Yıllar önce bir tatlı yemiştim. daha önce hiç tatmadığım bir tatlı. Çok beğenmiştim. Tadı damağımda kalmıştı. Markette hazırını görüp almak istedim çok uzun bir süre. Her gördüğümde o günkü tadı geliyordu aklıma. Bugün ilk defa alıp tekrar yedim. Anladım ki bazı şeyler aklımızda, dilimizde kaldığı tadıyla daha güzelmiş. Tekrar yediğime pişman oldum. Hayalım de kaldığı kadar da olağan üstü değilmiş. Büyü bozuldu. Belki de geçmişimizde bıraktığımız kendimizce çok kıymetli insanlar da böyledir. Tekrarı büyüyü bozacak, kıymetini kaçıracaktır.
Bu ülkedeki kadın açlığı ne zaman bitecek acaba. Başlıkların yarısı kadınlarla ilgili iğrenç başlıklar. işin kötüsü zaman ilerledikçe bu iğrenç açlık daha da şiddetleniyor. Zaman ileri insanlar geri gidiyor. Burda bunları yazan insanlarla her gün aynı marketten alışveriş yapıp selam veriyoruz belki de, iğrenç.
Sosyal medya platformlarının kurulmalarının, elbette, farklı sebepleri var. insanlar belli konularda görüş alışverişlinde bulunabiliyorlar, paylaşımlarda bulunabiliyorlar, birbirleriyle iletişim halinde olabiliyorlar, belli konularda görüşlerini, şikâyetlerini, memnuniyetlerini, pişmanlıklarını, dileklerini ifâde edebiliyorlar. Ama, belki de, en önemli sebeplerinden biri de bir çok açıdan zor bir süreçten geçtiğimiz bu dönemlerde, insanlar, normal hayatın gerçeklerinden, olumsuzluklarından, zorluklarından biraz da olsa kaçma, rahatlama, eğlenme, kafayı boşaltma amacıyla da bu platformları kullanıyorlar. Bu durumda olması gereken nedir? Mümkün olduğunca iyiliklerden, ortak değerlerden, güzelliklerden bahs etmek. Şartlar gereği bu pek olamıyorsa hiç değilse bahsedilen şeylerden güzellikle, kırıcı, rahatsız edici, nefret duygularını canlandıran bir dil kullanmadan bahsetmek.
Ama bakıyoruz bazı sosyal platform kullanıcıları, buna bazı sözlük yazarları da dahil, ısrarla gerginliği arttırıcı, kin öfke nefret duygularını yükseltici bir dil kullanıyorlar. Bu platformları sevmedikleri şahıslara kinlerini, öfkelerini, nefretlerini kusma diğer insanları da sürekli bununla meşgul etme vasıtası olarak kullanıyorlar. Oysa, en nefret ettikleri şahısların iyi tarafları olabileceği gibi, kendi çok sevdikleri şahısların olumsuz yönleri de olabilir. Ama sarhoşluk nasıl insanın akli melekelerini engelleyip, bir çok şeyi doğru görmesine doğru yapmasına engel oluyorsa, insan benliğinin, bir nevi sarhoşluk gibi olan, aşırı öfke duygusu da bazı şeyleri görmesine değerlendirmesine engel olabilmektedir.
Bu nedenle bazı arkadaşların, Türkiye’ deki bazı şahıslardan nefretleri öyle bir seviyeye ulaşmış ki, Türkiye’ deki bütün olumsuzluklarda, hoşlarına gitmeyen her şeyde bu şahısların parmağının olduğunu düşünüyorlar. Yapmayın arkadaşlar. Kimse size kimseyi zorla sevdiremez. istediğinizden istediğiniz kadar nefret edin, istediğinizi de istediğiniz kadar sevin, serbestsiniz. Ama ülkemizdeki hoşunuza gitmeyen her şey de aynı şahıslar yüzünden olamaz. Bu akla, mantığa, matematiğe, olasılık hesaplarına da aykırı zaten. Adamlar, ellerindeki olumsuzluk vasıtalarıyla, aletleriyle Türkiye’deki bütün işleri bozmaya, olumsuzlaştırmaya da yetişemezler zaten. Çünkü onlar da insan. arada uyuyorlar, yemek yiyorlar, alışveriş yapıyorlar, tuvalete gidiyorlar, şınav çekiyorlar, amuda kalkıyorlar, iki ters bir düz parende atıyorlar. Bazı olumsuzluklarda onların parmağının olmayabileceği ihtimalini de düşünün. Olumsuz düşüncelerle kendinizi fazla zorlamayın; contaları yakmayın. Biraz, sevgi , merhamet, özveri, samimiyet, hoşgörü gibi hayata ait güzel duygulara da yer verin.
bok gibiyim gerçekten. ne olacak bilmiyorum haliyle kafam da karışık.
hayata dair hiçbir şey yapamıyorum.
çabalamam lazım, fakat ben oturdum kendimi izliyorum.
neredeyim?