bugün

sevdiği entry'ler

sinop taki diyojen heykeli kaldırılsın eylemi

Elindeki fenerin icine lamba techizati koyup aydinlatma yapilsa kimse bilmez diyojen oldugunu.

patlıcan a badılcan demek

anneannemin mahallesinde çankırılı bir komşu teyze vardı. okur yazarlığı olmayan, lisanı da kaba bir teyze ama resmen apayrı bir lügat gibiydi. konuşsa da gülsek derdik. *
patlıcan- badılcan.
fasülye- fasulya.
bezelye- bezelya.
şeftali- çevtali.
patates- pattis.
domates- tomatis.
kabak- gabak.
pide- bide.
sıvı yağ- cıvık yağ.
daha uzar gider bu..

gecenin gif i

görsel

yeni atanan kanada valisi vs yeni sakarya valisi

dünyanın farklı yerlerinde yeni atanmış iki tane validir.

büyük britanya'nın yeni atanan kanada genel valisi julie payette hanım;
görsel

sakarya'nın yeni valisi irfan balkanlıoğlu bey;
görsel

julie payette hanım tam 6 dil biliyor.
irfan bey ise türkçe biliyor ayrıca arapça dualar okuyabiliyor.

****

julie hanım komple bir sporcu, kış olimpiyatlarında ülkesinin bayrağını taşıma şerefine nail olmuş;
görsel

irfan bey, afyon'da cephanelik patlaması sonrası 25 askerimizin şehit olmasının ardından genelkurmay başkanı necdet özel'e kilim hediye etme şerefine nail olmuş;
görsel

****

julie payette'in kardeşleri, biri akademisyen, diğeri doktor;
görsel

irfan bey'in abisi, ismailağa cemaatinde şeyh.
görsel

****

julie payette'in mesai arkadaşları;
görsel

irfan bey'in mesai arkadaşları;
görsel

****

julie payette uzayda toplam 25 gün kalmış;
görsel

irfan bey ismailağa dergahında kalmış;
görsel

****

julie payette hanım piyano falan çalabiliyor;
görsel

irfan bey alkollü içki satışını yasaklıyor;
görsel

****

julie payette'den önceki kanada valisi;
(akademisyen, yazar, diplomat david johnston)
görsel

irfan bey'den önceki sakarya valisi. (gülmeyin amk)
görsel

****

julie payette'in başbakanı;
görsel

irfan bey'in başbakanı;
görsel

****

son olarak...

julie payette montreal doğumlu;
görsel

irfan bey ise çorumlu;
görsel

her ikisine de yeni görevlerinde başarılar dileriz...

ek: (bkz: julie payette/#37318646)

dislerini beyaz atletine silen ev arkadasi

beyaz atletini etek kismindan tutup uzatarak agzina kadar getiren, sonrasinda dislerini güzelce atletle temizleyen, ayni evi paylastigin arkadastir. yaptigi eylemden cok tepkime verdigi cevap daha bir sok etmistir.

- napiyon lan sen manyak? dislerini mi siliyon atletine?
+ olum temiz atlet.
- (dumur olunmustur), (atletten mikrop kapacagini düsündügüm icin söyledigimi sanmistir)

tamamen gercektir ve ayni evi paylastigim icin kendimi sorgulamama neden olmustur.

darbe girişiminde tbmm bombalanmadı

konuyu bilgili (askeri alanda bilgili) kişilere sorup burayı düzenleyeceğim.

düzenleme : yorumsuz.

eşcinsellik neden yasaklanmalı

birazcık roma tarihi araştırılırsa nedeni anlaşılabilir. özellikle octavian sezar dönemi.

eşcinsellik bir çeşit alt ırk olan kuzey afrika toplumlarından dünyaya kazandırılmış boktan bir şey. uzun süre ancak kölelerin eşcinsel olmasına izin verildi, sonra sonra özgür yurttaşlara ve soylulara sıçramaya başladı.

adam mısırlıların etkisi olan eşcinsellik dahil olmak üzere herşeyden o kadar iğrendi ki, direkt bunları ortadan kaldırmaya yönelik hareket etti. siyasi söylemi de ahlaklı bir toplum (kadın-erkek) oluşturmak üzerine kuruluydu, sonra zaten başarıya ulaşmış ve pax romana dönemi başlamıştır -ki roma'nın zirvesini ifade eder. mısır zırvalarının ve geleneklerinin etkisinden arındırılmış kutsal roma imparatorluğu.

yani yasaklanması şöyle dursun, olmayın aq. mal mısınız, ezik misiniz, alt tür müsünüz, ne boksunuz?

hadi diyelim oldunuz, bari şımarmayın! olana "al sana bombe" diyecek halimiz yok aq!

kadınların erkekleri tahrik etme yolları

jartiyer yazabilmeleri.

yurtdışında yaşanan dumur olaylar

isveç'te göteborg'ta, yazdan tanıştığım tatlı bir isveçli karı koca teyze ile amcanın evinde misafirlikteyim. evleri bildiğin ormanın içinde, bahçeli bir ev. kasabayı geçtim, köyün bile dışında. çiftlik gibi bir ortam. kış olduğundan saat 4'ten sonra aşırı bir sessizlik, sis, soğuk bastırıyor. camdan bakarken bahçeye yiyecek bişeyler aramak için giren geyik, karaca filan görüyorum, bir yandan da nerde lan bu yazın alanya'da gördüğüm o üstsüz koca memeli azgın isveçli kızlar diye çelişkiler içinde hunharca planlar yapıyorum... kafam karışık anlıycanız. çok acayip aşırı dingin bir hayatın içinde 3. gün daralmaya başlıyorum. yanıma aldığım gitarla da oyalanıyorum. misafirleri geliyor bişeyler çalıyorum ama hep teyze amca, lanet olsun dostum. söylemesem de onlar da farkında olayın. bana isveç'in seçkin bir mahallesinde çok zengin bir dostlarının evine gezmeye gitmeyi teklif ediyorlar. maksat gezmek olsun. arabayla göller, karlı orman içinden keyifli bir yolculukla göteborg'un bu nezih bölgesine gidiyoruz. gerçekten evler 500-700 m2., bahçelerinde açık hava jakuzileri, denize açılmak için bekleyen yelkenli tekneler filan. kuzey denizleri hemen önümüzde, yat limanı aynen, şık. içim ferahlıyor. bu ev de yine 700 m2 bir ev. nerden biliyorum? çünkü evin hanımı teyze tam bir alkolik ve mütemadiyen birkaç cümle sarfettikten sonra "evimizin her yerini gezdin mi tam 700 m2" deyip duruyor. ezberlemiş dönüp dönüp 700 m2"ye dönüyor. şömine yanmakta ve teyze 2 şişe şarabı kolayca bitirmekte. işin ilginci teyze ilkokul öğretmeni, düzenli derse gidiyor, okul hemen yan sokakta, öğle yemeğinde eve geliyor ve 3-4 kadeh yuvarlayıp dönüyor, bildiğin sarhoş ve sürekli hayat çok stresli deyip duruyor. vay be nankörlüğün, doyumsuzluğun böylesi. öğretmen teyzenin kocası bir Alman asıllı isveçli. evin liseli bir de kızı var. bildiğin barbie bebek, sapsarı, uzun, 19 yaşında. özel hizmetçileri var, kızımızın aylık tel. faturasının 300 eu. olduğunu söylemekte Alman baba bıkmış vaziyette. sonra diyor "çok faal bir kız, lisenin her türlü parti, kayak turu, snowboard turunu o organize ediyor". anlatıyor bana işte şöyle kız böyle kız; popstar'ın ilk elemelerine katılmış, ama ikinci turda elenmiş(doğal diyorum kulak yok o kesin), şan dersi alıyormuş dediğine göre özel hocadan ama bana kalırsa bıraksın bu işleri çünkü oral sekste kesinlikle çok daha başarılı olduğuna bahse girerim. tanıştırılıyoruz. aaa gitarist diyor, sarılıyor boynuma hadi bişeyler yapalım. şömine yanmakta, şaraplar yuvarlanmakta, annesi öğretmen teyze sayıklamaya devam ediyor "evimiz 700 m2. biliyorum diyorum. içimden de bu gece çok acayip şeylere gebe moruk diyorum. neyse çalıyoruz ,söylüyoruz bir takım parçalar mesela pek sevmesem de "killing me softly, strumming my face with his fingers"(gaymiyiz lan biz). I can't take my eyes of off you, i love you baby", "aint no sunshine".kızın sesine ve kulaksızlığına uygun şarkılardan seçerek ortamı bozmuyorum. birden öğretmen teyze "neden kızımla evlenmiyorsunuz, ikili olursunuz harika olur" diyor. yüzüm kızarıyor. kız da konuyu geçiştirici bir lafa giriyor. teyze bana kilitleniyor "evet diyor kızımın senin gibi bir profesyonele ihtiyacı var onun tonlarını iyi buluyorsun "diyor. ben içimden " ben kızının aslında özellikle g noktasını bulmaya odaklandım, dur bakalım". o akşam orda kalıcaz, bir yandan davetlisi olduğum teyze de "bu kadın biraz alkolik takma kafana diyor ileri geri konuşur öyle" ,gerektiğinde lafa girip beni kurtarıyor. yemekte abba cdleri dinliyoruz ama maalesef kızımız gelen ani bir telefon üzerine aniden arabaya atlayıp çıkıp gidiyor. babası espriler yaparken bir alman olarak diyor ki "bak çok farklı, nazik bir türksün, seni sevdik. normalde bu gece bizde geceleyeceğin için ve yiyip içtiğin için senden para almalıydım ama almıycam". işte o an gerçekten afallıyorum. dumura uğruyorum. benim teyze de utanıyor. sonra kendime gelince "ama o zaman bana biraz borçlu çıkacaksınız" diyorum. anlamıyor önce "nasıl yani" diyor. "siz" diyorum "ne kadar alırdınız benden konaklama, yemek ve içecekler için?" "100 eu" diyor. e o zaman bana 400 eu borçlusunuz çünkü ben bu türlü mesafeli ekstralara, ev partilerine en az 500 eu.ya gidip, 2 saat müzik yapıyorum, istek çalıyorum"...adam önce espri olarak almaya çalışıyor ama benim kobra türk usulü olduğundan ağır giriyor, yüzü atıyor. ehehee diye gülüşüp, tatlıya bağlıyoruz içten içe meydan okumuş olarak kendimi iyi hissediyorum. eveet işte sayın izleyiciler bu da böyle bir dumur hikayesi. bu arada uyku tutmuyor gece o 19'luk barbinin evden aniden çıkış öyküsünün , okulunun Norveç'e düzenlenecek kayak turunun toplantısı içinmiş, bir restoranda buluşacaklarmış, hayatlara bak gerçekten çok stresliler. oysa onun üzerinde ne notalar basacak, akorlar deneyecektim, lanet olsun çok canım sıkıldı. hala unutamıyorum.

pis moruğun notları

- otur Stirkoff.

sağolun, efendim.

- ayaklarını uzatabilirsin.

çok lütufkarsınız, efendim.

- Stirkoff, anladığım kadarı ile adalet ve eşitlik gibi konuları irdeleyen yazılar yazıyorsun; coşku ve kurtuluş hakkı üzerine de. doğru mu bu, Stirkoff?

evet, efendim.

- dünyada geniş anlamda adalet sağlanabilir mi sence?

hiç sanmam, efendim.

- öyleyse bu boktan yazıları neden yazıyorsun? kendini kötü mü hissediyorsun?

son zamanlarda pek iyi değilim, efendim. delirdiğimi düşünüyorum.

- fazlaca mı içiyorsun, Stirkoff?

elbette, efendim.

- çükünle oynar mısın?

sürekli, efendim.

- nasıl?

anlayamadım, efendim?

- yani nasıl bir yöntem uygularsın?

dört-beş çiğ yumurta ile yarım kilo kıymayı dar ağızlı bir vazoya döküyorum. müzik olarak da Vaughn Williams ya da Darius Milhaud yeğlerim.

- cam mı?

hayır.

- yahu vazoyu soruyorum, cam mı?

değil, efendim.

- hiç evlendin mi?

birkaç kez.

- evliliklerinde ters giden neydi, Stirkoff?

her şey, efendim.

- hayatının en iyi sevişmesini anlat.

dört-beş çiğ yumurta ile yarım kilo kıymayı…

- tamam, tamam!

öyledir, efendim.

- daha iyi ve adil bir düzen özleminin aslında çürümeden ve başarısızlık duygusundan kaynaklandığının farkında mısın?

evet, efendim.

- baban kötü bir insan mıydı?

bilmiyorum, efendim.

- ne demek bilmiyorum?

yani kıyaslamak güç, efendim. sadece bir babam oldu.

- benimle kafa mı buluyorsun, Stirkoff.

hayır, efendim: dediğiniz gibi, adalet yoktur.

- baban seni döver miydi?

sıra ile döverlerdi, efendim.

- hani bir baban vardı?

herkesin bir babası vardır, efendim. ben annemi kastetmiştim. o da kendi payına döverdi.

- seni sever miydi?

kendinin bir uzantısı olarak, evet.

- sevgi başka nedir ki?

iyi bir şeye değer verecek kadar sağduyulu olmaktır. kan bağı gerekmez. kırmızı bir deniz topu ya da üzerine tereyağı sürülmüş kızarmış ekmek de sevilebilir.

- tereyağlı kızarmış ekmeğe AŞIK olabileceğini mi söylüyorsun, Stirkoff?

her zaman değil, efendim. bazı sabahlarda, güneş ışınları belli bir açıdan gelirken belki. aşk habersiz gelir gider.

- bir insanı sevmek mümkün mü sence?

iyi tanımadığınız biri ise belki. ben insanları pencereden seyretmeyi severim.

- sen bir korkaksın, Stirkoff.

kesinlikle, efendim.

- nedir senin korkak tanımın?

bir aslanla silahsız dövüşmeden önce tereddüt eden kimse.

- peki cesur kime denir?

aslanın ne olduğunu bilmeyene.

- herkes bilir aslanın ne olduğunu.

herkes aslanın ne olduğunu bildiğini sanır, efendim.

- budala tanımın nedir?

zaman ve kan ziyan edildiğinin farkında olmayan kimse.

- bilge diye kime denir o zaman?

bilge insan yoktur, efendim.

- öyleyse budala da yoktur. gece olmazsa gündüz olmaz. siyah olmazsa beyaz olmaz.

özür dilerim, efendim. ben her şeyin neyse o olduğu kanısındayım. başka şeylere bağımlı olmaksızın.

- o dar ağızlı vazolara fazla girip çıkmışsın sen, Stirkoff. her şeyin zaten olması gerektiği gibi olduğunu anlamıyor musun? yanlış diye bir şey yoktur.

anlıyorum, efendim. olan olmuştur.

- kelleni vurdursam ne dersin?

bir şey diyemem, efendim.

- demek istediğim şu: kelleni vurdursam ben iRADE sense HiÇ olursun.

başka bir şey olurdum, efendim.

- benim SEÇiMiM doğrultusunda.

ikimizin de, efendim.

- rahat et! rahat et! uzat ayaklarını.

çok lütufkarsınız, efendim.

- hayır, ikimiz de lütufkarız.

elbette, efendim.

- demek delirdiğini hissediyorsun, Stirkoff? peki delirdiğini hissettiğin zaman ne yaparsın?

şiir yazarım.

- şiir delilik midir?

şiir olmayan her şey deliliktir.

- yani.

çirkinlik deliliktir.

- çirkin nedir?

kişiye göre değişir.

- delilik gerekli midir?

vardır.

- gerekli midir?

bilmiyorum, efendim.

- çok şey biliyormuş havalarındasın, Stirkoff. bilgi nedir?

mümkün olduğunca az şey bilmektir

- ne demek o?

bilmiyorum, efendim?

- bir köprü inşa edebilir misin?

hayır.

- silah üretebilir misin?

hayır.

- ikisi de bilgi ürünüdür.

köprü köprüdür. silah da silah.

- kelleni vurduracağım, Stirkoff.

sağolun, efendim.

- niye?

beni motive ettiğiniz için. motivasyon sıkıntısı çekiyorum, efendim.

- ben ADALET'im.

belki.

- Ben ÜSTÜN'üm. işkenceye yatıracağım seni. çığlıklar atacaksın. ölümünü dileneceksin.

şüphesiz efendim.

- ben senin efendinim, anlamıyor musun?

beni yönetebilirsiniz. ama yapacağınız şeyler yapılabilir şeyler olmaktan öteye gitmeyecektir.

- zekice konuşuyorsun ama işkence altında bu kadar zeki olamayacaksın.

sanmıyorum, efendim.

- bana bak. Darius Milhaud, Vaughn Williams dinlemek de ne oluyor? Beatles'ı duymadın mı?

onları herkes bilir, efendim.

- onları sevmez misin?

onlardan nefret etmem.

- nefret ettiğin bir şarkıcı var mı?

şarkıcılardan nefret edilmez.

- şarkı söylemeye çalışan birinden?

Frank Sinatra.

- neden?

hasta bir toplumun hastalığının depreşmesine neden olduğu için.

- gazete okur musun?

sadece bir gazete.

- hangisi?

AÇIK KENT.

- GARDiYAN! BU ADAMI iŞKENCE ODASINA GÖTÜRÜN. HEMEN iŞKENCEYE BAŞLAYIN!

efendim, son bir istekte bulunabilir miyim?

- evet.

vazomu yanıma alabilir miyim?

- hayır, bana lazım.

efendim?

- el koyuyorum. zapta geçsin. gardiyan bu sersemi derhal götür! ve bana biraz şey getir…

ne, efendim?

- altı yumurta ile yarım kilo kıyma.

gardiyan mahkumu dışarı çıkarır. kral öne eğilip düğmeye basar. Vaughn Williams çalmaya başlar teypte. bitli bir köpek güneşin altında titreşen harikulade bir limon ağacına işerken, dünya dönmeye devam eder.

sarhoşken yapılan saçmalıklar

ev arkadaşım sarhoşken, iyi ki varsın lan deyip boynumu yalamıştı.

ben de sarhoşken onun bu yaptığına tepki verememiştim..

drone için türkçe isim önerileri

15 temmuz şehitlerinin uçan gözü.

yazarların utandığı anlar

misafirlikte sessiz olur diye düşünüp osurmuştum ama çok ses çıkmıştı .

ezberlenen en saçma şey

kamu bimarına canan, devayı derdider insan,
niçün kılmaz bana derman, beni bimar sanmaz mı?

paranormal olaylarla karşılaşmış yazarlar

geçen sene 15 günlüğüne de olsa sanırım kız arkadaşım oldu.

39 yaşındayım.

yıldızları seyretmek

geçmişi seyretmektir. yüz binlerce ışık yılı uzaklıktaki bir kütlenin, izdüşümünü izlediğimiz bir gök cisminin binlerce yıl önce çoktan yok olmuş olabileceğini hatırlayalım; yıldızları seyretmek 'güzel günlerdi' demektir.