amak ı hayal

entry63 galeri video2
    33.
  1. filibeli ahmed hilminin te ne zaman yazdığı bir kitap. çeşitli hikayeciklerle "var" ile "yok"un aslında aynı şey olduğunu anlatır bir çok farklı şekilde. genellikle de inkar ve ikrar ekseninde. en nihayetinde metaforlar üzerine kurulu bir kitap. risale-i nur külliyatından ayetlerin , benzetmelerin ve açıklamaların çıkarılıp kısaltılmışını düşünün , öyle bir şey. pejmürde alimlerden anka kuşuna , hürmüzden ehrimene kadar "derin bir hayal dünyası". bir kere adına aldanıp da çekinmemek lazım. dili ağır bir kitap değil. "leylasız mecnun" bölümünü ayrıca beğendim. tasavvufa ilginiz varsa bi okuyun. kısacık zaten. *

    kitaptan beğendiğim bazı bölümler ;

    --spoiler--
    # kalbimle inkar ettiğimi aklımla , aklımla inkar ettiğimi kalbimle kabul ediyordum.

    #
    -allah , aydınlık ile karanlıkları ayırmak , aydınlık ile adil , karanlıklar ile kahhar olmayı istedi. aydınlığa "ben" , karanlıklara da "benden başkası" dedi.
    +aydınlığı nedir , karanlıkları ne?
    -aydınlığı hürmüz , karanlıkları ehrimen'dir.
    +hangisi üstündür?
    -şu anda her ikisi de eşittir. ne hürmüz ehrimen'e ne de ehrimen hürmüz'e üstünlük sağlayabilir.
    +bu keşmekeşlik nedir , sonu ne olacak?
    -en sonunda hürmüz ehrimen'e üstün gelecek. böylece alem hep aydınlık olacak.
    +sonra ne olacak?
    -allah "hep ben, hep ben" diyecek. "benden başkası" demeyecek.

    # kaynak bir olduktan sonra pire de , fil de aynıdır. onun için arif kimseler anka kuşu gibi , sonsuzluk sahasında boşu boşuna dolaşmazlar. boş şeyler bunlar. bu, vicdanı paramparça eden büyüklük , bu uçsuz bucaksız derya cenab-ı hakk'ın büyüklüğü karşısında bir nokta bile değildir. hele kahveni iç!

    # insanların yüzbinlerce sene yeni kelimeler türetmek için uğraşmasına rağmen hala gerektiği kadar kelimenin olmayışı tuhaf değil mi?

    # benim mi? benim mi akli dengem yerinde değil? behey divane! sen, aptallar gibi bu facianın karşısında ezilirken , ben, aşkı , bir kimsenin kendini nasıl sevebildiğini düşünüyordum. düşünüyordum da ben, sen, hava , taş , demir , aslında aynı şey olmasına rağmen niçin demir ağlamıyor , taş çıldırmıyor da insan...(acayip bir kahkaha atarak) eğer insan sizin gibi delilerle yakınlık kurarsa , ne düşüneceğini bilemez. 'demir ağlamaz' dedim. kim demiş? demirle şu kadın arasında ne fark var? şu halde ağlayan kim? ağlamayan kim?(sami'nin kolunu bükerek) bak , kolunu büktüm. senden başka biri olmasa kolun nasıl bükülecekti? fakat bükülüyor. niçin? bu niçin'e cevap yok. neden aşk var? neden sefalet var? neden zevk ve acı var? niçin, niçin?.. cevap yok , değil mi? onbeş yaşında bir kız , yirmi yaşında bir delikanlı...bu delikanlı bu kızı alsın ve mutlu olsunlar . fakat hayır! oğlan attan düşer , kız çıldırır. niçin? yine cevap yok. peki bu ihtiyar kadınniye yaşıyor? ben niçin yaşıyorum? ben bundan zevk mi alıyorum?
    hal böyleyken delikanlı ölür , kız çıldırır. fakat ben ve ihtiyar kadın yaşar. işin tuhaf tarafı bunun niçin böyle olduğunu bilen yok ,yok ,yok! bu ihtiyar kadına acıyorsun, bana acıyorsun. evet , onun kızı çıldırmış , iyi de benim ruhum , benim kainatım çıldırdı. fakat insan herşeyin en basit olanını görüyor.
    --spoiler--

    işte bunlar hep tasavvuf...***

    edit: filibeli'nin vefatının 100. yılı anısına şöyle şekilli de bir baskısı çıkmış. tam metin imiş. ben baktım da içerik olarak çok ağır, okunacak gibi değil ama görünüşü güzel. üsküdar kaknüs kitabevinde bulabilirsiniz.
    https://galeri.uludagsozluk.com/r/646609/+
    2 ...