bugün

sahi ne kadar da güzeldi dünya,
koşup oynadığım sokaklar,
hayal kurduğum kahramanlıklar..

korkusuzdum hem, herşeyden habersizce yaşarken..
hiç aşık olmamış,
hiç kırılmamış..

insandım ben,
doymayı bilen,
duymayı bilen..

sonra bir gün uyudum..

ve uyandım ne o eski çocuk vardı ne de o eski dünya..

hepsi aklımdaydı,
unutamadığım yanlarımdı..

saf ve temiz bir yaşamdı..
zamanda yolculuk icat edilse de, hiç dönmemecesine bu zamana gitsek dediğimdir.
Damakta pamuk şeker tadı, elde en sevdiğin oyuncağın, dünyanın en sevimli ve masum hayalleri, tek derdin sütten nefret edişin ve anne kişisinin ısrarla içirmesi, evcilik oynadığınız küçük kız kardeş, akşam zilin çalmasıyla özlemle koşulan kapı ve gelen şahane adam yanı baba kişisi gibi detayları içeren bir süreç.

Yok ağlamıyorum gözüme özlem kaçtı...
Ahh diye iç geçirtir.
Kertenkele kurbaga yakalasam dere de yüzsem balik yakalasam meyva agaçlarina çiksam.
Mahalle nin büyük kizlari anneme sikayete gelse.

Unutmadan uçurtma uçurtmayi özledim lan.
masumiyet olgusunun insanda yansıdığı en büyük çağ..

hem de kahramanlık temelli hayallerle bezeli altın bir çağ..
Dönmek istediğim dönem.

Eğer dönebilsem şuan kardeşimle kavga ettiğimde hala bana tuhaf tuhaf bakmazlar. Çocuk diyip geçiştirirlerdi.
Oysa şimdi büyüdüğün defalarca yüzüne vuruluyor.

Belki sokak çocuklarıyla ip atlamaya çekinmezdim. Tuhaf bakışlardan utanmadan sevinçle iki ucundan tutulan ipe ben de kaynak yapardım aradan.

Çocuk olsaydım annem hala eve gelirken deterjan poşetlerinin içinde Bi çikolata ile gelirdi oysa büyüdüm buna ne gerek kaldı ki?

Canımı sıkan insanların karşısına oturup ağlama gibi Bi lüksüm de olurdu. Kimse tarafından yadırganmazdım gözyaşlarımı ulu orta yerde boşladığım için..
Nasıl olsa çocuk derlerdi.

Galiba çocukken daha Bi özgürdük de kıymetini bilmemişiz.
birden aklıma gelendir, şarkıları öylesine söylerdik pek anlamı olmazdı, hatırlıyorum en çok hoşuma giden şarkılardan biri yaşar-aldanırım idi. o zamanlar hoşuma gittiği için düz söylerdim, şimdi sözleri mana kazandığı için söylüyorum. şarkıların anlamları olmadığı zamanlara dönebilmek isterdim.
O zamanlarda bile çıkar ilişkisinin ne olduğunu gayet iyi bilen, kötülüğün vücut bulmuş hali orospu çocuklarını tanıdım. Evime gelip Oyuncaklarımı bile isteye bozarlardı, çalarlardı. Ben bakkaldan bir şey aldığımda sokaktaki arkadaşlarımla paylaşır beraber yerdim o ibneler bakkalın önünde aldıkları şeyleri kendileri yer öyle gelirlerdi.
görsel
Özlenen dönemdir. Evet.
"...Aslında insanın ömrü çocukluğundan ibaretmiş. Ondan sonrası hep kabir azabı, cehennem ateşi imiş..."

(Zavallı Çocuk - Namık Kemal, s.39)
keşke hiç büyümeseydim o zaman birini sevmek imkansızı aramak bu kadar ağır gelmezdi.
kemiklerim sızlıyor, büyümeseydim sadece dizlerim kanardı.
bir aşk neden bu kadar ağır geliyor bana. neden büyüdüm ve bu sancıyı çekiyorum.
Benimkini cebimde taşıyorum. Yanımdan ayıramıyorum, bakamaz o başının çaresine *
En masum en samimi en içten zamanlarımızmış meğer. Şuan bir şansım olsaydı çocukluğuma gitmek isterdim. hayatımın en güzel zamanlarıydı. Kardeşim ve ben özgürce oynardık dışarıda.
özlediğim günler özlediğim dünya. benden tavsiye içinizdeki çocuğu çok iyi saklayıp sakın kaybetmeyin.
Geleceğinizi belirler.
Temel ne kadar sağlam, harç ne kadar iyi, tuğla ne kadar kaliteliyse, sonuç o kadar iyi olur.

Ayrıca en şahane dönemdir.
En büyük sorununuz topitopun yere düşmesidir mesela...
dönmeyi arzuladığım dönem. dizi olandan bahsediyorsanız başrollerdeki o küçük kız sinirlerimi bozduğu için izlememeyi düşündüğüm dizi, her ne kadar erdal beşikçioğlu kadroda olsa da.
(bkz: çocukluk dizisi)
Yetişkinliğin temelini oluşturan şey.
Yaşayan her insanın aradığı, özlem duyduğu evre.

Kurumuş boğazım..
Çok güzeldir. Oğlum sayesinde yeniden yaşıyor gibiyim. tek fark bir arkadaşım var o da oğlum.

Bugün Tom altın peşinde oyununu oynamaya çalışıyor ve aynen şu şekilde bağırdı:
- Allah'ım bana yardım et beybi ! (Yaş 3.5)
Çocukluk, yarınların endişesini taşımadan zamanı yaşamaktır. Planla, projeyle hiç uğraşmadan, “Eyvah üstüm kirlendi, aman ayağım ıslandı,” gibi telâşlara kapılmadan hayatı olduğu gibi kabullenmektir. Çocukluk, en ilginç hayalleri kurabilmektir... Gökteki bir yıldızı avucuna alıp okşayabilmek, uçan kuşun üstüne binip etrafı dolaşabilmektir. Ve çocukluk, paylaşmayı bilmektir. Elinde yarım ekmeği olsa bile, yarısını bölüp arkadaşına verebilmektir.
özellikle, hayatın, hayata ait gerçeklerin, ülkece içinde bulunduğumuz durumun, iyiden iyiye çirkinleştiği, dayanılmaz boyutlara ulaştığı bu günlerde hangimiz çocukluğumuzu özlemiyoruz ki?

evet ... ben de, düştüğümde kanayan dizlerimi, okuldan gelip çantamı kenara atarak sokağa daldığım günleri, dondurmacının peşinden koşarak kan ter içinde kaldığım anları, ülke gündemindeki hiç bir olayın zihnimi meşgul etmediği, ertesi gün için hiç bir plan ve proje yapma gereği duymadan uyumak için yatağa girdiğim günleri özlüyorum.
sağlıklı bir hayat için mutlu yaşanması şart olan dönem.

patatesli yumurta, domatesli makarna, beşiktaş parkı.
hayatta binbir tane evreden geçiyorsunuz bir çok şeyi unutabiliyorsunuz, hatta gün geliyor bir gün önce ne yediğinizi bile..

ancak çocukluğunuzu kaç yaşınızda olursa olsun yanınızda götürüyorsunuz..

yan bahçedeki çağlanın tadı, toplanan böğürtlenlerin bıraktığı mor renk..

sürülen ilk bisiklet..

ne zaman nereye giderseniz gidin sizinle gelecek şeydir çocukluk..