bugün

musallat

korkuyu morkuyu geçtim, üzerine düşünüldüğü, üzerinde çok büyük emekler verilerek oynandığı için bile takdire şayan olması gereken, burak özçivit'in ba<şrolünde oynadığı türk korku filmi denemesi...

denemesi diyorum, çünkü korku filmi yapabilmemiz için, daha çok taş fırınlara girip de, mideleri şişirmek lazım; ekmek kaldırmak lazım. aslında ''sıpoylır'' a filan da gerek yok, ama ben her ne kadar giriş bölümünü uzun bulsam da, senaryonun bağlanması açısından orayı da olağan, ya da aşırıya kaçmayan derecede sıkıcı buldum.

diyeceksiniz, bir korku filmi için, çok uzun değil miydi, filmin ilk yarısı?... diye, ama eğer sağlam raylara oturtulmuş bir konunuz varsa, o konuya sadık kalmanız gerekmektedir. kısacası, öyle ya da böyle, dandik görüntü veren semum'u arkasından izledikten sonra, diyeceğim şey, semum un çok ötesinde bir film olduğudur.

bir de artı yönü, dinimizde (bkz: islamiyet) bulunan, realitelerin, ** ya da bazı unsurların, çocukluğuğmuzda gecelerimizi süsleyen kimi korku hikayelerinden de yola çıkarak, tümüyle hayatımıza mal olabilecek şeylerin konu edilebilmesi. filmin konusu da, sonuç olarak kutsal kitabımızda, adına sure bulunan bir konu; cin.

yalnız filmin beğenmediğim yanları da var ki, almanya'da yaşamış biri olarak, filmin ilk yarısında geçen, almanya'daki sahnelerin çok şişirme ve de üstünkörü geçildiğini düşündüm.

bir kere o kadar sürede öyle bir eve sahip ol, filmin ilerleyen dönemlerinde bile olsun bir gram dahi almancakonuşama, - almanya da taksilere çok para bayılmış birisi olarak - arkadaşından borç isteyip de, kalkıp taksiye bin, sonra iki ay olmadan, iş yerindeki meister denilen, şef ya da ustabaşı kişisinin hemen şak diye maaşa zam yapacağını söylemesi, ya da hemen izin almaları... bunlar almanya ya aykırı gelen şeyler. bir de köyden para biriktirmeye gidiyorsun, oturduğun ev para biriktirmek için, aşırı lüks gibime geliyor.

fakat;

- almanya demek çalışmak demek ! - gibi bir laf geçiyor, orası cukun da cuku olmuş, şak diye oturmuş taş gediğine...
bir de oyunculuklar orta yollu, aynı zamanda da, suat *'ın arkadaşı metin'in o dayının arabasıyla nereye gittiği de meçhul, orayı çok merak ettim!...

kısacası vasatın gayet üzerinde, ve de ülkemizde yapılan hemcinslerine göre de oldukça iyi bir film diyebilirim. çok korku beklemeden, -ki zaman artık filmlerden korkmama devri oldu; özellikle de korku filmleri iki gram çeken katille, bir iki efektten sabit olduğu için... bir de yaşını başını almış kişiler için, artık bu durum oldukça zor olsa gerek. - sonuna kadar izlenebilecek bir film olmuş.

burak özçivit kardeşimizin de, kulağının delik olduğu kabak gibi belliydi, yakın çekimlerde; gözümden kaçmadı değül. kendisini daha çok kullanmak lazım böyle filmlerde.