bugün

tabutta rövaşata

1996 yapımı, türk sinemasının en kalıcı eserlerinden biri olduğuna inandığım muazzam film.

filmin müziklerini yapan babazula'nın ilk albümüdür tabutta rövaşata'nın film müziklerinden oluşan albüm. senaryonun muhteşemliği sebebiyle film boyunca tuncel kurtiz-ahmet uğurlu-ayşen aydemir üçlüsünden duyduğumuz birbirinden çarpıcı repliklerden faydalanmışlar, bu replikleri albümde bulunan müziklerin içine ustaca yerleştirmişlerdir. ayrıca tavus kuşu sesi kullanarak, sıradışı işler yapacaklarının işaretlerini vermişlerdir, henüz ilk albümlerinde.

filmde yer alan eroinman kızı oynayan ayşen aydemir, film çekildikten 3 yıl sonra, 35 yaşında kanserden ölmüştür.

tuncel kurtiz ve ahmet uğurlu, adeta oyunculuk dersi verirler. tuncel kurtiz'in* kahveci zeki'yle** olan sahnesinde izlediğimiz; "babam bir gün karanlık, dar bir sokağa girmiş" diye başlayan tiradında performansının en üst noktasına çıktığını düşünüyorum. ahmet uğurlu için zaten pek bir şey söylemeye gerek yok; o, film boyunca ahmet uğurlu değil, mahsun süpertitiz olmuştur.

--spoiler--
filmin özeti niteliğindeki replik ahmet uğurlu'dan gelir ve şudur: "yalnız seni alabildim.. seni, diğerlerinden ayırdığım için özür dilerim.. ama izin vermiyorlar; artık hiçbir şeye izin vermiyorlar..." mahsun, gecenin bir vakti, sek rakı şişesini tepesine dikip, kapısını beklediği ve üç beş kuruş yolunu bulduğu tuvaletin ön kısmında bulunan küçük odadaki masayı, sandalyeyi paramparça ettikten sonra yine sanatını icra etmiş, araba çalmıştır. rumeli hisarı'na gitmiş, o sıralarda hisarda görücüye çıkan ve mahsun'un en sevdiği şeylerden birisi olan tavus kuşlarından bir tanesini 'illegal yollardan' almış, çaldığı arabayla soğuk istanbul kışında, karanlıkta, arka koltukta tavus kuşu, şoför mahallinde kendisi, elinde de yarısını dikerek mideye indirdiği büyük rakı şişesi, araba hareket halindeyken arkasına dönerek tavus kuşuna söyler paragrafın başındaki cümleleri.

aşık olduğu kadına iyilik yapmak istemiş, yeni yeni kalmaya başladığı binada ona da zar zor bir oda bulmuştur kalması için. çünkü onun da mahsun gibi kalacak pek bir yeri yoktur. ancak mahsun'un daima tersine ilerleyen talihi bu defa da peşini bırakmamıştır ve bağımlısı olduğu morfine ulaşmak için kendi vücudunu ağzı kokan adamlara satmaktan çekinmeyen bir 'hayalet'e aşık olmuştur. üstte anlattığımız 'tavus kuşu muhabbetleri' ve rakı hadisesi de, aşık olduğu kadının bir bağımlı, bir fahişe olduğunu kerttiğinde tepesinin tasının attığı bir gece vuku bulmuştur. yoksa, artık eskisi gibi sokaklarda kalmadığı için; ısınmak niyetiyle rakı-kanyak demlenmesine ihtiyacı yoktur, eskisi gibi alkole sığınmıyordur yani.

neresinden tutsa elinde kalan bir hikaye onunkisi işte. ona kalacak bir oda ve iyi kötü bir iş bulan adamın* ekmek teknesini parçalar, takasını batırır, araba-itfaiye-ambulans-otobüs çalar, karakollara düşer mütemadiyen-falakaya yatar-dayak yer, en yakın arkadaşı* bir teknede uyurken soğuktan donarak ölür, aşık olduğu kadının adını bile öğrenemeden 'kötü kadın' ve 'eroinman' olduğunu öğrenir, açlıktan; en sevdiği, belki de en temiz bulduğu şey olan tavus kuşunu pişirerek yiyecek konuma düşer. buna bile izin verilmez, çıkma ekmeğe kalır yine.

--spoiler--

(bkz: ben aslinda sizden bisey istesem)
(bkz: idare et usumezsin)
(bkz: ama arkadaslar iyidir)
(bkz: mahsun beni taksim e gotur gitmem lazim)