balık avlandıktan sonra tazeliği korunamayıp hemen bozularak zehirlenmeye yol açtığı için, avlandığı yerde tüketilegelmiştir. kıyı insanlarımız balığı sever ve yerler.
son yıllarda taşıma sorun olmaktan çıktı, ancak bu kez de yeterli miktarda avlanamadığı için, fiyatı nedeniyle aile sofralarına giremez oldu.
ev kokacak diye bir çok kadın artık evde balık pişirmediği için bu nimetten faydalanamayan insan sayısı çok fazla. kaldıki denizlerimizdeki bilinçsiz avlanma ve kirlilik balığı bizden uzaklaştırdı ve türlerin de azalmasına sebep oldu!
oysa 7/24 balık tüketsek ayıp etmiş olmayız hani.
balık o derece mühim...
soğuk zincir olmadan balık taşınamaz. balık çok hızlı bozulur ve baştan kokar.
yaşanmış olay:
annem, annanem ve teyzem bir gün ankara'daki lokantada büyük bir balık ısmarlayıp 3 e paylaşmışlar. annem kuyruk tarafını yemiş. o akşam teyzem ve annanem zehirlenmiş ve hastanelik olmuşlar ama anneme bir şey olmamış.
Deniz her zaman bu millete yabancı oldu. Sadece balığı sevmemekle kalmadık denizi, denizde savaşmayı, coğrafi keşifleri de sevmedik sevemedik. Deniz, soyut düşünme becerisi gerektirir. Çünkü denizde yer ve yön belirsizdir. Karada somut düzene alışkın yeri ve yönü kolayca bulabilen bir toplum soyut düşünmeye geçememiş olabilir. Dolayısıyla balıkçılık ve balık kültürü de bu nedenle gelişmemiştir. Deniz, büyük ihtimalle onları korkuttu.
balığın tutulduğu yerden başka bir yerde yenmesi o zamanlar soğuk zincir olmadığı için mümkün değildi. bu kadar basit deniz balıklarının ülke sathına yayılmaması.
tatlısu balıkları da aynı şekilde başka yere bozulmadan taşınamıyordu.