Ölüm ve aldatılmak kardeş acılar bence. Çünkü ikisinin de geri dönüşü yok.

Ölüm her kiri temizler, aldatılmak her güzel duyguyu kirletir.
Keşke herkesin kaderi yüreği gibi olsa.
Selam sözlük. Uzun bir zaman sonra, yeni bir iç döküş ile karşınızdayım.

Uzun bir süre önce terk ettim buraları. Hayatımız hep bir şeyleri yoluna koyma çabası olarak geçiyor. Ben de çabalarımda “başardım!” Diyebilecek seviyeye gelmiştim. iyi bir işim, hayalimdekine yakın bir evim olmuştu.

Aralık ayı, benim için kötü bir dönemin başlangıcı oldu. Kuzenimdeyken bir sabah, içerden gelen “haberin yok ölüyorum” şarkısıyla uyandım. “ sabah sabah bu dinlenir mi?” Diye saya söve gözlerimi açmaya çalışırken, instagram’da girdiğimde bir sayfanın arkadaşımın fotoğrafını paylaştığını gördüm. Vefat haberini böyle almanın şaşkınlığıyla başladı bu süreç.

Bugüne kadar, ben, her şeyden bir çıkış noktası bulmuştum; kaçmak. Ne kadar düşünmekten kaçarsam, o kadar az hisseder ve acıyı yayarım. Bu durumdan da kaçmanın yolunun işime tüm gücümle sarılmak olduğunu düşündüm. Sonra iş yerinde birden çok tartışma yaşadım, birim olarak yaşadık. Hem şahsen hem birim olarak “göze çok batıyorsunuz.” Uyarısı aldık. Zam dönemi gelmişti ve biz en düşük zammı alan birim olduk.

işim, benim için bir ara durak olduğu için bu konuyu önemsemedim ama ardından işten çıkartma muhabbetleri başladı. Bir söylenti olduğunu anlamamız zaman aldı. Tam bunu da atlattık derken gelen deprem haberleri hepimizi sarstı. Çalıştığım kurumda çokça Kahramanmaraşlı ve Malatyalı iş arkadaşlarım var. Herkes telefonda yakınlarına ulaşmaya çalışırken benim kafam çalışmayı durdurdu. Deprem bölgesinde kuzenimin ailesinin olduğunu akşamında anımsadım. Sonrasında her gün bir arkadaşım geldi aklıma, korkuyla mesajlar atmaya başladım. Şükür ki hepsinden haber almayı başardım.

Bu sürecin sonunda, tüm umudumu kaybetmeye yaklaştım. Birisiyle bir bağ kurduğumuzda, o bağdan kaçmanın yolu yoktur, nerede olursak olalım. Sonra geçenlerde bir gün sözlüğe girdim ve bir bildirim gördüm. Eskiden bu başlığa girdiğim bir entryi beğenmişti bir yazar. Ona teşekkür ederim. Çünkü daha önce yaşamış olduğum bir buhranı ve çıkışımı anlatmıştım o enrtyde, ve o an o arkadaşım yanımdaydı. Her zaman olduğu gibi, diğer şehirlerde olduğu gibi, şu an da yanımda.

elbette elimizden gelen şeylerin kısıtlı olduğu günlerde neşelenmek için çok az sebep var. Yine de umut ve Güven içeren şey arkadaşımın yanımda olması.

Bahsettiğim o enrtyim;
https://m.uludagsozluk.com/e/43924373/
sol frame de açılan ahlaksız başlıkları açan yazar bozuntuları sizlerde hiç mi utanma, vicdan ve en önemlisi akıl yok mu? kandil kutlamayı biliyor sözüm ona müslüman ayaklarına yatıp ertesi gün cinsel sapkınlıklarınızı burada sergilemek nedir pislikler. size izin veren moderatör bozuntularının da sizden pek farkı yok ki sizlere pranga vuramıyor çöplük olmaya devam ediyorsunuz.
Hakikat uzun cümlelerde, cilt cilt kitaplarda değilmiş anladım.
dağ başı bir yerde nişana gitmiştik dönüş yolunda tilki gördük. Ayrıca pasta 5 santimden uzundu. düğünde bile böyle lüks yok kardeşim. helal olsun.
ama yazlık mekanda yapıldığı için kapalı alan dardı ve konuklara zorla yetti. iki dakika dışarı tüttürmeye çıktım, geri döndüm yerimde at hırsızı gibi bir herif oturuyordu. Atkı kaban da asamadım ki yaz mevsiminde değiliz dışarısı dağ başında tabii buz gibiydi mk. hiçbir iz bırakmadan gidince çökmüş hemen yerime.
ama insan bir düşünmez mi her yer doluyken burası nasıl boş kalmış diye? zaten salondaki erkeklerin çeyreği dışarıda sigara içiyordu. demez misin bu adam da içiyor mudur diye. geri döndüm adamın arkasında cenabet gibi dikiliyordum anca fark etti beyefendi. Allahtan keko biri çıkmadı da kalk deyince halden anladı.
Sürekli ağlamak istiyorum. Yerli yersiz her şeye içim çıkana kadar ağlamayı istiyorum. Zihnimde geçmişte güzel olduğunu düşündüğüm anlara dönmek orda vakit geçirmek ya da çocukken sandığım şeylerin hala öyle olduğunu sanmak istiyorum.
Saf ve günahsız birine sarılmak onda kendimi arındırmak, güç almak, yalnızlığımı unutmak istiyorum.
Çok şeyi istiyorum, istiyorum kelimesinin hakkını verecek kadar istiyorum. Ama isteklerimin hiç var olmayan kaf dağı kadar uzakta olduğu acı gerçeği de biliyorum.
Burada olmamam gerekiyordu... Evlenmek, istifa etmek ya da ölmekten başka bir yolu yok mudur buradan ayrılmanın?!
"dost konusunda sizler kadar şanslı değiliz...."
-neden mutsuzsun?
+sıkıcı biri var yanımda
-kim
+kendim.
Ülkecek çok kötü günler yaşadık, cidden. Travmatik bir sürü şey ve kutuplaşma. Korkuyorum vatanım için. M.k.a' nın dediği gibi umarım ilelebet payidar kalırız.
Hikâye, kızın ölümüyle son bulmuş.
benimkinde adam zaten ölü.
Az önce birisiyle sohbet ediyorduk. Nerde oturuyorsun bahsi açılınca şansa aynı semtte hatta aynı mahallede oturuyor olduğumuzu öğrendik. 2 hafta önceye kadar.
Ahh ya şanssızlık keşke seni görebilme şansım hala olsaydı gibisinden samimiyetsiz cümleler kurdu. Eski çalıştığı yerden bir tanıdığım vardı. Hemen arkadaş listesine bakıp adamı buldum. Yanında bir kız var. Hemen dönüp işte soyadın şu mu diye sordum. Anında tutuştu. Aa evet ne oldu? Niye sordun falanlar.
Gerçekten bazı insanlar çok rezil. Bir de ne oldu ki ya diyor. Hiç yüzünün astarı yok cidden.
Oysa yazılmayı bekleyen bir sürü hikaye varmış.
Umut dolu, yaşam dolu..

Sahi hiç bu hikayeleri merak etmemiş mi ?.
Başkalarının mutluluğuna alerjimiz var. Kimse mutlu olsun istemiyoruz. Mutlu birilerini görsek hemen eleştirmeye başlıyoruz.
20-30 yılda bir büyük deprem olacak da insanlar hayatın fani olduğunu anlayacak.

Her yerde “sevdiğinizi söyleyin”, “küs uyumayın”, “içinizden geleni yapın” minvalinde sözler dolanıyor sosyal medyada.

Deprem olmayınca ölüm olmuyor mu? Yarın sabaha uyanabileceğinizden nasıl bu kadar emindiniz de deprem olana kadar küs uyudunuz?

Her insanın kıyameti kendi ölümü değil miydi zaten? Binlerce kişi bir gecede ölünce mi ölümü bu kadar yakın hissettiniz?

Her adımınızı ölümü düşünerek atın diyemiyorum zira böyle bir hayat çok depresif olurdu. Ama ölüm her adımınızda gelebilir.

Her an hatırlamayın, ama unutmayın da.
Belki şurada iyi bir yatırım vardır: Çengız'a ihale ederiz. Parlatmak veya silmek için boyayı terebentin ile seyreltip, yayın organlarının üstünden geçin. Elinizi rahat bırakın, su gibi akıp gitsin! Şimdi palete ateş kırmızısı ve saks mavisi alıp spatulamızla karıştıralım. TOGG Gemlik ya da Anadolu da kullanabiliriz. 5 cm'lik fırçayla otoyollar, köprüler yapıyoruz. Viujiut, viujiut... Geçiş ve garanti miktarına da böylece karar veriyoruz. Anadolu demişken; belki tam şurada A Haber'deki antreli çadırlardan vardır: Orada, burada... Canınız nasıl isterse... Tuvalde rahatça çalışın! 780 milyar kilometr... Afedersiniz, milyon.. Yine çok afedersiniz. Kaç kentilyon muydu sekstilyon muydu neydi, bilen yeşillendirsin!
Tam olarak bu:

görsel
"insanın evi gibisi yok". ama artık insanların evi de yok.
Koca bir hiç artık. Ne desek ne söylesek boşunaymış gibi geliyor. Cahil yine aynı cahilliğiyle devam ediyor. Bir şeyler anlattığımla kalıyorum. Kendime saygı duyuyorum ve cahille sohbeti kesiyorum.
içeme konuşurum ben ,pek kimse ile muhatap olmam
kibirden değil ,olup biteni izlerim ,dinlerim ve geçer giderim ,
bazen sen de haklısın derim bazen anlıyorum derim bazen aynen

iyi ki varım ben olmasam ne yapardım ...
hacı hacıyı mekke'de, hoca hocayı tekkede, puşt puştu dakkada bulurmuş.
hayırlı geceler sözlük.
Doğru kullanıldığında en güçlü silah vicdandır.

Vicdanın sesi her gürültüyü bastırır.
iliklerime kadar yorulduğumu ve yalnız olduğumu hissediyorum. Eskiden emin olabildiğim bir sürü şey ve insanı düşününce şüphenin pençesinde olduğumu hissediyorum. Emin olmak ne güzel bir duygu imiş.

Bazen her şey etime batıyor. Mesela az sonra çalışanlar servise binecek ama bağıra bağıra konuşuyorlar. Bağırmayın arkadaşlar küçük harflerle konuşun diyesim var. Ama anlamazlar ki. Umursamazlar bile. Sadece anlık bir ego tatmini olur oluşan sessizlik.

Dişlerim ağrıyor, kalbim ağrıyor, başım ağrıyor. Günlerdir huzursuz uykular uyurken başkalarına teselli olabilmek destek olmak adına hep Güleryüz sergiliyorum. Ama ben kötüysem hiç kimse olmuyor yanımda. Ahhh o ebe ne doğru söylemiş hayatım hakkında.

Bu yalnızlık da bir gün geçecek. Zor zamanlar da bitecek. Hayat normal rutinine dönecek. O makine de bir şekilde düzelecek. Gene iş yetişmeyecek gene koştur koştur son dakika bir sürü Çek ödeyeceğim ama bu zor zamanlar geçerken kimin bu sefer yanımda olduğunu unutmayacağım. Kimin yanımda olmadığını da unutmayacağım. Çünkü ben unutkan bir insanım. Mutlu olduğum ilk an tüm mutsuzluklarımı silecek kadar sevgiden yoksun yaşayan bir insanım.

Saçmalayıp duruyorum. Farkında ola ola. Ama ne fark eder ki ? iyi, kötü, doğru, yanlış. Gücüm kalmadı artık. Umarım sabaha daha güzel uyanırım. Umarım sabaha daha motive kalkarım. Çözümler bulmam şart. Ben yıllarca sorunlarla uğraştım ve esas sıkıntılı zamanlara daha 20 gün varken ben her şeyi çözebilecek kadar Zeki bir insanım. Ve her zaman olduğu gibi bu zamanları da tek başıma atlatırım. Evet günlük motivasyon dozumuzu da aşıladıktan sonra eve gidip makarnamı yiyip Halime şükretme moduna alabilirim kendimi.