Bir yerlerde,
Dümdüz uçsuz bir ovada,
Yemyeşil otların üstüne kızıl bir güneş doğmuştur şimdi.
Şimdi bir kalbe,
başka bir kalp uçup konmuştur
Eklemlenmiştir kırıklı yerlerinden.
Bir minik çocuk kalbi
Gelivermiştir her şeyden habersiz
Bir dünyalının avuçlarına.
Bir kadın, nakış nakış işlemiştir örgüsüne
Derdini kederini.
Karanlık bir geceye sabah olmuştur bir yerlerde.
Bir yerlerde binlerce papatya açmıştır
Sarısıyla, beyazıyla.
Hâyâl kırıklıklarına çıplak ayakla basmanın
vaktidir şimdi,
Yüreğine batan kırıkları tek tek toplamanın,
Bir bavula sığdıramadığın anıları
Çok gerilerde bırakmanın saatidir.
Ağlayan gözlerinden
Unutamadıgın kadını
damla damla düşürmenin vaktidir.
Hoşça kal diyenleri
Hoşça unutmanın
Yaşar dinlemenin,
Ağlamanın, aldanmanın,
Ve çantayı alıp gitmenin
Ve ağız dolusu küfretmenin
Tam vaktidir.
Durmaksızın akıp giden bir nehre
Karşı koyar gibi,
Akıp giden zamana direndim.
Boguldukça boğuldum.
Yüzmeye çalışmak yerine
Akışına kapılmalıydım belki de.
Savrulup gitmeliydim
Kırılmış bir dal gibi
Bir yerlerde çamura saplanıp
Kuruduğumu düşünürken
Yeşermeliydim yeniden.
Bir başka bataklığı
Evim yapmalıydım.
Silinip giden anıları düşündüm,
Kıvrılıp giden yolları...
Aklımın bir kenarında
Kıvrılıp bir ömür uyuyakalan
Yokluğunu düşünmemeye çalışırken.
iki kat fazladan deterjan kattım
Elbiselerimden kokunu silmek için
Mis kokulu deterjandan
farksızken kokun.
arka balkonları birbirine bakan,
komşu evlerin aşık çocuklarıyız ikimiz.
balkonun trabzanlarına dayanıp beni izliyorsun,
bense gözlerinde hayallere dalmışım çoktan.
aramızda derin bir apartman boşluğu..
kâğıttan bir uçak yapıyorum,
kanatlarına,
seni ilk günden beri sevdiğimi yazıyorum.
ve sana fırlatıyorum.
avuçlarına konan uçakla beraber
kanatlanıp uçuyor sana doğru kalbim.
avucundaki uçağa bakıyorsun,
gülümseyip bana bakıyorsun bir de.
bir aramızdaki uçuruma bakıyorum
bir sana bakıyorum..
Alnıma bir kar tanesi düşüyor,
Yüzünde bahardan kalma bir kelebek
Kanat çırpıyor, sıcacık..
aşkın en masum halini,
aramızda derin bir boşluk varken yaşıyoruz,
içimizde derin bir boşlukla bekliyoruz belki de kavuşacağımız günleri.
aramızda bir adımlık mesafe
elini uzatsan tutacağım,
aramızda derin bir boşluk
bir adım atsam düşeceğim.
annen sesleniyor sana içerden.
koşuveriyorsun hemen.
sizin evin ön penceresine gün ışığı vuruyor,
kuşlar konmuş avlunuzun parmaklıklarına.
bizim evin ön kapısında koca bir fırtına,
senin için yetiştirdiğim papatyaları
karlar kurutmuş çoktan.
Sana yazdığım şiiri okurken,
Kafiyeleri düşüvermiş boşluktan.
seni beyaz karlar korkutur,
beni, balkonunun aralık kalmış kapısı avutur.
Sen, sıcacık gülüşünle bulutlara nispet.
ben, bir güneşli günlere hasretim
bir sana hasret.
Bir çocuk, ağlayıp annesine koşuyor
Aklıma sen geliyorsun.
Bir sabah, güneş doğuyor
Bir umut, kendini asıyor.
Asıyor da yaşıyor yine de
Yarın yine asılmak için.
Ben asalak ebesiyim, her sabah
Yeni doğmuş umutların.
Ama sen umutları sevmezsin.
Bir çiçekçi dükkanında
Aklıma sen geliyorsun.
Aklımda bir koca ayna
Aynada yüzün..
Aydın'dan Van'a bir otobüs kalkıyor
içinde hüzün..
Bana bir ağlamak geliyor.
Biliyorum, sen buralara gelmezsin.
içimden gelen bir şiir yazmak için
Kağıtlar karalıyorum.
Oysa sen karaltıyı sevmezsin.
Bir gece yarısı uykusunda
Kan ter içinde uyanmışken,
Bir bardak su gibi aklıma geliyorsun.
Terli terli su içmek, hasta eder bilirsin.
içiyorum yine de,
Bilirsin, zehir olsan içerim seni.
Ama sen içerimi bilmezsin.
ikinci sınıf bir meyhanede
Aralanıyor yine perde, dertleniyorum.
Dertlendikçe içiyorum,
içtikçe susuyorum.
Oysa sen susmaları sevmezsin.
içinden geleni söyle diyorsun.
içimden kalkıp gidiyorsun.
Bunu kime söylemeliyim?
Sana söylememi belli ki
Artık istemezsin.
Gözlerinin içine bakıyorum,
Mekanın ve zamanın
Dışına kocaman adımlar atıyorum
(Bilmez miyim, sen adım atmaları sevmezsin! )
Seninle başlayıp seninle bitiyor mesafeler.
(Ama bilirim, sen mesafeleri de sevmezsin.)
Diyorum ki sana bakıp
Gözlerinin karanlığına
bir ışık olup akıp;
Kızımızın adını Asmîn koyacağım.
Sen dilimi bilmezsin:
Dağ çiçeği demek asmîn.
Oysa sen dağları sevmezsin !
Bu dağlarda buldum yüreğimi.
Yüreğimi bilmezsin de,
Dağlamayı iyi bilirsin !
Sensiz geçen saatleri,
Geri alıyorum şimdi.
Tersine yürüyorum
Sen yokken yürüdüğüm yolları,
tekrar sana varmak için.
Uykusuz gece yarıları
Uykusunda boğuyorum
Yokluğunda doğan umutları.
Ben 22 yaşındaki iki kıza bedelim
Ferrari'den inip Twingo'ya bindin
Rolex'i Casio ile değiştirdin
Spor salonunda o kadar vakit geçirdin
Biraz da beynini geliştirseydin.
Bir yaşam pınarını, iki kaynak beslesen.
Birisi Kaf Dağı' ndan diğeri en derinden.
Tabiatı toplayıp yere sersen yeniden.
Yine senden can bulur, masmavi sudan kadın.
Kapısı açık kalıp rüzgar inse cennetten.
Bir koku ki güzelce, değdiğini mest eden.
Öğrenmiş insanoğlu gündüz ile geceden.
Takip eder hep seni, sapsarı miskten kadın.
Toplasam salkımları el değmemiş bahçeden.
Bekletsem fıçılarda ta bugüne ezelden.
Yine sarhoş olamam, bana tek mey teninden.
Bir eline dokunsam, kırmızı aşktan kadın.
Günah olsa fark etmez, ruhum seni zikreden.
Kapatsalar zindana saymam yine zulümden.
Celladın elindeki, bir ip saçın telinden.
bana artık ölüm hak, simsiyah saçlı kadın.
Çekip alsa ruhumu, akıtıp da kirini.
hapsetse bir şişeye, ilahiden görevli.
Sonra mizanı kursa, toplansa tüm ahali.
Yine seni tartamaz, bembeyaz ruhtan kadın.
Geneli kötüdür. Aruzla yazamayan modern yazamaz. Yazmak var bir de yazmak var. Çoğu insan yazar ancak yazar olmak başka bir haldir. Evvela usül gelir, bilmeyen bileni taklit eder. Tabii bunların yeşermesi için toprak lazımdır. Toprak ise lisandır. Avamın bilmediği üç beş kelime bilince dil bilmiş olmuyorsunuz. Kök bileceksiniz. Kabul edin veya etmeyin ancak bu toprakların gerçeği bu. Osmanlıcaya aşina olmayan kişinin şiiri donsuzdur. Böyle yaparsanız keseden ne çıkarsa diye medine dilencisi gibi şiir yazacağınıza hazinenizden bugün hangisini kullansam diye seçmeceyle yazarsınız. Sade ve özlük için önce bir şeylere sahip olmak gerekir.
Kimseyi ezmiyorum, tavsiye veriyorum. iyi şiir yazmak istiyorsanız bunlar şart. Ha yok ben ilgimi aldım tatmin oldum bana bu kafi diyorsanız takılın ne diyeyim.
ne dünümdün, ne bu günüm, ne de yarınım;
takvimden kopmayan tek sayfamdın sen.
ne yazım, ne kışım, ne de baharım;
hazan mevsimi, rüzgara direnen yaprağımdın sen.
ne gökyüzü maisi, ne deniz yeşili, ne de güneş sarısı;
simsiyahıma bembeyazımdın sen.
ne yolcuydun yolda, ne yoldaş, ne de arkadaş;
gönül hanımda, hancımdın sen.
ne kazancımdın düne, ne borcumdun yarına, ne de kalanım,
ömür bakiyemde ziyanımdın sen.
ne meleğimdin, ne şeytanım, ne de nefsim;
en derinimde hissettiğim vicdanımdın sen.
ne cenneti hak ettim, ne yandım cehennemde, ne de çıkabildim berzahtan;
sonsuz bekleyişimde arafımdın sen.
bugün yazdım. acele bir şekilde, eksiklikleri vardır.
serbest bir çalışma. üzerinde sıkıntılar vardır. sevabıyla günahıyla kabul buyurun...
(aşkın şarkısı) diğer adıyla (alacaklı gözler)
şarkılar var içimizde susarsak kimsenin haberi olmaz.
şarkı söylemeyenlerin kaderi unutulmaktır,
ben şarkılarımı söyleyememişsem ona...
söyle dedi söyle de duyayım sesini,
''inandırıcı bulmak isterim ezgilerini''
sevdiğinden özel çiçekler bekleyen kızlar gibi
mutlu edilmek istiyordu gözleri,
bir şarkıyla silmek istiyordu geçmişi
tahtına kurulup seyrine dalmak istiyordu,
yudum yudum içmek istiyordu
yalanlarla kirletilmemiş bir aşkı
alıcı olmak istiyordu, alacaklıydı gözleri
anlasam da söyleyemiyordum ona
aşkımın şarkısını.
Herkesten daha mutlu yaşamalı hayatı
Bir bebek şaşkınlığıyla izlemeli olan biteni.
Bir çocuk merakıyla keşfetmeli her şeyi
Anne şevkati kadar kucak kucak sarmalı dünyayı.
Güneşe kör olana kadar bakmalı, suyu kana kana içmeliyim
Çiçeklerin kokusunu, Havayı, bayılana kadar çekmeliyim içime.
Yağmurda sırılsıklam olmalı, soğuktan tir tir titreyene kadar gömülmeliyim kara.
saçlarımı savurmalıyım dalga dalga denizlere, masmavi ufuklarda, dalmalıyım hayallere.
bebeğin ilk gülüşü kadar içten olmalı mutluluğum.
Kokladıkça uzaklaşmalıyım ölümden.
Yaşamın son nefesi kadar derinden hissetmeli hayatı.
Acı olan ne varsa boğulmalı gözyaşımla..
kapıyı yavaşça araladım,
ölüm sessizliğine saygısızlık etmeden,
yüreğimde kimsecikler yoktu,
aşkımız yerde kanlar içinde yatıyordu,
ihanetinin hançeri saplanmıştı,
seni seviyorum cümlesinin yüklemine,
ceset hala sıcak...
sadakat fazla uzağa gitmiş olamaz,
çabucak zihnimin kapılarını açtım,
bavula birkaç parça anı sıkıştırdım,
ikişer üçer indim mutluluk merdivenlerinden,
acelem var ayrılık trenine yetişmeliyim,
ömrümün son durağından,
pişmanlık taksisine atladım,
hayal kırıklığı garına vardığımda,
aşkmetre elvedayı gösteriyordu,
gözyaşlarımla ödedim bedelini,
üstü kalsın...
yalnızlık peronundan ızdırap vagonuna atladım,
acımadan kestiğin biletimde yazılı,
kendine iyi bak numaralı koltuğa oturdum,
saatler sensizliği vurduğunda,
tren bilinmezliğe hareket etti,
yanıma uğrayan seyyar satıcılar,
boş avuntular, yalancı mutluluklar satıyorlardı,
sahte gülümsemeler yanında promosyon...
hava kararırken tenim buz kesti,
yorgundum...
vagonun içindeki derin mezara uzandım,
o sırada...
azrail biletimi kontrole geldi,
onay verdi ölümüme,
tren sırat rayında ilerlerken...
Hoş geldin
beklemiyordum seni
hiç gelmezdin
dağınıklığını bağışla gönlümün
kırıklığını
yorgunum
güneşi uğurlamıştım az önce
bahar da ardından çıkmıştı
geceye dönmüştüm daha yeni
geç otur baş köşesine hüznümün
üşüdün mü
yakarım şimdi gözlerimi
açarım yüreğimin türküsünü
çay yapayım sana
aşk yeni bitti
yanına şiir koyayım
az da umut
içer miyiz ?
Ağlayarak gelmişiz güldürmediler
Kardeşi kardeşe sevdirmediler
Gün gelir hak yerin bulur dediler
Müebbet yemiş mahkum gibiyim.
acı gerçekler böldü, tatlı rüyalarımı
Dost bildiklerim çeldi, sağlam adımlarımı
Kendime, doğru bildim yanlış, hatalarımı
Feleğin çemberinden geçmiş gibiyim.
Dalım yeşermeden bağım kurudu
Kadir bilmezlere boyun eğildi
Ruhum bedenime esir edildi
Daha doğmamışken ölmüş gibiyim.
Kalemim sırdaşım oldu, Kağıdım mendil
gözyaşım mürekkep oldu, isyanım, derdim
Dostum diyenlere nasıl güvendim
Çölde serap görmüş, koşar gibiyim.
aynada gördüğüm silüet de kim ?
Bu kadar kendime yabancı mıyım ?
Camdan kafeslere hapsolmuş ruhum,
Kanadım kırılmış uçar gibiyim.