bugün

Ahmet Altan'ın " memleketi bir kiraz ağacına ve kadın memesine satarım" yazısını araştırdım.

içimizde bir yer romanında geçiyormuş.

“Ben bir tanrıya iman edeceksem kiraz ağaçlarını ve kadın memelerini yarattığı için iman ederim...

Kendi yarattığı kadınları örtülere ve evlere hapseden tanrılarla, savaşları çok ciddiye alan memleketlerle pek ilgim yok benim.

‘Bak çocuğum, şu benim yarattığım memelere, bacaklara, kalçalara bak, şu salıntılı yürüyüşlere bak evladım’ diyen bir tanrıyla dostum.

Arada bir başımı okşamalı benim tanrım, ‘işini elinden geldiğince iyi yap, sonra da hayatın alabildiğine tadını çıkar’ demeli, dostça uyarmalı beni, ‘iyi yaşa, öbür tarafta neler olacağı hiç belli değil.’

Tapıyorum ben o tanrıya.

Generalleriyle dalga geçen memleketlerde dolaşıyor ve o memleketleri seviyorum.

Bir kiraz ağacıyla bir kadın memesine, onların değerini bilmeyen her memleketi satmaya hazırım.

‘Sat’ diyor zaten benim tanrım, ‘Kadın memelerine bakmayan ve generallerini çok ciddiye alan memleketleri sat gitsin, ilgilenme onlarla, ben sana yalnızca bir memleket değil, koca bir dünya verdim, onu sev, ben sana senin zevklerini, kahkahanı paylaşan yeryüzünün her yanına dağılmış kardeşler verdim, onlarla eğlen.’

iyi bir tanrı benim tanrım. Çok geniş bir memleket benim memleketim. Kiraz ağaçları ve kadın memeleri bizim iman ettiğimiz mucizeler.”
görsel
Çevremde bazı çiftler var; Evlilikleri bitmiş. Kağıt üstünde evliler. Ya da erkekler çok saf ve kadınlar kocalarının arkasından binbir dalavere çeviriyor. Akşam bir kadınla tanıştım mesela o da o tayfadandı. "Kocana yeni telefon aldır" dediler. "Aldıracağım ama kocama değil" diyor gülerek. insan tedirgin oluyor. "Bende mi bu insanlar gibi olacağım?" Diye korkuyorsunuz. insanlar hep böyle miydi? Yoksa son yıllarda mı oldu bu değişim bilmiyorum. Mutsuz oluyorum. Gördükçe çok mutsuz oluyorum.
Beni neden yalnız bıraktınız?
hep çoooook önemli bir şeyin gelmesini bekliyormuş gibi bir his barınıyor içimde.

ama o şey hiç gelmiyor.

Aynen canım ya.
işten ayrıldım ve bu yüzden kitap alamıyorum. Okumak istediğim kitapları pdf olarak okuyorum fakat o kadar sıkıcı geliyor ki. Kitabın elimde olmayışı, sayfaları değiştirdikçe etrafa yayılan koku...
Canımı sıkan binlerce sebepten birisi.
Sabahtan akşama kadar eniştemle yattım, baldızıma kaydım, kaynanam pişt pişt dedi konulu programlar, akşam birbirinin aynısı saçma diziler ve gece de bunların tekrarları. Yeminlen şu bile ülkeyi terk etmek yeterli bir sebep.
her şeyin başı kendinizle barışmanız, gerisi çorap söküğü gibi gelir.
rüyamda görmüştüm bir ara;

rasim o. kutahyalı'yı taksim meydanı'nda toma aracının tazyikli suyunu sıka sıka hastanelik ediyordum.

yani işkence için değil, eğlenmek ve halkı eğlendirmek için. müthiş bir eğlenceydi, canlı yayında izleniyordu falan. ülkeye bir neşe gelmişti.
bir zorlukla karşılaştığın zaman, o zorluğun tâ gözünün içine bakabilmelisin...

salih mirzabeyoğlu - gölgeler
Yargı dizisinide bozdular iyice ılgaz savcıyı nasıl öldürtürsünüz be onsuz dizinin tadı çıkmaz..
bugün sabah makale yazarken, geri planda da şokopop - "seren serengil- gülben ergen kavgası"nı dinliyorum, boş boş ses olsun, diye...

bir baktım, bizim yazarlardan biri, fiilen seren serengil'i temsil ediyor.. ruh halinin de aynı olduğuna tüm hissiyatımla inanıyorum..

hayret edip, güldüm..

gerçekten de, sözlük yazarları birer ünlü olsaydı, acaba kim, kim olurdu...

başlık olarak tutar mı bilemem, ama açmaya üşendim..
bu ülkede en ucuz olan şey insan hayatıdır ve insanın değeri yoktur.

alkollü ve ehliyeti olmadan araba kullanıyor. Sürücü isa Eyice'nin kullandığı araçla kavşakta hız kesmeyip, ayrıca yola başka bir aracın gelip, gelmediğini de kontrol etmeden, geçiş üstünlüğü kuralına uymadan kavşağı geçiyor.

bir motosiklete çarpıyor.
istatistiklere yaralı olan geçen basit bir trafik kazası. Kazadan sonra gözaltına alınıp, adliyeye sevk edilen hafif ticari araç sürücüsü isa Eyice, serbest bırakıldı.

zurnanın zırt dediği yere gelelim.




https://www.ntv.com.tr/tu...mi,Iu0M7q2Qn0KB7k0eqT-R_w

çarptığı motosiklette yaralanan Solunum cihazına bağlı ve bilinci kapalı olan Aldanoğlu, 7,5 ay hastanede tedavi gördü. Aldanoğlu'nun sonrasında tedavisine evinde devam edilmeye başlandı. yatalak ve ölene kadar evde solunum cihazına bağlı olarak yaşayacak ki devamlı yatması hareketsizlik ile fazla da yaşayamaz. basit ve acı gerçeği nasıl örneklesem bilemem ama sadece ölülerde çürüme olmaz, hareketsiz ve devamlı yatağa bağımlı solunum desteği ile yaşayan beden de çürümeye başlar ki bunu izleyen aile bireylerini düşünemiyorum.

alkollü olup ehliyetsiz olarak araç kullanan, trafik kurallarına kavşakta geçiş üstünlüğüne sürat vb dikkat etmeyen, çarpma olay yerinde fren izi bile bulunmayan, bir insanı yatalak hale getirip ölene kadar yatağa mahkum eden ve solunum cihazı ile yaşamaya mahkum eden kişi tutuklanmıyor bile ve bu insan için hazırlanan
iddianamede istenen ceza (bilinçli taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına yol açma suçundan) 4.5 yıl.
4.5 yıl hapis istenmesinin nedeni de "Taksirle yaralama fiili mağdurun iyileşme imkanı bulunmayan bir hastalığa yakalanmasına veya bitkisel hayata girmesine neden olmuşsa suçun temel şeklinde öngörülen cezaya göre 1 kat fazla cezaya hükmedilir. (TCK 89/3-a) maddesine göre" en ağır ceza 4.5 yıl istenmiş.

mahkemede iyi hal vs indirimi ile alacağı ceza tahminen 3 yıl civarı olursa sevinin. eğer 2 yıl falan olursa da hapis bile yatmaz. en ağır ceza istenen cezayı alsa bile 2 yıl sonra serbest kalır.
bırakın alkollü ehliyetsiz araç kullanıp trafik kuralları geçiş önceliği vb durumlara uymamayı, birinin hayatını yok etmeyi, yatağa bağlı solunum cihazıyla yatalak hale getirecek kaza yapmayı bırakın; bu halde araç kullanana kaza yapmasa yaralama olmasa hukuk devletinde verilecek ceza 4.5 yıldır. hele bir insanı yatağa bağlı hale getirecek kaza yapanı maddi manevi çok ağır cezalara ve tazminata mahkum ederler.
amerika'da bu insanları vurup gebertiyorlar ki; kullandığı araba insan hayatını yok edecek silah olarak kabul edilerek bu insanlar dur ihtirana uymasa çocuk yaşlı kadın sarhoş uyuşturucu kullanmış vs ne olursa olsun vurulup öldürülüyor.

https://www.youtube.com/watch?v=UE_DN8fCcr8
Elimde bir iş ile çalışmayınca kötü boş teneke gibi hissediyorum lan nasıl radara yakalanmayan uçak yapıyorlar diyorum benim ne eksiğim var aq çok zamana harcıyorum burada gibi sinirleniyorum.
Alıştığım ödevimi yapmayınca küçük bir çocuk gibi mutsuz oluyorum.
Ekşi sözlükte yazınca konuşmaktan mi acizsin yazıyorlar kısa kesiyorum sonra başlıyor nerede yaşıyorsun yatıyorsun sanane aq neredeysem nereye,
Benmişim zaten atanmak istiyorum canım Nisan ayımda gitti zaten kaç dk sürdüyse artık.
Kıskançlık duygum depreşiyor.
Elime aldığım herşey bozuluyor zaten aq neyi soruyorsun sayfa kayıyor burada kayıt ederken aşağıdan geri çekiyorum.
Sevilmek istiyorum. Çıkarsız, amasız, fakatsız.. Dümdüz sevilmek işte.
eksi ruyalar
Gözüm ısırıyor bir yerden.
Bazı kişiler olurdu.

Aynı yere gidecek olsa da farklı yolları kullanırdınız.
Aynı kitabı okur farklı cümleleri alıntılardınız.
Belki aynı hikâyeye bile gülmüştünüz ancak güldüğünüz noktalar farklıydı.
Çiçekler sizler için en güzel şeydi ve o kasımpatı, siz begonya severdiniz.
ikiniz de daima gülümserdi ama siz ona ve oysa bir başkasına gösterirdi bunu.

Bazı kişiler olurdu işte; benzer ve bir o kadar da farklı olup aynı şeyleri yapıyor ve seviyor olmanın bile yetmediği.
Bu böyleydi.
Ne yazık ki bu, böyleydi.
Ülkede sorun görmekten yıldım. Sorun yokmuş gibi konuşan sorun çıkarıcılardan bıktım. Sorunu başkasına atan omurgasız görmekten tiksindim. insan olmaktan bu kadar yorulduğum bir başka zamanı hatırlamıyorum. Zirve yaptı.
Bi dönem çok ağır hastalıklarım vardı. Günlük işlerimi yapmak, işe gelmek, işte çalışmak çok zor geliyordu. Aldığım serumlar ve rahatsızlığımdan dolayı sürekli şiş ve solgun görünüyordum. Zamanla ameliyat oldum sağlığıma kavuştum. Cildim, yüzüm, saçım sağlığa kavuştu ve tipim değişti. Spora başladım zayıfladım. Şimdi daha mutlu, giydiği yakışan biri oldum. Ben hastayken benimle kilo yarıştıran benim fiziksel yapımla içten içe eğlenen bir arkadaşım vardı. Ben 1 yılda çok değiştim ama o aynı hımbıl halinde kaldı. Şimdi bana hasetle bakıyor ve bu beni çok mutlu ediyor. insanlar hastalanabilir iyileşebilir şişmanlayabilir zayıflatabilir bunlar geçer şeyler önemli olan kalptir ve bu kalp hiçbir zaman değişmiyor.
Doğum gününü kutlamayı isterdim ama yapamam.. bu sefer olmaz.
bunaldım da valla. boguldum bogdunuz bogdular. cümleten ananızı seveyim gidip rahat hisset cayımı icerek recep ivedik 3 izliyim. kendimi bi gün asayım da görün siz.
gülmek öyle bir eylem ki hiç görmediğin, neye benzediğini bilmediğin birisine bile cok yakışıyor. onun güldüğünü bilmek içinin erimesine, anının renklenmesine yetiyor.
bir bok yedim sanmıştım, ama çok şükür sandığım gibi değilmiş.
resmen omzumdan yük kalktı.
iş yerinde gece saat 9’da, takım elbisen artık üzerinde zıplıyorken, seni boğmaya çalışan kravatını yeni çıkarmışken ve masanda ancak bu saatte yemek yerken; şu anda yazlıkta olabilirdim, mangaldan yeni kalkmış olabilirdik ve annem çay demliyor olabilirdi, diye düşünmek…