kalp atışları hızlanır, vücut ısınmaya başlar, göz bebekleri ne yapacağını bilemez halde büyüyüp küçülür, yer yarılır içine girilir orda devam etmek istenir.
yer: (bkz: özdere)
saat: gece 02.30 suları
yine her tatile gittiğimde yaptığım gibi balık tutmak için çabalamakta ve bu çabama zavallı bir arkadaşı da ortak etmiş bulunmaktayımdır; ama günlerdir süren çabalar hep karşılıksız kalmakta beklenen balık bir türlü oltaya takılmamaktadır(ufaklıklar hariç). bunun vermiş olduğu asabiyet ve sinir harbi üzerine artık balık tutmaya giderken rahat bir şeyler giymek yerine daha şık kıyafetler tercih etmekteyimdir ki oltaları bırakıp cafe mafe bir yerlerde takılır (malum lanet yerde bar mar yok anasını satayım) az da olsa rahatlarım düşüncesiyle. saat 24 sularında artık kopma noktasına gelen bendeniz bir şeyler içmeye giderim. 1 bira alıp içtikten sonra geri balık tuttuğum iskeleye doğru yola koyulurum. o sırada orada ağları düzenleyen iki balıkçıya kötü kötü bakarak rastgele hocam derim. kötü kötü bakıp böyle dememdeki mana sizin gibi şerefsiz ağcılar yüzünden biz gariban oltacılar balık tutamaz olduk lan .mna k.yduklarım mesajını vermektir. bu mesajı alamadan teşekkür eden ağcılar siktir edip iskeleye oltamın yanına döndüm. arkadaşa sorduğumda daha vuruş bile yok cevabını duyunca beynime sıçrayan kanın etkisiyle başladım küfretmeye. yaklaşık bir buçuk saat daha süren küfür dolu çabalamaların ardından saat 02.30 civarı toplanma kararı aldık. zaten saatlerce boşa çabalamanın ve eve boş dönüyor olmanın verdiği öfkeyle giderken işlerini bitrmiş gitmekte olan ağcılara küfreder gibi iyi akşamlar dememin ardından olaylar şöyle gelişti:
pvm:ben
e: arkadaşım
a1: ağcı, kötü, pis balıkçıların birincisi
a2: ağcı, kötü, pis balıkçıların ikincisi
yga: yoldan geçen adamlar
pvm: (kızgın hem de çok kızgın bir şekilde) valla saatlerdir halledemediniz ağlarla olan işinizi herhalde baya sömürdünüz denizi?
e: ya abi boşver hadi gidelim
pvm: neyse hadi iyi akşamlar
a1: iyi akşamlar gençler
a2: ya bu havada temmuz ayında pantolon giyiniyorsun salak mısın ya?
pvm: pantolon giymekte olan benim, lan ne oluyor ne diyor lan bu?
e: harbi ya adama bak ona neyse.
pvm: (beyne kan sıçramış bir şekilde geri dönerek) yoo salak falan değilim ben böyleyim, böyle hoşuma gidiyor, işime geleni giyerim, işime gelmeyeni giyinmem. kime ne, sana ne?
a2: iyi de genç neden celallendin bu kadar sana diyen mi var ben buna dedim.
pvm: (diğer ağcı pis adama bakarak, arkadaşına) lan .mna s.kayım bu da pantolon giyiyormuş, adam da buna diyormuş.
e: (kıs kıs gülerek) oğlum ne sandın, bi sen mi vasrsın ki pantolon giyen ne alınıyorsun hemen üstüne.
pvm: iyi de hocam daha demin sen de bana gaz vermiyor muydun? neyse yürü gidelim uzaklaşalım bir an önce buradan.
e: tamam hadi gidelim.
a1: (yanındaki arkadaşına ve oradan geçmekte olan iki kişiye dönerekten) ulan adama bak bir de dövseydin bari. değil mi ya? delikanlı adamsın baban yaşındaki adama yapılır mı bu be ayıp ayıp.
yga: cık cık yapılmaz valla
pvm:oğlum sağına soluna bakar ol ha.
e: niye ki?
pvm: (utançtan kızarmış bir halde) uygun bir delik bulursam içine gireceğim de onun için.
...
...
...
- yavrum madem iş bulamıyorsun, bak polis alımı yapılıyormuş, hem maaşı da iyi başvursana...
- allah korusun, yazdıysa bozsun, şaka gibi abi ya.
- hımmm...
- meslek neydi senin abi?
- emekli polis.
hamburger yemek üzere seawind ve kız arkadaşı ünlü hamburger tükanına girerler. seawind henüz bu tür yerlerin acemisi olduğundan nasıl bir usul adap olduğunu bilmemektedir. bu yüzden kız arkadaşının arkasında olayları analiz etmekte ve işleyişi çözmeye çalışmaktadır. nihayetinde sipariş verme işini kız arkadaşına yıkmayı başarmıştır. masaya oturulur ve alınan menüler şöyle bir gözden geçirilir.seawind kız arkadaşın başlaması için bi hamle beklemektedir ki model alarak o da aynısını yapabilsin ancak kız başlamamaktadır. iş başa düştü diyip seawind başlamaya karar verir. bardakta verilen,üstü kapalı olan ve ancak pipetin geçebileceği kadar deliği bulunan kolayı alır ve hiç bişe yokmuş gibi kapağını açar pipeti içine sokar. daha sonra kız arkadaşı pipeti alır ve kapağı ellemeden olması gerektiği gibi pipeti yerleştirir. ama hiç de bozuntuya vermez. artık çok geçtir. seawind bozuntuya vermiştir bile ve kıpkırmızıdır. sessizce zıkkımlanır ve bir süre kendine gelemez.
okula yeni gelmis bi hatun var hergun benim önümden gidiyor bizim mahalleye doğru yuruyor, bizde ki de hovardalık ya, konusma bahanesiyle yanına yaklastım, merhaba yenisiniz galiba karşı sınıftasınız bu tarafta mı oturuyorsunuz falan feşmekan, neyse muhabbet kurulur, bir kaç gün geçer bir kaç kişi okuldan çıktıktan sonra bizim o tarafa doğru yürüyoruz, bu hatun da yanımızda, o da ne karşıdan taş gibi bir hatun geliyor, herkes ağzı açık ayran delisi gibi bakıyor, o laf her ne olçumluğumdansa benden çıktı, "kimmiş lan bu hatun taş gibiymiş." demeye kalmadı yeni gelen kız o benim ablam hayvan dedi ve uzaklaştı, ah o laf ağzımdan çıkmadan önce yer yarılsaydı da içine girseydim harbiden.
hoşlanılan çocukla telefonla konustuktan sonra heyecanla konusulanları anlatmak için arkadaşı aramak kaptırmış giderken birdenbire karsıdan gelen kahkaha sesleriyle irkilmek ve hala ne olduğunu anlayamamak. *
telefonunu annesiyle değiştirdiğinden haberim olmayan arkadaşa bir süre ibneli travestili mesajlar atmak, akabinde cevap atmadığı için iyi bi haşlamak amacıyla aramak ve annesinin "duwubwdlm sen misin canım arkadaşınla biz telefonu değiştik bu numarayı artık ben kullanıyorum" demesiyle yerin dibini boylamayı istemek.
Arkadaşın çok sevdiğin ablasının hasta olduğunu duyarsın. Fırsat bu fırsattır. koştura koştura hasta ziyaretine gidersin. Evde dünyalar güzeli, sempatik, cana yakın bir kız arkadaşı da vardır. Hasta yatağının başında arkadaş, ben ve o güzel, bıcır bıcır kız oturup yatmakta olan hasta arkadaşa moral vermek için esprili bir şekilde konuşmaktayızdır. Sonra birden karnında bir ağrı hissedersin, ufak bir gaz seni rahatsız eder ve usulca ondan kurtulmak istersin. Adi, şerefsiz gaz. Nereden bilirdin ki seni terk ederken "poarrrrt" diye veda edeceğini. Yerin dibine geçersin bir an sesten ürkmüş hasta yatağındaki kızla gözgöze gelip kaçırırsın gözlerini. Bir ümittir içinde, belki duyulmamıştır, belki es geçilmiştir, kendi kendini üzüyorsundur diye düşünürsün. Öyle ya, cankuşun olan erkek arkadaşın, hastanın kardeşi tek bir şey söylememiştir, renk vermemiştir. Bir süre sonra gelişen hoş sohbetle iyice inandırırsın kendini hiç bir şeyin duyulmadığına. Sonra yatma vakti gelir. erkekler bir odaya kızlar bir odaya çekilirken hasta kız odadan çıkarken seslenir :
- Fazla gürültü yapmayın evin duvarları ince...
Yıkılırsın... Ama yine de başka bir şey ima etmiş olabileceğine dair bir umuda sarılırsın. Yatağa uzandığında karşı yatakta yatmak olan cankuşuna bile konuyu ıkına sıkına sorarsın.
- Mete...Mete lan...
- Ne var ?
- Duyuldu mu lan ?
- Ne duyuldu mu?
- Osurdum ya...
- Yooooooo...
- Doğru mu söylüyorsun lan... Duymadın mı gerçekten. (Acaip sevindiriksindir)
- Ulan deve ! Oda inledi nasıl duymayalım...
- Ha sittir yaaa... Çok mu duyuldu...
- Oda inledi diyorum hayvan. insan pardon gibi bir şey söyler en azından.
- Ne deseydim birader. "Amma da osurdum" mu deseydim....
Bu lafın ardından yan odadaki kızlardan öyle bir kahkaha kopar ki bu sefer sen korkarsın. Sen hariç herkes katıla katıla gülmektedir. hababam sınıfındaki Şaban gibi uyuz bir şekilde huylanarak durmaktasındır bu kahkahalara karşı. Yerin dibine geçtiğin an mıdır yoksa sen de mi o neşenin bir parçasısındır bilinmez. Ama yıllar sonra bile bu olay hatırlandıkça hala aynı şiddette gülünür. Aradaki tek fark bu sefer kahkahalara seninkilerin de eklenmiş olmasıdır. Bu işler böyledir işte. Yaşarken ölmek istediğin o anları ileride gülmekten ölecek şekilde anlatırsın ya da yaşamış olanlarla hatırlarsın.
Yer izmir çankaya... itfaiyenin olduğu caddeden Gazi Bulvarı'na doğru yürümektesin. Trafik bir şekilde durmuş ama sebebi belli değil. Kornalar falan çalıyor. Yan tarafında araçlar sıkış tepiş. 50- 60 metre kadar yürüyünce caddenin ortasında birbirleriyle deli gibi kavga eden iki çocuk görüyorsun. Trafiği tıkayan bu iki ayakkabı boyacısı veledin yanlış mekan olarak seçtikleri caddede kavgasıdır. Şoförler camdan bağırsalar da ikisi de duymaz. Sen de bu arada onların bulunduğu yöne doğru kaldırımda yürümektesindir. Acelen vardır ve yanlarından geçerken birinin ağladığını görürsün. Gözün takılır, başın arkada yürümeye devam edersin. Taa ki hangi şerefsizin koyduğu belirsiz koca bir direğe toslayarak irkilene kadar. Acelen olduğu için hızlı hızlı yürüdüğünden bayağı bir canın yanmıştır ki yan tarafında körüklü bir belediye otobüsü olduğunu fark edersin. Gözlerin hafifçe yukarı kalkar. Merak ettiğin şey beton direkle olan restleşmenin otobüstekiler tarafından fark edilip edilmediğidir. Ulan koca otobüs güler mi? istisnasız en arka koltuktan neredeyse şoförün bulunduğu yere kadar senden yana olan camlarda herkes sana bakarak gülmektedir. Hepinizin ağzına sıçayım e mi... Kavga eden çocuklar... Sizin de ağzınıza sıçayım. Gidip dövsem mi lan şunları. Yok yahu, şu ara sokaktan doğru patinaj... Yok ol ve unut bu anı...
Bu sefer de lisedeyim. Bir kıza takılıyorum ama o zamanlar bu işler tereyağından kıl çeker gibi olmadığından zarla zorla buluşup Bornova'nın o zamanlar bu işler için en uygun mekanı olanı Çınar Pastanesi'ne gitmişiz. Karşılıklı sıcak bir şeyler içiyoruz. Sanırım mevsimlerden kıştı. En azından hava soğuk olmalıydı. Neden derseniz fırk fırk burnum akıyordu. Kız bir ara bir şey söyledi. Güldüm bende. Komik bir şey olmalıydı ama hatırlamıyorum. Yerin dibine geçeceğim anlardan biri daha başlıyordu. Ben gülünce sol taraftaki burun deliğimden çapı 5-6 cm olan bir sümük baloncuğu çıktı ve öyle kaldı orada. Kız bana bakıyor ama baloncuk yüzünü görmemi biraz olsun engelliyordu. şaşkınlığı atlattıktan sonra burnumu olanca gücümle içeri çektim. Direnç gösteren şerefsiz baloncuk tam yuvasına gireceği sırada patladı ve arkasındaki birikintiyle birlikte bir damla oluşturup aşağı doğru akmaya başladı. Burnumdan masaya doğru ağdalı bir şekilde sarkan 7-8 santimlik bir damla ve ısrarla önümüzdeki masaya konmaya çalışıyor. Olanca gücümle "fııııııııııııııııııırrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrk" yaptım ama burnum tıkalı olduğu için damla yukarı ağır ağır gitti. Bu dehşet veren mücadele 3-5 saniye sürdü ama yetti. Kız nereye bakıyordu bilmiyorum ama ben sağ taraftaki tavan doğrultusunda dudaklarımı ısırıyordum. Başkasının başına gelse eminim yarılırdım ama berbat ötesi bir andı. Kızla ise bir şey olmadı. Konuşmadık ki olsun. Nasıl konuşayım ki zaten...
kış aylarındasındır ve aylardır beklediğin iş görüşmesine çağrımışlardır. neyse tam takım hazırlanıp etekti ceketti giyersin. bekleme salonunda bekliyorsundur. acayip şekilde gripsindir sümüklerin akar mendille kimse yokken sümkürüp silersin. 5 dk. ya kalmaz çağırırlar. insan kaynakları hedesi kadınla konuşmaya başlanır, odur şudur. ama kadının suratıma neden böcek gibi baktığı anlaşılamamıştır. neyse görüşme biter odadan çıkıp lavoya gidersin. aynaya baktığımda görürsünkü burnun ucuna yapışmış burun pisliğimi artık kurumuş sümükmü ne derseniz. işte o an başımdan aşağı kaynar sular dökülüp, yerin altına girip çıktığım andı. *******
sevgilinin kilodu yada südyenini yatakta unutması ve daha sonra annenin onu bulması sonucu yaşanacak olay anıdır.
anne bulduğu don yada südyen herneyse eline alır ve yanınıza gelerek sorar ;
-oğlum bu ne ?
işte bu soru karşısında başınızdan aşağı kaynar sular dükülür boğazınız düğümlenir kaçmak istersiniz ve hatta yer yarılsada içine girsem birdahada hiiiç çıkmasam dersiniz.
burada anlatilanlarin cogunun komik oldugunu dusunursek anlatacagim seylerin komik degil utanc verici olaylar olduklarini belirtmem gerek diye dusunuyorum.iki ani anlatacagim.annemin anlatmis oldugu iki ani.
ikisi de anadolu nun bir koyunde gecmekte.ilk ani soyle bir sey:
anneannem gereginden fazla hastalanan bir kadindi.bobrek yetmezligi,seker,kalp,katarakt...sayisini annemin bile unuttugu kardeslere sahipti anneannem ve hicbiri de onun kadar hastaliga yakalanmamisti.iste bu yuzden anneannem neden bu kadar hasta oldugunu dusunup dururmus,bazen icinden,bazen disa vurarak.yine icindekileri disa vurdugu bir gun annesi ona soyle bir sey soylemis:
-cocukken seni bilerek az birakirdim.kotu davranirdim.olmeni isterdim.cunku,sana iyi bir sekilde bakamayacak olmak beni uzmustu.sen hep diyorsun ya neden cok hastalaniyorum diye.iste bana gore bu yuzden hastalaniyorsun.
buna benzer seyler soylemis.simdi,bunlar cahil birisinin,egitimsis birisinin soyleyebilecegi sozler diyebilirsiniz.ama oyle degil.bunlar tamamen kotu birisinin agzindan cikabilecek sozler ve cocugunu oldurmeyi goze alabilen ama kocasina bir cocuk daha istemedigini soylemeyi goze alamayan birisinin agzindan cikabilecek sozlerdir.
ikincisi de buna benzer utanc verici bir olay.
yine ayni koyde gecmekte.anneannem in kizkardesinin kocasi rahatsizmis.annnemin hatirladigina gore durup dururken titremeye,yerlere yatmaya baslarmis ve bayilirmis.yani buyuk ihtimalle sara hastasi biriymis.ama o adamin karisi,yani annemin teyzesi boyle dusunmemis.onun cinler tarafindan ele gecirildigini dusunmus.kocasini evden atmis.kislari koyun ahirlarinda,yazlari da sehirde parklarda yatarak gecirmis.gorenlerin verdigi yiyeceklerle hayatini surdurmus ve cocuklari bile babalarini eve almaktan acizlermis.
simdi buna da cahillik diyebilirsiniz.ama,ben buna caresizlikten kaynaklanan bir cahilligin bilincli bir sekilde kotuye kullanilmasi derim.evet,ikisi de kotu olaylar.ikisi de hayatlarin kotu bir sekilde yasanmasina sebebiyet vermis.yer yarilsa da icine girsem dedim ben bunlari dinlerken.umarim benim gibi dusunen cok insan vardir da boylece dunya icin olan az umudum da yok olmaz.
hoş bir ortamda,yoğun geçen yılın acısının çıkarıldığı, kafanın kıyak olduğu, birlikte olmanın hiç bir para yığının karşılamayacağı arkadaşlarla oturulmuş; canlı müziğin de fena olmadığı bir mekanda doyasıya eğlenilmektedir. müzik grubu bir ara ayağını gazdan çeker hafif hafif hüzne bağlar. işte bu sırada hiç yaşanmaması gereken şu diyalog yaşanır.
(grup yeni bir şarkıya başlamıştır girişi yapar; Suspus oldu sazendeler bu gece, Hazirlan firtina kopmak üzere, Kalbime tünemis kuslar uçust..)
arkadaş sorar;
- bu şarkı suavi'nin, değil mi emilio?
- valla bilmiyorum ki. ben suavi'nin yalıçapkını şarkısından başka hiçbir şarkısını bilmem.
-hmm tamam.
grup şarkıya devam eder -Yaban inciri yali çapkinim örtpas etme askini...- yalıçapkını denildiği an arkadaşla göz göze gelinir ve aynı anda kahkaha basılır. bu diyaloğun arada kalması için arkadaşa yalvarılır diğer grup elemanlarının ısrarlarına rağmen sır açığa çıkmaz. lakin bazen tehditlerle karşılaşmaktayım o ayrı.
yüksek lisans mülakatına girilecektir. mülakata girilecek okuldan bir arkadaş bulunur, arkadaştan yalvar yakar jürideki hocalardan birinin iletişim bilgileri alınır. hocaya mail atılır, hoca heves ve samimiyete istinaden, "bani msne ekle istersen" der... ve her şey bu ekleme ile başlar.
hocayla mülakatta neler sorulabileceğinden, hangi kitapların okunması gerektiğinden vs. bahsedilirken laf not ortalamasına gelir.
hoca: not ortalamanın 2,5 tan yüksek olması şart.
ben: yüksek zaten hocam 2,5 olsa başvurmazdım.
allah beni kahretsin... hangi akla hizmet msnde 2,5'a pislik bir surat ifadesi ile nah hareketi çeken smiley koyarım ki... nerde kullanacağım sanki. al işte ilk kullandığım yer yüksek lisans mülakatıma girecek hoca!
velhasılkelam nasıl özür dileyeceğimi, nasıl açıklayacağımı bilemez bir halde birkaç dakika smileyin yüzündeki pislik ifadeye bakarak dondum kaldım. haraket çekiyorsun anladık, ama o surat ifadesi ne?