bugün

teyzem'le kızı bir dondurmacıya oturmuşlar. öyle dandik bir dondurmacı değil ama. sosyete bir yer. teyzemin kızı tuvalete gitmiş. canım teyzemde 'bi dondurma söyliyem bakem.' demiş. yanından geçen garsona 'oğlum bana 1 liralık dondurma getirir misin' demiş. garsonda biraz şaşırdıktan sonra gülerek gitmiş ve dondurmayı getirmiş. teyzemin dondurmayı tarif edişi ;

''dondurmayı bi getirdi, fare boku kadar. kaşığın içini doldurcak kadar bile değil. aldım, yedim. yarısı da tabakta kaldı, alamadım.'' *
yeni tasinilan evde iki erkek ev arkadasi aksama kadar mobilya yerlestirmislerdir. Yorgunluktan ayni yataga uzanirlar amma velakin sabah perdesi takilmamis pencereden yan evde oturan ev sahiplerinin "kimlere ev verdi lan ben" bakislarinda uyanirlar.
gece kızlar mesaj atar da, * gideriz diye yarım kilo fındığın iki kişi tarafından bitirilmesi.
olay sonu:gece kızlar mesaj atmadı. odamı kilitleyip uyudum.
iş yerinde bir yandan sözlüğe yazan, bir yandan iş arkadaşıyla şakalaşırken bir yandan da iş için gerekli bir e-mail atmakta olan umrumda. her zamanki gibi konuşurken yazamayarak direkt konuştuklarını yazmıştır. üst yönetimden birisine attığım e-mail:

xxx bey merhaba,

dün yapılan yönetim kurulu sunumunda aslıyla gül gül öldük ya saçmasapan bir filmdi. yarınki ihale için akşam 5'te taksimde buluşuyoruz arkadaşlarla ordan yengeç'e gidicez. dönüşünüzü rica ederim.

iyi çalışmalar dedikten sonra sonuna da bir sürü gülme işareti koymuşum. ha bu arada yengeç dediğim de bildiğiniz taksim'deki yengeç bar.

(bkz: based on a true story)
edebiyatçı orhan veli nin edebi kişiliği hakkında not tutturacaktır. herkes defterini falan çıkarır ve hoca başlar:
+orhan veli kanık parantez açın 1914 tire 1950**...
arkadan bi ses:
-et hotmail nokta com.
beş dakika güldük daha sonra da zil çaldı zaten not falan tutamadık.
gelen giden mesajları silerken bir troll ün başlığını okuyordum ve altdaki entryleri. gözlerim sağ tarafta sil çentiğini aradı. bütün entryleri silmek için.
lisede yan sınıfın boş olması bizim sınıf tabelalarını değiştirip, sınıf defterini aldıktan sonra boş sınıfa 5 kişi girmemiz sınıfın tamamen boş olması çanta bile olmaması sadece sıraların olması saf salak hocanın da beni bağlamaz ben dersimi işlerim demesi ve 5 kişiye ders anlatmaya başlaması, bizim yarılmamız sonucu olayın ortaya cıkması sınıfa gecip derse devam etmemiz.
az önce meydana gelen hadise sonucunda cereyan etmiş bir olay olarak; 15 ocak 2010 güneş tutulması'nın, yüzyılın en uzun güneş tutulması olduğunu iş arkadaşım olan büşra'ya anlatmam neticesinde kendisinden gelen soru:

akşam kaçta olcakmış?

kendisi sarışın değil fakat yapay sarışınlığa doğru ilerlediğini kabul etmemekte.

(bkz: o nasıl soru lan)
(bkz: deprem)
yer yarılıyor
(bkz: sıçtı cafer bez getir)
arkadaşın kuponunun first vienna fc 1894 takımından yatması.

kupona baktığı sırada duyulan "aa yanlış viyana'ya oynamışım lan" lafı.
galatasaraylı bir arkadaşla aramızda geçen diyalog :

- Haftaya Fenerbahçe Ükerin maçına gideceğiz , gelmek ister misin ?
- Aa ne güzel . Gelirim ama ben Ülker tarafında otururum .
sokakta yürümekteyiz
mendil satan çocuk: msç
uzun saçlı erkek arkadaş: usea
msç: abi bi mendil alsanıza
usea: yok ufaklık ikile
msç: (sinirli bi şekilde erkek arkadaşa)abla senin sesin neden erkek gibi çıkıyo
biz: mavi ekran
lisede analitik geometri sınavında sorulardan bir tanesi kitaptakinin aynısı olan ispat sorusudur ve bende kitabı acmıs harıl harıl gecirmekteyim taki;
hoca:(yanımdaki arkadasa) bilal mrasil cok calısmıs heralde baksana sınav sorularını bitirmis kitaptaki soruları cözmeye baslamıs
ben: (üstümde gereksiz bir rahatlık ve suratımdaki sırıtma ifadesiyle) evet hocam gece hic uyumadım
sonuc: insaflı hocamız sınav kagıdımı bırakıp kitabı almıstır ama yinede 22 almayı basardım
karşı komşudaki kızın, "sana çorba getirdim sıcak sıcak içersin" deyip çorbanın yanında çatal getirmesi.
geçen belgeselde izledim ve yarılmaktan bir hal oldum ama öyle böyle değil. belgesel maymunlar üstüne. on onbeş kişilik maymun çetesi bir incir ağacına dalmış besleniyorlar. o dönemde de yiyecek sıkıntısı hat safhada. bunun üzerine başka bir maymun grubu toplanıyor. ama öyle böyle değil var bir 65 maymun, belki daha fazla. resmen kavgaya gidiyorlar. bazılarının elinde taş sopa vs. var. toplanıp etrafa dağılıyorlar. yavaşça ağaca yaklaşıyorlar. daha da yaklaşıyorlar, yaklaşıyorlar ve en son cıyaklayarak ağaca tırmanmaya başlıyorlar. ağaçtaki maymunlarla dalaşıyorlar. aşağıya falan atıyorlar onları. çığlıklar havada uçuşuyor. insanlar halt yemiş. bir dalıyorlar birbirlerine. en son o küçük grubu püskürtüyorlar, kaçırıyorlar. ama o çığlıklar, o kavga adamı gülmekten mahvediyor. tavsiyem, maymun belgeseli varsa kaçırmayın.
bizzat kendi yaşadığım bir olaydır.
Genç biri denizde boğulur, bizim daha çırpınırken farkettiğimiz genci çabucak sudan çıkarıp ilk müdahaleyi yaparken "çekilin ben hemşireyim" diye biri yaklaştı. Kendi teknikleriyle ilk yardım uyguluyordu. Hepimiz etrafında toplandığımız sırada kadın boğulan adamın bileğini tutarak başını yukarı kaldırdı ve
-saatiniz var mı ? dedi. nabzını kontrol edeceğini anladık ama plajdayız telaş içinde saat aramaya başladık ki arkadan gelen sesle o vahim durumun içinde hepimiz koptuk.
-saat iki puçuh apla )))
5-6 arkadaş yurt odasında futbol konuşmaktadır. klasik hagi mi alex mi konusu tartışılmaktadır. m. kod adlı,fenerbahçeli arkadaş, ısrarlı ve ateşli bir şekilde alex tarafını tutmaktadır*. ardından kapı çalar odaya Me kod adlı arkadaş gelir ve sonuç için ona sorulur*:

biz : Me Hagi mi Alex mi hangisi daha iyi?
Me : Manyak mısınız olum siz?*
biz : niye olum?
Me : Lan alex ile hagi yi karşılaştıranın anasını .ikeyim!!!
biz : *
M : * uzun uzun Me'ye baktı baktı ve gitti...

kıssadan hisse: o günden beri hagi ile alex i karşılaştırmam!
7 yaşındaki kardeş tarafından göt edilmek.

şöyle ki,

meister fm oynarken, kardeşi yanına gelir. çetele tutar, kim gol atmış, takımda durum neymiş bilmem ne. meister'in takımı 12 maçtır kaybetmemektedir. finlandiya ikinci ligi için rekoru eline geçirmiştir. takımda moraller yerindedir.

maç esnasında kardeş sürekli "az kalsın rakip kaleye atıyodu ha!" gibisinden cümleler kurar. abinin tepkisi "kendi kalesine atacak değil ya olm salak mısın?" olur. o maç 1-0 kazanılır.

bir sonraki maç 5-0 kaybedilir. "az kalsın rakip kaleye atıyodu!" denen forvet, kendi kalesine 2 gol atar.
peder beyle çarşıda buluşulmuş bi yemek yendikten sonra eve gitmek için durakta otobüs beklenmeye koyulunmuştur.
bizim otobüs gelir, ben önden binip kendi ücretimi öderim, asıl olay bundan sonra gerçekleşir. bizim peder kaptana emekli indirim kartı yerine ehliyetini çıkarır gösterir kaptan ise:
+ehliyetlilere indirim yapmıyoruz abi, emekli kartını göster, der.

(bkz: kaptan kaptan cikarin beni bu kaptan)
genç bir kadın otobüste uyuklamaktadır. hemen yanında da bir adam oturmakta. kadının kafası mütemadiyen adamın omzuna düşüyor. adam hemen şoförün arkasındaki koltukta oturmaktadır bu arada. hani yan oturulan koltuklar.
derken adam iner ve kadının yanımda oturan annesi ya da kayınvalidesi genç kadına seslenir ve adamın kalktığı yere geçmesini söyler.
uyku sersemliğiyle uyanan kadın şoförun hemen arkasındaki bölümde bulunan bir vidaya durdurma düğmesi olduğunu sanarak parmağıyla bastırır.

karşısında oturan meydanbenim çaktırmamaya çalışarak güler. aradan zaman geçer. inecekleri yere gelirler. yanımda oturan yine dürter genç kadını. kadın aynı refleksle uyanır ve vidaya parmağıyla bastırır.
yanımdaki yaşlı teyze;
-tamam kızım tamam. bastılar düğmeye.
ara tatil öncesi öğrenci evinde temzilik yapılmaktadır. marketten az önce gelen uyeolmadanlinkigoremeyenadam dış kapıyı açık unutmuştur. yerler silinir, camlar da öyle. sıra tuvalete gelir. tuvalet adeta y.rrak gibi kokmaktadır. uyeolmadanlinkigoremeyenadam* işe girişir. temizlikten önce kız arkadaşı eve gelecektir ve o gelmeden temizliği bitirmek ve mahçup olmak istememektedir. acele eder. o sırada ev arkadaşı al o zaman yogurdumu da at* kendi odasında müziği son ses açmış sözlükte takılmaktadır. aceleden eli ayağına dolanan ve doğal olarak bu duruma sinirlenen uyeolmadanlinkigoremeyenadam sinirlenir ve bağırarak;

u- lan göt yaydın orda tuvalet atın y.rrağı gibi kokuyo bi yardım et!
a- ne diyon lan duymuyorum?
u- ( daha da sinirlenir ) atın y.rraağı diyorum öyle kokuyo sktiğimin tuvaleti!

arkadan ses duyulur;

- aşkııım? (dumur)
u- kim o?
- ne kadar çok seviyosunuz siz bu atın şeyini...
u- ...

açık olan kapıdan giren sevgili sıcak bir hoşgeldin beklerken duyduğu sey ' atın y.rrağı olmuştur '.
90ların sonunda bir bilgisayarcı çalışılmaktadır. amca sökmüş kasayı gelmiş valla buna bir şey oldu anlamadım. bakın hele..

-peki amca.

tarayıcıya bakar bakmaz yazan şey dumura uğratır. ambul. oha be amca.
insana aşırı derece komik gelen, normalden daha fazla tepki verdiren olaylardır.

hani bazen insanın başına öyle bi' şey gelir de tüm düzeni alt üst olur ya bana da o olmuştu o sıralar. çok temiz çok efendi bir çocuktum. dedim ya düzenim bozuldu diye iyice salmıştım kendimi. kimseyi umursamıyordur. tahmin edilebileceği gibi kendimi elimle tatmin ediyordum. evde yalnız olmadığımdan ebeveynlerim farketti tabi durumu. ben de farkkettiklerini farkettim. ama takmıyorum tabi o sıralar.*

yine geçtim 15 inç crt monitörlü, bantla bağlanmış fanlı bilgisayarımın başına. ben bakınca ona acıyorum, o beni görünce kendi derdini unutup bana acıyor. elinden gelse açmayacak kendini bana ders verircesine. alınmam da. hayattan yemişim şamarı, kıçı kırık bir bilgisayardan yeyince hiç üzülmem.

kafamda bin bir türlü düşünce varken internette sörf yapmak pek de kolay değil. bir sayfaya giriyorum, sonra ne için girdiğimi hatırlamak için tekrar google'ye dönüyorum. masaüstünde sağ tıklatıp yenile yapmak tek eğlencem olmuş. bilgisayardan gelmeyen sesin nedeninin kapalı olan hoparlör olduğunu anlayana kadar bilgisayar yeniden başlatılmış, sabit disk sökülmüş takılmış, monitör yumruklanmış..

işte tüm bu duygular içerisindeyken kapı açılır, babam içeri girer. kafamı çevirmedim. sinsice oturduğum sandalyenin arkasından ellerini omzuma koydu. hafifçe masaj yaparken ben de bir rahatlama oldu.

konuşmaya başladı, derslerden, havadan, sudan.. konuşurken masaj yaptıkça iyice rahatladım. ağzın bal yesin babam dedim. ta ki konuyu şehvet arayışına getirene kadar.. o sordu ben sustum. sordukça iyice düğümledim ağzımı. sustukça o hafif elleri ağırlaşmaya, omuzumu yavaştan sıkmaya başladı.

zaten kafa kazan gibi olmuş, bir de suallerin yanıtını düşünecek hal yok ki. anladı konuşmayacağımı. o konuşmaya başladı:

"oğlum, bak şimdi. sen gençsin. 16 yaşındasın. sana karışacak, yapma diyecek değilim. ama sana baban olarak bir kaç tavsiyede bulanacağım.

ben biliyorum sen her gün yapıyosun.. kıtlıktan çıkmış gibisin."

babam konuştukça ben elimdekini* bıraktım dinlemeye başladım. kafamdaki düşünceler gitmiş yerine babamı dinleme arzusu gelmişti.

"tamam gençsin, her türlü duyguyu tadacaksın. ama bu kadar istekli olmana gerek yok."

bir şeyler dank! etmeye başladı bende. gözlerim dolmaya başladı.

"her gün en az üç kere yapıyorsun! sanki bilmiyorum ben.."

'yedik naneyi' dedim. ben iyice ağlamaya başladım. babam görmüyor tabi. ama korkudan değil. neden olduğunu ben de bilmiyorum.

"hadi eline beline acımıyorsun, bari bana acı be oğlum!! banyodan çıkmıyorsun. yemin ediyorum korkar olduk artık. her girişte 1 saat ordasın."

ben bu sefer üzülmeye başladım cidden. babamın beni böle düşünmesi, nasihat etmesi gayet güzel. sonra babam baktı ki olucak gibi değil. bu sefer kendi anılarını anlatmaya başladı. ben şok oldum tabi. sen gel önce bana mastürbasyonu azalt diye nutuk çek, sonra gel ben şöyle yapardım ben böyle yapardım.

bir yandan ağlıyorum ben bir yandan gülüyorum. ama sessizce, burundan gülüyorum. kıs kıs kıs kıs diye. babam baya coşkulu şekilde anlatmaya başlayınca benim kıs kıs şeklinde yansıyan seslerim de arttı. ama hala ne ağladığımın ne güldüğümün farkında. ta ki klasik windows xp ekran koruyucu açılana kadar..

monitör zaten crt, baktığın vakit ayna gibi. ekran koruyucu girince babam beni salya sümük ağlayıp gülerken gördü. o ifadeyi unutamıyorum. benim bir an duraksamam.. babamın şaşkınlığı.

yaklaşık 5 saniye bakıştıktan sonra babam gülümsedi akabinde kahkahayı patlattım. o da aynı şekilde. zaten çok şen şakrak bir insandır, bu olay üzerine** yerlere yattı. aferim baba. işte seni bu yüzden seviyorum. sen de beni seviyorsun biliyorum.

biraz daha konuştuk. kağıdan çıkarken sırıtarak "hadi kolay gelsin." dedi bana. anladım tabi altında yatan imayı.

ben bu kadar güldüğümü hatırlamıyorum. iyi ki varsın canım benim.
sıcak bir yaz günü baba ile Beşiktaşa'a gidilmiştir . Sarışın , fıstık turist ile aramızda geçen olay .

F.t: hey man , Dikilitaş ??

B: go go go !

Ascelia : o zaman I want to play game !

F.t: iptal

B: iptal
half - life denilen oyunun multiplayer modudur. bölge crossfire'dır. pencerenin önünde ok ile pusuya yatılmış ve oyuna kendi kaptırma o kadar ilerlemiştir ki içilen sigara bitmiş ve izmariti güya pusu atılan pencereden dışarı fırlatılmak istenmiştir. nitekim sigara monitöre değip geri gelmiş ve sandalyeden düşülmesine neden olmuştur.