türban ile baş örtüsü arasındaki farklar

entry243 galeri1
    43.
  1. süreç içinde;

    eğer ki tarlada çalışan işçi bir kadın, evinde seda sayan'ı izleyen ev hanımı iseniz siyasal simge değildir.

    eğer, okumak isteyen genç kız, kamu kuruluşunda çalışmak isteyen meslek sahibi kadın, cumhurbaşkanı, başbakan, vekil hanımı olan kadın iseniz taşıdığınız siyasal simgedir'e
    indirgenen, basitleştirilip, yüzeyselleştirilen ve artık halkın yemediği farklar.

    kendini elit diye tabir eden kesimin uydurması.
    2 ...
  2. 42.
  3. devlet dairelerinde pek de onemsenmeyen farklardir. turban yada basortusu * ile girilemez. demegoji yapmak amaciyla ortaya atilmis bir fikirdir.
    *
    1 ...
  4. 41.
  5. insanların din ve vicdan özgürlüğünü engellemeye çalışan zihniyetin tezlerinden biri, bir diğeri için (bkz: türbanın siyasi simge olması)
    3 ...
  6. 40.
  7. kisi, cevresinde, kendisi gibi dusunmeyenlerinde var oldugunu kavradigi surece aralarindaki farkin bir onemi yoktur.

    (bkz: ozgurluk)
    0 ...
  8. 39.
  9. refah partisi hiç kimseden maaş bağlayıp başörtüsü takmasını istememiş ama türban takmasını istemiştir. *

    tüm türbanlılara bunu söylememekle birlikte, tüm türbanlılara, refah partisi ve devamı/muadili partilerin bu örtüyü siyasallaştırmadığını söylemeniz için kör ya da yanlı olmanız gerektiğini söylemekteyim.
    2 ...
  10. 38.
  11. kimsenin turban takmasinida mini etek giymesinide elestirmek kimsenin hakki degildir. bunu yapmasinin nedeni ne olursa olsun. ister dininden oturu takar. ister kafasina estigi icin takar. madem cumhuriyet karsiti ideolojik bir sey o zaman devlet varligini ve butunlugunu bozma sucundan hepsini atin hapse olsun bitsin. ama olmuyor iste. birisi simgeymis birisi annemizin taktigiymis. boyle yorumlar yaparak kendini cumhuriyetci zannedenler cumhuriyet tanimina baksinlar. sadece sozlukte internette degil kitap denilen seyide biraz karistirmalari gerekiyor.

    tanim: ayrimi yapanin beyni kadar kucuk yobazligi kadar buyuk bise.

    buyur burdan yak
    (bkz: uzun sacli sakalli erkekler satanisttir)
    5 ...
  12. 37.
  13. ikisi de yasaktir. basortulu annelerimiz veya anneannelerimiz madem "saf duygularla" takiyorlar neden o zaman universitelere sadece cocuklarini gormeye gittiklerinde alinmiyorlar acaba? birakin bunlari efendim. bahane butun bunlar. belki haberiniz yok ama biz bunlari artik yemiyoruz!

    nedim hazar'in cok guzel bir yazisi :

    http://www.zaman.com.tr/w...tr/yazar.do?yazino=229042

    anlamayanlar icin ozetleyelim (ne de olsa aramizda, cok afedersiniz, zeka seviyesi oldukca dusuk insanlar var). nedim bey diyor ki : "mesela nasil ortunmek degildir, mesele ortunmenin ta kendisidir!".

    ayrica belki bilmeyenler vardir. universitede basortusunun yasak oldugu tek ulke turkiye'dir. baska hicbir demokraside boyle birsey yoktur. her konuda oldugu gibi laiklik konusunda da ne kadar geri kaldigimiz ortada. son olarak, bu yasagin demokrasi ve laiklik adina koyuldugunu soyleyen insanlara sadece guluyorum. bu kadar mi sacmalik olur!
    5 ...
  14. 36.
  15. ikiside başörtüsüdür. biri sadece kültürümüze sonradan girdiği için * siyasal simge haline dönüştürülmeye çalışılanıdır.
    2 ...
  16. 35.
  17. aslan ile tilki, tavşana sorar : "senin niye şapkan var?"

    olaylar gelişir.
    0 ...
  18. 34.
  19. aradaki fark, takan kişiden ya da takma biçiminden değil de; bakan kişiden ya da bakış açısından kaynaklanır.
    kimi kaka der , kimi güzel....
    4 ...
  20. 33.
  21. dini kullanarak ondan cikar saglayan en buyuk din dusmanidir. *
    (bkz: hz muhammed). iste aradaki fark hadiste gayet net anlatilmistir.
    3 ...
  22. 32.
  23. 31.
  24. 30.
  25. türbanın geçmişi 20, başörtüsünün ise 1400 yıldır.
    3 ...
  26. 29.
  27. Fark yoktur. Şöyleki başörtüsünü köylü kadını takar, türbanı şehirli olan modayı takip eden takar.
    1 ...
  28. 28.
  29. başörtüsü anadolu kadınının kıyafetinin bir parçasıdır. anadoluda yaşayan sadece müslüman bayanlar değil gayrimüslümler de başörtüsü baglarlar. dolayısıyla dini simge olarak takılmaz. ayrıca yaşlı teyzelerimize baktıgınızda hiç de öyle saçının teli gözükmesin tarzı bir baglama şekli yoktur.
    türban ise son yollarda çıkmış yeni bir kavramdır. ilk başta lübnan'da çıkmış, oradan da 70'li yıllarda türkiyeye gelmiştir. türk kadınının geleneksel kıyafet tarzıyla alakası yoktur. ayrıca başlı başına da bi endüstridir. tesettür giyim markaları, türban kuaförleri gibi garip iş dallarına da ön ayak olmuştur.
    5 ...
  30. 27.
  31. bu konuda açılan onlarca başlıktan biri;

    (bkz: baş örtüsü mü türban mı)
    (bkz: başörtüsü ile türban ayrımı yapamayan bünye)
    (bkz: başörtüsü müslüman kadının özgürlüğüdür)
    .
    .
    .
    .

    siz araya farklar, bariyerler ve önyargılar koyduğunuz müddetçe kutuplaşamalar daha da artacaktır. tabi ne kadar önemsersiniz ayrı dava...
    3 ...
  32. 26.
  33. biri siyasidir biri değildir.. türban takanlar koşullar ne olursa olsun türbanlarını çıkarmazlar.. saçlarının tek teli bile gözükmesin diye bir de türbanın içine bone mi bant mı her ne haltsa ondan takarlar.. saç konusunda yobazlık derecesinde tutucu olsalar da kıyafetlerinde aynı tutuculuğu göstermezler.. diz boyu etekler, dar bluzlar, pardesüler, sivri burunlu, topuklu çizmeler, ayakkabılar giyebilirler, makyaj yapıp, oje sürebilirler.. ama saçları gözükmediği için tam birer dindardırlar (!)..

    başörtü takanlar ise bu yukarıda saydıklarımın hiçbirini yapmazlar.. efendi efendi dinlerini yaşarlar.. siz takmıyorsunuz diye sizi suçlamazlar, kınamazlar, tip tip bakmazlar, namuzsuzlukla suçlamazlar, takmaya zorlamazlar.. zaten örtüyü sanki öylesine bağlamış gibi bir halleri vardır.. ayrıca ben dindarım diye bağırma ve ikna etme gereği duymazlar türbanlılar gibi.. çooook daha inandırıcıdırlar..

    ve başörtüsü yüzünden üniversite diploma törenlerine, vs.lere alınmadığını söyleyen herkese de şu kadarını söyleyebilirim türban olayı o kadar azıtıldı ki bütün bunlar bu yüzden oluyor.. mesela sakallı ordu evine girmek yasaktır sakalınızın şekli ne olursa olsun.. ayrıca evet her yerin bir kuralı var, bir zahmet uyun be kardeşim.. senelerce üniforma giydik okula gitmek için gıkımız çıkmadı ama kuraldı uyduk.. siz de bir zahmet uyun.

    son olarak başörtüsü bizim kültürümüzde vardır.. türbansa son 10 yıldır çıkan siyasi bir simgedir.. o kadar.
    11 ...
  34. 25.
  35. farkları yoktur. benzer yönleri çoktur. genelde takmayanlara dert olmaktadır. zira bu aksesuarlar siyasi araç olarak kullanıldığında ve halk kandırıldığında birilerinin buna karşı durması gerekmektedir. aslında mantalite çok gariptir. başı açık kadınlar cehenneme mi gidecek ya da başı kapalı olmasına rağmen her türlü pisliği yapan kadınlar cennete mi gidecek? cevabı basittir bunu allah bilir. allah'ın da gönderdiği kutsal kitapta başörtüsüne gelene kadar uyulması gereken o kadar çok kural vardır ki. ***
    6 ...
  36. 24.
  37. türbanla başörtüsü arasında herhangi bir fark yoktur.ikisi de dini değerlerini usulünce yaşamak isteyen müslüman kadınların başlarına örttüğü bir bez parçasıdır sadece...eş anlamlı kelimelerdir zıt anlamlı değil *
    3 ...
  38. 23.
  39. nedense başörtülü/türbanlı olanların umursamadığı farktır. çünkü onlar zaten allah'ın emri olduğu için takarlar... ama gariptir ki onları takmayan insanlar için dert olmuş farktır. olmayan farktır yani.
    18 ...
  40. 22.
  41. bilinenin aksine;
    türban; fransızca kökenli bir kelime olup, fransızların kullandığı boynu açık bırakan bir tür şapkadır.
    başörtüsü ise; anneannelerimizin, babaannelerimizin ve doğudaki kadınların başına taktığı ve siyasi bir sembol niteliğinde olmayan bir çeşit tülbenttir.
    sizin ''siyasal simge'' diye adlandırdığınız şeyin asıl adı sıkmabaştır; laiklik karşıtı şeriat yanlısı insanların saçlarını değil beyinlerini örtmek üzere kullandıkları bir çeşit bez diyebiliriz:
    evet, sıkmabaş beyinleri örtmek için kullanılır.
    çünkü, dini sömürüye bu derece açık olan bu güruh;
    iktidar amacı güden, koltuk sevdası için dinlerini sömüren insanların kurbanıdır.

    siyaseti insanların dinini ve inançlarını sömürerek yapan politikacıların siyasal amaçlarının kurbanı olup da bunun farkındalığına dahi varamamanın adına da kusura bakmayın ama ben aptallık derim varın siz başörtüsü deyin türban deyin..
    27 ...
  42. 21.
  43. Öyle sorunlar vardır ki iki tarafı da doyuracak bir çözüm yoktur.
    Ya taraflardan birini seçer, onun isteğini yerine getirirsiniz... Ya da "Ne şiş yansın ne kebap" yöntemini seçersiniz. Yani, ne bir yana yaranabilirsiniz ne de öteki yana...
    Ama bazen de çözüm, Kristof Kolomb'un yumurtası kadar yalındır. Ama herkes karmaşık formüller peşinde olduğundan, bu çözüm kolay kolay kimsenin aklına gelmez.
    "Türbanlı öğrenci"lere izin verirseniz, olayın orada durmayacağı belli... Çünkü perde arkasındaki "siyasal islam" için türban bir amaç değil, sadece bir araç!
    izin vermediğiniz zaman da konunun Fazilet ve benzeri çevrelerce "istismar" edildiği ortada... ANAP sözcüleri bile, söz türbana gelince, karaya vurmuş balığa dönüyorlar. Saçmalıyorlar.
    Yolu Özal açmış bir kere... Yılmaz mı kapatacak?!
    Öyleyse ne yapmalı?

    * * *

    "Ne yapmalı" sorusunu yanıtlamadan önce... konunun artık "her açıdan", tartışmaya yer bırakmayacak kadar açık olduğunu vurgulamalıyız.
    Bazı kız öğrenciler niçin başlarını örtüyorlar?
    Kimisi inancı gereği... Kimisi siyasal amaçla... Kimisi de kendisine bunun karşılığında maddi bir çıkar sağladığı için...
    Eskiden var olmayan böyle bir sorunun, 12 Eylül sonrasında ve özellikle de Özal döneminde ortaya çıkmasının nedenleri nelerdir?
    Dinci güçlere verilen ödünler... "Türk - islam sentezi"nin resmi ideoloji yapılması... Ve Özal'ın tarikatçı eğilimleri!..
    Kadınların başlarını örtmesi, dinsel açıdan bir zorunluluk mudur?..
    Hayır! Kuran, kadınların başını örtmesini zorunlu kılmamış, sadece "daha uygun" olacağını tavsiye etmiştir.
    Bu tavsiyenin arkasında ne gibi gerçekler var?
    Arap erkekleri sokakta cariyelere sataşıyordu. Yanlışlıkları önlemek için böyle bir uygulama getirildi. Ve bu nedenle de Müslüman cariyelerin bile başlarını örtmesi yasaklandı.
    Din adamlarının dinsel "cemaat önderi" konumundakilerin yakınları başlarını örtüyor mu? Fazilet Partisi'nin önde gelenlerinin eşleri başlarını örtüyor mu?
    Örten de var, örtmeyen de!
    Öğretmenlerin ve öğrencilerin başörtüsü ile derse girmelerinde ne gibi bir sakınca var?
    Herkes dinsel inancını belli edecek biçimde giyinerek sınıfa gelirse, orada özgür bir eğitim ortamı kalmaz. Siyasal ve inançsal bölünmelerin sınıflara taşınması, giderek önlenemez olur.
    Peki kamu görevlerinde ve üniversitede "türban yasağı" demokrasiyle bağdaşır mı?
    Benzer uygulamalar birçok demokratik ülkede de var. Her kurumun ve görevin gereği olan yasal kurallar bulunur. Avrupa insan Hakları Mahkemesi, bu yasağa karşı yapılan bir başvuruyu geri çevirdi.
    Üniversite de "türban yasağı" kalkarsa ne olur?
    Yeni istemler başlar... Sırada ders ve sınav saatlerinin "namaz saatlerine göre" düzenlenmesi isteği bulunuyor. Perde arkasındaki güçlerin amacı "din devleti"dir.

    * * *

    Ne yapmalı?
    "Türban"ın yerine "peruk" koymalı!
    Böylece, hem başını örtmek isteyenler amaçlarına ulaşmış olacaklar... hem de dinsel simgelerle üniversitelere girilmesinin sakıncalarına inananların içi rahat edecek! ( Aynı çözümün tüm kamu çalışanları için geçerli olmaması için de bir neden yok!.. )
    Üstelik böyle bir uygulamanın örnekleri de var.
    Fethullah Hoca'nın öğretmenleri, Orta Asya'daki okullarında derslere başörtüsü ile girmiyorlar... Peruk ile giriyorlar. Çünkü yönetimler başörtüsüne izin vermiyor.
    işte çözüm!.. işte uygulama!..
    Eğer amaç "üzüm yemek değil de bekçi dövmek" değilse tabii!

    Ahmet TAner KIŞLALI

    (bkz: alıntıdır)
    4 ...
  44. 20.
  45. Türbanın bu çeşidi Lübnan'dan ithaldir

    Bugün 'türban' dediğimiz ve gece-gündüz tartışır olduğumuz omuzlara kadar inen başörtüsü modelinin ilk defa nerede ortaya çıktığını acaba hiç merak ettiniz mi?

    islami terminolojideki ismi 'hicab' olan bu modeli 1970'li yılların başında Lübnan'da yaşayan üst düzeyde iranlı bir din adamı, Hüccetülislam Musa Sadr, Güney Lübnanlı Şii kadınları bölgeye hákim olan Filistinli gerillaların tacizinden koruyabilmek için yaratmıştı.

    1979'daki iran Devrimi'nin de benimsemesiyle model bütün islam dünyasına yayıldı, bir ideoloji ve kimlik alámeti halini aldı ve bu arada biz de ithal ediverdik. Kimsenin ne giydiğine karışmak hiç ádetim değildir ama türbana içim bir türlü ısınamıyor, zira bana hiç de estetik gelmiyor ve örtünme konusunda asırlar boyunca kendi modasını kendisi yaratıp zarif bir çizgi yaratmış olan Türk kadınının Lübnan'dan örtünme modeli ithal etmeye ihtiyaç hissetmesinin sebebini bir türlü anlayamıyorum.

    Önce, bir hususu açıkça ifade edeyim:

    Artık dur-durak bilmez hale gelen türban inatlaşmasından bıkanlar arasındayım. 'Canı isteyen başını örtsün ama bunu siyasi vasıta háline getirmesinler' demek istiyorum ama işin içine bugünün türbanı girince bir türlü diyemiyorum.

    Diyemememin sebebi ideolojik değil, sadece ve sadece estetik! Zira başı tamamen örttükten sonra omuzlara inen, sırttan bele doğru genişçe bir üçgen halinde dökülen ve adına şimdilerde 'türban' dediğimiz bu örtü bana hiç mi hiç estetik gelmiyor. Üstelik bizim değil, ithal...

    Bu örtünme biçiminin ilk defa nerede göründüğünü, islam dünyasına nasıl yayıldığını ve hangi yolla bize kadar geldiğini acaba hiç merak ettiniz mi?

    'Türban' sözü, 18. asrın sonlarında Fransa'da, Osmanlı imparatorluğu'nun Paris elçisi Moralı Esseyid Ali Efendi'nin sarığının verdiği ilhamla ortaya çıktı. Paris sosyetesine mensup hanımlar 1790'ların sonunda Ali Efendi'nin sarığına benzer şapkalar takmaya, saçlarını kıymetli kumaşlarla sarmaya başlamışlardı ve bu yeni moda 'türban' adını aldı. Sarıkta kullanılan, bugün 'tülbent' dediğimiz ve Farsça aslı 'dülbend' olan kelime Fransızca'da 'turban'a dönmüştü!

    Örtünmenin islami terminolojideki karşılığı ise, 'hicab' sözüydü ve her çeşit başörtüsünün genel karşılığı, Arapça'da 'bakışlardan gizlenmek' ve 'saklanmak' demek olan 'hecebe' kökünden gelen 'hicab' kelimesiydi.

    Bugünün 'türban' dediğimiz ve omuzlara kadar inen başörtüsü, ilk defa 1970'lerin başında, Lübnan'da ortaya çıktı. Modelin yaratıcısı, üst düzeyde bir din adamıydı: Lübnanlı Şiiler'in lideri olan Hüccetülislam Musa Sadr... Ama koskoca Hüccetülislam'ın moda yaratmayı düşünecek háli yoktu ve model herhangi bir dini düşünceyle değil güvenlik maksadıyla ve Şii kadınların tehlikeden korunmaları için ortaya çıkmıştı!

    TACiZ TEHDiTLERi
    Şiiler, Lübnan'ın güneyinde çoğunluktaydılar ama bölge 70'li yılların başından itibaren Filistinli gerillaların kontrolü altına girmişti. Kral Hüseyin'in Ürdün'den kovduğu gerillalar, sivil Filistinlilerle beraber Güney Lübnan'a yerleşmiş vaziyetteydiler. Askeri bakımdan zayıf olan Lübnan hükümeti, topraklarındaki siláhlı milislere karşı birşey yapamıyordu ve ülkenin güneyi Filistinliler'in kontrolündeydi.

    işin askeri yönünden başka bir de sosyal boyutu vardı ve Şii Lübnanlılar ile Filistinli gerillalar arasında her an bir gerilim yaşanıyor, gittikçe artan ekonomik sıkıntılara Şii kadınların gerillalar tarafından taciz edilmeleri gibi günlük rahatsızlıklar da ekleniyordu.

    Yaratıcılığını Hüccetülislam Musa Sadr'ın yaptığı bugünün türbanı işte bu gibi rahatsızlıklardan, özellikle de Şiiler'in sık sık uğradıkları tacizlerden doğdu ve kısa bir müddet sonra çarşafa bürünmemiş olan hemen bütün Şii kadınlar bir örnek giyinir oldular.

    Musa Sadr, Şah dönemi iran'ının en büyük gazetesi 'Kayhan'ın başında bulunan ve iran'ın en güçlü gazetecisi olan Emir Tahiri'ye 1975 yılında Beyrut'ta verdiği demeçte modeli bizzat hazırladığını anlattıktan sonra 'ilhamımı Batı dünyasının kilise resimlerinden ve Lübnan'daki Katolik rahibelerin kulladıkları başörtülerden aldım' diyecekti. Sadr'a göre Lübnanlı Şii kadınlar bu yeni örtünme biçimi sayesinde diğer dinlerden ve mezheplerden olan hemcinslerinden apayrı bir görünüm kazanırlarken tacize ve tecavüze uğrama ihtimalleri de en aza inmişti, zira yeni oluşmaya başlamış olan siláhlı Şii hareketinin de koruması altına girmişlerdi.

    Hicab, Lübnan'dan ilk olarak iran'a ihraç edildi ve Şah'ın gidişini hazırlayan olayların başladığı 1977 sonbaharında Tahran'da yönetim aleyhinde yapılan gösterilerde ortaya çıktı. Şah karşıtı kadınların bir kısmı hicaba bürünmüşlerdi. Sürgünde yaşayan ve 1979'da Şah'ın devrilmesiyle sürgünden dönen imam Humeyni'yi Tahran'ın Mehrábád havaalanında karşılayan yüzbinlerce iranlı kadının arasında da artık binlerce hicablı kadın vardı.

    Murat Bardakçı

    (bkz: alıntıdır)
    6 ...
  46. 19.
© 2025 uludağ sözlük