Üzerinde çok fazla fırtına koparıldığı için oturum izlediğim ama çok da orjinal bir şey bulamadığım dizidir.
Yakın çevremde daha "ters köşe olacaksın" falan dediler ama dizi kendi kendine dikkatli izleyiciler için spoiler verdi zaten.
Hele hele "ispanyollar La Casa De Papel'i yaptıysa Güney Koreliler "biz daha iyisini yaptık" diye bu diziyi çekmişler diye yorumlar vardı ki şimdi iyi bir pr çalışması gibi duruyor.
Öncelikle bir grup insanı bir adada bırakıp birbirlerini katlettirmeye azmettirmek yeni bir fikir değil. Ama Uzakdoğu sineması bu konuda daha şiddet içeren sığ yapımlar yapıyor. Yani bu insanların kültürlerinde bazı kompleksler var. Uzakdoğuluların gözlerinin küçük olmasından dolayı animasyonlardaki ve çizgi filmlerindeki karakterlerin koca koca gözleri oluşu gibi. Bu adada ya da kapalı bir alanda birbirini katletme olayı da buna benziyor. Ama açıkçası 2000 yapımı "Battle Royal - Ölüm Oyunu" daha etkileyici gelmişti.
Squid Game'in sonunda altında yatan bir felsefi değer aradım ama ben bulamadım. Bu konuda herhalde hiçbir yapım "Sineklerin Tanrısı * Lord Of The Flies" ın üstüne kolay kolay çıkamaz.
Squid Game'in oyunculukları ise gayet iyiydi. Başrol oyuncusu Lee Jung-Jae'nin oyunculuğu gayet iyiydi. Diğer oyuncuların içinde sırıtana da rastlamadım. Filmin oyuncuları içinde küresel çapta en çok tanınan oyuncusu olan Lee Byung Hun'u ise çoğu zaman bir maskenin ardında izliyoruz. Bu da ilginç bir seçim olmuş. ilk kez oyunculuk yapan filmin güzel kızı Jung Heyeon'un ise Instagram'da diziden önce 410.000 takipçisi varken bu sayı şimdi 18 milyona fırlamış durumda.
Kötü bir dizi değil ama adının üstüne çıkarılan fırtınaları da kesinlikle haketmiyor. Hele hele "La Casa De Papel" in ideolojik ve felsefi anlamda yanına yaklaşması zor.
Bu yorumları orta yaşın verdiği deneyimle buna benzer adada yaşanan birbirini öldürme film ve dizilerinin bıkkınlığı ile yazıyorum. Genç yazar arkadaşlar benzer yapımlar izlemediyse hoş gelebilir.
550 kişilik oyuncu önerisi yapabileceğim dizi.
Keşkem Gerçek olaydı.
Siz seçildiniz,
Kazanan bütün parayı alır,
Kazanan olmazsa bütün para ülkenin bütün iç ve dış borcunu ödemek için kullanılacak.
beğenmeyenlerin Cristopher Nolanın sikip sikmedigini merak ettiğim dizidir. la poşetler ne ürettiniz ne tükettiniz hayatınızda da herseye salça oluyorsunuz. izleyin geçin la. yağ gibi akıyor.
O kadar matah, abartıldığı gibi ihtişamlı bir dizi değildir. Açlık oyunlarından büyük ölçüde intihal yapılmış, boş zamanda izlenebilecek ortalama bir dizidir.
adamları yaptıkları da dizilerin içeriğine, görüntü kalitesine ve grafiklerine bak bide bizimkilere bak en az 100 sene geriden geliyoruz. sonra niye avrupa birliğine bizi almıyorlar.
vasat bir diziden fazlası değil buradaki ergen kardeşlerimiz bu diziyi not alsın yaşı otuzu geçip izlesin ha siktir neyi övmüşüm ben desin başka türlü anlamazlar şu an gençliğin verdiği heyecanla "uuu beybi" geliyor olabilir.
bence o yaşların en önemli özelliği bu en geniş perspektiften kendin bakıyor sanırsın başkaları da hiç anlamıyordur bir şeyden ne ironi lakin,
dizinin hataları epeyce fazla saymakla bitmez telefon olayı çok yüzeyde,
felsefi ve psikolojik olarak da dizinin kattığı pek bir şey yok,
yaşlı adamı, polis kardeşinin yönetici olduğunu, bu olayların bahis için yapıldığını çözemeyip sana verildiğinde "vov" çekiyorsan güzel kardeşim sana samimi bir diyeceğim var,
hayatında çözemediğin seni muhatap alan o kadar konu var ki bilsen büyürsü
bugüne kadar bilemediysen üzülme ömrü boyu fark etmeyenler var bunu.
Hayatı oyun gibi yaşamakla geçim derdi hakkında, bir söyleyeceği var diye beklenti yaratan, karakterler ve insani dertleri de dahil ederek görsellik ve iyi oyunculukla harmanlayan.. gel gelelim sonuca bağlamaya kalktığında her karakter ve konuda çuvallayan bir yapımdır.
Battle Royale, hunger games aşinalığı olanlar için yeni birşey yok. illa izlemek isteyenler 6 bölüm izleyip birkaç gün ara versin. 6 bölümlük deneyimini izleyen ve izlemeyenlerle paylaşsın. En çok öyle keyif alınır bence. 2. Sezona bırakılmış yanıtlar olabilir ama buradan toparlanması çok zor. izlersem toparlanma ihtimali için izlerim çünkü toparlanırsa efsane olur.
netflix'in en çok izlenen içeriği olma yolunda adım adım ilerleyen bir yapımın (belki çoktan başarmıştır) sadece türkiye'de abartıldığını düşünmek, "zaten bizim memlekette her şey abartılır" gibi genellemelerle desteklemeye çalışmak komik ama anlaşılır bir durum.
bir yapımın objektif kalitesi ile popülerliği arasında "ters u" şeklinde bir grafik olur genelde. gerçekten kötü ve gerçekten iyi işler genel izleyici tarafından değerlendirmeye layık görülmez, hakkında çok konuşulmaz.
ortalama/ortalamanın biraz üstü işler ise bazı faktörleri iyi kullanmayı başarırsa patlama yapar. izlediği şeyden beklentisi yüksek olan kitle de bu patlamayı "abartı" olarak görür, anlam veremez. yapımı kendisinden daha düşük bir beklentiyle izlemiş insanlarla arasındaki farkı ilan edebilmek için de kötülemeye, "o kadar da iyi değil aslında" demeye başlar.
yapılmış en yaratıcı iş mi? değil. gelmiş geçmiş en sürükleyici dizi mi? değil. görebileceğiniz en iyi oyunculukları mı içeriyor? hayır. ancak akıcı, izlemesi ve verdiği mesajları algılaması kolay ve çarpıcı sahneler içeren bir dizi. tam olarak da bu yüzden bol bol hakkında konuşuluyor hatta "abartılıyor."
dizi bu kadar meşhur olmasa, şu an "eh işte" diyen kitlenin kendini farklı (belki "üstün" daha doğru bi kelime) gördüğü grup da azalmış olacağı için büyük ihtimalle yorumları daha olumlu olurdu.
insan psikolojisi ilginç bir şey. neyse.
tanım: güzel bir dizi. en büyük rahatsızlığım vip'ler. ne kadar itici, ne iğrenç konuşan insanlar lan bunlar. kendi dilinde dublaj yapılmış gibi sahte, eğreti diyaloglar falan. kulağım ve (malum bi sahnede) gözüm kanadı.