sözlük yazarlarından şiirler

entry5561 galeri47 ses1
    5551.
  1. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2382629/+

    *Başka bir kalbi incitmeden*

    Bir kalem al eline
    Boş bir kağıt .
    Bir kadeh çiz
    Kırmızı şarap doldur
    içelim ellerinden.

    Bir ipe birkaç sözcük diz
    şiir yazsın dudakların.
    Kağıda bak uzun uzun
    Sarhoş olalım gözlerinden.

    Bir şarkı aç, çalsın inceden
    Bir kalbi sev, büyüt
    Başka bir kalbi incitmeden!

    Bir ipek mendil al eline
    Sil gözündeki boncukları
    Seni sevdiğimi hatırla
    ve gülümse ki
    Ay kıskansın güzelliğini.

    Kasım,2024
    0 ...
  2. 5552.
  3. yalnızdım bir tanem yine dün akşam,
    hep memelerini düşündüm hep seni andım,
    dayanılmaz bir şey oldu kalçaların,
    dün gece tanganı yırttımda yattım.

    cengiz kurtoğlu ölmeden mezarında takla attı
    0 ...
  4. 5553.
  5. insansı moralin mi bozuk ya? Keyfim yerine geldinjdjdjdjdjd
    1 ...
  6. 5554.
  7. Bir iç Savaşın Resmi

    I.
    Çekişme

    insan ruhunun iki kutuplu savaşı,
    bir yanda ışıkla yıkanmış sabahlar,
    karanlıkta soluk soluğa öte yanda
    çırpınan düşünceler.

    Gözlerimde dolaşır,
    eksik kalmış bir duygunun yankısı,
    sanki bir ömür arayıp da
    bulamadığım bir sesin kırıntısı.

    Sorgular yüklü her adım,
    "Ben kimim?" sorusu
    dönüp durur içimde,
    bir girdap gibi çeker geçmişi.
    ve geleceği.

    Ne zaman bir cevap bulsam
    hemen arkasından gelir
    Bir başka boşluk.
    Anlam dediğim
    hep bir adım ötemde,
    dokunurum,
    dağılır.

    Geceleri susturamam içimdeki yankıyı,
    bir tarafım susmak isterken,
    Haykırır diğeri.
    Bu beden,
    bu kalp
    iki kutbun çekişmesinde
    bir yol bulmaya çalışır.

    Bazen huzur sandığım şey
    sadece alışkanlıktır,
    bazen kararsızlık
    en dürüst halimdir.

    Ve ben,
    her gün yeniden doğarım
    çelişkilerimin rahminden,
    bir umutla
    belki bu kez bulurum kendimi
    yarım kalmayan bir duygunun içinde.

    II.
    Eksik Bir Şey

    insan ruhunun iki kutuplu savaşı,
    sessizce geçer içimizden.
    bir taraf beklemekten yorgun,
    Gidecek bir yer arar diğeri.
    bazen bir çocuk suskunluğunda,
    bir şair yalnızlığında bazen.

    Gözlerimde dolaşır,
    eksik kalmış bir duygunun yankısı,
    ne zaman göz göze gelsem aynayla
    kırılır içimdeki yüz,
    ve hep bir yanım eksik kalır
    adı konulmamış bir sevgide.

    Bilirim;
    insan bazen yalnız kalmakla
    yenilir kendine,
    bazen de çok konuşmakla.
    Ben susmayı öğrendim en çok,
    Dökülen sözcüklerin
    Anlamsızlığını bildiğimden.

    Ruhumda dönüp duran sorular var
    ne zaman birini yanıtlasam
    öbürü kanar içten içe.
    Bir anlam arıyorum
    ama anlam,
    hep biraz uzakta duran
    ve yüzünü çevirmeyen bir kadın gibi.

    Geceleri daha çok büyür içimde bu arayış,
    bir yıldız gibi düşer kalbime
    kıpırtısız bir özlem.
    Kendimle karşılaşırım sık sık
    bir kahvede,
    bir durakta,
    ve bakarım:
    hangi ben, hangisine yalan söylüyor?

    (10 Mayıs 2025)

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2415921/+
    0 ...
  8. 5555.
  9. Ölümler, Dönüşümler ve izdüşümler

    Bir avuç gövdeyle başlar her sabah !
    sabanın izinde ter,
    ekmeğin suskun gölgesi.
    Düşen her tohum bir dua,
    her filiz bir çocuk gibi
    ana rahminden doğrulur sabaha.

    Zaman,
    bir ırmak gibi akar ayak bileklerimizden.
    Ne yana dönsek,
    bir çağrının esmer sesi:
    Gel, diyor,
    senin olanı al,
    senin olanı bırak.

    Kış gelir,
    gökyüzü keder gibi yağar çatılarımıza.
    Sözcükler susar,
    eller sabahın kabuğunda nasır tutar.
    Bir çocuğun yüzüyle ısınır soba,
    bir annenin sesiyle büyür tohum.

    Ama biliriz…
    gün olur,
    en bereketli tarlayı da
    en neşeli türküyü de
    bir sessizlik sarar.
    Gövdemiz toprağa döner,
    adımız rüzgâra.

    Ölüm,
    bir yorgunluk gibi çöker alnımıza.
    Ve toprak ana,
    bizi tekrar alır koynuna.
    Her şey başa döner:
    Bir tohum,
    bir çocuk,
    bir ağıt.
    2 ...
  10. 5556.
  11. Yıl Dönerken

    Bir yıl daha,
    zamanın eskiyen takviminde
    bir yaprak daha düştü usulca.
    Bir yıl daha,
    umutlarımızı ve kırgınlıklarımızı
    bir bohça gibi sırtımıza yükleyip
    geldik işte buraya.

    Ve şimdi…

    Gönül verdik,
    kalp kırdık,
    gönül aldık bazen.
    Kalbimiz paramparça oldu belki bazen.
    Bazen gönlümüz alındı, iki sihirli sözcükle.
    Fakat yaşadık her şeye rağmen.

    Geçmez dediğimiz günler geçti,
    kaç zifiri gecemiz yine sabah oldu.

    En güzel anlarımız
    avuçlarımızda sıkıp tutmaya çalıştıkça
    kum taneleri gibi kayıp gitti parmak aralarımızdan.

    Bir avuç toprağa ektiğimiz
    rengârenk çiçekleri sevdiğimize verdik bazımız.
    Bazımız, sevdiğimizi bir avuç toprağa verdik…
    Bir avuç toprağa ektik gözyaşımızı.
    Bir avuç topraktan biçtik ekmeğimizi.

    Bir temmuz sıcağında dondu belki içimiz,
    soğuk bir ocak sabahında sıcacık oldu gözlerimiz.
    Mayısta çiçek açtık bazen,
    bir kasım günü yaprak döktük.

    Öfkelendik,
    üzüldük,
    sevindik,
    kahkahalar attık bazen ağız dolusu.

    Böyledir biraz da her yıl.
    Güzel dileklerimizle başlar,
    güzel dileklerimizle uçup gider
    hiç konmamış gibi avuçlarımıza.
    Ama yaşanır şöyle ya da böyle.

    Güzel dileklerle başladık şimdi yeni bir yıla.
    Bazen güzel şeyler yaşayacak,
    bazen üzüleceğiz.
    Ama şunu da bileceğiz ki
    geçip gidecek.

    O yüzden:
    Yıllar geçip giderken;
    hayatı ertelemediğimiz,
    anı dolu dolu yaşadığımız,
    çoğunlukla güzel günler geçirdiğimiz,
    kötü günlerin üstesinden gelebildiğimiz;

    kıymet bildiğimiz,
    sevip sevildiğimiz,
    sıcacık sarıldığımız,

    her anın, her dostun kıymetini bildiğimiz;
    farkında olarak yaşadığımız
    bir hayat diliyorum

    Ve unutma:
    Hayat, avuçlarımızda tutmaya çalıştığımız şey değil,
    avuçlarımızdan taşıp gidenlerin bıraktığı izdir.

    Nice güzel izlere..
    1 ...
  12. 5557.
  13. --spoiler--

    bir avuç toprağa ektiğimiz
    rengârenk çiçekleri sevdiğimize verdik bazımız.
    bazımız, sevdiğimizi bir avuç toprağa verdik…
    bir avuç toprağa ektik gözyaşımızı.
    bir avuç topraktan biçtik ekmeğimizi.

    --spoiler--

    hepsi çok iyi...
    özellikle kapanış!

    ''ve unutma:
    hayat, avuçlarımızda tutmaya çalıştığımız şey değil,
    avuçlarımızdan taşıp gidenlerin bıraktığı izdir.''
    1 ...
  14. 5558.
  15. “Bir oda, bir adam, bir gece”

    —-——uyanıyor———

    Suskun bir duvar sesiyle uyanıyor biri
    bakıyor saatine,
    diyor içinden:
    "biri beni unutmuş olmalı"

    sağında eski bir sandalye
    solunda yarım kalmış bir limon çayı

    ayak ucunda kırık bir takvim
    gökyüzüyle bağı kesilmiş bir kuş gibi

    ‘sen gelince susuyor bazı eşyalar’
    diye mırıldanıyor sessizlik.

    Aynaya bakıyor biri
    herkes gibi kendi aynasında
    biraz başkasını arıyor.

    Diyor içinden:
    öbür yüzünü unutanlar
    gölgesiz kalıyor sabahları

    bir çınlama yayılıyor komşusunun camından
    sanki biri düşünmeyi unuttu orada,
    diyor biri kendi kendine.

    ve gece,
    Onu da herkes gibi
    kendine benzetiyor sonunda.

    ————zaman daralıyor————

    duvarlar nefes alıyor sanki
    saksıdaki çiçek solayazmış
    Sessiz bir terk ediş gibi,
    Diyor biri.

    zaman, halının kıyısına sıkışmış
    unutulmuş bir mendil kadar yorgun.

    bir telefon ışığı yanıp sönüyor,
    karanlığa atılmış küçük bir çağrı gibi.

    birisi perdeyi aralıyor biraz
    ama dışarısı da içeri kadar suskun.

    ‘bu gece kimse ölmesin’
    diyor içinden, biri
    çok sessiz,
    kırık bir dille.

    ve dünya,
    biraz daha dönüyor
    kimse fark etmeden.

    ————yalnızlık ağırlaşıyor————

    radyoda eski bir şarkı başlıyor
    söyleyeni öleli yıllar olmuş.

    bir bardak su
    yarıya kadar içilmiş
    ama susuzluk hâlâ taze.

    ‘her şey yerli yerinde,
    bir tek ben eksildim galiba’
    diye geçiriyor içinden biri

    cam buğulanıyor içeriden
    gökyüzü kendi yüzünü görmeye çalışıyor

    bir köpek havlıyor uzakta
    belki bir rüya kovalanıyor

    ve biri,
    bir sigara yakıyor.
    Ama duman sevmiyorum
    Diyor bir başka biri.

    içinde bir uğultu var insanın
    ne dursa susmuyor
    ne yürüse gitmiyor
    Diye düşünüyor.

    pencerede gri bir gölge asılı
    karşı evin ışığı hâlâ sönmedi
    biri daha sabaha çıkmak istemiyor belki

    "bu şehirde herkes eksik biraz"
    diyor kendi kendine
    ağzında sigara değil,
    suskunluk yanıyor!

    duvara yaslanmış bir çift ayakkabı
    kimsenin giymediği bir kaçışa hazır

    elleri ceplerinde yürüyenler
    aslında ellerini birbirine saklıyor

    konuşmuyor kimse
    çünkü kelimeler de bıkkın artık.
    Ama her sözcük,
    dudaktan atlamaya hazır
    Biraz da intihara meyilli.

    ve o adam — ismini sormadınız hâlâ !
    yüzünü dökmüş içinden,
    bir daha toplamamaya yeminli

    yıldızlar yok bu gece
    çünkü herkes perdeyi kapamış çoktan
    kimse bakılmak istemiyor artık

    yalnızlık diye bir ağırlık var odada
    ne kaldırılabiliyor
    ne yere bırakılabiliyor

    ve dünya,
    dönüyor yine
    sadece düşmemek için..

    ——sabah oluyor gece——

    perde aralığından sızan ışık
    bir suç gibi düşüyor duvara
    gölgeler sorgusuz,
    ışık bile sorgulanmıyor artık.

    biri sandalyesinde yamulmuş oturuyor
    hiçbir şeyin tam karşısında değil
    ne duvar,
    ne pencere,
    ne hayat

    sırtı dönük dünyaya
    kendi omzuna yaslanmaya çalışıyor
    ama orası da terk edilmiş çoktan.

    ‘herkes gidiyor bir yerden’
    diyor,
    ama ben
    Hiçbir yere gelmemiş gibiyim.

    gözleri açık
    ama baktığı her şey kapalı
    zihni, içeriden kilitli bir kapı
    ve anahtar
    çoktan verilmiş birine.

    saat tik tak etmiyor
    çünkü zaman burada geçmeye utanıyor
    bu oda zamanın da uğramadığı yer artık

    radyoda ses yok
    birinin gülüşü çalınmış gibi
    her şey yerli yerinde
    bir tek yaşam eksik

    ve dışarıdan geçen ayak sesleri
    bir ölü gibi ağır
    kimse kimseye varmıyor artık

    yalnızlık bu değilse nedir?
    kendini bulamadığın odada
    kendini tekrar kaybetmeye çalışmak mı
    Diye soruyor biri.

    ———içinde oturulmayan bir beden———

    göz kapaklarının ardı
    simsiyah bir boşluk şimdi
    düşler bile oturmayı reddediyor oraya

    aynada bir yüz değil
    bir zamanlar insan olmuş bir şekil
    çerçevesi var,
    hikâyesi yok !

    “bir şey olmadan önce de böyleydim”
    diyor içinden biri
    ama neyin önce
    neyin sonra olduğunu bile unutur gibi

    kapının tokmağına kimse dokunmuyor artık
    çünkü gelen yok
    çünkü giden de olmamış aslında

    bir ses vardı bir zamanlar
    şimdi onun yankısı bile kendine küskün
    duvarlar duymazdan geliyor
    çünkü duymak bile dinlenmek ister

    bir fincan var masada
    içi boş
    ama en çok o dolu suskunlukla
    bir çığlık içilmiş sanki içinden

    yorganın altında bir ceset değil
    bir hayal yatıyor
    üzerine zaman örtülmüş.

    ve herkes geçiyor sokaktan
    kimse başını çevirmiyor bu pencereye
    çünkü herkes biliyor:
    orada kendileri oturuyor olabilir..

    Biri diyor içinden,
    Uzun yaşamak istiyor herkes
    Fakat
    Yaşlanmak istemiyor kimse.

    Yaşlılık diyor biri,
    Bağlıyor sımsıkı,
    yalnızlığın kemendini
    Her ilmek bir ölüm gibi…

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2434210/+

    Şiir diyor biri, yalnızlığımın giydiği en güzel elbise.

    26.07.2025
    0 ...
  16. 5559.
  17. ışık sanılan sabah

    göz kapaklarını araladığında
    gözleri değil, yalnızlığı uyanıyor önce
    bir perde kıpırdıyor
    ama rüzgâr bile içeri girmeye çekiniyor

    çaydanlık sessiz
    ocak suskun
    kokusuz bir sabah sızıyor odanın köşesinden

    bir kuş sesi düşüyor camdan içeri
    ama yankılanmıyor
    çünkü duvarlar artık
    hiçbir sesi taşımıyor

    ayakkabılar hâlâ kapının yanında
    ama hiçbir yere gitme niyeti yok onların
    çünkü yollar da insanlardan yorulmuş

    bir not kâğıdı ilişmiş masaya:
    "unuttum."
    neyi olduğu yazmıyor
    ama her şeyi anlatıyor

    ayna bu sabah daha puslu
    kendini gösterme isteğini
    biraz daha kaybetmiş

    elini yüzüne süren biri
    sanki yabancı bir yüze dokunur gibi
    “bu ben değilim” diyor
    ama başka kimse de değil

    bir sabah bu
    evet, takvim öyle söylüyor
    ama yaşamak,
    biraz daha ertelenmiş gibi

    ve dışarıdan gelen sesler:
    bir çocuk, bir martı, bir minibüs…
    hepsi başka bir hayatın içinden geçiyor
    seninle ilgisi olmayan

    ve saat 08:12
    bir gün daha başlamış
    ama sen hâlâ
    dün geceki sessizliğin içindesin
    1 ...
  18. 5560.
  19. Yemyeşildi bulutlar ve maviydi ormanlar
    Gri toprağın üzerinde beyaz aslanlar,
    Beyazın üzerinde bir siyahlık.
    Yemyeşildi yılanlar ve solucanlar.

    Gri gözlerinin içerisinde kaybolmuştu sanat
    Ve müzik gözbebeklerinde gömülüydü
    Beyaz ve siyah saçlarının arasında
    beyaz ve siyahın birleştiği çizgideydi tablolar

    Beyaz tenin üzerinde geziniyordu kalemler
    Ve hiç olmadığı kadar küçük
    Küçüklük ve masumiyetin birleştiği çizgideydi dans
    Ve dansın içinde gizliydi sanat
    0 ...
  20. 5561.
  21. Hava kararıyor yine,
    Uzak şehirlerin kahpe rüzgarlarıyla bir kavgam var,
    Güneş doğmazmış,
    Ağaçlar yeşermezmiş kuru duvarlarla süslü bahar dallarında.
    Yetim dizeler şairin yalnızlığı,
    O kimsesi olur söylenmemiş sözlerin,
    Bilinmeyen acıları bilir nasır tutmuş yüreği,
    Dalgalara sorun,
    Taze ekmek kokusu yolunu gösterir evin,
    Bir de lüksün aheste çabası.
    Sevgilim olur hazan ve hüzün,
    Uğramazlar hayatla derdi olmayan çiçeklere,
    Karanlıktaki tohumdur onlar,
    Gözden akmayan damlalarla bulur can suyunu,
    Yetişememiş biri,
    Sanıyorlar sesi çıkmayan biri öteki.

    Bağırıyorum,
    Bir kırsak kadar heyecanlı,
    Bağırıyorum,
    Bahar vakti kızgın bir delikanlı,
    Bağırıyorum,
    Hesap soramadığım yağmurlara,
    Kalamıyorum içimdeki yalnızlıkla.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük