din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine o bölgedeki merkez camisinin imamının girdiği sistemdir. öğrenciyi türlü türlü sınavlarla derslere kitleyip gündemden bir haber bırakmak isteyen sistemdir. koyun yetiştirmeye çalışan sistemdir. sistemdir de, eğitim midir?
oyuncak gibi sürekli oynanan, öğrencilerin halinin düşünülmediği bir sistemdir fikrimce. şimdi bir de her üniversitenin kendi sınavı olacakmış ya. mantığını çözemedim. o kadar imkanı olmayan insanlara imkan sağlamaya çalışıyorlar güya; o çocuğun kalkıp ilden ile sınavlara gitmesi nasıl olacak? hangi imkanla yani?
liselerde öğrenci yazılılarından sonra aldığı notları göremeyecekmiş gibisinden bişeyler bişeyler çıkmıştı. o zaman öğrenci kendi durumunu göremeden neye göre yön verecek? çalışmasını neye göre yapacak.
çok saçmalıyorlar yahu. olmuyor böyle. artık mantıklı bir sistem yapsınlar ve onun üzerinde oynama yapmasınlar.
Ailem sağolsun, kendileri beni tıp kazan, mühendis ol diye hiçbir zaman zorlamadı. Maddi manevi desteklerinin hep yanımda olacağını, beni sevdiklerini söylediler, ben de onları çok severim. Sanırım bu yüzden, mutsuz olmama neden olacak şeyler için beni zorlamıyorlar. Antropoloji okumak istiyorum diyecek çoğu çocuğa ailesi karşı çıkar mesela. Bizimkiler sağolsun, hiç zorluk çıkartmadılar.
Çok üzülüyorum istemediği halde soru bankalarıyla gezen, binlerce soru çözen gençlere. Gördükçe onları üzülüyorum. Gerçekten. Boş boş takılmak istiyordur belki de o ? Dizi açıp izleyesi vardır ya da ? Suç sanki ya bunlar, boş iş bunlar yapmasın etmesin deniyor. insanların mutluluğunu elinden almaya erken yaşta başlıyorlar böyle böyle ya, üzülüyorum.
bir örnekle başlamam gerekirse küçükken okulda araştırma ödevleri verdiklerinde internet gibi bir kaynaktan yararlanma imkanım olmadığı için ödev hazırlarken evde ıvır zıvır ansiklopedi falan ne varsa ufak bir bilgi bulurum diye araştırır , keser yapıştırırdım. belki genel kültürün çok küçük bir kısmı edindiğim bilgi ama o sayfaları karıştırırken aralarda rastladığım şeyler ister istemez kafada bir yere yerleşiyor , ister istemez daha ilkokul çağlarında aydınlandım havalarına sokuyor bu olay insanı.
şimdi bakıyorum kardeşime , verilen bir leonardo da vinci araştırma ödevini çat diye vikipedi'den buluyor , sayfada bulunan "değiştir" yazılarını bile silmeye tenezzül etmeden ödevin çıktısını alıp hocaya veriyor. hoca da ödevleri kabul ediyor , şimdiye kadar da "ödev şöyle böyle kötü , kopyala yapıştır lan bu" diye herhangi bir geri dönüş gelmedi eve. ben diyorum "olum bari değiştir yazılarını silseydin" diye , iplemiyor eleman tabi haklı olarak. bir yaptırım yok , puan kırma yok , başka bir şey yok.
ben anlamıyorum , bunu muhtemelen tek böyle yapan kardeşim değil , öğretmeni de bir şey demediğinden kendisinin bu hareketten vazgeçme gibi bir durumu söz konusu yok. demek istediğim bilgisayar kullanmasın değil , bir kaç kaynaktan araştırsın da bari farklı bir şeyler bulsun istiyor insan.
bu kadar basit şeylerin bu kadar özensizce yapıldığını düşündükçe eğitim sistemi hakkında gittikçe ister istemez kötümser olmaya başlıyor insan haklı olarak.
geçenlerde sokakta yürürken 2 tane 11-12 yaşlarında çocuk önümde yürüyordu. ikisinin de elinde tuğla gibi soru bankası vardı. ve gururlanarak ne kadar çok soru çözdüklerinden, sbs'den bahsediyorlardı.
içim bi' tuhaf oldu. o yaşlarda iki çocuğun oyun oynaması, çizgi film izlemesi gerekli, yüzlerce soru çözüp sayfalarca ezber yapması değil.
bu çocuklar ileride psikolojik olarak sorunlu olacak. kafayı yemiş olacaklar. en azından tahminim böyle.
bir de soru bankası demişken, bi' hesap yaptım, ortalama bir lise öğrencisi 11. sınıfta çalışmaya başlıyor. matematikten ygs, 11. sınıf ve temel matematik çözüyorlar. senede 3 tane sırf matematikten. geometriden de aynı şekilde. tarih, edebiyat, dil ve anlatım vs.den de 2'şer soru bankası desek, soru bankasına harcanan para kişi başına bin liraya yakın, hatta geçebiliyor bile. 2 senede 2 bin lira desek. bunu milyonlarca öğrenciyle çarp, işte ortada dönen para milyonlarca lira. bir de dershaneler, özel kurslar var. bunlardan da bir o kadar.
eğer sen bir insanı hayat görüşünü oluşturmaya başlaması yıllarda teste, ezbere boğarsan o insan aptal olur.
tamamen aileyi maddi olarak sikmek, çocukları aptallaştırmak üzerine kurulu, muhteşem bir sistem.
ne aileler bu işe bir dur diyor, ne öğrenciler. daha iyi eğitim sistemi olan ülkeler örnek alınamaz mı? alınabilir. de bu iktidarın işine gelmez. sorgulayabilen, ezberden sıyrılmış, dogmatik olmayan, objektif bireyleri iktidar pek istemez.
ilk ve orta öğretim yıllarında sözel yeteneği yüksek olan ve sosyal bilimlere yatkın olan öğrencilere fizik-matematik-kimya formülleri ezberletmektir. sayısal yeteneği olan öğrenciye ise failün-mefailün ezberletmektir. üniversiteye girişte ise test-tost çocukları kategorisindeki yeterlilikleri test edilmektedir. sorgulamayan, eleştirmeyen ve düşünmeyen huzurlu ve mutlu bir güdülebilir robo-toplum yaratmaktır amaç. çözüm ise tüm bu sistem saçmalıklarını birey olarak kökten çöpe atmakla başlayacaktır.
"insanların bir şeyleri var ki, gurur duyuyorlar onunla. Ne diyorlardı, onları gururlandıran şeyin adına? Eğitim diyorlar; kendilerini keçi çobanlarından ayırt eden şeymiş bu!" -Friedrich Nietzsche-
bu anlamda yetkili herkesin "fikrim geldi, fikrim geldi" diyerek üzerine ihitaç gidermesi ile, tam bir mikrop yuvasına dönüşmüş sistemdir. bi de son zamanlarda bu değişiklikleri yapanlar hep badem bıyıklıdır. (bkz: neden acaba)
Gençleri 12 yıl boyunca kôrelten bir virüstür.sosyal hayata hiçbir katkısı yoktur sadece ezberciliği öğretir.liseler de resmen ayrımcılık vardır.öğretmenler asil,öğrenciler köledir.öğretmenlerin yaptığı tek şey sigara ve çay içmek ha bir de idealist takılmaları var onu unumamak lazım.özetle eğitim denen şey ülkemizde sadece formalitedir.mark twain der ki okulumun eğitimime engel olmasına izin vermedim.
Bir ülkede değişmemesi gereken tek konu eğitim sistemi olmasına rağmen ülkemizde bu durum söz konusu değil. her yeni hükümette yeni bi değişiklik hatta her milli eğitim bakanı yeni bi sistem geliştiriyor oyuncak gibi olmuştur. Bi avrupaya bakalım yıllardır aynı sistem, olması gereken de bu. Türkiye'de ise öğrenci mağdur, öğretmen mağdur, halk mağdur.
öğretmenin pasif bir role büründürüldüğü eğitim sistemi hiçbir işe yaramaz. ilköğretimde sınıfta kalma kaygısı ve korkusu olmadığı için öğrenciler boş beleş okula gidip geliyorlar. öğretmene saygı mı? o da ne öyle bir şey yok artık. lise öğrencileri hocam demekten aciz ergen dizilerden kaptıkları replikleri oynamakla meşguller. hocaaa diye aşağılayıcı ifadelere kendilerini kaptırıyor ve benim aciz öğretmenim çıtını dahi çıkaramıyor. okul idaresi ne yapıyor bu konuda tabi ki hiçbir şey aman ceza uyarı almayalım da günler geçip gitsin modundalar.
eğitimde serbestliği her zamanki gibi yanlış yerimizden anladığımız için yeni bir kaosa doğru sürüklenmekteyiz. allah sonumuzu hayır etsin.
eğitim sisteminde değil mantık aranması gereken şey. eli sikinde eğitim sistemi hakkında atıp tutan kişilerde arıyorum bu mantığı. kardeşim eğitim sistemi yanlış olabilir. ama senin eğitim sistemine olan tepkin, sistemin yanlış olmasından kaynaklanmıyor. sen sadece her şey işine geldiği gibi olsun istiyorsun. önce bir kere bunu kabullen. "dersler teorik değil pratik olmalı." bak sen. sen alnından öpülecek adamsın diyeceğim ama siktir ordan.
her şey ne kadar kolay, hayat istesek aslında ne kadar beleş değil mi. "uyurken ingilizce öğrenin" başlığı ile gelen spam mailleri vardır hani. onlara benziyosunuz.