bugün

the taking of pelham one two three'nin tony scott tarafından yeniden çekilecek olan filmin adıdır. başrollerinde denzel washington ve john travolta bulunmaktadır.

http://www.imdb.com/title/tt1111422/
türkiye'De metrodan kaçış ismiyle 31 Temmuz 2009 günü gösterime girecek filmdir. iki ünlü ismi buluşturması hasebiyle heyecanla beklenmektedir.

--spoiler--

The Taking of Pelham 1 2 3/Metrodan Kaçış ta, Denzel Washington, sıradan günü cüretkar bir suçla, bir başka deyişle bir metro treninin kaçırılmasıyla kaosa dönüşen, New York şehri metro hareket memuru Garber ı canlandırıyor. John Travolta ise baştan aşağı silahlı dört kişilik çetenin lideri ve beyni Ryder olarak, bir saat içinde yüklü bir fidye ödenmediği takdirde yolcuları öldürmekle tehdit eder. Ayaklarının altındaki gerilim artarken, Garber, Ryder ı zekasıyla alt edip rehineleri kurtarabilmek için metro sistemi üzerine engin bilgisinden yararlanır. Ama Garber ın çözemediği bir muamma vardır: Hırsızlar parayı alsalar bile, nasıl kaçabilirler ki? *
--spoiler--
the taking of pelham yüzyirmiüç değil, bir iki üç'tür. ikincisini çekeceklermiş, onun da ismi; the taking of pelham one two tree forrooo! BAşrolünde ibrahim tatlıses'in oynadığını söylememe gerek yok herhalde.
adı metrodan kaçış olarak çevrilerek içine sıçılmış filmdir.

--spoiler--

evet abi metrodan kaçıyolar harbiden.

--spoiler--
zayıf bir senaryoya sahip film. klasik amerikan filmi fakat oyuncu kadrosu izlettirir kendini.
sinemaya gidip 9 milyonun boşa harcanmaması gereken filmdir. biraz daha beklenip divx takılırsınız. fazla kasmayın sinemada izleyeceğim diye. üzülürsünüz.

haa çok kötü bir film mi hayır, izlettiriyor kendisini ama bir şaheser belemeyin.
-----spoiler-----

John Travolta ve Denzel Washington gibi iki usta oyuncunun oynadığı ve sürüklediği ama aksiyon açısından sınıfta kalan bir film. Daha doğrusu aksiyon diğer normal aksiyon filmleriyle aynı düzeyde. Yani bu filmin izlenir olmasının tek nedeni önceden isimlerini verdiğim iki oyuncudur.

Film kısaca ryderın (John Travolta) silahlı dört kişilik ekibiyle bir treni kaçırmasını, fidye istemesini ve New York şehri metro hareket memuru Garberın (Denzel Washington) onunla konuşması yani arabuluculuk yapmasını ve akıl oyunları oynamasını anlatmakta. Sonrası genelde istenilen fidyenin getirilmesi ve garber ve ryderın konuşmaları ile geçmekte.

Transformers filminden tanıdığımız John Turturro beyi bu filmde ciddi bir rolde görmek ilginçti. ilginç olan bir başka şey ise John Travoltanın beklediğimden daha az zeki ve hatta aptal bir karakteri oynamasıydı. Ben her tarafından zeka fışkıran bir adam bekliyordum. Gerçi filmdeki polisler o kadar salak ki çok da zeki olmasına gerek kalmıyor riyderın. Polislerin salak olmalarının sebebi fidyeyi 1 saat gibi bir zaman diliminde getirmeleri gerekirken bu parayı getirmek için hava yolu yerine kara yolunu yani araba ve motorsikletleri tercih ediyorlar. Ama sonradan anlıyoruz ki filmi yapanlar da mal değil. Çünkü sonradan sevgili new yorkumuzun sevgili belediye başkanı da aynı noktaya parmak basar. Yani sırf klasik aksiyon sahneleri olsun diye (ki araba aksiyon sahnelerinden nefret ederim. hiç adrenalin vermezler) böyle yazılmış senaryo. Gerçi filmin sonunda garberın el sallayıp kendini yırtmasına rağmen polislerin kıçını kaldırıp gelememesi de ayrıca absürd bir olaydı.

Filmin en güzel sahneleri garber ve ryderın hem telsiz'de hem de karşılıklı konuştukları sahnelerdi. Oyunculuklarını konuşturmuşlar resmen. Onun dışında pek bir güzel sahne hatırlamıyorum. Eğer bu iki kişinin oyunculukları için izlerim diyorsanız izleyin. Yoksa aksiyon adına fazla bir şey yok.

-----spoiler-----

Filmden bir replik :
"I love you. I love you fucking!"
"I love you too fucking!"

http://www.flickr.com/pho...rivne/3991148830/sizes/o/

Not: ayrıca bu filmin altyazısını hazırlayan şahsın ellerinden öperim! Altyazı tam manasıyla Rezaletti. Neredeyse konuşmaların yarısını çevirmemiş. Allahtan biraz ingilizce var da öyle izleyebildik.
(bkz: the taking of pelham 1 2 3)
hayatimda izledigim en siradan "esir alma" filmi. seyirciyi sasirtan hic bir sey yok. inside man'deki seyirciyi ters köseye yatiran plan, the negotiator'daki dram, dog day afternoon'daki heyecan, maalesef hic biri yok.
sonu başından belli olan film. yine de 2 usta isim için izlemek gerek. zaman kaybı olmaz.
bugün izlediğim filmdir. film güzel. sıkmıyor adamı. şaşırtıcı bir şey çıkmaması ve düz gitmesi kötü ama en azından zaman kaybı değil.
tek kelime ile (bkz: rezalet) ötesi bir john travolta filmi daha. yani kurgusunu geçtim, oyunculuk olarak da o kadar rezildi ki, 2 saatlik bir zaman kaybından başka hiçbirşey veremedi. filmin %99'unun metro'da geçmesinden ne kadar dandik olduğunu çözmem lazımdı, ama yedik naneyi, bidaha mı john travolta, tövbe...
(bkz: #6733561)
klasik tren filmlerinden biri daha, bu filmde mutlu sonla bitiyor.sinema da değilde evde izlenecek tarz filmlerden. denzel ve john bu filmde güzel performans sergiliyorlar.
Bu film vakit kaybı değildi fakan enfes bir film olarak da nitelenemez. Denzel Washington yaşlanıyor olsa gerek aksiyonun içinde fazla yoktu, genelde telsiz başında konuşurken gördük kendisini.Rüşveti alıp almadığı tam olarak anlaşılamadı, bir borsacı nasıl ve neden terorist olur bunu tam olarak oturtamamışlar bu da havada kalan bir konu işlenmesi gerek. Üstelik diyelim ki 3 terorist ellerinde paralarla o ortamdan kurtuldu, sonra insan saklanır ne bileyim güpengündüz trafikte ellerinde çanta yürümez veya taksiye binerek kaçmaya çalışmaz, bu da çok salakçaydı.
--spoilerımtrak giri--

senaryo kıtlığına düşmüş hollywood'un derdine çare olamamış filmdir; denzel washington'a, john travolta'ya ve tabi ki tony scott'a rağmen! tony scott nedense kendini tekrar etmeyi sevmeye başladı. bu filmin hemen ardından gelen unstoppable da buna en büyük örnektir. kendine yazık ediyor, orası neyse de kendisiyle denzel washington'ı da harcadığının farkında değil.

başrol oyuncularının performanslarına rağmen vasatı geçemeyen bir film olmuş. figürasyon ise tam bir rezaletti. metrodakilerin hepsi sanki her gün kaçırılıyormuş ya da rehin alınıyormuş gibi gayet rahat bir haldeydiler. senaryonun vasatlığına ve figürasyonun rezilliğine "hepimizin tanrıya bir ölüm borcu var" ve "eve gelirken dört litre süt getir" "niye dört litre ki iki litre getirsem olmaz mı" gibi diyaloglarla çare bulmaya çalışmışlar ama olmamış, tutturamamışlar.

hasılı denzel ve john için izlerim diyorsanız, buyrun izleyin ama çok fazla bir beklenti içine de girmeyin.

--spoilerımtrak giri--
insanı john travolta denen yetenek fakiri cibiliyetsizin tam da oynaması gereken bir film gibi yorumlar yapmaya sevk eden zaman kaybı. tek üzüldüğüm nokta ise james gandolfini gibi bir üstadın bu filmde neden oynadığı noktası. ayrıca mantık hataları ve zayıf aksiyonel kurgu da cabası. felaket bir ömür gediği film yani ; oh jesus.