en aptalca dalgınlık henüz gerçekleşmemiş olan dalgınlıktır. çünkü her aptalca dalgınlık bir öncekinden etkilidir. trajik veya komik olsun, her zaman en sonuncusu en iyisidir.
mağazadan alınan 3 adet pantolonun, ikisinin aynı olması.
kahramanımız avm'ye gitti. bi mağazaya girdi ve beğendiği 2 pantolonu satın aldı. daha sonra oradan çıktı ve birkaç saat daha arkadaşlarıyla turladı. çıkarken başka bir mağazaya girdi ve ucuzluk olduğunu görünce gözleri pantolon reyonuna yöneldi. hoşuna giden pantolonu alıp evine gitti.
aldıklarını dolabına yerleştirirken gördü ki, ilk ve son aldığı iki pantolon neredeyse birbirinin aynısı. tek fark etiketleri. sonra küfretti inceden ve bi' sigara yaktı.
-elektrik kesintisinin muzdaripliği ile sabah işe gitmeden bir teki sade diğer teki işlemeli çorap giymek.
-kapı no'suna bakmadan başkalarının kapısını kendi anahtarıyla açmaya çalışmak.
-kapıyı açarken anahtarı dış kapı da unutup, ertesi sabah kalkarken anahtarı dış kapı da görmek.
-erkekler tuvaleti yerine kız tuvaletine gitmek.
-5 dk daha fazla uyuyayım derken alarmı ertelemek yerine durdurmak. sonrasında işe geç kalmak ve o gün de müfettişlerin gelmesi ile sarsılmak.
-banyoda köpüklü halde soğuk su musluğunu açmaya çalışırken sıcak su musluğunu açmak sonrasın da havaya zıplayıp sabunun üzerine düşmek.
iki yıl önceydi. sabah kalktım tüm hazırlıklar tamam. sınav var. sanırım bir çarşamba günü ve ben izlediğim bir film yüzünden kafayı kırmak üzereyim. filmin adını hatırlamıyorum ama, alınlarının ortasında tek gözü olan yaratıklar ormanda insanları testerelerle kesip yiyordu.
sınava gitmem gerekiyor ve oradan da işyerine. mavi kapaklı orta kalınlıkta bir dosya olmalı, ama yok... arıyorum, gözümün önüne biri beni keserken, ya da ben birini keserken saniye metrajlı kurgular gelip duruyor. sinirleniyorum, herşeyi alt üst ediyorum ama dosya yok. sonradan sol kolumu küçük bir açı dışında oynatmadığımı farkediyorum. kafamı oraya çeviriyorum ve koltuğumun altında görüyorum dosyayı. sonra saate bakıyorum. tam 23 dakika aramışım dosyayı. sonra yaratığa, kendime, söve söve sınava gidiyorum...
bir alışveriş merkezinde erkekler tuvaletine girip. ordaki adamlara sizin burda ne işiniz var demiştim. bir dövmediğim kalmıştı. sonra biri bana kapıyı açıp. şekli gösterdi. sadece başımı eğip oradan çıktım. bir ay boyunca o avm ye gidemedim. belki biri tanır diye.
dersin başlamasına yarım saat var ve ben 5 dk yol yürüyüp, tramvaya binip, indikten sonra bi 5-10 dk daha yürüyüp fakülteme gideceğim. tüm bu düşünceler altında evden koşar adımlarla çıktım, durağa geldim. tam o sırada tramvay gelmişti şansıma ve hemen bindim. yaklaşık 1 dk sonra fark ettim ki, tramvaya elimdeki çöp poşetiyle binmişim. evet, bir adet çöp poşetiyle birlikte yolculuk etmiştim. iner inmez ilk işim bir çöp kovası aramak oldu.
askerde tabur'dan tugay'a yazılan yazının sonuna "arz ederim" yerine "rica ederim" yazmak, yazı dış postaya verildikten sonra yazanedeki bilgisayara bakıp hatanın farkına varmak, kendi kendine "sikmeseler bari" serzenişinde bulunmak.