bugün

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

geçtiğimiz hafta iş seyahatindeydim ve doğum günüm seyahate denk gelmişti.
seyahatim esnasında uğrayacağım adreslerden bir tanesi söke'ydi.
söke'deki müşterimle aram iyi olduğu için iki üç saat boyunca ofisinde misafir oldum. laf lafı açınca doğum günümü kutlamak için organizasyon planladı. plan, kuşadası'nda rakı içmekti. kendisi sağ olsun, otelime kadar ayarladı. akabinde vaziyet aldık.

akşam oldu ve biz istanköy balıkçısı'na oturduk. yarım saat sonra arkadaşları da dahil oldu. kuşadası, sezonda olmamasına rağmen kadınlar günü münasebetiyle ziyadesiyle kalabalıktı yani mekan da kalabalıktı. neyse, masaya teşrif edenlerle bir bir tanıştım. her sene olduğu gibi yine, yeni ve yeniden kadınlar günüm kutlandı. kahkaha tufanı zannedilen bu kutlama merasimi, zannımca pek sıkıcıydı. zira her sene başıma gelendi. kutlama bittikten sonra işten güçten konu açıldı. bölgedeki yağış oranından tutun da, tohumlama belgesine, gübre fiyatlarına, tarımsal araziye vs değinildi. değinildi değinilmesine ama, iyiden iyiye kafalar da güzelleşti.

biri çıktı meydana, çağırdı garson beyefendiyi, herkese acı kahve söyledi. hemen atladım; kahvenin alkolün etkisini daha da arttıracağını söyleyerek olaya müdahil oldum ve garson beyefendiden çay getirmesini rica ettim. masadaki arkadaşlardan biri bu çıkışıma kulak verdi: "rakıyla çay iyi gider mi ki?" diye, sordu. esasen bu kültürün ankara pavyonlarına has olduğunu, çayın, alkolün etkisini azaltacağını uzun uzun anlattım. kahvenin de alkolle olan etkileşiminden bahsettim pek tabii. arkadaş, dikkatle beni dinledi. dinledi, dinledi, dinledi... ve dedi ki:

- çayla alakalı bir şeyi dinlerken bu kadar meraklanacağımı düşünmezdim.

haliyle bütün masanın dikkati üstüme toplandı. herkes kadehini kaldırdı ve yeniden doğum günüm kutlandı. kafam hafiften bulanıktı ama içim kıpır kıpırdı. kendimi o an inanılmaz ateşli hissetmiştim. havsalada tutulan basit bilgilerin doğru anda doğru şekilde sunulması bazen çok etkili olabiliyor diye düşünmüştüm. halbuki çaydı bahsettiğim, rembrandt'ın aydınlatma ve gölgeleme sanatı gibi derin değildi yani.
velhasıl boş bilgiler bakanı olaraktan, kendimi pek havalı hissetmiştim.
zira fenolik madde önemli.