bugün
- icardi1905'in sözlüğü bozması25
- uludağ sözlükte yazmanın hiçbir anlamı olmaması13
- cami tuvaletinin paralı olması11
- komşuyu arabanın arkasına bağlayıp sürüklemek19
- 007 slip don giysin kampanyası16
- evlilik yaşı kaç olmalıdır10
- erkeklerin sadakatsiz olması12
- okul müdürü nasıl korunabilirdi14
- anın görüntüsü12
- sözlüğün en güzel kızı olmanın dezavantajları14
- kızların yedek listesi9
- sözlüğe kız getirmek10
- motosikletle 210 km hız yapmak15
- benim başörtüm var arabamı yanlış park edebilirim8
- libido düşmesi16
- 25 yaşında üniversite okumaya niyetlenmek12
- karşı cinsi tavlamak için ne yaparsınız12
- istanbulda vurularak öldürülen okul müdürü30
- beni özlediniz mi doğru söyleyin12
- 1 85 boyunda zeki esprili yakışıklı kültürlü erkek16
- türkiye den soğuma sebepleri12
- niyetin ciddi mi klişesi12
- dünya bandırmalılar günü16
- sözlükte artık kızlar teklif edecek8
- bir erkeği cezbeden şeyler15
- insan olmaya ceyrek kala'yı eloande den kapmak17
- tamirciye veren kadın12
- karşı cinse giyim önerileri13
- platonik aşkın kalp kıran davranışları17
- eric bana9
- eloande ile evlenip sözlüğü huzura kavuşturmak21
- sözlük yazarlarının tatlıları13
- bir kızı kucakta zıplatmak10
- yazarların kız çocuğu olursa koyacağı isimler22
- şu an hissedilen duygu17
- burnumuzun dibindeki adaların yunanistan ın olması13
- erkekler götünüze değil yaptığınız pastaya bakar13
- can yaman erkekse sözlük erkekleri ne16
- psikolog fiyatları16
- ithalat ile ülke döndürmeyi marifet diye satmak8
- 2023 2024 sezonu lig şampiyonu9
- macar bakanının türklük açıklaması13
- flörtü eleme sebepleri8
- ölümlü dünya 29
- suratı sabunlamak11
- uludağ sözlük discord grubu8
- eksi ruyaları kaldıracak kantar13
- sözlük yönetimi beni silsin mi16
- sözlüğün terzisi8
- 007 silik yesin kampanyası9
entry'ler (6597)
bu ülke toplumunun, hata yapmak ve bu hatalardan deneyim kazanmak konusunda gençlerine en ufak bir alan tanımaması ile ilgili, hayati öneme sahip bir şey bu. neredeyse lüks gibi görünen bu olay, insanın ve toplumun gelişimi için o kadar önemli ki, normal yetişen gençleri görene kadar insan kendisindeki eksik parçayı bile anlayamıyor. birçok insanın kapana kısılmış gibi hissetme ve kaçıp gitmek isteme sebebi de budur.
20'lerimin başında ilk yurtdışı deneyimimde, birçok milletten akranlarımla tanışıyordum.
finlandiyalısı 18 yaşında külüstür bir arabayla birkaç arkadaşını yanına alıp, tüm avrupayı dolaşma ve insan tanıma anılarından,
almanı askerlik yerine bilmem ne adasında yaptığı hizmet sırasında okul inşa ettiklerinden ve eğlendiklerinden, çocuklarla bağ kurup mutlu ettiklerinden,
yunanı adadan adaya hoplayarak geçerken tanıdığı insanlar ve yaşadığı maceralardan,
fransızı şehrinin festivallerinde gençlerin ne kadar özgürce dans ettiğinden; birlik olup organizasyona el atmak konusunda teşvik edildiklerinden,
portekizlisi iber yarımadasının okyanusa bakan tarafındaki dev dalgalarda, gün batımında sörf yapmanın nasıl bir şey olduğundan bahsediyordu.
amerikalı, brezilyalısı, japonu vs apayrı hikayeler zaten... bunların hepsi de zengin insanlar değil, birçoğu gayet sıradan, oranın köylüsü gibi insanlardı.
dönüp kendime bakınca yapmak istediğim ne varsa, nasıl korkutulup ruhumun ezilmeye çalışıldığını, benim için seçilmiş bir yola girmeye zorlandığımı görüp biraz da kıskanıyordum. zamanla yeterinden fazla hata yapıp tecrübe kazanacak şansım oldu ama her şeyin güzel olduğu bir yaş var. zamanında yapılamayan ve geç kalınan hatalar bile insanı hayat boyu süren eksiklik ve boşluk hissi ile bırakabilir. yani yaşanamayan şeylerin travması gibi.
bu eksikliği kendinde görünce, başkalarında da seçebilmeye başlıyorsun. bir çeşit kendini tanıma yolculuğu hakkı ve zamanı tanınan herkes potansiyelini de anlar. işte elimizden alınan tam olarak bu. bir geçiş ritüeli yok, çocuk kalıyoruz sanki. türkiye'de gündelik hayatta tanıştığım hemen hemen herkesin güzel köşeleri de, kötülerle birlikte sistemli bir şekilde törpülenmiş. potansiyellerinin farkında olmadıkları gibi, biraz anlarlarsa da hareket etmeye korkuyorlar, kendilerindeki o güzelliği görmemeye programlanmış gibiler. göreni de bir yengeç sepetindeymiş gibi tekrar aşağı çekiyorlar.
böyle psikolojik rahatsızlığı yüzünden kendine zarar veren, orasına burasına kesikler atan zavallı insanlar vardır. tüm nüfusu tek bir insan, ülkeyi de onun vücudu gibi düşünürsek başta bahsettiğim bu nefretin neyin dışa vurumu olduğu da ortaya çıkıyor aslında. doğasına, tarihine, gencine, kültürüne, sanki en çok da kendi var oluşuna düşman, utanç içinde bir toplum.
bir şeylerin süper olma potansiyeli çok yüksek ve herkese umut veren bu, yani yarın daha iyi olabilir hissi. ama hiç daha iyiye gitmemiş, sadece bu potansiyel güzelce, gıcır gıcır paketlenip bize satılmış ve karşılığında rıza inşası yapılmış. şöyle bir cumhuriyet tarihine baksak saçma toprak kayıpları, darbeler, köy enstitülerinin kapatılması, göçmenler ve besinlerin zehirlenmesine birçok geri adım zamana yayılarak, alıştıra alıştıra atılmış aslında. cumhuriyetin ilk yıllarındaki o "ülkeyi hepimiz el ele vererek güzelleştireceğiz" heyecanının sistematik olarak yok edilmesinden bahsediyorum. öyle hissedebilsek ne güzel olurdu.
toplumun sürekli bir istismar altında, o durumla birlikte yaşayabilmek için olayları rasyonelize etme şekli çok ilginç. vahşi bir simülasyon ya da illüzyonun içindeyiz, bence anadolu insanı olarak üzerimizde kapsamlı ve yüzyıllarca süren bir deney yürütülüyor.
belki son 20-30 senede ülkemizin en büyük düşmanı bile, bizim kendimize verdiğimiz zararı vermemiştir. bakıp "bunlar zaten gerekeni yapıyor, bizlik bir durum yok enerji harcamayalım" diyor ve kadeh tokuşturuyor bile olabilirler. tepeden yuvarlanan kar topunun büyümesi gibi bir olay bu, gayet de normalleşiyor.
halen her yurt dışında bir yerlere gidip geldiğimde bir şeyleri beğenince, dönüş yolunda "ee biz bunun daha iyisini yapabiliriz, neden olmuyor ki" diye düşüncelere dalıyorum.
yüzlerce yıllık kompleks bir probleme karşı "bence şöyle yapalım her şey çözülür" demek zor. birey olarak üzerime düşeni yapmaya çalışsam da, balığın baştan koktuğunu anlayacak kadar öğrendik artık. o yüzden kendimi suçlamıyorum bu ülkenin durumuna karşı.
çağımız "kişisel gelişim" çağı tabii, hayatımızdaki her eksikliğin suçunu üstlenmemizi öğretiyorlar ama almanya, belçika, japonya gibi bir ülkedeki sıradan vatandaşın buradaki herkesten daha huzurlu (daha zengin demedim) yaşamasının sebebi, çok güzel kişisel gelişim kitapları okumaları ya da ne yaptıklarını tam olarak bilmeleri değil. hepimiz sıradan insanlarız işte.
20'lerimin başında ilk yurtdışı deneyimimde, birçok milletten akranlarımla tanışıyordum.
finlandiyalısı 18 yaşında külüstür bir arabayla birkaç arkadaşını yanına alıp, tüm avrupayı dolaşma ve insan tanıma anılarından,
almanı askerlik yerine bilmem ne adasında yaptığı hizmet sırasında okul inşa ettiklerinden ve eğlendiklerinden, çocuklarla bağ kurup mutlu ettiklerinden,
yunanı adadan adaya hoplayarak geçerken tanıdığı insanlar ve yaşadığı maceralardan,
fransızı şehrinin festivallerinde gençlerin ne kadar özgürce dans ettiğinden; birlik olup organizasyona el atmak konusunda teşvik edildiklerinden,
portekizlisi iber yarımadasının okyanusa bakan tarafındaki dev dalgalarda, gün batımında sörf yapmanın nasıl bir şey olduğundan bahsediyordu.
amerikalı, brezilyalısı, japonu vs apayrı hikayeler zaten... bunların hepsi de zengin insanlar değil, birçoğu gayet sıradan, oranın köylüsü gibi insanlardı.
dönüp kendime bakınca yapmak istediğim ne varsa, nasıl korkutulup ruhumun ezilmeye çalışıldığını, benim için seçilmiş bir yola girmeye zorlandığımı görüp biraz da kıskanıyordum. zamanla yeterinden fazla hata yapıp tecrübe kazanacak şansım oldu ama her şeyin güzel olduğu bir yaş var. zamanında yapılamayan ve geç kalınan hatalar bile insanı hayat boyu süren eksiklik ve boşluk hissi ile bırakabilir. yani yaşanamayan şeylerin travması gibi.
bu eksikliği kendinde görünce, başkalarında da seçebilmeye başlıyorsun. bir çeşit kendini tanıma yolculuğu hakkı ve zamanı tanınan herkes potansiyelini de anlar. işte elimizden alınan tam olarak bu. bir geçiş ritüeli yok, çocuk kalıyoruz sanki. türkiye'de gündelik hayatta tanıştığım hemen hemen herkesin güzel köşeleri de, kötülerle birlikte sistemli bir şekilde törpülenmiş. potansiyellerinin farkında olmadıkları gibi, biraz anlarlarsa da hareket etmeye korkuyorlar, kendilerindeki o güzelliği görmemeye programlanmış gibiler. göreni de bir yengeç sepetindeymiş gibi tekrar aşağı çekiyorlar.
böyle psikolojik rahatsızlığı yüzünden kendine zarar veren, orasına burasına kesikler atan zavallı insanlar vardır. tüm nüfusu tek bir insan, ülkeyi de onun vücudu gibi düşünürsek başta bahsettiğim bu nefretin neyin dışa vurumu olduğu da ortaya çıkıyor aslında. doğasına, tarihine, gencine, kültürüne, sanki en çok da kendi var oluşuna düşman, utanç içinde bir toplum.
bir şeylerin süper olma potansiyeli çok yüksek ve herkese umut veren bu, yani yarın daha iyi olabilir hissi. ama hiç daha iyiye gitmemiş, sadece bu potansiyel güzelce, gıcır gıcır paketlenip bize satılmış ve karşılığında rıza inşası yapılmış. şöyle bir cumhuriyet tarihine baksak saçma toprak kayıpları, darbeler, köy enstitülerinin kapatılması, göçmenler ve besinlerin zehirlenmesine birçok geri adım zamana yayılarak, alıştıra alıştıra atılmış aslında. cumhuriyetin ilk yıllarındaki o "ülkeyi hepimiz el ele vererek güzelleştireceğiz" heyecanının sistematik olarak yok edilmesinden bahsediyorum. öyle hissedebilsek ne güzel olurdu.
toplumun sürekli bir istismar altında, o durumla birlikte yaşayabilmek için olayları rasyonelize etme şekli çok ilginç. vahşi bir simülasyon ya da illüzyonun içindeyiz, bence anadolu insanı olarak üzerimizde kapsamlı ve yüzyıllarca süren bir deney yürütülüyor.
belki son 20-30 senede ülkemizin en büyük düşmanı bile, bizim kendimize verdiğimiz zararı vermemiştir. bakıp "bunlar zaten gerekeni yapıyor, bizlik bir durum yok enerji harcamayalım" diyor ve kadeh tokuşturuyor bile olabilirler. tepeden yuvarlanan kar topunun büyümesi gibi bir olay bu, gayet de normalleşiyor.
halen her yurt dışında bir yerlere gidip geldiğimde bir şeyleri beğenince, dönüş yolunda "ee biz bunun daha iyisini yapabiliriz, neden olmuyor ki" diye düşüncelere dalıyorum.
yüzlerce yıllık kompleks bir probleme karşı "bence şöyle yapalım her şey çözülür" demek zor. birey olarak üzerime düşeni yapmaya çalışsam da, balığın baştan koktuğunu anlayacak kadar öğrendik artık. o yüzden kendimi suçlamıyorum bu ülkenin durumuna karşı.
çağımız "kişisel gelişim" çağı tabii, hayatımızdaki her eksikliğin suçunu üstlenmemizi öğretiyorlar ama almanya, belçika, japonya gibi bir ülkedeki sıradan vatandaşın buradaki herkesten daha huzurlu (daha zengin demedim) yaşamasının sebebi, çok güzel kişisel gelişim kitapları okumaları ya da ne yaptıklarını tam olarak bilmeleri değil. hepimiz sıradan insanlarız işte.
ülkede siyasetten nemalanan bir kesim var. bu kesim iktidar kimse ona yanaşıyor ve menfaat elde ediyor. bu herkesin yapabileceği bir şey değil. genelde toplumda etkileri olan, iletişim kabiliyetleri yüksek, ekonomik, sosyal gücü bulunan, akrabalık bağları sağlam olan vs kişiler iktidarda kim varsa ona ulaşıyor ve kendisine ayrıcalık talep ediyor. verilen bu ayrıcalığın karşılığı da iktidar açısından oy, destek oluyor.
kendi işine odaklanmış, sessiz sakin, başkalarının hakkını yemekten çekinen, iletişim becerileri az, toplumda etkisi zayıf kişiler ise hangi iktidar gelirse gelsin ya haksızlığa uğruyorlar ya da haklarını alamıyorlar.
siyasetten nemalanan kesim kendisini tutarlı olmak zorunda hissetmiyor. bir kaç örnek vereceğim. chpli olduğunu düşündüğü kendi yöneticisine seçimlerde chp'ye oy verdiğini söyleyip (bu sayede yöneticisi ile arasını iyi tutma derdinde), akp'lilerin torpili ile(akplilere akpliymiş gibi davranıyor) de oğlunu kamu kurumunda işe sokanlar var.
aslında pek de dindar olmayıp akp iktidara geldikten akp'ye yanaşıp güzel kamu kurumlarında işe girenler var.
daha çok sol görüşlülerin hakim olduğu bir kurumda kurumdakilerin kendilerine yakın görüşteki kişiyi bir pozisyona yerleştireceği sırada akp daha yeni iktidara gelmişken kendisi de akp'li olmadığı halde akp'den referans bulup o pozisyona yerleşen insanlar var.
yani imkanı bulunan, hak yemekten çekinmeyen pek çok insan kendisine menfaat sağlayacak siyasi pozisyonlara giriyor. benzer durum iş adamları için de geçerli.
gelecekte iktidar değişirse bu menfaatçi kesim yeni iktidar yapısı içerisinde de yanlayacak yolları bulacak ve menfaatini elde edecektir.
diğer taraftan siyasetle işi olmayan, kendi halinde, dindar olan, olmayan insanlar ise siyasi itişmelerden en büyük zararı göreceklerdir. çünkü siyasetle işi olmadığı için ya da iktidara erişmek için iletişim kanalları olmadığı için sesi çıkmayacak ya da sesi çıksa bile duyulmayacaktır. iktidar tarafından da karşı cephe olarak değerlendirilecektir.
kendi işine odaklanmış, sessiz sakin, başkalarının hakkını yemekten çekinen, iletişim becerileri az, toplumda etkisi zayıf kişiler ise hangi iktidar gelirse gelsin ya haksızlığa uğruyorlar ya da haklarını alamıyorlar.
siyasetten nemalanan kesim kendisini tutarlı olmak zorunda hissetmiyor. bir kaç örnek vereceğim. chpli olduğunu düşündüğü kendi yöneticisine seçimlerde chp'ye oy verdiğini söyleyip (bu sayede yöneticisi ile arasını iyi tutma derdinde), akp'lilerin torpili ile(akplilere akpliymiş gibi davranıyor) de oğlunu kamu kurumunda işe sokanlar var.
aslında pek de dindar olmayıp akp iktidara geldikten akp'ye yanaşıp güzel kamu kurumlarında işe girenler var.
daha çok sol görüşlülerin hakim olduğu bir kurumda kurumdakilerin kendilerine yakın görüşteki kişiyi bir pozisyona yerleştireceği sırada akp daha yeni iktidara gelmişken kendisi de akp'li olmadığı halde akp'den referans bulup o pozisyona yerleşen insanlar var.
yani imkanı bulunan, hak yemekten çekinmeyen pek çok insan kendisine menfaat sağlayacak siyasi pozisyonlara giriyor. benzer durum iş adamları için de geçerli.
gelecekte iktidar değişirse bu menfaatçi kesim yeni iktidar yapısı içerisinde de yanlayacak yolları bulacak ve menfaatini elde edecektir.
diğer taraftan siyasetle işi olmayan, kendi halinde, dindar olan, olmayan insanlar ise siyasi itişmelerden en büyük zararı göreceklerdir. çünkü siyasetle işi olmadığı için ya da iktidara erişmek için iletişim kanalları olmadığı için sesi çıkmayacak ya da sesi çıksa bile duyulmayacaktır. iktidar tarafından da karşı cephe olarak değerlendirilecektir.
Egoist insanlığı rahatlatması adına gereklidir. Kendi benliğinden çok efendisini düşünen köleler yetiştirip insanların hizmetine sunmalıyız.
Brezilyalı barbi lolita.
Toplantılarına katılan kişiyi konuşmadan önce düşünmenin, neyin gizli tutulması gerektiğine karar vermenin, gerçek erdemleri; yani sükûnet ve ihtiyatlılığı her zaman hatırlamanın arzu edilir olduğu konusunda uyarırlar.
masonluk mutaassıp bir mezheptir, siyonist yahudilerin elinde bir soygunculuk vasıtası olmuştur.
Ali konuşup takımın moralini bozuyor. Bu takımı anca mou toparlar. O da beceremezse kapatıp gidelim.
Mobili kullanıyom hala. Son butonu koysana zall ekşideki gibi.
Gerçek adı
(bkz: Joshua broom)
ilik gibi karıları yalarken bir anda porno sektöründen ayrılmış. 1000'in üzerinde sahnede rol almış. 1 milyon doların üzerinde para kazanmış. şimdilerde ise bir kilisede papazmış. amerika'yı dolaşıp vaazlar veriyormuş. 2016 yılında evlenmiş. karısı onu hiç yargılamamış. 3 çocuk sahibi bir aile babası olmuş.
sektörden emekli olduğunu bildirdiği bir açıklamada yaptığı işin kendisinde duygusal travmaya yol açtığını belirtmiş. kariyerinin sonuna doğru ruhsal durumunun bozulması sebebiyle sektörü bırakmış.
şöyle demiş:"her şey yalan ve kurguydu... kendimi öldürmek istedim ama buna cesaretim yoktu."
kendisinin ilk başta aslında sektöre girmek gibi bir niyeti yokmuş ve sektöre düşmesi(haberdeki ifade bu) los angeles'a film yıldızı olmak için taşınması ile başlamış. 23 yaşında garsonluk yaparken bir grup kadınla tanışmış ve kadınlar onu porno sektörüne girmesini oyunculuk kariyeri için bir basamak olacağını söyleyerek ikna etmiş. bu olaydan birkaç gün sonra kendisini bir porno setinde bulmuş ve çok geçmeden her ayda onlarca sahnede rol almaya başlamış.
kariyeri boyunca en popüler porno starlarından birisi olmuş fakat başarısına rağmen içten içe mutsuzmuş.
şöyle diyor:"bir milyon doların çok üzerinde kazandım. gitmek istediğim her yere gittim. hayal edebileceğim her türlü seksi yaptım. fakat her şeye sahip olduğum zaman, hayatım darmadağın oldu çünkü bu durum içimde her zaman hissettiğim üzüntüyü ve boşluğu çoğalttı.
sektörü bıraktıktan sonra california'dan ayrılıp kendi memleketi olan north carolina'ya taşınıyor. fakat 6 yıllık porno kariyeri sebebiyle depresyona giriyor ve utanç içinde kalıyor.
memleketindeyken normal bir hayat sürme isteğiyle bir spor salonunda işe başlıyor ve kimsenin onu tanımamasını umuyor. bu zaman içinde ileride karısı olacak kişiyle tanışıyor ve çift birbirini tanımaya başlıyor. bir gün birlikte koşuya çıkıyorlar ve kadına eski porno kariyerinden bahsetmeye karar veriyor. kadın onu yargılamıyor ve sonraki hafta kiliseye gidiyorlar.
kiliseye gittikten sonra bir aydınlanma yaşıyor ve bu aydınlanmanın ona yıllardan beri aradığı tatmin hissini verdiğini söylüyor.
2016 yılında karısıyla evlenmeden önce incil teolojisi okumaya başlıyor.
kendisi şu anda porno sektörüne karşı duruş sergileyen birisi. porno sektörünün insanları bir meta(mal, ürün) gibi kullandığını(tükettiğini) söylüyor ve porno sektörünün zararlı olduğunu söyleyerek insanları uyarıyor.
kilisedeki işinin yanı sıra, bir podcasti var ve 50 bin takipçiye sahip instagram hesabını mesajını yaymak için kullanıyor.
insanların hayatta gittikleri yolu değiştirmeleri için hiçbir zaman geç olmadığını bilmelerini istiyor. fakat itiraf ediyor ki bunu yapmak zor olabilir ve zaman alabilir.
ancak, kendisini değiştirmiş birisi olarak, artık porno kariyeri yüzünden utancın ağırlığını hissetmediğini ve harika hissettiğini söylüyor.
(bkz: Joshua broom)
ilik gibi karıları yalarken bir anda porno sektöründen ayrılmış. 1000'in üzerinde sahnede rol almış. 1 milyon doların üzerinde para kazanmış. şimdilerde ise bir kilisede papazmış. amerika'yı dolaşıp vaazlar veriyormuş. 2016 yılında evlenmiş. karısı onu hiç yargılamamış. 3 çocuk sahibi bir aile babası olmuş.
sektörden emekli olduğunu bildirdiği bir açıklamada yaptığı işin kendisinde duygusal travmaya yol açtığını belirtmiş. kariyerinin sonuna doğru ruhsal durumunun bozulması sebebiyle sektörü bırakmış.
şöyle demiş:"her şey yalan ve kurguydu... kendimi öldürmek istedim ama buna cesaretim yoktu."
kendisinin ilk başta aslında sektöre girmek gibi bir niyeti yokmuş ve sektöre düşmesi(haberdeki ifade bu) los angeles'a film yıldızı olmak için taşınması ile başlamış. 23 yaşında garsonluk yaparken bir grup kadınla tanışmış ve kadınlar onu porno sektörüne girmesini oyunculuk kariyeri için bir basamak olacağını söyleyerek ikna etmiş. bu olaydan birkaç gün sonra kendisini bir porno setinde bulmuş ve çok geçmeden her ayda onlarca sahnede rol almaya başlamış.
kariyeri boyunca en popüler porno starlarından birisi olmuş fakat başarısına rağmen içten içe mutsuzmuş.
şöyle diyor:"bir milyon doların çok üzerinde kazandım. gitmek istediğim her yere gittim. hayal edebileceğim her türlü seksi yaptım. fakat her şeye sahip olduğum zaman, hayatım darmadağın oldu çünkü bu durum içimde her zaman hissettiğim üzüntüyü ve boşluğu çoğalttı.
sektörü bıraktıktan sonra california'dan ayrılıp kendi memleketi olan north carolina'ya taşınıyor. fakat 6 yıllık porno kariyeri sebebiyle depresyona giriyor ve utanç içinde kalıyor.
memleketindeyken normal bir hayat sürme isteğiyle bir spor salonunda işe başlıyor ve kimsenin onu tanımamasını umuyor. bu zaman içinde ileride karısı olacak kişiyle tanışıyor ve çift birbirini tanımaya başlıyor. bir gün birlikte koşuya çıkıyorlar ve kadına eski porno kariyerinden bahsetmeye karar veriyor. kadın onu yargılamıyor ve sonraki hafta kiliseye gidiyorlar.
kiliseye gittikten sonra bir aydınlanma yaşıyor ve bu aydınlanmanın ona yıllardan beri aradığı tatmin hissini verdiğini söylüyor.
2016 yılında karısıyla evlenmeden önce incil teolojisi okumaya başlıyor.
kendisi şu anda porno sektörüne karşı duruş sergileyen birisi. porno sektörünün insanları bir meta(mal, ürün) gibi kullandığını(tükettiğini) söylüyor ve porno sektörünün zararlı olduğunu söyleyerek insanları uyarıyor.
kilisedeki işinin yanı sıra, bir podcasti var ve 50 bin takipçiye sahip instagram hesabını mesajını yaymak için kullanıyor.
insanların hayatta gittikleri yolu değiştirmeleri için hiçbir zaman geç olmadığını bilmelerini istiyor. fakat itiraf ediyor ki bunu yapmak zor olabilir ve zaman alabilir.
ancak, kendisini değiştirmiş birisi olarak, artık porno kariyeri yüzünden utancın ağırlığını hissetmediğini ve harika hissettiğini söylüyor.
Önce kendilerine baksınlar. batılı seninle anlaşma yapana kadar senle kavga eder. sonra sözüne uyar. doğulu seninle anlaşma yapana kadar suyuna gider. sonra sözünden döner.
masonik çevreler, ülke üzerinde etkinliklerini yitirme tehlikesini görerek, zehirlediler. yavaş yavaş doktorların eli ile, cıva ile dolu ilaçları ona hayasızca veren, "tedavi ediyoruz" kisvesi altında sırıtan doktorlarının gözü önünde, bile isteye ve düpedüz zehirlendi. maalesef bu zehri ona gizlice verebilen kişilerin çoğu bizdendi.
binlerce kitap okumus, uzerine saatlerce dusunmus, bunlari pratige dokmus, tecrube etmis dahi seviyesinde bir figure yillarca hizmet etmis bir kisinin, kisitli entelektuel birikimi ile, sahit oldugu olaylari, konusmalari, olaylarin 1.tarafi olan kisiler duzeyinde yorumlayamayacagi cok acikken, duyup, gorduklerini anilarini dogrudan aktarmak yerine, bilirkisi gibi kisisel yorumlarini katarak aktarmis olmasi isin bir kisminin kurgu oldugunu gostermesi acisindan uzerinde dusunulmesi gereken bir durum.
Devlet bahçelinin akıl hocası olduğu söylenir.
Baya güzel karıymış. Scooby doodaki daphne karakteri ondan esinlenilmiş.
Zengin olduğu için yaşadığı dönemde bile iddia edilmiş. Muaviyeyle akraba olması bence daha büyük bir kanıt.