bugün

-okulda öğretmene yanlışlıkla 'baba' diye hitap etmek. üstelik öğretmenim bir kadındı!
-yolda arkadaşımla sohbet ederken onun bir an durduğunu görmeyip yolda bir adamla yürümek ve ona konuyla ilgili soru sorup onay beklemek. adama bakınca arkadaşımın olmadığını görmek.
-lise son sınıftayken * hocanın beni çok konuşuyor gerekçesiyle tahtaya sözlü yapmak için kaldırması. bunun akabinde tahtanın ikiye ayrılmış bölümünde iki tane soru görmek ve tahtanın sağ tarafına geçip soruyu çözmeye kalkışmak. ama daha sonra o çözmeye çalıştığım sorunun bir formül olduğunu anlamak.
Nereye daldın böle? Sorusunu sorabilecek sahsın yanında dalmak.
facebook'ta arama bölümüne ablamın ismi yerine sadece ablam yazmak. sonuç bulunamayınca dumur olmak.
meyveli yoğurt yedikten sonra çay kaşığını çöpe atmak.
telefon elindeyken her yerde telefon aramak sonraki haline gülsen mi ağlasan mı bilemediğin dalgınlıklardır.
(zamanın birinde; ki o zamanlar sosyaldik)alabildiğine dolu ve süzen gözlerin oluşturduğu kalabalıkla "sıkıntı ile, neden topluca olmuyor bu iş?" tek tek bayramlaşırken, misafirlerle birlikte oturan anne ile de "hoş geldiniz, iyi bayramlar" deyu bayramlaşmak, akabinde ilk farkeden olup herkesi şaşırtarak kendine kocaman gülmek...
çöken bilgisayarın insanın içinde yarattığı büyük boşluk ve dalgınlıkla sigara almak için gidilen büfeye, abi bana bi windows live demeniz ve elinizde sevgi yumağı bir paket winston lightla yola devam etmek.
oturduğumuz muhitte çöpler günün her saati atılamıyor, sadece sabahları çöp toplama yerine koyuluyor.

bu sebepten, sabah unutmamak için bizim evin çöpleri geceden dış kapının önüne koyulur.

bimden yaptığınız alışveriş torbasını mutfağa koymak yerine kapının önünde bırakırsanız
sabah işe giderken o poşeti alıp çöpe atmanız gayet normaldir.

bunun neresi dalgınlık?

tek suçlu bim aga! o poşetlerin üzerine çöp poşeti değildir diye bir uyarı yazmalılar.
trafikte yapılan dalgınlıklardır. bir de torbacıya alış veriş sonrası hayırlı işler demektir.
kaldırımda telefonumla mesajlaşırken ağaca çarpmıştım. etraftakiler gülmeseydi sorun yoktu ama...
(#11794930) budur! Entryleri ard arda okuyup bazılarına gülmemden midir yoksa gerçekten komik olduğundan mıdır bilmiyorum ama daha entryi okumadan gözlerimden şarıl şarıl yaş geldi.
evden çıkarken kapıyı çektikten sonra araba anahtarının üzerinde bulunan kilitleme düğmesine basıp ev kapısını kilitlemeye çalışmaktır.
lisedeydim henüz, tenefüstü, sırada oturmuş arkadaşlarla muhabbet ediyorduk.

derken yanımdan adı elif olan arkadaş geçti ve her ne olduysa ve nasıl olduysa bilmiyorum ama birden dönerek kıza herkesin ortasında pandik attım.

ama öyle böyle bi pandik değil... ama neden böyle bir şey yaptım, niye yaptım bilmiyorum. kız öyle güzel biri de değildi ama bilmiyorum işte...
kırmızı ışıkta geçip kaza yapmaktır.
arabayı unuttum hacı, arabayı. bildiğin. sen arabayı otoparkta unut, şarıl şarıl yağmurun altında metro istasyonuna koş, sıçan gibi ol, metroya bin. yolda baban arasın; '' oğlum, gelirken beni de al çok yağmur var.'' desin. bir de kavga et, ' araba sende değil mi ya, sen ne gelip almadın bu yağmurda donuma kadar ıslandım! (boxer kullanıyorum)' devamındaki diyalog için nazım hikmet şöyle der; '' en güzel söz, henüz söylenmemiş olandır.'' onun da kendine has yöntemleri yok değil ama olsun lan, babadır sonuçta. ben kızgın değilim. o sonuncuyu belki demeseydi iyidi de neyse. şimdi bunu okusa ya. aklıma cem yılmaz'ın o meşhur sahnesi geldi, bari.
sınav çıkışında hocanın "bu soruyu nasıl yaptın." sorusuna "arkadaştan baktım hocam valla bilmiyom." dedim. tam bir fenomenim.
Otobüste iken otobüse binen ve abdullah güle benzeyen bir amcaya;

Amca seni tayyip güle benzeten oldu mu daha önce diye sormak. * *
yüksek lisans başvurusuna giderken kimliğimi unutmuşum yok böyle bişey ya.Antalya'dan Kütahya'ya gittim yolda ölsem kalsam adım sanım yok.neyse ki hallettim siz siz olun yapmayın cok kötü bir durum gerçekten.
ilk araba sahibi olduğumda gece ciğerciye gitmiştim. sonrasında eve yürüyerek dönüyordum ve eve çok çok yaklaşmıştım ki aklımdan "keşke arabam ol.... ???!?!?!" + "lan araba?"

eve gidip yatmış sabah gidip koyduğum yerden almıştım.
vesikalık cektirirken fotografçının "çekiyoruum" uyarısına gözleri kırpıp kafayı asağı yukarı sallamak suretiyle onay vermek
bugün alem fm'deki sinekli programın konusudur. çok güldürmüştür. birkaç örnek vermek gerekirse:
-tek camlı güneş gözlüğüyle gezmek
-sevgili yerine patrona ''üzerinde ne var?'' mesajını atmak
-55 km gidip nüfus cüzdanını unuttuğunu fark edip geri dönmek, dönünce kimliği giyilecek pantolonun arka cebine koymak, giderken terlemek bahanesiyle pantolonu çıkarıp 55 km yolu yine kimliksiz kat etmek.
ortaokul zamanı okula gelip gittiğimiz yol cadde üstü, kaldırım tarafında dükkanlar falan var. bunlardan birinin demir merdiveni var ama dükkan kapısı yüksek olduğundan merdivenler bayağı bir yukarıda 8-9 basamak yani. her sabah bu merdivenden haberdar o yoldan giden ben akşam eve dönerken dalmışım, konuşa konuşa yürürken merdiveni gördüm ben ama dank diye kafamda yankılanan sesten sonra. o kafa oraya nasıl gömüldü, merdivenden o ses nasıl çıktı bilmiyorum ama o merdivenin orda oluşuna bu olaydan sonra hep lanet ettim. merdiven'i her görüşümde başım ağırırdı inceden. yazık la nasıl kısaymışım o zamanlar hey gidi heey. *
kötü geçen telefon konuşması sonrası telefonun kapandığını düşünüp gün görmemiş küfürler ettikten sonra telefonun kapanmamış olduğunu görmek.
sigara yerine telefonu ağza götürmek.
kesinlikle duyulmaması gereken bir konu üzerine sesli düşünmek.