“... ...Zaman şuuru, insana âit zamanın, “sübjektif-enfüsî” zamanın strüktürü, yapısıdır. Kaygu, yâni olacak olana (istikbâle) yer verme, insan hayatına has olan birşeydir; insan daima kendinden ilerisinde ve kendini aşanda Yaşar. işte, zamanın asıl strüktürü, geçmişle dolu ve geleceğe uzanmış olan bu hâldir. ...”
ZAMAN
Uç, kıskanç zaman, gücün bitene kadar,
Ünle kurşun alımlı, tembel saatleri,
O ağır ve durgun akışlı saatleri.
Doyur gözlerini yuttuklarınla,
Yani sahte olanla, boş olanla,
Yani ölümlü tortularla.
Çok az kaybımız bizim.
Çok az senin de kazancın.
Kötü şeyleri gömünce,
Tükenince açgözlü yanlarımız,
Sonsuzluk mutluluğumuzu kutlayacak,
içten iyi olan ne varsa,
Gerçekten tanrısal olan ne varsa,
Hep gerçekle, huzurla, aşkla parlayacak
En ulu tahtın çevresinde,
Onun tahtının çevresinde,
Onun mutluluk veren bakışları altında,
Ruhlarımız erişince cennete
Bırakıp bütün çirkinliklerini dünyanın,
Yıldızlar kuşatacak dört bir yanımızı,
Bu böyle sürüp gidecek.
Yeneceğiz ölümü ve talihi,
Ey zaman, yeneceğiz seni!
Tanım : ölçülmüş veya ölçülebilen bir dönem.
Hiç bir zaman şuan olmayacağı için geçmiş ve geleceği içinde barındıran olgu.
Bir felsefe hocam vardı. Zaman ilerlemez derdi. Zaman sadece durur ve biz onun içinden geçeriz. O yüzden zaman bekleyenler için zor işi fazla olanlar için az gelir diye. Zaman durağandır biz geçeriz içinden derdi.
yakın geçmişte zamanın (yer çekiminin) dalgalardan oluştuğu konusunda ciddi bulgular elde eden iki bilim insanı nobel fizik ödülü aldı yanılmıyorsam. zaman uzayın kendisi yani kütlesi büyük olan cisimler uzayı-zamanı büküyor. ki bizim için zaman kavramı big bangdan önce yoktu zaman uzayın kendisi ise bu patlama (yaratılma) ile evrenle birlikte var olmuştur. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1859937/+
Kendisiyle büyük ölçüde kapıştığım kavram. Onunla adeta bir yarış içerisindeyiz. Neyi nereye sıkıştıracağımı, neyi yapıp yapamayacağımı hep o karar veriyor. Neyse.
mucizevi ilaç olduğu söylenilen anlar silsilesi. zamanın görünmez bir hap olduğunu, her gün içtiğin suyla birlikte yuttuğunu fakat yalnızca su içtiğini sandığını söylerler. bu yüzden kavisi ufkun ötesine gizlenmiş bir yolun üzerinde sürekli dümdüz ilerlediğini sanırken tepeye varmadan o yolu tırmandığını bilmen imkansızmış.