idris peygamber in yedi katlı evren modeli

entry2 galeri
    1.
  1. tıpkı islamiyet'teki tasavvuf düşüncesine benzer şekilde, yunan mitolojisinin hermes; mısır mitolojisinin addettiği şekliyle hermes tut'un ele aldığı; nihai ereği tanrı olmak yolunda, çile çekilmesini meşru kılan, meşakkat ve erdemlerle dolu yolculukların yapıldığı evren dizgisi.
    30 sayfa kitaba haiz olan terzi hermes, kutsal kitapların istenmeyen adam, üvey evlat'ıdır. hayvan derisi ile süslenen insanlığa ilk elbiseyi diken bu mahir adam, ele aldığı tanrı ve insan figürleri hasebiyle, kutsal kitaplarda az bir şekilde anlatılarak geçiştirilmiştir.

    zira ele aldığı madde ve tanrı olguları, son derece radikaldi. her şeyden önce, politeizm bu adam ile özdeşleştirilirdi. kendisinin göğe çıkışı ile başsız kalan beşeroğlu, putları ilah yapmaya başladı. doğru yoldan ayrıldı. hermes'in oldukça radikal, livresk dinleri boşa çıkartan öğretisi ise şu idi. "insanlar ölü halde bulunan tanrı; tanrılar ebedi, ölümsüz insanlardı". madde ve ruh kendisinin ele aldığı labirentli mekanda son tahlilde, ulaşılması gereken noktaya, tanrı beden ve alametlerine sahip oluyordu.
    peki sadece, mısırın gizil birkaç papirüsünde yazan, insanın öz benliği olan tanrı faikalarına ulaştıran süreç nasıl işliyordu?
    kolay değildi tanrı olmak! bu korkunç ve güç yolculuk birbirinden farklı yedi kattaki engellerin aşılması ile ancak son bulacaktı. bu yola baş koyanların bir kısmı ya daha başından geri dönmektedir, yada ortalarında... çileliler, dehlizler ve mezarlıklardan geçerler. ucunda ölümsüzlük olan bu ulvi hedef için, ölüme açılan kapılara gögüs gerilmesi gerekmektedir.
    hermes'in gizil sırrına ulaşmak için girişilen uzun yol, akrepler vahşi hayvan çiyan ve zehirli yılanlarla doludur. çığlıklar uçurumlara yansır. tüm bu süreçte bir de, yol gösterici rahip vardır. bu tasavvuftaki saki ye benzer. yolda rahip yolcuya, yani ilmi edinmek isteyen çileliye: "geri dönüp, dönmemek istediğini" sorar. ancak ileride bu soru da sorulmaz. tanrı namzetimiz en son, kanayan avuç ve dizleri ile uçurumun kenarına gelir.. bir dala tutulan kişi, çıldırmayıp karşıya atlayabilirse, orada bir kovuktan ışıl ışıl kilimler ve harflerle döşenmiş bir odaya girecektir. oradaki harflerin anlamını çözerek tanrısal güce ulaşacaktır. sonrasında tanrı olmaya hazırlanan istekli bireyin, uzunca aylar kalacağı bir odaya kapatılıp, derin düşüncelere dalması sağlanır. buradan sonra, bir odaya daha sokulan cefakar birey, orada kendisinin çektiği acıların tümünü unutturacak bir kadın ile imtihan edilir. kadın çıplaktır ve kendini çileliye sunmak istemektedir. oyuncumuz eğer kadının oyununa gelirse, ölecektir. tüm acıları boşa çekmiş olacaktır. oyuna gelmemesi gerekmektedir. nihayetinde son cefa ise, özel bir törenle diri diri gömülmektir. bu da atlatılırsa,
    bir son bir merdiven ile, evren helezonisinin katları çıkılmaya başlanır. burayı yarattığı söylenen çileli, yarattığı evreni seyreder. her şeyin normal devridaimde olduğu ilk 2 kat sonrası, zühre yıldızının, aşk ve gönül işlerini düzenlediği üçüncü kata gelinir. nihai katımız yedi de ise, zuhal yıldızı vardır. burada müstakbel tanrı olan çileliye, ölümsüzlük ve tanrı kerametleri bahşedilir.
    en üste varıldığında rahip, tanrıya tüm ezoterik dağarcık ve mottoları kazandırıp, inisiyasyonu verecektir.
    tüm bunlar yapıldığı takdirde, herkes bi gün tanrı olabilecektir. bu paralellikte hermes, "tanrı gibi ölümsüz ve güce sahip olma"nın insanın elinde oldugundan dem vurur.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük