zor iştir, koskocaman bir kitap okursun, o kitaptan sadece bir (rakamla 1) cümleyi teze alırsın. artık gerisini siz düşünün. 350 sayfa tez yazmak için kaç kitap okumak gerekir ve o kitaplar içinde en önemli 1 cümleyi çıkarmak için özet, özetin en önemli yerleri, konu başlıkları... ve o cümleye ulaşabilmek. tez yazmak, gerçekten hakkı verilerek yapılırsa insanın ufkunu bir değil on katına çıkaran bir iştir. tabii felsefe alanında olursa, diğer tezler mekanik işler.
bak şimdi.. başlarken yazarım ya ne olacak diyorsun, sonra word dosyasına 3 4 saat bakıp sadece başlığı yazabiliyorsun. kaynak bul, düzenle, içerik sırala, intihal olmasın diye kırk takla at… bir de üstüne danışmandan gelen biraz daha açar mısın maili varya insanı çıldırtıyor. yahu ben daha nasıl açayım diyorsun kendi kendine. bitince büyük bir boşluk kalıyor. elim kolum boş kaldı diyorsun ya da hasta olup 20 gün yatıyorsun..
tezli yüksek lisansın sonunda mezuniyet için gerekli uzun araştırmadır. yüksek lisans tezinde, kendinize ait bir fikir ortaya atmaktan çok bir konu hakkında var olan fikirleri, araştırmaları toparlayıp güzelce sentezlemek, uygulamak gerekir. ne yazık ki bundan böyle 2 sene içinde bitirilip savunulması gerekendir. 2 ay var teslim etmem gereken tarihe - sanırım yani çünkü tez danışmanım dahil kimse çok kesin cevap vermiyor, biri mayıs diyor biri ağustos, anlamadım ama muhtemelen evet 2 ay - ama daha 3 sayfa yazmışım, nasıl olacak bilemiyorum. içimde sürekli bir panik çığlığıyla sinemaya gidiyor, arkadaşlarla buluşuyor, dizi izliyorum ama oturup da yazamıyorum. elim gitmiyor.
isveç'te doktora boyunca 2 yayınlanmış yayın ve 25 sayfa civarında doktora tezi ile mezun olunabiliyor.
her seneye 2 yayın sığdıracağım diye, 100 sayfadan fazla doktora tezi yapacağım diye, mülakatta sorulara doğru cevap vereceğim diye döktüğüm terleri hatırlayınca kötü oldum.
neyse kalıcı kadro bulursam isveç'e göçeyim.
burada lisanların master tezine yardım edeceğim diye ciğerim soldu.
her sabah intihar düşüncesiyle uyanıyorum. sonra birkaç boş işle uğraştıktan sonra kahve eşliğinde tez üzerinde yoğunlaşmaya çalışıyorum. ruh halimdeki keskin değişimlerin bir kısmı kullandığım ilaçtan, bir kısmı ise rasyonel olarak yaşamanın bana daha büyük bir zulüm olduğunun bilincine çoktan varmış olmam. camuscü bir bakış açısıyla tüm rasyonel ve formal adımları tamamladım, ama yapmıyorum.
Bizi, deneye bağlı tutan, bilginin tamamiyle kullanılmasını engelleyen hatta çoğu zaman çarpıtan bir teknikle yazılır.
Şimdi ben, toplumun yüksek kesimlerinde deneyle elde edilemeyecek bir, kendi doldurdukları hazır ölçeklerle ifade edemeyecekleri bir hipoteze sahibim. Bilimsel ya da değil, bunun tez için kullanılamaması çok saçma.
Öğrenciliğin kaymağını son bir altın vuruşla yiyeceğin dönemdir.
Sıkıntılıdır. lakin sevdiğiniz bir konu üzerine çalışma yürütecekseniz zevklidir.
Bir boka yaramaz.
insanı rüyasında bile rahat bırakmayan şey. "Kendim ettim, kendim buldum" misali kimselere çaktırmadığım yıpratıcı bir süreç. Ayrıca bu hafta yakın gözlüğü edinmeme sebep olmuştur kendileri.
birinden nefret ediliyorsa edilecek en güzel beddua: tez yaz ama yazama. hatta o kadar kazama ki 4 yıl yazmamış ol, üstüne son 3 ayda başlar gibi yap ama yine başlayama! nefes daraltan, uyku kaçıran, rüyaya girince anında rüyayı kabusa dönüştüren çile. okuyamıyorum, okuyamadıkça yazamıyorum! öyle boş boş duruyorum bilgisayar başında!