bugün

hayat ne tuhaf vapurlar filan

hayatın içinden, hayatın bazı yerlerine yan basıldığı vakit insanın istemsizce ağzından karbonmonoksitle karışık olarak havaya savrulan deyim. Evet deyim. Bundan yıllar sonraki deyimler sözlüğünde bunlar yer edecek. Ne tuhaf değil mi lan? Vapurlar filan..

Subjektif kısmına gelecek olursak; şu hayatta şahsımı derinden yaralayan cümleler arasında ilk iki tanesi bir zamanlar sevilen kişinin "seni seviyorum ama gidiyorum" demesi ve en yakın dostun "kız istemiyor görüşmemizi, ben de gelemedim yanınıza" cümlesiyle üstüne bal kaymak yapmasıdır.

Hayatın tuhaflığı şu noktada devreye girer;

ilk cümleyi birkaç sene öncesinde duyduğum vakit beni teselli eden dost ikinci cümledeki kazıklardan kazık beğendiren dost kişisinden başkası değildir. Aradan iki belki iki buçuk yıl geçmiş olmasına rağmen seviyorum ama gidiyorum cümlesindeki mendebur ise karşılıklı inatlar sonucu muhabbeti koparmayıp şahsımla olan sohbetine muhabbetine devam etmiştir. O da apayrı bir entry konusu zaten. Velhasılı, sevdiğinin kazığını teselli eden dost kişisinin iki buçuk yıl sonra kendi attığı kazığı da teselli eden diğer kazıkçı arkadaştan başkası değildir.

Hatta daha da derinine gidecek olursak aynı dost kişisinin uzak durmamı tavsiye ettiği bir başka arkadaş ise yaklaşık bir senedir falan sabah akşam derdimi tasamı çekiyor. Daha daha eskiye ve derine gidecek olursak da (ki niye gidiyoruz amk ben de hiç bilmiyorum şu anda) bu kazık atan dostla tanışmamız da bambaşka bir kişinin attığı kazığa tekabül ediyor.

Yani demem o ki.. Ne diyordum lan ben? Hah dur hatırladım; hayat çok tuhaf, vapurlar filan. Bir de bir şey anlayan varsa bana da anlatabilirse çok makbule geçer.

Dipnot: sanırım hayatın genel teması da kazığa dayalı. Du bakalım haydi hayırlısı..