istanbul’da yaşıyorsan, toplu taşıma bir ulaşım aracı değil, bir karakter gelişim süreci bana göre.
1. Hafta Umut ve Navigasyon
ilk gün metrobüse bindim. Kapı açıldı, insanlar içeri girdi ama ben giremedim. Çünkü fizik kuralları izin vermedi. Ayakta kalanlar değil, ayakta duranlar vardı. Google Maps bana “34AS” dedi. Ama 34AS, bir otobüs değil, bir yaşam biçimiymiş. ilk hafta boyunca her durakta “Acaba burası mı?” diye panik yaşadım. Çünkü tabelalar, sadece yerli halkın çözdüğü bir şifre gibi.
2. Hafta Kabullenme ve Mikro Travmalar
Otobüs şoförleriyle göz teması kurmamayı öğrendim. Çünkü göz göze gelirsen, “durakta ineceğim” demek zorunda kalıyorsun. Bir gün minibüste “Arkaya doğru ilerleyelim” dendi. Arkaya ilerledim, ama minibüsün arkası yoktu. Bir başka gün, tramvayda biri bana “Sen de mi Marmaray?” dedi. Ne demek istediğini hala bilmiyorum.
3. Hafta Felsefi Sorgulamalar
Bir sabah otobüs gelmedi. 45 dakika bekledim. Sonra geldi. Ama durmadı. O an düşündüm: “Gerçekten var olan bir şey, durmuyorsa, var mıdır?” Bir başka gün, metrobüste biri bana “Seninle aynı durakta iniyoruz” dedi. Bu bir flört müydü, yoksa bir tehdit mi?
4. Hafta Stockholm Sendromu
Artık otobüsün fren sesinden hangi marka olduğunu anlayabiliyordum. Minibüslerde para uzatmak bir refleks haline geldi. Bir gün markette de “Şunu arkaya uzatır mısınız?” dedim. Son gün, dolmuşta şoför bana “Sen hep bu saatte mi biniyorsun?” dedi. Gözlerim doldu. Tanınmak, istanbul’da bir lüks.
Sonuç: 1 ay sonunda hayatta kaldım. Ama artık başka biriyim. Toplu taşıma bana sabrı, stratejiyi ve koltuk kapma refleksini öğretti.
Emine Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın eşi Melania Trump'a, Ukrayna'daki savaş için gösterdiği hassasiyeti Gazze'deki insani kriz için de göstermesi çağrısında bulunduğu bir mektup. işe yarar mı? Ben inanmıyorum.
Aslında Gazze dediğimiz yer Filistin hükümetinin dahi denetiminde değil Hamas gibi gruplar ele geçirildi. Oraya düzen gelmesi anca israil ve Filistin hükümetinin çalışması ile hamasın bölgeden temizlenmesi ile olabilir. Yoksa böyle radikal gruplar kimin ne yaptığı belli değil hükümet otoritesi yok komple zorluk.
Maalesef israil Hamas birliklerini kazmış oldukları tüneller sayesinde müdehale edemedi. yapılan operasyon yetersiz kaldı. ayrıca esirleri de tam hepsini alamadı yani işi zor kolay değilmiş.
Yer altı tünellerine müdehale için savunma sanayi ARGE yapması gerekecek bu Türkiye içinde geçerli drone var ama yer altı için ne yapılabilir? Hangi tip silah lazım israil ile ortak çalışmalar bekliyoruz.
Almanya ekonomik olarak bitmiş, yeğenim dedi... Sonra AK Parti’yi öne çıkarıyor. Ama söyledikleri inanılır gibi değil; sanki başka bir gezegenden haber veriyor! Ekonomi dediğin rakamlarla, gerçeklerle olur, masallarla değil. Gerçekler ortadayken bu tür saçma laflara gülüp geçmek en iyisi
Belki seni engelledim.
Belki kırıldım, korktum ya da sadece yoruldum...
Sana haber vermeden geçip gittim.
Bunu yaparken seni gücendirdiğimin farkında olmayabilirim.
Ama içimde bir şey hâlâ hafif sızlıyor...
Bu bir açıklama değil, bir özür.
Her şeyi doğru yaptım diyemem,
Ama o anlar, elimden gelenin en iyisiydi.
Ve şimdi geri dönüp baktığımda,
Bazı kalplerin bunu hak etmediğini hissediyorum.
Eğer bir şekilde seni kırdıysam…
Sessizliğim, mesafem ya da yokluğum canını acıttıysa —
içtenlikle üzgünüm.
yumuşak kalbimle söylüyorum:
Affet olur mu?
Hepimiz bir şeylerden geçiyoruz…
Ben bazen geçerken biraz fazla kestirme yollara saptım.
Evet var keşke yolda yürürken araba çarpsa da ölsem gitsem bu dünyadan.
- Artık uzun mesailer çalışıp ay sonunu borçsuz getirmek çok zor
- Sürekli kardeşlerimle bir kıyaslama içindeyim aile baskısı
- Sosyal hayat eksikliğine bağlı olarak aktivite yapamamak eve tıkılmak
- iş yerinde de çok çalışıp kimseye yaranamamak
- Evde de 1 gün geçmiyor sorunsuz
Vallahi tamam benim için hayat yaşamakta bir hayır kalmadı öldüde kurtuldu desinler.
En zoru da ne söyleyeyim ailenden biri mesela ablan üniveristeye girer ama sen gidemezsen var ya ömür boyu ayrımcılığa aile içi kıyaslamaya aptal muamelesi görmeye mahkum olursun.
bu öyle bir sorun ki ablan evlenir gider kıyaslayacak kişi kalmaz ama hala ablan gibi zeki olamadın diye devam ederler.
hırsla çok para kazanacam diye her işi yaparsın çok mesai harcarsın eve gitmek istemezsin ama o kıyas hep sürecek sen kapıya kedi için yem koyarsında bunun ne işi var burada derler üniversite kazanan kardeşin evinde ayda 1 zor termizlik yapar hiç bişi demezler çünkü o ailenin gözünde üniversite mezunu olduğu için.
dediğin lafı da dinlemezler git musluğu aç suya anlat daha iyi. üniversiteyi okumayan birini dinlemektense üniversitelinin saçma saçma konuşmasını ağzı açık dinlerler. bu hayat maalef böyle.
üniversite diploması olmayanlar eğitim alanlar ile bu farkı hayat boyu çalışarak hiç bir zaman kapatamayacaktır.
yurt dışına gidecek olsanız bir çok ülke sadece üniversite mezunu olanları seçiyor.
üniversite okurken öğrenci değişim progranları ile yabancı ülkeye gitme imkanı katbe kat fazla
iş arasınız diploma olmadığında kimse iş vermiyor çünkü devlet teşvikleri hep diploması olan çalışanlar için.
diplomasız olana işyeri teşvik alamadığı için işte verilemiyor.
üniversite diploması olana imza ve iş yapma yetkisi veriliyor yani kanunda bir bakıma üniversite mezunu olunmasını teşvik ediyor.
sosyal çevre de var siz üniversite okursanız sizin sosyal çevrenizde okumuş kültürlü insanlar olur. yoksa cahil tiplerle ömür törpüsü yaşarsınız
Akraba ve mahalle baskısından kurtulmanın en etkili yoludur. "Daha üniversiteyi kazanamadın mı?", "Ne iş yapıyorsun şimdi?", "Evde mi kalacaksın?" gibi bitmek bilmeyen sorulara karşı elindeki en güçlü kozundur. Üniversiteye adım attığın an, bu baskıların yerini gurur ve takdir sözleri alır. Kendi hayatının iplerini eline alarak, kimsenin seni yargılayamayacağı, kendi kararlarını verdiğin bir dünyaya geçiş yaparsın. Üniversite, bu tür baskılardan kaçmanın ve kendine saygın bir gelecek inşa etmenin adıdır.
Üniversite, derslerden ibaret değildir. Yepyeni bir hayatın kapılarını aralar. Partiler, konserler, etkinlikler ve sınırsız bir arkadaş ortamıyla sosyalleşir, ömür boyu sürecek dostluklar kurarsın. Kendi evin, ailedesiz ilk özgür alanın olur. Gece geç saatlere kadar film izleyebilir, istediğin yemeği yapabilirsin. Bu özgürlük ortamında, yeni insanlarla tanışır ve hayatının belki de en özel sevgililik ilişkilerine adım atarsın. Üniversite, sadece diploma değil, aynı zamanda hayatı doyasıya yaşadığın ve kendini keşfettiğin bir maceradır.
Üniversite, sadece akademik bir unvan değil, aynı zamanda kişisel bir dönüm noktasıdır. Aile evinden ayrılıp kendi ayakların üzerinde durabilme, farklı şehirlerde veya ülkelerde yaşayarak özgürlüğün tadını çıkarma ve kendi hayatını kurma şansıdır. Yeni insanlarla tanışarak sosyal çevreni genişletir, dünyaya farklı pencerelerden bakmayı öğrenirsin. Üniversite diploması, tüm bu kişisel gelişim ve özgürlüklerin bir sembolü, daha iyi bir geleceğe açılan bir kapıdır.
işin bir de sosyal tarafı var akrabaların nerede okuyorsun? kazandın mı? sorusuna cevap vermek var verememek var. aile evinde baskı yaşamına devam var okula gidip özgür olmak var.
Bugünün dünyasında üniversite okumayan birinin, geleceğe dair hayalleri ne kadar parlak olursa olsun, aşkı ve ilişkileri keşfetmesi de bir o kadar zor.
Üniv eğitimi almayan sktir olsun benimle tanışmasın.
___Cin-i Jira ve Görevlerin Laneti___
Üsküdar’ın sisli bir sabahında, developer kahvesini alıp bilgisayarını açmış. Karşısında belirmiş: Cin-i Jira. Elinde bir görev listesi, gözlerinde “acil” parıltısı.
“Bugün sprint var. Görevlerin hepsi acil. Ve hiçbiri mantıklı değil. Hazır mısın, Danışman Bey?”
Developer, gözlerini kısıp Jira’yı açtı. Karşısında 23 görev vardı. Hepsi “High Priority”. Hepsi “Due Today”. Hepsi “Assigned to You”.
Developer gözlerini ovuşturmuş. Task’lara bakmış:
-“Kullanıcı girişi butonunun rengini değiştir.”
-“Renk çok kırmızı olmuş, biraz daha kırmızı yap.”
-“Kırmızı fazla kırmızı, maviye dön.”
-“Mavi fazla mavi, kırmızıya geri dön.”
-“Kullanıcı girişi çok kolay olmuş, biraz zorlaştır.”
-“Kullanıcı giremiyor, kolaylaştır.”
-“Kullanıcı çok kolay giriyor, güvenlik açığı var.”
-“Kullanıcı hiç giremiyor, sistem çöküyor.”
Developer, sabah 09:00’da başladığı task’lara gece 23:00’te hâlâ devam ediyordu. Her çözdüğü görev, iki yeni görev doğuruyordu. Cin-i Jira, arka planda kahkaha atıyordu:
“Sprint bitmeden ruhun bitecek!”
Developer, gün sonunda 16 task bitirmiş. Ve “yarın yaparım” demiş. Ama Cin-i Jira bağırmış:
“Yarın yok! Bugün sonsuz!”
Ve developer, task listesine gömülmüş. Gözleri kan çanağı, ruhu backlog olmuş.
Kodların laneti
Bir zamanlar Üsküdar’da, geceyle gündüzü Visual Studio’ya kurban etmiş bir developer yaşarmış. Adı bilinmezmiş, çünkü kimse onu gerçekten tanımazmış. Herkes ona “Danışman Bey” dermiş. O da her sabah kahvesini alır, “bugün bir şeyleri düzelteceğim” diye işe koyulurmuş.
Ama ne zaman bir bug çözse, iki yeni bug doğarmış. Kodlar sanki cinliymiş. Bir gün, tam try-catch bloğuna dua ederken, monitörden bir ses gelmiş:
“Senin exception’ların bizim lanetimizdir, Danışman Bey…”
Ve karşısında belirmiş: Cin-i StackOverflow. Elinde kırmızı bir mouse, gözlerinde mavi ekran parıltısı.
Çileli zamanlar
Cin, ona bir görev vermiş:
“Sistemi optimize et, ama kimse seni takdir etmeyecek. Hatta seni dövecekler. Yine de devam et.”
Developer başlamış:
-Performans artırmış, kimse fark etmemiş.
-UI düzeltmiş, kullanıcı “niye değişti bu ya?” demiş.
-Sunucu çökmüş, suç ona atılmış.
-Patron “sen ne iş yapıyorsun ki?” demiş.
-Bir müşteri, kodu beğenmeyip sandalye fırlatmış.
-Bir başka gün, deploy sonrası sistem çökmüş, cinler kahkaha atmış.
Her gün sille tokat, her gece “belki yarın” umuduyla yaşamış.
Ve sonunda
Bir gece, artık dayanamayıp istifa etmiş. Laptopunu kapatmış, Üsküdar sahiline inmiş. Tam martılara bakarken, cebinden bir ses gelmiş:
“Yeni danışmanlık işi var, maaş biraz daha iyi…”
Ve developer, başladığı yere dönmüş. Aynı kodlar, aynı cinler, aynı döngü.
Ama bu kez gülümseyerek başlamış:
“Ben zaten bu laneti seviyorum galiba…”
evet her yer dolu avm ler telefoncular oto galeriler hatta emlak satışında hep rekor kırılıyor dolar tutuluyor değerli tl daha ne istiyorsunuz adam ne yapsız size daha.
Cennette şarap içmek, arzuların tatmin edildiği ama zarar vermediği bir varoluşu simgeler. Yani zevk var ama pişmanlık yok. Bu da ideal bir mutluluk hali olabilir.
Uykuda Konuşan – Gece rüyasında dedikodu yapan kabile üyesi.
Çadırdan Düşen Baykuş – Bilge olmaya çalışırken çadırın tentesinden düşen efsanevi figür.
Hiç Susmayan Nehir – Konuşmaya başlayınca durmak bilmeyen, sohbeti sel gibi akan kişi.