bugün
- kızların mesajlara geç cevap vermesi12
- şizofreni11
- en dindar özelliğiniz20
- düşün ki o bunu okuyor9
- insan olmaya ceyrek kala'yı eloande den kapmak18
- yorgun mermi9
- anın görüntüsü20
- elinin değdiği anı unutamıyorum 5 posta attım12
- sözlükteki feyk hesap sahipleri tespit edilecek11
- bacağa kramp girmesi10
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu9
- zall beceremiyorsan bırak git11
- 2024 eurovision şarkı yarışması13
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz10
- erkeklerin sadakatsiz olması20
- benim başörtüm var arabamı yanlış park edebilirim12
- türkiye den soğuma sebepleri20
- anneler günü12
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar21
- arkadaşlar sizce bu yüzük nasıl15
- beni özlediniz mi doğru söyleyin15
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak19
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması24
- karşı cinse giyim önerileri19
- ismet gurbuz 202411
- sözlüğe kız getirmek10
- okul müdürü nasıl korunabilirdi16
- komşuyu arabanın arkasına bağlayıp sürüklemek8
- bir erkeği cezbeden şeyler12
- fazla mastürbasyon yapan erkek9
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak11
- niyetin ciddi mi klişesi13
- uludağ sözlük kapatılacak11
- icardi1905'in sözlüğü bozması23
- karşı cinsi tavlamak için ne yaparsınız15
- libido düşmesi18
- 45 yaş üstü kadınların muşmulaya dönmesi10
- kızların yedek listesi9
- yazarların kız çocuğu olursa koyacağı isimler8
- cami tuvaletinin paralı olması14
- evlilik yaşı kaç olmalıdır12
- dünya bandırmalılar günü16
- sözlükte artık kızlar teklif edecek8
- platonik aşkın kalp kıran davranışları13
- eric bana9
1997 yılında beyaz perdeye yansıyan, yönetmenliğini Mustafa Altıoklar'ın yaptığı, okan bayülgen ve müjde ar'ın başrollerini paylaştığı, tabir-i caize "kenar mahalle"de yaşanan bir takım olayları göz önüne getiren sinema filmidir.
1997 yılında 13-14 yaşları arasındaki bir erkek çocuğunun, "sinema nasıl bir yer acaba?" sorusu aklına düşmüştür ki, meraklanmadan da edememektedir.
karanlık ve kalabalık bir yer olduğunu bilir, sinemaya gitmek ister ama yalnız başına bu ektiviteyi gerçekleştirmek istemez. bir yandaş arar kendisine...
-abi sinemaya gidelim mi?
-ne sineması be oğlum!? ne işimiz var sinemada. atariye gidelim.
çabalar boşadır yandaş bulunamaz. bir gün bütün cesaretini toplar ve cebine parasını da koyup sinemanın yolunu tutar (cebinde de öğrenci kartı vardır).
mum kokulu kadınlar isimli sinema filmiyle aynı döneme rast gelmiştir ağır roman...
hande ataizi'nin arkadasında bulunan beyaz sakallı amca, o filmin seks içerikli olduğunu düşündürür bize ilk bakışta...
14 yaşlarındasın ve bu tür şeylere en çok merak sardığın zamanlardır. içinde bir korku olur, düşünürsün...
sinema salonuna girdin, bardak kadarsın (küçüksün,yaşın küçük)
"-amca bir öğrenci bileti alabilir miyim?
-kaç yaşındasın lan sen!?
-ee. 14 amca.
-vay deyyus! bu yaşta erotik film izlemeye mi geldin lan! s.ktir git!
-ama amca, sinema, kültür filan, diye düşündüm ben...
-hadi lan ordan, kültürmüş, rüyaları süslemek için geldiğin bakışlarından belli."
şeklinde bir diyalog her zaman aklında yer eder. utanırsın, aşşağılanmaktan korkarsın.
bütün cesaretini toplar, bilet satan adamla falza muhatap olmadan biletini alıp yukarıya çıkayı planlar, günlerce kendi kendine gaz verip cesaret depolarsın.
en nihayetinde, sinemaya gidilir.. biletçi de seni fazla sallamaz zaten. film nedir? ayrıntısına takılmadan direk girersin. maksat o ihtişamlı ortamı görmektir.
bi adam elinde bir fenerle "beni takip et" der. edersin. seni bi yere oturtur, karanlıktır, yanındakini bile görmezsin...
film başlar.. soundtrack girer. ses fazladır, heyecanlanırsın.
ilk sahne çok vurucuydu ağır roman filminde..
bir kadın ve bir erkek sevişmektedirler ve sinema salonu onlarin sesiyle inlemektedir.
bir garip korku sarar içini ve oturduğun o koltukta erir, eğilir, büzülürsün. resmen akarsın o koltuğa utancın ve korkundan. bir bakarsın ki, kimsenin umrunda değildir. herkes yaymış bir vaziyette oturmaktadır. cesaretlendirirsin kendini.
yanlış hatırlamıyorsam (!)
"-yeter salyalarını akıttığın" diyor kadın. (bu esnada erkek kişisi rahatlamış durumdadır) daha sonra kadın kendini bir kap içerisindeki suyla temizler filan...
dakka bir gol bir! ilk sahne zaten vurmuştur ki, diğer sıra gelecek olan sahneler tamamen rahatlamıştır insanı.
verilen 10-15 dakikalık arada bütün yetişkin abilerimiz (erkekler) hemen sigaraya sarıldı... hepsinin yüzünde ufak bir tebessüm ve rahatlık gördüm. "budur" dedim! budur sinema.
ilk sinema deneyimim aynı zamanda ilk film deneyimim olmuştu. o filmde ağır roman'dı. ilk sinemaya katkıda bulunan bir genç erkek olarak, bir türk yapımı filme para harcamaktan az da olsa faydamın dokunmasından çok memnum olmuşumdur.
konu ağırdı, roman ağırdı, etkisi hala ağır...
1997 yılında 13-14 yaşları arasındaki bir erkek çocuğunun, "sinema nasıl bir yer acaba?" sorusu aklına düşmüştür ki, meraklanmadan da edememektedir.
karanlık ve kalabalık bir yer olduğunu bilir, sinemaya gitmek ister ama yalnız başına bu ektiviteyi gerçekleştirmek istemez. bir yandaş arar kendisine...
-abi sinemaya gidelim mi?
-ne sineması be oğlum!? ne işimiz var sinemada. atariye gidelim.
çabalar boşadır yandaş bulunamaz. bir gün bütün cesaretini toplar ve cebine parasını da koyup sinemanın yolunu tutar (cebinde de öğrenci kartı vardır).
mum kokulu kadınlar isimli sinema filmiyle aynı döneme rast gelmiştir ağır roman...
hande ataizi'nin arkadasında bulunan beyaz sakallı amca, o filmin seks içerikli olduğunu düşündürür bize ilk bakışta...
14 yaşlarındasın ve bu tür şeylere en çok merak sardığın zamanlardır. içinde bir korku olur, düşünürsün...
sinema salonuna girdin, bardak kadarsın (küçüksün,yaşın küçük)
"-amca bir öğrenci bileti alabilir miyim?
-kaç yaşındasın lan sen!?
-ee. 14 amca.
-vay deyyus! bu yaşta erotik film izlemeye mi geldin lan! s.ktir git!
-ama amca, sinema, kültür filan, diye düşündüm ben...
-hadi lan ordan, kültürmüş, rüyaları süslemek için geldiğin bakışlarından belli."
şeklinde bir diyalog her zaman aklında yer eder. utanırsın, aşşağılanmaktan korkarsın.
bütün cesaretini toplar, bilet satan adamla falza muhatap olmadan biletini alıp yukarıya çıkayı planlar, günlerce kendi kendine gaz verip cesaret depolarsın.
en nihayetinde, sinemaya gidilir.. biletçi de seni fazla sallamaz zaten. film nedir? ayrıntısına takılmadan direk girersin. maksat o ihtişamlı ortamı görmektir.
bi adam elinde bir fenerle "beni takip et" der. edersin. seni bi yere oturtur, karanlıktır, yanındakini bile görmezsin...
film başlar.. soundtrack girer. ses fazladır, heyecanlanırsın.
ilk sahne çok vurucuydu ağır roman filminde..
bir kadın ve bir erkek sevişmektedirler ve sinema salonu onlarin sesiyle inlemektedir.
bir garip korku sarar içini ve oturduğun o koltukta erir, eğilir, büzülürsün. resmen akarsın o koltuğa utancın ve korkundan. bir bakarsın ki, kimsenin umrunda değildir. herkes yaymış bir vaziyette oturmaktadır. cesaretlendirirsin kendini.
yanlış hatırlamıyorsam (!)
"-yeter salyalarını akıttığın" diyor kadın. (bu esnada erkek kişisi rahatlamış durumdadır) daha sonra kadın kendini bir kap içerisindeki suyla temizler filan...
dakka bir gol bir! ilk sahne zaten vurmuştur ki, diğer sıra gelecek olan sahneler tamamen rahatlamıştır insanı.
verilen 10-15 dakikalık arada bütün yetişkin abilerimiz (erkekler) hemen sigaraya sarıldı... hepsinin yüzünde ufak bir tebessüm ve rahatlık gördüm. "budur" dedim! budur sinema.
ilk sinema deneyimim aynı zamanda ilk film deneyimim olmuştu. o filmde ağır roman'dı. ilk sinemaya katkıda bulunan bir genç erkek olarak, bir türk yapımı filme para harcamaktan az da olsa faydamın dokunmasından çok memnum olmuşumdur.
konu ağırdı, roman ağırdı, etkisi hala ağır...
güncel Önemli Başlıklar