amak ı hayal

entry63 galeri2 video2
    36.
  1. doğan hızlan ve murat beşer'in bugün ki köşelerinde bahsettiği müzikal albümdür.şunları yazmışlar:
    iLHAMINI KiTAPTAN ALAN ALBÜM
    santuri sedat anar’ın birinci albümü belâgat’i yazmıştım.
    santur sevgimi, müzikteki yerini önemsediğimi okurlarım bilir.
    anar’ın ikinci albümü â’mâk-ı hâyâl* de yakın zamanda çıktı.
    albümün üstüne anar bir de not eklemiş:
    “bu albüm â’mâk-ı hâyâl benim ruhumu yansıtır. filibeli ahmet hilmi efendi günlerce rüyalarıma mihman oldu. hasbıhal ettik. beni irşad etti. gönlümden çıkan bu ezgileri sizin de dinlemenizi çok istedim.
    size â’mâk-ı hâyâl kitabından bir dörtlükle hoşça kal demek istiyorum.
    “dedi, nedir bu hayatta lezzet.
    dedi cahiller için yemek ve şehvet
    âkiller içinse seyr-ü bedayi”
    albümün ithafı şöyle:
    “yeğenlerim; siyabend, yusuf, azra, rojin, aliye, sezgin-sedat ve türkân’a ithafen.
    ve hakikat aşkıyla yananlara...”
    albümün ilk sayfalarında zerdüşt, kaf ve anka yer alıyor.
    â’mâk-ı hâyâl albümünün hazırlanışını anar şöyle anlatıyor:
    “yaklaşık olarak dört yıldır a’mak-ı hâyâl kitabıyla haşır neşir olmaktayım. bu yıl, a’mak-ı hâyâl kitabının yazarı olan değerli insan filibeli ahmet hilmi efendi’nin ölümünün yüzüncü yıldönümüdür. teşekkürümü ilk önce filibeli’ye etmek istiyorum. sayesinde feyz aldım. irşad ettim. böyle bir albüm yapmak fikri, hiç kuşkusuz ki bu kadar güzel gönülle, ruhla ve aşk ile yazılmış bir kitabı ilk okuduğumda aklıma düştü. aslında çok zor bir işti. kitaptaki şiirleri bestelemem dört yılımı aldı.”

    * * *

    filibeli ahmet hilmi’nin yapıtlarının anar’ın bestelediği her parça birine adanmış:
    âlem, tanıl bora’ya, göz, ibrahim sarıtaş’a, ben oyum’ki, cemal ve kemal şentürk’e,
    seyyah-âvare, hasan kınay’a, kim, nihat gül’e, iyi şair ahmet telli’nin şiiri santur, emine hocaoğlu’na, ulular meclisi, emre terlemez okçular’a.
    santuru, onunla yapılmış besteleri dinlemeniz birkaç gerekçeyle savunulabilir. gerçekten her yerde dinleyemeyeceğiniz iyi bir enstrümanı, iyi bir icracıdan dinleyeceksiniz. ikincisi iyi bir bestecinin yapıtları bu sazda seslendiriliyor.
    ayrıca albümde şair ahmet telli, iki eseri seslendirmiş, biri filibeli ahmet hilmi’nin ulular meclisi’ni, diğeri de kendi şiirini.
    hiç kuşkusuz ahmet telli’nin santur şiiri, bu albüme bir edebi boyut kazandırmış.
    yazımı bu iyi şairin santur adlı iyi şiirinden bölümlerle noktalayacağım:

    santur

    yaralı ve hicazkar bir santurdu
    zamanın gözeneklerine kürdili
    efkarları sızdıran, zagroslardan
    sınır ihlaliyle kalbimize sığınıp

    doğu’nun hicranı bürünürken
    ağulu bir ezgiye, isfahan’dan
    istanbul’a bir güzergah izler
    ipekyolu’nun kervanlarıyla

    herat’tan yahut kandahar’dan
    buzkaşi macerası dediğin çılgın
    göçebeydi, yalnız ve yatugan
    halkların yaralı coğrafyasında

    (*) â’mâk-ı hâyâl, sedat anar, z / kalan müzik

    cumhuriyet gazetesinde de murat beşer yazmıştır.onun da yazısı şöyledir:
    yıllardır ankara sokaklarında santur çalan bir sokak müzisyeni sedat anar.gündelik yaşamın acımasız bir hızla aktığı sokakları,ermenicesinden kürtçesine söylediği şarkılar eşliğinde bir nebze olsun çekilir kılanlardan biri yani; belediye ve mafya karşısında hayatını riske atma pahasına ilk albümü 2013 yılında belagat adıyla çıkmış.hüznün çalgısı santuru bir nebze olsun tanıtmıştı.şanlıurfa’lı anar’ın ikinci albümün adını veren feyiz kaynağı,ölümünün yüzüncü yılı olan şehbenderzade filibeli ahmed hilmi efendi’nin tasavvufi görüşünü içeren kitabı a’mak-ı hayal.ahmet telli’nin santur adlı şiiri dışındaki tüm parçaları vahdet-i vücud görüşlü bu kitaptaki şiirlerden bestelemiş,mistik bir ruh hali içinde.tabi ki başrolde santur ile anar’ın naif ve duygusal sesi var.eşlikciler ise erbane(def),yaylı tanbur,ney,tenbur,kanun ve kanjira gibi otantik çalgılar.
    edindiği sağlam tecrübenin hatırı sayılır bir kısmını da iran seyahatlarine borçlu.doğal olarak fars ekolüne yakın anar.yanı sıra klasik türk müziği makamları da hakim.albümünde bektaşi nefesi,deyişler ve afgan müziği de eksik değil.dost çevresinden daha fazlasını hak eden bir çalışma.

    aynı zamanda imc tv'ye verdiği röportajı dinlemek isterseniz.
    https://www.youtube.com/watch?v=TV-xM3CCjCw
    1 ...
  2. 36.
  3. Derin bir sembolizm ekseninde inşa edilmiş kitap.
    Filipeli birçok dinden faydalanmış kitapta.
    BU açıdan bakarsak dinlerin özünde aynı şeyleri anlattığını ima ediyor olabilir.
    0 ...
  4. 35.
  5. sedat anar'ın şiirlerini bestelediği kitaptır.albüm kalan müzik etiketiyle piyasaya çıkıyor.şöyle anlatmış albümü: A’mak-ı Hayal, Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi Efendi’nin tasavvufî görüşünü ihtiva eden bir kitaptır. Filibeli, bu kitabında Vahdet-i vücut görüşünü kalemiyle çok iyi yansıtmıştır. Sedat anar ise bu kitaptaki şiirleri,kitabın konusundan da feyiz alarak mistik boyutuyla bestelemiştir. Albümde başta santur olmak üzere erbane(def) ,yaylı tanbur, ney, tenbur, kanun, kanjira gibi otantik çalgılar kullanılmıştır. Sedat, Ortadoğunun ve Anadolunun müzikal formlarından yararlanmıştır. Albümde kimi zaman Bektaşi nefesi,kimi zaman deyiş,kimi zaman pers müziği,kimi zaman Afgan müziği dinliyor gibi oluruz.Zaten A’mak-ı Hayal’in dokusuna da uyan çoğrafyalardır buralar.Ayrıca albümde,kitaptaki bazı hikeyeleri ve şiirleri usta şair Ahmet telli seslendirmiştir.
    (bkz: )https://www.youtube.com/r...s?search_query=sedat+anar
    (bkz: )http://sedatanar.com/
    (bkz: )https://www.facebook.com/...8271384?ref_type=bookmark
    0 ...
  6. 34.
  7. yazarlık adımı, içindeki fantastik dağdan aldığım,mükemmel bir kitaptır.Derindir, kendi özünü arayanlara hitab ettiği gibi, fantastik roman severler de çok beğenecektir.
    1 ...
  8. 33.
  9. filibeli ahmed hilminin te ne zaman yazdığı bir kitap. çeşitli hikayeciklerle "var" ile "yok"un aslında aynı şey olduğunu anlatır bir çok farklı şekilde. genellikle de inkar ve ikrar ekseninde. en nihayetinde metaforlar üzerine kurulu bir kitap. risale-i nur külliyatından ayetlerin , benzetmelerin ve açıklamaların çıkarılıp kısaltılmışını düşünün , öyle bir şey. pejmürde alimlerden anka kuşuna , hürmüzden ehrimene kadar "derin bir hayal dünyası". bir kere adına aldanıp da çekinmemek lazım. dili ağır bir kitap değil. "leylasız mecnun" bölümünü ayrıca beğendim. tasavvufa ilginiz varsa bi okuyun. kısacık zaten. *

    kitaptan beğendiğim bazı bölümler ;

    --spoiler--
    # kalbimle inkar ettiğimi aklımla , aklımla inkar ettiğimi kalbimle kabul ediyordum.

    #
    -allah , aydınlık ile karanlıkları ayırmak , aydınlık ile adil , karanlıklar ile kahhar olmayı istedi. aydınlığa "ben" , karanlıklara da "benden başkası" dedi.
    +aydınlığı nedir , karanlıkları ne?
    -aydınlığı hürmüz , karanlıkları ehrimen'dir.
    +hangisi üstündür?
    -şu anda her ikisi de eşittir. ne hürmüz ehrimen'e ne de ehrimen hürmüz'e üstünlük sağlayabilir.
    +bu keşmekeşlik nedir , sonu ne olacak?
    -en sonunda hürmüz ehrimen'e üstün gelecek. böylece alem hep aydınlık olacak.
    +sonra ne olacak?
    -allah "hep ben, hep ben" diyecek. "benden başkası" demeyecek.

    # kaynak bir olduktan sonra pire de , fil de aynıdır. onun için arif kimseler anka kuşu gibi , sonsuzluk sahasında boşu boşuna dolaşmazlar. boş şeyler bunlar. bu, vicdanı paramparça eden büyüklük , bu uçsuz bucaksız derya cenab-ı hakk'ın büyüklüğü karşısında bir nokta bile değildir. hele kahveni iç!

    # insanların yüzbinlerce sene yeni kelimeler türetmek için uğraşmasına rağmen hala gerektiği kadar kelimenin olmayışı tuhaf değil mi?

    # benim mi? benim mi akli dengem yerinde değil? behey divane! sen, aptallar gibi bu facianın karşısında ezilirken , ben, aşkı , bir kimsenin kendini nasıl sevebildiğini düşünüyordum. düşünüyordum da ben, sen, hava , taş , demir , aslında aynı şey olmasına rağmen niçin demir ağlamıyor , taş çıldırmıyor da insan...(acayip bir kahkaha atarak) eğer insan sizin gibi delilerle yakınlık kurarsa , ne düşüneceğini bilemez. 'demir ağlamaz' dedim. kim demiş? demirle şu kadın arasında ne fark var? şu halde ağlayan kim? ağlamayan kim?(sami'nin kolunu bükerek) bak , kolunu büktüm. senden başka biri olmasa kolun nasıl bükülecekti? fakat bükülüyor. niçin? bu niçin'e cevap yok. neden aşk var? neden sefalet var? neden zevk ve acı var? niçin, niçin?.. cevap yok , değil mi? onbeş yaşında bir kız , yirmi yaşında bir delikanlı...bu delikanlı bu kızı alsın ve mutlu olsunlar . fakat hayır! oğlan attan düşer , kız çıldırır. niçin? yine cevap yok. peki bu ihtiyar kadınniye yaşıyor? ben niçin yaşıyorum? ben bundan zevk mi alıyorum?
    hal böyleyken delikanlı ölür , kız çıldırır. fakat ben ve ihtiyar kadın yaşar. işin tuhaf tarafı bunun niçin böyle olduğunu bilen yok ,yok ,yok! bu ihtiyar kadına acıyorsun, bana acıyorsun. evet , onun kızı çıldırmış , iyi de benim ruhum , benim kainatım çıldırdı. fakat insan herşeyin en basit olanını görüyor.
    --spoiler--

    işte bunlar hep tasavvuf...***

    edit: filibeli'nin vefatının 100. yılı anısına şöyle şekilli de bir baskısı çıkmış. tam metin imiş. ben baktım da içerik olarak çok ağır, okunacak gibi değil ama görünüşü güzel. üsküdar kaknüs kitabevinde bulabilirsiniz.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/646609/+
    2 ...
  10. 32.
  11. ilki çocukluğumda olmak üzere birkaç kez okuduğum değişik kitap. her seferinde etkilemiştir beni. şimdi okusam yine etkilenirim.
    7 ...
  12. 31.
  13. mutlaka okunması gereken kitaplardan biridir. gerçekle hayal arasında derin tasavvufi bilgiler barındıran bir eserdir. yazarı son devir ilmi kelamcılarındandır. açıkçası bir kelam alimin roman yazması da beni çokça şaşırtmıştır. içindeki hikayelerin çoğu derin manalar, dersler barındır ama güneşin kulp tartışması ile ilgili hikaye beni benden almıştır.
    4 ...
  14. 30.
  15. bir türk şaheseridir. vereceksin bunu karayip korsanlarını çeken ekibe, ortaya öyle bir film çıkar ki... okurken ilahi bir kitabı okur gibi tat veriyor, imgeler semboller... akıyor kitap. bir başucu kitabı, çok sık okumak lâzım, özellikle maneviyatla ilgilenen hassas bünyeler okumalı. helal olsun sana konsolos çocuğu(şehbenderzade)!!!
    4 ...
  16. 29.
  17. Bugün Aynali Baba çok neşeli.

    Hatta bu neşesini herkese göstermek için külahına kocaman bir ayna, cübbesine de iki tane büyük sarı teneke parçası liştirmiş...

    Neden bu kadar neşeli olduğunu sorduğumda bana şöyle cevap verdi:

    -Bizim Hacı Mollayı tanırmısın? Kedisi doğrumuş. Hem de pamuk gibi beyaz ve çok sevimli bir yavru.Adını Zararsız koyduk.

    -Afedersiniz azizim ama bir kedi yavrusunun doğumuna neden bu kadar sevindiğinizi anlayamadım.

    - Pamuk sağ salim doğum yaptığı için bugün şenlik yapacağız.

    - Bir kedi yavrusu için mi?

    - Azizizm insanlar mantığı, doğru ile yanlışı ayırt etmek için değil, her dediklerini mantığa uydurmak için icad etmişler.

    Şimdi sana "Filan yerde, filan kralın oğlu dünyaya gelmiş, herkes düğün bayram yapıyor" desem buna hiç şaşırmaz hatta son derece tabii bulursun.

    Fakat şöyle iyice düşün, düşün ki:

    Birincisi bu çocuğun yaşayıp yaşamayacağı meçhul.

    ikincisi iyi bir insan olup olmayacağı belli değil.

    Üçüncüsü insan olduğu için iyiye değil de kötüye meyletme ihtimali çok yüksek.

    Dördüncüsü, bir kralın oğlu olduğu için kibirli, bencil...hatta cahil olması da muhtemel.

    Şimdi bu sıfatlara sahip olabilecek bir sübyan için şenlik yapılmasına ses çıkarmıyorsun da Zararsız'ın dünyaya teşrif etmesi dolayısıyla iki kişinin sevinmesine mi katlanamıyorsun.

    AMAK I HAYAL den...
    4 ...
  18. 28.
  19. şehbenderzade filibeli ahmet hilmi'nin sonsuzluğa uzanan hayalgücüne ve anlatımındaki tarif edilemez sadeliğine şapka çıkarmak gereken kitapdır. hayır kitabın öyle bir havası var ki kitabı eline alır almaz kendini osmanlı delikanlısı hisseden kişiler tanıyorum. velhasılı kelam;

    bir insanın yapabileceklerinin ya da yapamayacaklarının sınırlarının çok keskin bir çizgiyle ayrılamayacağını dışrak bir efendilikle okuyucuya adeta her bölümde ders verircesine anlatan nadide bir kitap.
    2 ...
  20. 28.
  21. insanı bambaşka dünyalara götürn tasavvuf edebiyatının kapılarını akıcı ve büyüleci olarak açan güzel bir kitaptır okunması hatta filminin yapılması tavsiye edilir.

    82.yâ rab! hayatta nedir bu lezzet?
    hayata rapteden bu garip kuvvet?
    hayat ki bî-beka, pür derd ü keder,
    yine emel o; nedir bu hikmet?
    bir an bırakmaz insanı rahat,
    bin türlü âlâm derd-i maîşet.
    çocukluğunda ağlar beşikte,
    feryatla geçer o vakt-i ismet.
    civanlığında bin türlü âmâl,
    şeyhûhetinde bin türlü mihnet.
    vakt-i ecelde mâzi, bir an.
    bir an için mi bunca sefâlet?
    hâtifî bir ses verdi cevâbı,
    dedi: hayatta bu zevk u kıymet,
    akiller için seyr-i bedâyi
    câhiller için yemekle şehvet.
    1 ...
  22. 27.
  23. bir vakitler ustura dergisinde çizgi roman versiyonu kaleme alındı. alan da ya suat gönülay ya da cem uygun olacak tam aklımda kalmadı. çok baba çizimdi ama. olsa da okusak şimdi.
    0 ...
  24. 26.
  25. Okulda ogrencilerime okuttum. nasil dedigimde sadece guzel cevabini aldim.
    ama en azindan anladiklarini soylemistiler.
    3 ...
  26. 25.
  27. filibeli ahmet hilmi'nin güzide eseri, bir tasavvuf klasiğidir. tabi o kadar eski değil ama olsun. ilk satırında alır, son satırında bırakır.

    ancak hiç de öyle yepyeni bir insan yapmaz seni. ben de okuduktan sonra bir iki hafta kafa dumanlı dolaştım. sonra yine eski denyo halime döndüm. çıkardığım sonuç, insan bir kitap okudu diye değişmez.
    0 ...
  28. 24.
  29. o devirde yazılmış bir fantastik roman niteliğindedir.

    okumayan çok şey kaçırır.
    * *
    3 ...
  30. 23.
  31. 22.
  32. 21.
  33. Sisli bir sabahta erkenden uyandım. içimde sebebini bilemediğim bir sıkıntı vardı. Yavaş yavaş mezarlığa doğru yürümeye başladım. Bu gün havanın sisli, içimin sıkıntılı olmasından dolayı hüzünlü ney iniltisi dinlemek istemiyordum..

    Mezarlığın duvarına yaklaştıkça kulağıma saz sesi gelmeye başladı. Sabah ziyaretine gelen bir medrese mollası yüzünü ekşiterek; ''bizim Aynalı deliye bu gün yine şeytan karışmış herhalde, ölülere saz çalıveriyor'' dedi.

    Kulübenin önüne geldiğimde Aynalı Baba bir iskemleye oturmuş, neşeli bir saz taksimi geçiyordu. Sessizce yanına vardım, boş duran diğer iskemleye de ben oturdum.
    Aynalı'nın saz ile okuduğu şiirin derin anlamları içinde yüzerken birden seslenince irkildim.

    ''Evlat ben sadece saz çalmam. Her türlü musıkî aletini de çalarım'' dedi.

    Sisin verdiği sıkıntımı biraz olsun hafifletip neşelenmek için içimden espri yapmak geldi. ''Piyano da çalar mısın?'' diye gülerek sordum. Bana en az bir düzine batılı piyano bestekâr ismi ve eserlerini saydı. Her eserin ana temasını da ses ve ıslıkla tarif etti.

    Kerameten (keramet olarak) söylüyordur diye düşünüyordum. Koluma girerek kulübesine götürdü. ilk defa içeri giriyordum. Loş odanın bir köşesindeki eski örtüyü kaldırınca gözlerime inanamadım. Eski bir piyano tam karşımda duruyordu. Gaz lambasını yaktı. Piyanonun başına oturdu. Nota defterinden bir yaprak seçti ve kısa bir konser verdi.

    Ney çalan evliya olabilirdi. Çünkü ney Nebî mesleği çobanlığın kavalını andırıyordu. Saz da Horasan erenlerinin kopuzuyla tasavvuf dünyasına girmişti. Ama piyano bir Osmanlı evliyasının kullanabileceği bir çalgı aleti değildi. Hele mezarlıkta yaşayan ve kendini tamamen ahirete vakfetmiş bir evliya?

    Aynalı aklımdan geçen her suale arifane cevaplarını verdi.

    ''Şeytan çalgı çalmaz nûrum. O zavallının ne mızrap tutacak eli var ne de tuş basacak parmakları var.

    Ney üfürmek, saz çalmak hocasız mektepsiz öğrenilebilir. Ama piyano çalmak bir sanattır. Deftersiz, kalemsiz, üstatsız ve mektepsiz olamaz. Sanatı üstadından öğrenmek Allah'ın kanunudur, kerameten piyano çalmak Allah kanunlarına isyandır. Âsiden ârif değil hokkabaz olur.

    Çalınması en zor enstrüman 'insan'dır. insan denilen sonsuz akort ayarlı enstrümanı doğru olarak çalmak için en zor çalgı aletlerinden birini öğrenmek gerek. Ben de piyanoyu tercih ettim ve üstadından öğrendim.

    Dünya ve ahiret bizim için iki ayrı mekân değildir. Dünyaya küsen ahirete de küser. Dünyayla barışan ahiretle de barışır.

    Kendini tanrı dostu zannetmenin onulmaz marazına düşen (şizofren) zavallılar, halka ahiret adamı olarak görünür.

    Gerçek Allah dostları ise dünya ve ahiret arasındaki sınırı kaldırıp her şeye hakkını verirler.''

    (Kitaptan ufak bir kesit)
    3 ...
  34. 20.
  35. insanı her haliyle ile düşünmeye sevk eden, için bir garip huzurla dolduran, vahdet-i vucüd u çok güzel ve yalın bir dille ifade edebilmiş, çağını aşan eser.
    1 ...
  36. 19.
  37. Kahvenin kokusu, Neyin ve Aynalı'nın sesi beni başka bir boyuta doğru itmeye başlamıştı. Yavaş yavaş duyularımın sınırından sıyrılmaya başladım. Bir şey görmüyor ve işitmiyordum artık. Bir müddet uykuya yakın bir halde kaldım.

    Bu hal çok sürmedi. Zihnim çalışmaya başladı. Görünüşte bir şey algılamaz iken kendimi başka bir boyutun çekim alanında hissetmeye başladım. HAYALiN DERiNLiKLERi'ne yani özümdeki sonsuz boyutlara ( âmak-ı hayâl'e) dalmıştım.

    Dağları, ormanları, hayvanları, kırları ve çiçekleri bizim memlekete benzemeyen bir ülkedeydim. Yanımda görünmeyen birisi vardı. Beraberce yürüyorduk. Onunla telepatik yolla konuşuyordum. Nereye gittiğimizi sordum.

    Hindistan'dayız, <<hiçlik zirvesi>> ne gidiyoruz' dedi.

    Çok çok uzun haftalar süren bir yürüyüşten sonra Everest Dağı'nın eteklerine geldik. Bir kulübe gördüm. Görünmez arkadaşım beni kulübedeki genç adama hiçlik zirvesini ziyarete getirdim dedi ve teslim ederek döndü.

    Genç adam bana tebessümle baktı. Bir ağacın gölgesine oturduk. Bana dedi ki:

    Hiçlik zirvesine insanların yüz binde birisi ancak çıkar.

    Oraya ancak ölmeden önce ölenler çıkabilir.

    Yani hiçlik bilgisinden elde edeceğin zevki geçici bedensel zevklere feda edersen zirveye ulaşamazsın.

    ismini sordum:

    'Buda Gotama Sakya Muni' dedi.

    Hurmetle ayağa kalkıp elini öpmek istedim, öptürmedi.

    Elimi benim için öpeceksen öpme, ben hiç'im.

    Benim yanımda hürmetle hakaret arasında fark yoktur.

    Kendin için öpeceksen ben zâten senin kalbindeyim.

    Benim irfanımı kendinde ara dedi.

    (Kitaptan Ufak Bir kesit)
    3 ...
  38. 18.
  39. herkesin içinde bi miktar kendisini bulabileceği daha ilk sayfalardan okuyucuyu kendisine bağlayan tasavvufi eserdir.
    3 ...
  40. 17.
  41. 16.
  42. hürmüz ile ehirmenin savaşını -ki bu zerdüştlüğün de genel felsefesini oluşturur- enfes sahnelerle işleyen kitap.

    sahne özetle şöyle gelişir:

    nifak ile muhabbet savaşır ve muhabbet yener,
    muhabbet ile gazap savaşır ve gazap yener,
    gazap ile hikmet savaşır hikmet -romanın kahramanlarından biridir burda- yener,
    hikmet ile nefsi emmare savaşır ve nefsi emmare yener,
    son olarak nefs ile aşk savaşır ve aşk galip gelir. bu savaşın son karşılaşması olur.

    bir film olarak çekilse gişe rekorları kıracağı kesindir. ancak türkiye nin teknik ve zihin kapasitesi yeter mi orası bilinmez.
    4 ...
  43. 15.
  44. varlığı anlamaya çalışan Raci'nin hikayesi konu alan okuması kolay bir kitaptır. herkesin okumasi gerekir.
    2 ...
  45. 14.
  46. çok derin bir eser.
    öz ve kısa bir anlatım var belki, belki binlerce sayfa değil..
    ancak öz'den gelmiş, öz'e hitap edebilmiş.
    herkesin en az bir kere okumasını arzu ettiğim kitaplardan.
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük