mustafa Altıoklar'ın yaptığı, okan bayülgen ve müjde ar'ın başrollerini paylaştığı, tabir-i caize "kenar mahalle"de yaşanan bir takım olayları göz önüne getiren sinema filmidir.

1997 yılında 13-14 yaşları arasındaki bir erkek çocuğunun, "sinema nasıl bir yer acaba?" sorusu aklına düşmüştür ki, meraklanmadan da edememektedir.
karanlık ve kalabalık bir yer olduğunu bilir, sinemaya gitmek ister ama yalnız başına bu ektiviteyi gerçekleştirmek istemez. bir yandaş arar kendisine...
-abi sinemaya gidelim mi?
-ne sineması be oğlum!? ne işimiz var sinemada. atariye gidelim.

çabalar boşadır yandaş bulunamaz. bir gün bütün cesaretini toplar ve cebine parasını da koyup sinemanın yolunu tutar (cebinde de öğrenci kartı vardır).

mum kokulu kadınlar isimli sinema filmiyle aynı döneme rast gelmiştir ağır roman...
hande ataizi'nin arkadasında bulunan beyaz sakallı amca, o filmin seks içerikli olduğunu düşündürür bize ilk bakışta...
14 yaşlarındasın ve bu tür şeylere en çok merak sardığın zamanlardır. içinde bir korku olur, düşünürsün...
sinema salonuna girdin, bardak kadarsın (küçüksün,yaşın küçük)
"-amca bir öğrenci bileti alabilir miyim?
-kaç yaşındasın lan sen!?
-ee. 14 amca.
-vay deyyus! bu yaşta erotik film izlemeye mi geldin lan! s.ktir git!
-ama amca, sinema, kültür filan, diye düşündüm ben...
-hadi lan ordan, kültürmüş, rüyaları süslemek için geldiğin bakışlarından belli."
şeklinde bir diyalog her zaman aklında yer eder. utanırsın, aşşağılanmaktan korkarsın.
bütün cesaretini toplar, bilet satan adamla falza muhatap olmadan biletini alıp yukarıya çıkayı planlar, günlerce kendi kendine gaz verip cesaret depolarsın.
en nihayetinde, sinemaya gidilir.. biletçi de seni fazla sallamaz zaten. film nedir? ayrıntısına takılmadan direk girersin. maksat o ihtişamlı ortamı görmektir.
bi adam elinde bir fenerle "beni takip et" der. edersin. seni bi yere oturtur, karanlıktır, yanındakini bile görmezsin...

film başlar.. soundtrack girer. ses fazladır, heyecanlanırsın.
ilk sahne çok vurucuydu ağır roman filminde..
bir kadın ve bir erkek sevişmektedirler ve sinema salonu onlarin sesiyle inlemektedir.
bir garip korku sarar içini ve oturduğun o koltukta erir, eğilir, büzülürsün. resmen akarsın o koltuğa utancın ve korkundan. bir bakarsın ki, kimsenin umrunda değildir. herkes yaymış bir vaziyette oturmaktadır. cesaretlendirirsin kendini.
yanlış hatırlamıyorsam (!)
"-yeter salyalarını akıttığın" diyor kadın. (bu esnada erkek kişisi rahatlamış durumdadır) daha sonra kadın kendini bir kap içerisindeki suyla temizler filan...
dakka bir gol bir! ilk sahne zaten vurmuştur ki, diğer sıra gelecek olan sahneler tamamen rahatlamıştır insanı.
verilen 10-15 dakikalık arada bütün yetişkin abilerimiz (erkekler) hemen sigaraya sarıldı... hepsinin yüzünde ufak bir tebessüm ve rahatlık gördüm. "budur" dedim! budur sinema.
ilk sinema deneyimim aynı zamanda ilk film deneyimim olmuştu. o filmde ağır roman'dı. ilk sinemaya katkıda bulunan bir genç erkek olarak, bir türk yapımı filme para harcamaktan az da olsa faydamın dokunmasından çok memnum olmuşumdur.
konu ağırdı, roman ağırdı, etkisi hala ağır...