bugün

beşiktaş

deseler ki; dünya'da bizi bir türk takımı temsil etsin. derdim ki beşiktaş. yok lan, iyi top oynadıklarından falan değil. bilinçli bir taraftarı var. huyundan mıdır suyundan mıdır bilmiyorum. öyle boş beşiktaşlı bir insan yoktur pek. az asi olurlar, ülkenin meseleleriyle ilgilenirler. bir yorum yaparken bile "koyduk mu" cümlesini kullanmayı tenezzül etmezler. "ne güzel koyuyoruz üstat görüyor musun?" derler. dayım yüzünden midir nedendir bilmiyorum, zorla beşiktaşlı yaptırıyormuş beni. ama başarılı olamamış, son anda trabzonsporlu olmuşum. o da nasıl oluyorsa. doğuştan moğuştan hikayesi de yalandır ha. aklımın az biraz bir şeylere erdiği zamanlar... ogün'lü abdullah'lı suratları hatırlar gibiyim. futbol kartları vardı o zamanlar. bordo ve mavi o yıllarda bir başkaydı tabi. ben hep beşiktaş'ı desteklerdim işte, ta ki trabzonspor'la karşılaşıncaya kadar. trabzonspor'la karşılaşınca, beşiktaş gözüme botafogo gibi gelirdi. ama quaresma'nın onur'a attığı bir gol vardır, onur hareketsiz kalmıştır. la dedim beşiktaş'a mı geçsem... şaka yahu. kolay mı lan trabzon'u bırakmak. kötü huylu tümör yemin ediyorum. tümör metin diye espri yapılabilirdi aslında. ama yapmadım. yani dediğim gibi beşiktaş; çarşısıyla pazarıyla sevilir sayılır. trabzonspor türkiye'nin zencisidir, beşiktaş'ta istanbul'un zencisidir. yanlışları karşısına almıştır. içerisinde barındırdığı pis insanları kapı dışarı etmiştir ve her zaman sağlıklı bir fikir ortaya koymuştur. haksız kazanılan kupasını geri iade etmeyi aklından geçirmiş ve kendi taraftarlarınca da bu fikir desteklenmiştir. günümüzde haksızlıkla kupa kazanarak "parasıyla değil mi?" esprilerini yapan bir güruhun yanında bu kesim, her daim saygıyı ve sevgiyi hak eder. bu yazım da, güzel beşiktaş taraftarına selamım olsun.