uuserlardan denemeler

entry106 galeri0
    56.
  1. beklemek.. anlamsizca.. gelmeyecek olani..
    en kuzeyde gocmen kuslari beklemek gibi,ya da
    en soguk zamanda beklemek bulutlarin arkasindaki gunesi..
    ah sevgili.. bir bilsen,
    bir bilsen seni ne cok ozledigimi..
    dondurmaya hasret bir cocuk gibi, ya da
    cocuguna hasret bir anne..
    oysa oyle cok sevmistim ki bizi..
    "biz" olma dusuncesini..
    her guzelligin otesindeydi hayali..
    ilk goz goze gelisimiz aklimda hala..
    sonuncusu da..
    aralarinda pek fark yok aslinda..
    ikisinde de bir suru sey soylemistik birbirimize..
    hic konusmadan..
    ilk sarilmamizi hatirliyorum..
    sonuncusunu da..
    hic fark yoktu aralarinda..
    ikisinde de beni hic birakmayacakmis gibi sarilmistin..
    oyle olmadi ama..
    kisa surdu yine mutluluk..
    aci ise hep vardi,
    hep olacakti..
    "geri donmenin bi yolunu bulursam" demistin ya hani,
    bekliyorum iste belki,
    belki donersin geri..
    zaten ayni seyi soyluyordu sarki..
    "bir umuttu yasatan insani.."
    4 ...
  2. 55.
  3. öss öncesi çözülmesi gerekmeyen denemelerdir.

    (bkz: başlığı götünden anlamak)
    1 ...
  4. 54.
  5. -sevmeyi denedim.
    -güvenmeyi denedim
    -kaçmayı denedim sorunlarımdan
    -yoğurtla baklavayı denedim.
    -seninle tekrarı denedim.
    -uyumadan günlerce ayakta kalmayı denedim.
    -yemek yemeden bir hafta durabilmeyi denedim.
    -kendime ceza vermeyi denedim gülmeyerek.
    -erken yatıp erken kalkmayı denedim.
    -sigara içmeyi denedim babamın karşısında.
    (bkz: denedim olmadı)
    5 ...
  6. 53.
  7. içinizden dilsiz olanı dillendirsin benim söylemlerimi.
    aynı hesap sonucta
    siz duymayacaksınız o konustugunda
    sabit olmak mesele. düz bir harita çizin beyninize benliğinize.
    durduramadınız mı ?
    o zaman ayak uydurun
    horon misali.
    ha usak ha !
    denemek mi yeni bastan.
    tabuları yıkmak mı dar beyinlerinden cıkan lagımdan.
    a-a
    haddin değil
    ootur kır dizini.
    kızsın ulan sen !
    küfür etme .
    gelir adamın biri tıkar o sözleri ağzına tıpa misali.
    haşa.
    oturtamadın mı ?
    koy gitsin.
    ellerinde avuclarında ne varsa koy ortaya hadi.
    oynasın millet.
    kırırcaklar ama göze al bunu .
    hiç oldugunu unutma . motive ol böyle.
    umursama !
    düşün pi düşün.
    kac kez gecirdin bu evreleri.
    baskalasımlarda.
    her seferinde aynı son aynı sözler. söylendi sana .
    gitme ! dedin gittiler.
    sevme ! dedin sevdiler.
    ölün ! dedin
    sana inat yasamaya calıstır.
    beyninde mamutlar tepiniyor şimdi.
    bırak coğaltsınlar kendilerini.
    sen kurgula gecmişi. yasatmaya bak geleceğini.
    olmadı mı ?
    oldur gitsin !
    1 ...
  8. 52.
  9. yanından geçmişti sevdiğinin. sevdiği ise onu görmüş umursamamıştı bile. artık onun için umursanacak birisi değildi zaten. bir an aklına o günler geldi.

    yalnızdı kocaman üniversite yurdunda, yalnızdı ve bu durum hiç hoşuna gitmiyordu. kendisini amerikan gençlik filmlerindeki ezik gözlüklü çocuklar gibi hissediyordu. aslında oldukça güzeldi. lisedeyken birçok erkek onun peşinde dolanıyordu, aynanın karşısındayken güzelliğini fark ediyordu. ama birşeyler eksikti güzellik yetmiyordu sadece. kocaman üniversite yurdunda yapayalnızdı.

    aradan pek fazla vakit geçmeden birisinin onu gözlediğini gördü. insanlardan bıkmıştı, bir insandı onunla gözgöze gelen. bir erkek, çok yakışıklı bir erkek. olamaz bu kadarı diye içlendi. sağına soluna bakındı kesin ona bakmıyordu çünkü, arkasında popüler bir kız vardır diyerek gözlerini kaçırdı diğer bir çift mavi gözden.

    aklında hiç yer edememişti onun, dikkatini bile çekememişti. gelecek sefer konuşacaktı, sanırım. gerçekten gelecek sefer konuştu.

    "niçin hep yalnızsınız?"
    "bilmiyorum. tek bildiğim, hep yalnızım"
    "ben senin yalnızlığına son vermek isterim, lütfen."
    "bilmiyorum, belki" dialogu geçti aralarında. bütün gün düşündü, bütün gece. tek kaldığı odasında düşünmekten zar zor uyudu. ertesi gün, yurttan yine tek başına çıkıyordu, kimse yoktu etrafında. birden onu gördü. ellerinde en sevdiği çiçek olan papatya ile.

    aşk buydu işte. ellerimiz dolanınca gözlerim kapanıyor, dudaklarımız birbirine kenetlenince hayat mükemmeleşiyordu. onunla birlikte yaşamak için yurttan ayrılmaya karar verdi. birlikte bir ev tutacaklardı böylece sürekli görüşebileceklerdi. ev sahibini görmemişti bile, sadece babasının adını vermesi yetmişti. kaç kişi kalacağını bile sormamıştı. babası karanlık işler çeviren bir medya patronuydu ama evladı ile pek ilgilenmezdi. bu yüzden onu evinden oldukça uzaklardaki, bir okulda okumaya yönlendirmişti.

    sevdiğinin ise maddi durumu yerinde değildi, okulu burslu okuyordu birçok kişi gibi baba parasıyla değil. her zaman üstüne yakışacak düzgün şeyler giyerdi ancak asla aşırı süslü olmazdı belki de olamazdı. sevdiğinin ev para veremeyecek olması onun umrunda değildi. çünkü çok parası vardı zaten...

    not: sözlükpad e yazıp yarım bırakmışım.. peder zickler kadar olamayacağım ben ona yanarım.*
    1 ...
  10. 51.
  11. ne kadar kolay cevaplar veriyorsun bana. ne kadar da katılaşmıssın yıllar sonra; ama hala büyüyememişsin. büyüyememen beni hala yıllar önceki benle karıştırmandan o kadar belli ki...duygusal yorgunluktan bahsediyorsun, sanki ben hiç yorulmamışım gibi duygusallıkların içinde. bıkkınlıktan bahsediyorsun, ama sen kendinden bile bıkmış bir haldesin. aslında sana üzülüyorum; ama sen bana asla üzülmüyorsun. ne sevmesinden bahsediyorsun diyorsun bana, sevme zaten diye kestirip atıyorsun. o zaman sen de sevmemiş olsaydın; ama sen artık sevmiş olduğundan da emin olamıyorsun. ağlayıp zırlasa da ben bu şahısa asla geri dönmem diyorsun arkamdan benim için. hiç de ağlayıp zırlamıyorum; çünkü ben artık ağlayıp zırlayacak yaşı geçtim, sadece ağlıyorum herkes gibi, hatta senin gibi. sen de ağlıyorsun; belki sen zırlıyorsun da... ne de olsa büyüyemeyen sensin...
    1 ...
  12. 50.
  13. sürgün bir hayat yasıyorum
    dermanımı buralarda arıyorum
    benim derdim sende
    dermanım sende
    panzehir sensin
    beni zehirleyen sendin
    yasamak zor
    caresizlik ölüm
    yasıyorum caresiz
    ölmek istiyorum cilesiz
    gözlerimi kapayınca her sey bitecekmi
    bütün acılar sona erecekmi
    bilmiyorum ölüm
    bilmiyorum senmisin benim dermanım
    bilmiyorum senimi özledim
    bazen düsünüyorum
    evet bazen düsünüyorum
    seni düsünüyorum ölüm
    nasıl sefkatli oldugunu
    ne kadar adaletli oldugunu düsünüyorum
    iyiki varsın ölüm
    ya olmasaydın düsünüyorum
    ya olmasaydın bu dünya cekilirmiydi
    yasamanın bir anlamı kalırmıydı senin olmadıgında
    doğmanın güzelliği ölüm degilmidir
    yeni dogan cocuk dogdugunda neden aglayarak dogar
    ölürken neden suskundur
    acaba dogduguna üzülüp öldügüne sevindiği icinmi
    ölüm cok adilsin
    ve iyiki varsın....
    1 ...
  14. 49.
  15. ben büyümek kelimesinin anlamını 13 yaşında, yatılı okul köşelerinde öğrendim. çocuk kalmak zordur o soğuk yatakhanelerden, kalabalık yemekhanelere inerken umutsuzca. ama ben içimdeki çocuğun büyümesini elimden geldiği kadar geciktirdim.
    çok farklı evrelerden geçirdi dünya beni, pes edip büyümeyi kabullenmem için. kimi zaman, ben ölümden korktum; kimi zaman ölüm benden korktu. öyle zamanlar geldi ki uçurumdan kendimi atmamak için sebep bulamaz oldum, öyle zamanlar da geldi ki sımsıkı tuttum hayatın elini; hiç bırakmak istememişçesine.
    aslında çok da fazla zaman geçmedi ben bu savaşa başlayalı. yani 14 kasım 1990'da ağlayarak ilk silahımı öğrendiğimden bu yanı alt tarafı 18 sene geçmiş. ama dünya, bu 18 seneyi içimdeki çocuk için çok gördü belki. durmadan savaştı, yorulmadan, tükenmeden. çok hayal kurdum, bazılarını daha tamamlanmadan kefene sardım kendi ellerimle. çok rüya gördüm, kabuslarımın yanında bir hiç kaldılar bazen. çok dala tutundum, daha ben tutunmadan kırıldı hepsi. ama en güçlü fırtınaya karşı bile usanmadan kanat çırpmaya devam ettim.
    en karanlık anda bile gülümsemeyi becerebilim ben.
    çok kişi gördü sessizce ağlarken beni, ama hiçbiri somradı gözyaşlarımın sebebini. soranlar da gülüp geçti belki zaman geldiğinde. gülüp geçenler de gün gelince pişman oldu, yüzsüzce geri döndü bazen. dost diyecek çok az kişi buldum, ama yetinmeyi bildim o bulduğum öz dostlarla.
    ama ne zaman anladım ki, doğruları doğru yapan aslında sadece yanlışlarmış; o zaman anladım ki büyüme vaktim gelmiş artık. zaten 18 sene ne verdi ki bana çocukluğum. belki de pes etme vakti çoktan gelmiştir.
    18. kata 3 basamak kala, çocukluğuma elveda....

    kınıx \ sibino
    Eylül 2008
    14 ...
  16. 48.
  17. Güzel bir pazar sabahıydı. Sigaramı geleceğe doğru üflerken düşünüyordum gene. Aklım anne ve babamdaydı.
    Keşke yıllar öncesine gidebilseydim de onlara o adam yanlış adam, o kadın yanlış kadın diyebilseydim.
    ikisi de birbirlerini mutsuz etmekten başka bir şey yapmıyor, yıllarca kavga ettiler hala devam ediyorlar üstelik bu aptal kavgalara devam ederken umarsızca yıprattıkları ve değiştirdikleri 'ben'i bir kere bile fark edemediler.
    Aslında bütün hayatımı onlara armağan ediyorum. Şizofren damgası yememi, kah ağlamalarımı, kah gülmelerimi ve bütün psikolojik problemlerimi.
    Bana olumsuzluklar dışında bir şey katmadılar. Belki büyüttüler belki yedirip içirdiler fakat her gün farklı bahaneler ile kendi hayatlarına sıçtıkları gibi benimkini de mahvettiler. Tanrı şahidim olsun onları asla affetmem. Kaçış isteklerim, bitmeyen arayışlarım hepsi o bitmek bilmeyen kavgalar yüzünden.
    Daha altı yaşında çocukken kahvaltıda ağzımdan ballar damlıyordu ağlıyor, bağırıyordum artık yeter kavga etmeyin diye!
    Kavgalarında hakem oldum hep. Oysa hangisinin haklı olduğunun önemi yoktu. ikisi de katildi. Körpe bir zihne tecavüzden ötürü asırlarca yanacaklardı.
    Görüyor musunuz yaşıma rağmen parmaklarımın arasında tuttuğum sigarayı?
    Bütün olumsuzluklarımı size yüklemem etik değil de sizin var olmasına neden olduğunuz bir canlıyı öldürmeniz mi etik ?
    ilerde bir gün çocuklarınız olursa onların önünde eşinizle kavga etmeyeceğinize söz verememek çok acı bir şey. içime işledikleri şiddet duygusu, tatminsizlik, huzursuzluk apayrı bir his.
    Onlar birbirleriyle kavga ederken ben de kendimle kavga ediyordum ve onların aksine benliğimle girdiğim bu çatışmayı belki bir kavgaya daha sebep olur diye onlara hiç yansıtmamaya çalışırdım.
    Artık eskisi kadar umrumda değiller çünkü kavgaya başladıkları vakit başımı alıp uzaklaşabiliyorum gürültülerinden fakat ben daha çocukken yıprattıkları psikolojimden uzaklaşamıyorum.
    Güzel bir pazar sabahı sigaramı bile mahvetmişlerdi. Gene aklımdalardı ve acı olan benden önce öldükleri takdirde benim de yanlarına gidecek olmamın bilincinde olmamdı. Her şeye rağmen onları sevmem idi...
    2 ...
  18. 47.
  19. kullanıcı arkadaşalarımızın yazdığı 'deneme amaçalı' yazılar silsilesi. hikaye olur fıkra olu herşeyin denemesi olur. *? * *
    se
    see a
    pıh pıh
    tıh tıh
    se a 1 2
    1 2 3 deneme
    (bkz: mikrofon denemesi)
    2 ...
  20. 46.
  21. onun için uyanırken , onsuz uyuyorum. onun için yaşadığımı da biliyorum ama bir o eksik yaşantımda. sorular bitmiyor , savaşım bitmiyor. bir ergenlik tribi olması için edilen dualar , ergenlik bitiyor koca adam olunuyor ama bu trip bitmiyor. o gelmeden gidemiyorum , yerimde sayıyorum yıllardır. nasıl bir eksiklikse bu lanet olsun o halde. ona da yapacağı işe de. telefon her çaldığında titreyen yürek , ta ki ekranda yazan ismi görünceye dek. aramıyor da pezevenk. ben de baba olduğumda böyle yapsam diye düşündüğümde doluyorsa gözlerim , senin evladın değilim demek. sen gelme , ben gitmiyorum.
    3 ...
  22. 45.
  23. "sen elimi tuttun, parmak uçlarımdan tüm vucuduma aşkın yayıldı ben nefessiz kaldım.."
    4 ...
  24. 44.
  25. Biten Bir ilişkinin Ardından ( Sevgiliye Mektup )

    Biliyor musun sevgilim aslında bütün bunlar gözyaşları ve hüzün eşliğinde sana yazdığım sitem mektubumun cümleleri değil aslında hepsi senin göremediğin ve benim damağımda kalan duyguların minik parçaları ve sen gene göremeyeceksin seni neden ve nasıl bu denli sevebildiğimi çünkü inan bunu ben de henüz anlayamadım...
    Gözlerine neden bakamıyordu gözlerim biliyor musun?
    Utana sıkıla cümleler kurmamın sebebi karşımda duran gök mavisi gözlerindi ve sen aynada sadece kusurlarına baktığın ve sadece onları görebildiğin için o gök mavisi gözlerini fark edemiyordun.
    Öyle şaşırıyorumki sen yanımda yokken hala güneşin doğup batabilmesine ve hala nefesler alıp verebilmeme.
    Meğer senden önce yaşadığım hayat sadece terimlerde bir hayatmış ve sen bana terimleri aşan bir yaşam yaşatmışsınki doğan güneşe doğabildiği için şaşırır hale gelebilmişim.
    Ve aynı sen bilinçaltımın ve duygularımın ırzına geçmiş olmalısınki her şey bu kadar anlamsızlaşabilmiş.
    Her şeyin anlamsızlaşmasının yanında doğan güneşlere, açan çiçeklere şaşırmalar da başlamış zihnimde.
    Tanrım nasıl bir çelişkidir bu!
    Hayal et, en güzel şarkıların en güzel nakaratlarında yağmur altında dans ettiğimizi.
    Düşün, senden ve benden başka kimsenin olmadığı bir Dünya'da umarsızca var olduğumuzu.
    Hisset, bedenlerimizin birbirine çarparak yarını düşünmeden seviştiğini.
    Dularımız, yakarışlarımız, ah o hormonlarımıza ve nefsimize yenik düşüp de yaptıklarımız, ya şarkılarımız ?
    Unut hepsini ve kendini sonsuza kadar uzak tut varlığımdan.
    Ben var oldukça kendini uzaklaştır benden ve bunu seni bana özletmeden yap ki ben de var olabileyim sanki sen hiç yokmuşcasına...

    Aytuğ Akdoğan
    Hayat /aşk üzerine denemeler.
    5 ...
  26. 43.
  27. Beni Daha Ne Kadar Bekleyeceksin Sevgilim

    Beni daha ne kadar bekleyeceksin sevgilim dediğiniz kişiler girdi mi hayatınıza?
    Sevdiğimiz kişi boş bir limanda hiç gelmeyecek bir yolcu gibi gelir gözümüze ve ona bu soruyu sorarız;
    Beni daha ne kadar bekleyeceksin sevgilim? Elimden tutman, dudaklarımı öpmen ya da kulağıma şarkılar fısıldaman için birbirimizi daha ne kadar beklememiz lazım?
    Yoruluruz artık beklemekten, aslında en güzel bekleyiştir bu ama konu aşk olunca sabrımız ve hormonlarımız da bir yere kadar bekleyebilir.
    Ah onsuz ve onun hayalleriyle geçen yalnız gecelerimiz...
    O geceleri hepimiz iyi biliriz çünkü hepimiz bir garip hayatlarımızın bir garip dönemlerinde birisini hep beklemişizdir.
    Geceleri dualarımızdan sonra rüyalarımıza beklediğimiz birisi yok mudur?
    Vardır elbet, olmaz mı hiç rüyalarda randevular, düşlerde sevişmeler...
    insanoğlu hayatını düşlerindeki gibi yaşadığında mutluluğu yakalayabilirmiş ya, o zaman neden sadece rüyalarımıza saklarız hayallerimizi?
    Neden yanına sokulup da dudaklarından öpemeyiz de bekleriz sevdiğimizi?
    Ya o bilmezse bir yerlerde onu deli gibi bekleyen ve seven bir aşığının olduğunu?
    Gurur ne kadar gereksiz, cesaret de ne denli önemli bir şeydir.
    Gurur sevenleri küstüren, cesaret aşıkları kavuşturan sevgi de her şeyi başlatan kavramlar.
    Peki biz randevularımızı rüyalarımıza, sevişmelerimizi düşlerimize ve sevgimizi bekleyişlerimize saklarsak neden yaşarızki?
    Bizler daha cenin halinde değilken yaşamış ve ölmüş, hala bedenleriyle değil de düşünce akımlarıyla yaşayan insanlara haksızlık etmiş olmaz mıyız en güzel aşkları yok yere beklerken ve bu bekleyiş esnasında ilişkimiz için çaba göstermezken?
    Sevgi ve mutluluk paylaşıldıkça anlam kazanan değerlerdendir, önceki aşklarınız hüsranla sonuçlanmış olsa da bu bahçede daha koklanacak çok çiçek var ve bu çiçekler yıllar sonra siz onlara değer vermez, sevginizle büyütmezseniz sizi beklemekten çürüyüp gidecekler.
    E yazık değil mi kırmızı güllere, mor menekşelere?
    Aşkın payına düşen şey hep beklemedek değildir.
    Bizler birer Nazım Hikmet değilizki hapishanede yıllarca Piraye'mize kavuşmayı bekleyelim.
    Hepimiz özgür aşıklarız ama gururumuza ve cesaretimize müebbet mahkumuz.
    Kaygılarımız ve zaaflarımız bizi aşka götüren yolda yaralıyor.
    Kanlarımız bu yolda çizgi halinde arkamızdan da aksa aşklar bekleyemez ve bahçedeki bu çiçekler bir gün kuruyacak ve o vakit yüzlerimiz kırışacak, saçlarımıza ilk aklarımız düşecek ve evet işte o gün ilk defa gerçek pişmanlık duygusu bürüyecek titrek bedenimizin her bir tarafını.
    Bizler birer Nazım Hikmet değilizki hapishanede yıllarca Piraye'mize kavuşmayı bekleyelim.
    Hepimiz özgür aşıklarız ama gururumuza ve cesaretimize müebbet mahkumuz.
    Ve hepimiz kendimizin savcısı ve kendimizin hakimleriyiz...
    3 ...
  28. 42.
  29. Anneler Gününde Annesiz Olmak

    Düşmanımızın bile başına gelmemesini temenni ettiğimiz bazı durumlar vardır ya işte anneler gününde annesiz olmak da bu durumlardan birisidir.
    insana en çok ölüm koyar, ölüm sonsuza kadar kaybetmektir oysa insanlar umutlarıyla yaşar. Ölüm arkada umut ya da sevinç bırakmaz.
    Anne sen yedikçe ben doyuyorum diyebilen tek varlıktır. En kötü gününüzde bile yanınızda olacak tek yegane dostunuzdur.
    Anne candır, nefestir, özlenen ve olmadığında insana en çok koyandır.
    Ne kadar kızarsak kızalım sonunda affedebileceğimiz tek insandır.
    Ama öyledir ki her şey gibi sonsuza gittiği vakit değeri tak eder insanoğlunun karmaşık duygularına ve her zaman bilirsiniz geceleri onun için ağladığınızda onun da sonsuzda sizin için kaygılandığını.
    Anneler günü ticari amaçlar güden bir gündür. Duygular bir yere kadardır ve çiçekler para için satılır. insanların çiçek alabilecekleri bir annelerinin yaşayıp yaşamadıkları çiçekçiler için çok da mühim değildir ve evet o kara gün geldiğinde ateş düştüğü yeri yakar.
    O gün geldiğinde anneniz yanınızda değilse diziniz uf olduğunda yarayı bir güzel soymak için kabuk tutmasını beklediğiniz günlerdeki gibi çocuk olursunuz yeniden. Zırlak ve masum bir nefes olursunuz. Teselli olsun diye eski anıları tekrar tekrar yaşarsınız zihninizde ama bilirsiniz ki hiçbiri yaşandığı kadar net ve kusursuz olmaz.
    Anneler nereye giderse gitsin ten kokuları hep bilinçaltında olur. Sizi doğururken bile ölmüş olsa onu anımsatacak bir şeyler bulabilirsiniz sanki sizi yıllarca parklara götürüp dondurmalar yedirmiş gibi.
    Anneniz size hala bir öpücük uzaktaysa gidin ve ona onu gerçekten ne kadar sevdiğinizi gösterinki bir gün anneler gününde annesiz kalırsanız anılarınızla ona gülümseyebilesiniz.

    http://aytugakdogan.blogs...ununde-annesiz-olmak.html
    4 ...
  30. 41.
  31. *
    Bugün bütün camları açtım.
    *
    Soğuk bir rüzgar esti, üşüdüm de üstüme bi hırka aldım; sarıldım.
    *
    Özledim seni yine.
    5 ...
  32. 40.
  33. öss adayı yazarların işine yaracak olan denemelerdir.
    2 ...
  34. 39.
  35. 38.
  36. 37.
  37. Genelevde bayram sevinci

    Bayram harçlıklarını almış yeni yetmeler
    o mübarek parayla milli olmaya gelmişler
    orada hengamenin tam ortasında
    bir orospu çocuğu
    "yeni kardeşler mi geliyor bana" diye geçirdi içinden bir iş kazasıyla

    ve futbol oynamak için en az üç kişi lazımdı...
    3 ...
  38. 36.
  39. eğreti durdu kostüm üzerinde kızın
    beli boldu, hissettirmiyordu sarılmanın sıcaklığını,
    eteği uzundu, ayağına dolanıyordu her adımında
    omzu genişti, kız o kadar büyümemişti ki daha.

    eğreti durdu kostüm üzerinde erkeğin
    kolu kısaydı, alamıyordu kızın üşüyen ellerini içine,
    yakası dardı, bunalttı erkeği her hareketinde,
    cepleri fazlaydı, var mıydı ki erkeğin o kadar 'benim' dediği!

    eğreti durdu kız erkeğin erkek kızın yanında
    eğreti durdular bu aşk sahnesinde, hayat oyununda.
    1 ...
  40. 35.
  41. ne dizginden anladın ne de laftan.
    sana senin gibi biri biçilmez kaftan.
    anlayamadım senin yüzünden şu hayattan.
    tedbirimi alamadım, takdiri allah dan.
    seni ona havale ettim, en iyisini bilir yaradan.

    yazıklar olsun dudaklarına; onlar değil miydi beni kandıran?
    yalansın yalan! tıpkı bir kedi kadar nankör,
    iyilik meleği gibi görünen bir şeytan.
    mutluydum yastığıma sarılmaktan.

    basitliği seçtin. gözümdeki ferini bitirdin.
    dizlerime koyardın başını oysa hiç haketmedin.
    benim sanarken, benim değilmişsin.
    kop benden, git şimdi.
    artık yıllar boyunca unutmaya çalışırım şu gelişini.
    rengarenk dünyam varken karanlığa sürükleyen sen!
    tüm çıkmazları, hepsini sende gördüm.

    tükenmişken ve bununla mutluyken, az önce özlediğimi anlarken,
    tutup kolundan gitme diye haykırmaya çalışırken,
    eski günleri yeniden yaşatırken,
    kokunu içimde biriktirirken,
    güneş girmeyen evimde perdeleri açarken,
    sense etrafa hüznü saçarken, yine gidiyorsun.
    git! deyişimle gidiyorsun?
    oysa yıllar önce yalvarmıştım gitme demiştim.
    hep tersimi olacak yaptıkların.
    bu sefer gurur ağır basıyor, boşver git!
    yine yaslanacağım dostum duvara.
    git!
    ardına bakmadan, el sallamadan,
    çıkarken ses çıkarmadan.senin gibi biriyle olmaz ne işim, ne tadım.
    bundan böyle girme bir daha rüyalarıma tatlım..
    1 ...
  42. 34.
  43. 33.
  44. bir adam;
    gözlerinde masumiyetten ibaret çocuk.
    bir adam;
    varoluşa şahit olan.
    bir adam;
    saçının akında gamlı, kederli hayat.
    bir adam;
    kırışıklıklarda kırksekiz yılı saklayan..
    bir adam;
    tanrıyla beni tanıştıran..
    bir adam;
    adam
    babam..
    3 ...
  45. 32.
© 2025 uludağ sözlük