Bir keresinde karşı balkona bakarken uzun boylu bir erkek bana bakıyordu. Yani ben orda öyle bir şey gördüm. Sonra gözümü bir kırpıp açtığımda yavaş yavaş görüntüsü kayboldu.
Çocukların beyin gelişimini tamamlayana kadar şizofreni belirtileri gösterdiğini okumuştum. Halüsinasyonlar görme gibi durumlar oluyormuş. Çok ta şey edilcek durumlar değil.
Dün akşam oğlumla koltukta, telefonda oyun oynuyoruz. Bir an gözü kapıya takıldı. Uzun uzun oraya baktı ve sonra dönüp bana "anne biri kafasını uzatıp bize baktı" dedi. Nereden geldiğimi şaşırdım. Ilk kez böyle bir şey söyledi ve kapıya doğru bakışları çok acayipti, tedirgin olmuştu aşırı.
Nasıl biriydi? dedim. Pembe bir kafaydı, çok tatlıydı, dedi ama çok korkmuştu. Bir an bende titremeye başladım istemsizce. Sonra eşimi görüntülü aradık. Oğlum uyuduktan sonra da evde 3.5 atarak dolaştım bir süre.
Neyseki bugün annem bize geldi. Bolca dua okusun o neyse artık gelmesin bir daha.
Sabaha karşı uyandığımda yaşanan olaydır.
Gözlerimi açtığımda bir ateş çemberi ve içinden uzun siyah saçlı bir varlık elini bana doğru uzatıyordu...
Hayal değildi. Tükürdüm ona. Bu sefer nefesim kesildi.
Beni tutup ateş çemberine doğru çekti. O esnada Allah-u Ekber dedim. Beni bıraktı.
Sonra mutfağa gidip su içtim. Yatağa dönüp ayetel kürsi okudum.
Sabah uyandığımda parkenin üzerinde tükürük gördüm.
Evet rüya değildi yaşanan.
Sonra hatırladım o gece dua okumadan uyumuşum.
Biri pandemi daha ülkeye girmemişken rüyamda mezarlık gördüm kepçeler ile mezarlar kazılıyordu.
Digeri babamı kaybetmeden 10 gün kadar önce yeni kaybettiğimiz Bi yakınımızın mezarını gördüm yanımda babam vardı ama mezar mermerleri zarar görmüş kırılmıştı babama dedim ustalar ne boktan iş yapmış gidelim söyleyelim tekrardan yapsınlar dedim.
birgün uyudum sabah bir kalktım iki parmağım kına yakmış gibi renkte ve kokladım bildiğin kına kokuyor. bir tırstım neyse cildiye gittim. doktora anlattım mercek gibi birşeyle baktı boya bu dedi.
hocam nasıl olsun yattığımda elimde birşey yoktu boya bulaşacak birşeyde yok resmen kına gibi kokuyor yok bu boya önemli birşey değil dedi.
acayip tırstım kendiliğinden geçti ömrü hayatımda böyle boktan bir durumla karşılaşmamıştım.
1-2 ay kadar önce, rüyamda küçük bir çocuk görmüştüm. 2-3 yaşlarındaydı, bir duvarın yanında birilerinden saklanıyorduk. sonra çocuk benim suratıma bakıp kolumdan dürtmeye çalıştı. beni dürttükten hemen sonra korkarak uyanmıştım. saat gece 02:10 civarıydı. ben uyumaya çalıştığımda saat 01:50 olması lazımdı. hayatımda bu kadar kısa sürede sızıp da bu kadar korkunç olabilecek bir rüya gördüğümü hatırlamıyorum.
bundan yaklaşık 23 sene önceydi. istanbul'da bir gece vakti yatağımda uyuyordum. lise öğrencisiyim o dönem. bir tane kol saatim vardı casio. hem analog hem dijital. üst taraf analog alt tarafta dijital göstergeleri olan. ve bu saatin her iki göstergesinin ayarlanması için sağ tarafında gömülü tuşu vardı. bu tuşa özellikle basmadığınız sürece basılmazdı.
işte bu şekilde başladı mevzu. bir gece sanırım haziran ortası ya da temmuz başı olmalı. gece 3 gibi uyandım. kol saatime baktım saat 14:00 pm şeklinde gösteriyordu ve analog kısmı da öğlen 2'yi gösteriyordu. oysa gecenin 3'üydü. uyku sersemiyim sanırım diye kalktım mutfağa gittim. su içtim. sonra tuvalete girdim. tekrar yatağıma döndüm. tek derdim uyumaktı. ve saate baktım 14:00'ı gösteriyordu. hem analog hem dijital. bu mekanik olarak imkansız.
kişiye rastlantısal bakımdan olağandan farklı veya o anda ihtiyaç olunana rastlama olasılığının çok düşük olması sebebiyle bazı olaylar paranormal gelebilir ama bu olaylar doğa yasalarına aykırı gerçekleşmez. benim başımdan çok geçti ama anlatmamak en iyisidir bu tür olayları.
33 yasindaydim 20lik dislerim cikmis oldugu halde agriyip yanagimi delmeye calisiyorlardi ve cok sigara iciyordum hic keyfim yoktu.
omuzum da agriyordu acaba disler omuzuma dogru mu gidiyordu.
üniversitede öğrenciyim, o zamanlar babam bana haftalık harçlık 50 TL gönderir, onla idare eder, cuma akşamları da trenle istanbul'a dönerdim. ama tabi her öğrenci gibi, istanbul'a geldiğimde tam sıfıra sıfır, cebimde kuruş olmazdı. babam da kızardı lan harçlık veriyoruz her hafta 50 lira, illa hepsini bitirmek zorunda mısın at kenara 5-10 lira diye. ama yine de hep sıfıra sıfır gelirdim eve.
bir hafta bütün okul hayatımda ilk defa 15 TL arttırdım, istasyonda doğu ekspresini bekliyorum. bir yaşlı karı koca da kol kola girmişler, raylarda yerlerde bir şeyler arıyorlar, yaşlı amca dövünüyor filan. ama istasyon binasının uzağında yani, ışık tam aydınlatmıyor yaşlı çiftin gezindiği yerleri. etrafıma baktım, yaşlı çifti farkeden benden başkası var mı diye. yani belli, bir şey düşürmüşler, arıyorlar. dayanamadım aq, gittim "hayırdır amca, ne arıyorsunuz?" diye sordum. adam "evladım bugün emeklilik mayışımı aldım, trenle istanbul'a gidecez, aha bu iç cebimdeydi para, herhalde raylardan geçerken düşürdük, onu arıyoruz ama vallahi yok" dedi ama adamın gözler dolu, dokunsan ağlayacak. yanında koluna girmiş olan yaşlı teyze çoktan salmış gözyaşlarını, başörtüsü ile ağzını kapatmış ama burun çekişlerini duyuyorum. "nereye gidecektiniz?" diye sordum. yaşlı adam "istanbul'a gidecektik bizim oğlanın yanına da, bileti nasıl alem, paralar getti." dedi titreyen bir sesle. bir yandan da hala yerlere bakıyor.
o anda içimde bir savaş başladı, meleki taraf, "lan, adam yolda kalmış, ver cebindeki o arttırdığın 15 lirayı, adam en azından bilet alabilsin." diyor, şeytani taraf da "lan istanbul çocuğusun yeme bu numaraları, adam senden para koparmak için ayak yapıyor, bırak ne hali varsa görsün" diyor. adamın haline bakıyorum, yani hiç dilenciye, dolandırıcıya filan benzemiyor. hakeza, teyze de bildiğin köylü teyze. istanbul olsa sahtekarlık beklersin ama anadolu'nun küçük bir ilindeyim aq, bu kadar prodüksiyonu nasıl yapsınlar diye düşünüyorum. sonra şeytani tarafım galip geldi, "amca gidin güvenliğe sorun yardımcı olurlar belki" deyip savdım başımdan ihtiyar çifti. zaten benden bir beklentileri var mıydı yok muydu emin olamadım. elimi cebime atıp bir on bir de beş liradan müteşekkil o biricik arttırdığım parama dokundum.
neyse tren geldi, boş bir yer bulup çöreklendim. camdan baktım, yaşlı çift hala raylarda arama çalışmalarına devam ediyorlar. meleki tarafım "lan olum yardım edecektin bu yaşlı amca ve teyzeye... vurdumduymaz, vicdansız it" derken, şeytani taraf da beni savunuyordu: "ya salla herkesin enayisi biz miyiz? kırk yılın başı bi 15 lira arttırmışız onu da bunlara mı verelim?"
o zamanlar ümraniye'de oturuyorum. haydarpaşa tren istasyonu'nda inip, oradan ümraniye'ye giden minibüslere binip, eve yakın bir yerde iniyordum. ama bu minibüsler de saat 01:00'e kadar çalışıyor, doğu ekspres de 00:00 sularında tam haydarpaşa'ya varıyor, yani vaktinde, rahat rahat evime gidebiliyorum. o gün bu a.ına koduğumun treni, kocaeli-istanbul arası, dağbaşı bir yerde arıza yaptı. kapkaranlık bir yerde koskoca tren, tüm yolcular s.k gibi kaldık bekliyoruz. kondüktör dolanıyor, "yedek lokomotif yolda, gelene kadar trenden ayrılmayın" filan diye anons yapıyor. benim gözüm de saatte aq.
neyse keseyim traşı, trenin tekrar yola çıkması 2 saate yakın sürdü. hatta bir de söğütlüçeşme'de arıza yaptı. yarım saat kadar da orada bekledik. ben saat 03:00 sularında indim Haydarpaşa'da. kadıköy rıhtım'da in cin top oynuyor. minibüsler yok, otobüsler yok. aha dedim işte şimdi ya.aklara geldik. yapacak bir şey yok, istasyona geri döndüm orada istasyon taksi durağına gittim. "ümraniye'ye gideceğim" dedim. cepte 15 lira var. aparmanın kapısına kadar giderim, param yetmezse evden ister öyle veririm diye düşündüm, başka çare yok. bindim, abi bak yalanım varsa s.ksinler, tam apartmanın kapıda durduk taksimetrede yazan tutar: 15 TL. vay anasını dedim, o arttırdığım, kıyıp da yolda kalmışlardan esirgediğim 15 liramı taksici dayıya verdim. yine sıfıra sıfır gelmiş oldum eve.
meleki yanım: "yaa bak, ibret al, yolda kalmışa yardım etmedin ama o 15 lira yine de çıktı senden" diye bana öğüt verir havalar yapıyordu ki, şeytani yan araya girdi: "lan salak salak konuşma, o 15 lirayı ihtiyarlara verseydi taksiye ne verecekti g.t mü verecekti?" dedi. ben de "susun lan tartışmayın i.neler, her halükarda para gitti." dedim. sonra anahtarla eve girdim, kimseyi uyandırmadan odama gidip yattım.
6 yaşındayken izmirde bir parkta oynuyordum, annemle abim götürmüştü beni neyse. Parkta oynarken kıyafeti şekli şemali, tipi tıpatıp ben olan birini görmüştüm. Kendimin aynısı görünmüştü yani. Bakışları donuktu sadece ve kötüydü benden tek farkı buydu. Ağlayarak kaçmıştım parktan.
Sonra ordan konyaya geçmiştik bir kaç defa ağlayarak bu olayı anlatmaya çalıştım gittiğim misafir yerlerinde de ama kimse bana inanmadı. Hala daha anlatıyorum kimse inanmıyor.
Zemheri ayıydı o zamanlar lise öğrencisiydim ortalık kış kıyamet diz boyu kar yağmış bende eve doğru gidiyorum. O esnada eskiden kahvehane olarak kullanılan ama kimseler gelmez olunca harabe haline gelmiş bir barakanın önünde oturan hiç tanımadığım birini gördüm. Gençliğin verdiği cesaretle yanına yaklaşıp gece yarısı burda ne işi olduğunu sordum o da bir yolcu olduğunu geceye kaldığını mecburen burda sabahlayacagini söyledi. Bende böyle şey olmayacağını benimle eve gelmesini söyledim (ev dediğim çardak yani bildiğiniz ev değil). Kabul etti eve gittik babam rahmetli biraz kızdı ama karnını doyurup yatak hazırladık. Sabah oldu babam üstündeki elbisenin ince olduğunu kar dursa bile havanın soğuk olduğunu söyleyip kendi paltosunu verdi. Adam kızarak vereceksen adam gibi bir şey vereydin ya diyip çıkıp gitti. Kapıdan çıkarken babam ve ben arkasından yetişelim istedik. Dışarı çıktığımızda ortalıkta kimse yoktu saniyeler içinde açık bir alanda adam yok olmuştu üstelik dışarda onca kar olmasına rağmen yerde ayak izi bile yoktu hepimiz şok olmuştuk. Sonra bir büyüğümüze durumu anlattık. Bize onun hızır olduğunu ve haneye bir rızık bırakmaya geldiğini fakat babamın davranışı nedeniyle çok azını bırakarak kaybolduğunu söyledi.