filmleri izlemenin en keyif verdiği yerdir.
sevdiğinle, arkadaşınla veya tek başına izlediğin o filmler kadar zevk veren bir şey var mı bilemem. filme girerken alınan kola ile cheddar peyniri soslu nachos keyfini her yerde yapamamakla birlikte gördüğünüz yerde paraya kıyıp almalısınız. yaz aylarına özel bazı salonlar buzlu içecek satıyorlar, onlardan alırsanız film bitene kadar bitirmekle uğraşabilir ve filmi takip edemeyebilirsiniz.
sinema salonları içinde ise ayrı bir rahatsızlık veren oluşum var. yakınlaşan sevgililer değil, koltuğun arkasına ayağını vurup duranlar..
çok uzun zamandır gitmediğim bir yerdir ve gitmediğime pek de pişman değilim zira sinemalar kurguyla yapılıyor. sinemalar gerçgerçek olmadığı için sinema izlemeyi düşünmüyorum. herhalde en son 7. sınıfta gitmiştim.
vertov'a göre, sinemayı kendi üzerine kapatmak, yeni ve farklı bir üretim tarzını yerleşik "ticari" ve "sanatsal" biçimlere kurban etmektir. "ticari bir etkinlik olarak algılanan gerçek sinema ya da bir sanat dalı olarak tasarlanan sinema ve yaptığımız şey arasında ortak hiçbir şey yoktur."
yaşadığı durgunluk dönemi sonrası tekrar hayata dönme kıvılcımları saçan yedinci sanat.
Geçtiğimiz günlerde vizyona giren 'ölümlü dünya 2' filmini 21.30 seansında kapalı gişe izledim. insanlar güldü, eğlendi, harika bir geceydi. Sinemanın büyüsünü anlamak için de harika bir geceydi.
Tüm bunlar yaşanırken aklıma 1990'lı yıllarda yaşanan durgunluk döneminin 'yavuz Turgul'un eşkıya filmiyle bozulduğu aklıma geldi.
Bir benzerini yıllar sonra 'ölümlü dünya' filmi için konuşabiliriz gibime geliyor. Bir milyonu ilk iki haftasında geçmişti.
filmler tabletlerde ve televizyonlarda değil, sinemada izlenir.