bugün

oğuz atay'ın tutunamayanlar isimli romanında tekrar tekrar okunası bölümlerden biri.
"siz de benim gibi,
günleri
sevgiyle isteyerek
değil de,takvimden yaprak koparır gibi gerçek
bir sıkıntı ve nefretle yaşadınızsa,ankara güneşi sizin de
uyuşturmuşsa beyninizi.ata'nın izinde
gitmekten başka bir kavramı olmayan
cumhuriyet çocuğu olarak yayan,
pis pis gezdinizse (o sıralarda adı opera meydanı olan)
hergele meydanı'nda bu sarı ve tozlu alan
iğrendirmediyse sizi,
bir taşra çocuğu sıfatıyla özlemeyi bilmiyorsanız denizi,
kaybettiniz (benim gibi)
oysa,
aynı hergele meydanı'nda
gölgede on beş,güneşte yedi buçuğa tıraş eden
berberleri görmeden
yalnız renkli yanını yaşadıysanız hayatın
ve hergele ve beygir olduğunu duymadıysaniz atın
sakalı uzamış seyyar satıcılara kese kağıdı satmadınızsa,
icinde süt ve salebin olmadığı 'dondurma kaymak'tan tatmadınızsa
(aynı hergele meydan'ında)
kazandınız.(kimse yoktu -çirkinlikten başka-selim'in yanında)
"

üçüncü şarkı'dan (tutunamayanlar),sayfa 124
(bkz: arapça dua eden insanın latince kemikleri)

(bkz: oğuz atay)
insanla hayeller arasındaki gizli köprü.
bu şarkıları okurken belirsiz yani nedeni belirsiz bi mutluluk kaplayabilir içinizi, ama süleyman kargı açıklamaları için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. * *
necati cumali ya ait bir şiir..

Agladigini istemem ben ölürsem
Beni en sevdigin halimle hatirla
Uzak bir yerde çalistigimi düsün
Hayatta olduguma inan
Bir gün gelir kendiliginden
Geçer bütün üzüntüm.

Her yeni gelen günü
Yeni bir ümitle beklemeli
Her yeni gün
Yeni havalarla gelir.
Gece, yagan yagmurla uyursun
Sabah, bir de bakarsin odan günesli

Her gelen vapuru, treni
Yeni bir ümitle beklemeli
Her gelen vapur, tren
Yeni insanlarla gelir
Ben esmerdim güzelim
Bu sefer bir sarisini seversin
Ask yasayanlar içindir.
'85 tarihli, ajda pekkan ve beş yıl önce on yıl sonra adlı ajda pekkan albümünde yeralan güzel bir şarkı.
sözleri de şu şekilde olan bir noktada potbori olan şarkı;

Şarkılar

Söz: Fikret Şeneş - Müzik: Yeşil Giresunlu
Yayınlayan © 1985 Balet Plak

Tam ona sarılırken gördüm pencereden
Gülünecek ne var gülüyordun öperken
Bu gece seninle olalım canım derken
Sildim seni o an kalbimden

Hepsi boş hayatta
Bir sev de anla
Olmaz olmaz artık
Çık git kapı açık

Mutluyduk belki seninle bak buguüne kadar
Bugünlerin bir de yarınları var
inanmam sevgilim böyle bitmez aşklar
Gidiyorum ben sen hoşçakal

Gel şimdi gör beni
Barıştım bak hayatla
Gönlüm doluyor aşkla
Başladım yaşamaya

Dillerden düşmeyen şarkılar bunlar
Kulaklarda hala çınlar
Sevinç ve keder, hasret ve anılar
Yaşanmış bunlar bir zamanlar
beşinci şarkıdan..

tutunamayanların destanıdır bu şarkı,
dostum süleyman kargı...
eller boşta kalıyor, tutunamıyorlar toprağa
anlatamıyorlar anlatılamayanı...
anlatmak gerek: düşman sarmış her yanı
oysa, mesela selim ışık
anlatmadan anlaşılmaya aşık...
böyle adama
(darılma ama)
yaklaşmaz hiçbir güzellik,
doğduğu günden beri kalbinde bir delik,
almak için bütün sızıları içine...
her zaman utanmıştır başkaları yerine...
elim varmıyor yazmaya, inmeyelim derine...
taş devri, sabri devri, nihat devri, tunç devri
aşık oldu - söyleyemez - utanç devri...
hep utandı hayatı boyunca,
(annesi yıkamak için soyunca)
sınıfta birinci olduğu gün , eve geç kaldım, diye üzüldü...
canı sıkıldı güldü, kalbi incindi güldü...
allah'ı ya da ona engel olan gizli kuvvetleri
hiç bir zaman kızdırmak istemedi...
küçük pazarlıklar yaptığı,
camide korkarak taptığı
zamanlarda sürdürdü bu uzlaşımcı varlığı...
annesinin yün fanilasına taktığı nazarlığı
çıkaramadı yıllar boyunca...ilk defa domuz eti yerken,
arkadaşlarını ısrarıyla geneleve giderken,
hep onunla (o kimdi?) bozmamaya çalıştı arayı,
iki gün oruç tuttu bir ramazan ayı...
(sapı silik ve tutuk bir tabancaydı...)
bir gün ölürse, ona bu vatan bir mezarlık yer verecek,
oturdu bir destan yazdı; kendini yerecek...
sazını ve cesaretini aldı eline (bütün cesareti,
daha kötü şeyler olması korkusundadır...)
canını dişine takarak,
yazılmış eski destanlara bakarak,
sözü uzattı durdu...
Kim bilir kimler için yazılmış bu şarkılar.
Kim bilir kimleri hatırlatıyor bu şarkılar.
(bkz: yerli şarkılarda geçen müthiş sözler)
--spoiler--
bu şarkılar da olmasa, telefonlar çalmasa arkadaşlarım aramasa durmazdım bi dakika...
--spoiler--
--spoiler--
selim ışık tek ve türk. ve duygulu, amansız.
sabırsız ve olumsuz, yaşantıda cansız
sanılırdı; gerçekti, hayır gerçek değildi.
tutunamayanların tarihine eğildi.
kelime ve yalnızlık hayatın tadı tuzu
kucaklamak isterdi ölümü ve sonsuzu
--spoiler--
"tutunamayanlar"
boşlukları dolduran melodiler. hayat şarkılarla güzel.
Bazen şarkılara o kadar kapılıyoruz ki gökyüzüne değiyormuş hissine hakim oluyoruz. Hatta denizin üstünde yürüyormuşçasına hareketler falan o kadar kapılıyoruz işte müziğin büyüsüne. Yeni bir boyutta yaşıyoruz hayatı şarkılarla. ''Ama güzel şarkılarla''. Sonra kafamız çok bozuluyor, bir kaç ''hüzünlü şarkı'' bulup önce gökyüzüne değmeyi bırakıyoruz ve yürüdüğümüz deniz bizi içine alıyor. Bazı şarkılar abartıp bize bıçak bile çekiyor, kanıyoruz. Şu an hala ''sadece şarkı'' dinlediğini düşünen varsa bu gezegeni terk etsin, çok rica ediyorum.
kesinlikle öldürücü bir silaha dönüşebiliyor. tam aşık olmaya başladığınız anlarda dinlediğiniz gülümseme bırakan şarkılar aşk ağzınıza s.çtığı anda dinlendiğinde etkisini 345667633456 kat arttırabiliyor. kafayı yiyorsunuz.

tavsiye: içinizde aşkı çağrıştıran duygular olduğu anlarda falan dinlemeyin. sonra o şarkı ona ait oluyor. tekrar dinleyemiyorsunuz.
bazı şarkılar var ki yüreğin elinde sevdiğini söylemek isteyip başaramanın tınıları, dansıdır. o şarkı ki aşkını kazanmış ama asla ona kavuşamayacağı bir düğünün senfonisidir. duyulan en içten, en gerçekçi, en masum ve en güzel sözlere sahip şarkıdır. her dinlenildiğinde şarkı canlanır, sen dağılırsın.
seni söyler diye devam edilebilir.
http://www.youtube.com/watch?v=aDEKXkTQ8JU biraz doğu masallarına akmak isteyenlere baharat kokulu bir şarkıdır.
dün ordaydım.
seni gördüğüm son mahallede
in cin top oynuyordu
oturup izledik hayalinle.
anılar ve şarkılardaki o sessizlikte ismimi duydum.
ismimi anlıyor musun defalarca
bir şey geri dön diyordu adeta
ve ben
ve ben işte...
neyse.
ben hep seni hatırlarım da bir şey işittiğimde.
Bir yaşında kızamık, iki yaşında sıtma,
Yakaladı Selim’i. Yavrum terleme, koşma!
Terli bir uyanıştan sonra tam üç yaşında
Düştü yatağa baygın. Ağlayarak başında
Kuran okur annesi; bir açılsa gözlerin.
Ne diyorsun Allahım, duyulmuyor sözlerin.
Baba mırıldanıyor: Selim Işık, güzel şey!
Ağlıyor gürültüyle; hey rahmetli Numan Bey!

(...)

Az gelişmiş babanın az gelişmiş tek oğlu,
Şimdi hatırladım da gene gözlerim doldu.
Donuk aydınlığında idare lambasının,
Üzerine eğilen gölgenin (babasının)
Varlığından habersiz, soluk bir ateş gibi
Küçücük yatağında. Bir aydınlık belirdi:
“işte güneş doğuyor. Kurtuldu, yaşayacak!”
Yamalı bir yıldızdı ilerde ışıyacak. *
--spoiler--
Ne olur tutma artık beni hece vezniyle
Allahın, senin ve tüm sevenlerin izniyle
Çözülsün zincirlerim, tutulan kol çalışsın.
Bir espri uğruna harcatmayın, alışsın
Selim Işık insana. Söylesin şarkısını
Kesintisiz, acemi. Oblomov hırkasını
Çıkarsın bedeninden. Ey ölü ruh! kıyam et!
Beğendin mi Süleyman? “Beğenmedim, devam et.”
--spoiler--
olması gerekenlerin yanınızda olmadığı zamanlarda insanın imdadına yetişen mucizeler.

çünkü yanınızda o yoksa kulağınıza bir şarkı vardır onun yerini tutan. yoksa dünya nasıl dönerdi ki?
Nina Simone Feeling Good. Dinlenilmesi gerekilen en güzel şarkılardan biri.

http://www.youtube.com/watch?v=D5Y11hwjMNs
seni beni yollar, düşlerimdeki seni yorumlar, seni bana beni sana anlatırlar.