çok amaçlı kelimedir şöyle ki
çembersel bir şekilde bol susamlı peynir ve çayla süper olan kocaelinin meşhur yiyeceği.
yüzme bilmeyen insanların su yüzeyinde kalmak için kullandığı içi hava dolu yine çember şeklindeki balon.bazen yerini şamrele bırakır.
ve son olarak biz ilkokuldayken simiiiiiiiiiiiiit diye bağırarak sesin çıktığı kadar koşturma hakkınızın olduğu bir oyundur.
küçükken oynanılan bir çocukluk oyununudur.kural bir bölge seçilir orada seçili kişiye vurulamaz.seçili kişi o bölgeden "simiiiiiiiiiiiit" diye bağırırak diğer oyuncuların peşine düşer fakat birini elleyene kadar "simiiiit" söylemini uzatması gerekir. nefesi biterse seçili bölgeye gidene kadar yiyeceği dayağın haddi hesabı yoktur.ancak nefesi bitmeden birine ellerse işte o zaman çok mutlu olur. onun verdiği sevinçle gavura vurur gibi arkadaşına vurmaya başlar.
orta okul ve lise dönemi oynanan , ölümcül oyun.
hayatınız simit kelimesine bağlı olup, simit derken nefesinizin kesilmesi halinde o azgın kalabalık size
hunharca saldırmaya hazırdır.
izmir de gevreeeeeeeeek diye oynanır.. yalan değil, böyle oynayan ufaklıklar gördüm. oyunlar yöresel dillerde değişiklik gösterirmiş meğersem..
yakında boyooooooooz, çiğdeeeeeeeeeeeeeeem sesleri duyarsam şaşırmam..
amg film'in son filmi. robert college faf kısa film yarışmasında birincilik ödülü almıştır. istanbul lisesi kısa film yarışmasından ise bürokratik sebeplerle diskalifiye edilmiştir.
buyrun burdan izleyin: http://vimeo.com/11921998
bir şemsi paşa'mız vardır. tarihte olduğu gibi günümüzde de meşhurdur. üsküdar sahilinde bir camii ve bir mahallesi vardır. "şemsi paşa pasajında sesi büzüşesiceler" sözünü kim bilmez.
işte o şemsi paşa, kanuni'nin veziriymiş. sokullu ile arasında bir husumet varmış. daha doğrusu, sokullu'nun olduğu yerde veziriazam olamadığı için sokullu'ya daima gıcık gidermiş.
sırf sokullu'yu uyuz etmek için, çağırmış bir gün mimar sinan'ı. ona üsküdar'da bir cami yaptırmış. adını da şemsi paşa camii koydurmuş.
gene böyle sokullu'ya homurdandığı bir gün, dalmış saray mutfağına. kolları sıvamış. bir güzel hamur açmış. hamuru "sokullu'ya nazire olsun diye" kol saati kıvamına getirmiş. üstüne de susam serpip fırına vermiş.
(herhalde bu susamda da gizli bir mesaj var ama, orasını bilmiyoruz.)
fırından çıkan hamur, ortaya mis gibi bir koku yaymış. tadına bakmışlar, herkes çok beğenmiş. padişah? o da bayılmış. adına simit demişler ve simit saray mutfağının vazgeçilmezi olmuş.
tam 160 yıl boyunca sarayda ve beylerin köşklerinde pişirilip yenmiş. derken halk kokuyu duyumuş. peşpeşe her köşeye simit fırınları açılmaya başlamış. anadolu'nun her yerine, balkanlara, ortadoğu'ya gitmiş simit.
bir istanbul klasiği olan simit böyle doğmuş.
unutmadan: şemsi paşa safranbolulu'ymuş ve en iyi simit ustaları yüzyıllarca hep safranbolu yöresinden çıkmış.