yanındaki boş yastık anlatır aslında herşeyi. yoktur artık o. delicesine uymak istersin, her şeyin güzel olacağı bir sabaha uyanmak için. ama bilirsin ki asla bu gerçekleşmeyecek. yalnız uyanmaktan korkarsın o yüzden uyumak istemezsin de bir yandan.
o'nun olmadığı bir sabaha uyanmaktansa hatıralarıyla dolu bir gece geçirmeyi tercih edersin ne kadar acı verecek olsa da. o'nu ilk gördüğün günden itibaren her anı tekrar tekra kafanda canlandırırsın, özellikle de mutlu olduğun anları. yüzünde sen farketmeden minik bir tebessüm oluşur ve daha iyi anlarsın o'nsuz olmak istemediğini. sadece O'nla mutlu olabileceğine inancın artar.
artık çok geçtir. o asla geri dönmeyecek, birlikte geçirdiğin bütün o zaman hayatında sadece bir anı olarak kalacaktır. bunu anlamaya başlamanla birlikte gözyaşların da artık sana eşlik eder.
cevabını bildiğin halde sürekli neden, neden diye sorarsın kendine. geçmişe dair alternatif çözümler üretmeye çalışırsın kafanda, hiç bir işe yaramayacağını bildiğin halde.
perdenin arasından sızan sabahın ilk ışıkları ile kafanı toparlamaya başlarsın. yeni bir gün, değişik bir gün bekliyordur seni. buna hazırmıyım diye kendini yoklarsın. hazır olmak zorunda olduğunun bilincine varırsın.
o kadar uzun sürmüştür ki gece sanki üzerinden haftalar geçmiştir. dün akşama nazaran biraz daha iyisindir artık. kafanı az da olsa toplamışsındır. o'nsuzluk fikrine alışabilme ihtimalini kabullenmişsindir. hayat çok da zor gelmiyordur artık.
kapıdan çıkarsın, derin bir nefes alırsın ciğerlerinin her hücresinde hissedercesine.
yeni bir hayatın başlangıcına doğru adımlamaya başlarsın yolu.
bu gecedir. bundan sonra ki her gecedir. ağlayamazsın bile, boğazında ki düğümler bir bir artarken sitem edersin hayata, kaderine... ve gecenin sonuna doğru umutsuz bir sabaha ulaşmanın verdiği acıyla ağlamaya başlar ağlarken uyuya kalırsın.
kabus dolu geceler serisinin ikinci bölümüdür... ama zaman geçince anlarsın ki kabusun tam tersine hayatının en güzel günleri başlamıştır... istediğin yerde istediğin kadar kalabilmek, istediğini yapabilmek, istediğin uzak yerlere gidebilmek...
reel anlamda sevmesen de ya da gerçekten ayrılmanız gerekse bile, belki 2 gün belki 2 ay birşeyler yaşansa da bir şekilde sizi üzen, önünüzdeki birkaç günü tuhaf bir melankoliyle geçirmenize sebep olan sürecin ilk gecesidir.
kötüdür. hala olanlara inanamadıgınız zaman diliminin en berbat kısmıdır. çünkü gök siyahtır, tıpkı yüreginiz gibi.
zordur, atlatamayacgınızı dü$ünürsünüz.
göz ya$ıdır, hayatınız boyunca akıtmadıgınız kadar göz ya$ı döktügünüzü dü$ünürsünüz.
agırdır, üzerinizdeki agırlıktan dolayı yatagınızdan kalkamayacagınızı dü$ünürsünüz.
bir siz varsınızdır geride kalan, yitik duyguları dagıtılmı$ göz ya$larını toplamak zorunda kalan. ve bilirsiniz ki, ancak siz olacaksınızdır kendinizi dipsiz kuyulardan çıkarabilecek olan...
uzerinden yillar gecse de, gecen yillar icerisinde hayatinizdan pek cok ki$i ogs misali gelip gecse de etkileri yine de silinemeyen, ara ara artci $oklarla kendini hatirlatan uzun bir gecedir.
gecen yillar icerisinde bazen akliniza sorular takilir, merak edersiniz, acaba o gece neler hissetmi$tir? yillar icerisinde nasil degi$mi$ ya da bildiginiz gibi mi kalmi$tir? neler yapmi$tir? ne yapmaktadir? "o" da zaman zaman o geceyi animsamakta midir? ama ilk zamanlarda ki kadar $iddetli degildir artik bu nobetler. sadece bogazda kismi bir dugumlenmeye sebep olur, sonra gecer i$te.
sonucta birey icin "her secis, bir vazgeci$tir" ve zaman icerisinde anlarsiniz ki guzel anilari saklamanin en iyi yolu onlari yenileri ile tazelemektir. hem zaten o kim bilir kiminle, hangi yeni mutluluklara yelken acmi$tir. sizde ko$enize cekilir hic tanimadiginiz birini beklemeye devam edersiniz.
şüphesiz uykusuz geçecek olan bir gecedir. sabahlara kadar oturur yazarsınız, müzik dinlersiniz, kitap okursunuz ama kalbinizin ağrısını geçiremezsiniz bir türlü. hayaller kurarsınız, bir şekilde bir yerlerde sevgilinizin yüzü gelir gözlerinizin önüne. sürekli hesaplaşırsınız kendinizle; 'neden bitti? biz şimdi ayrıldık mı yani ama nasıl olur? neden, neyi paylaşamadık ki? sorun bende miydi ki acaba? çok mu üstüne gittim onun?' bu sorular gözlerinizi yaşartana kadar çıkmaz kafanızın içinden.
bir de yok mu, acı çekeceğinizi bile bile sürekli romantik müzik eşliğinde sevgilinin resimlerine bakıp ağlamak? arka fonda bir müzik ve aklınızda sevgilinizle yaşadığınız tüm anılarınız...
insanın içini en çok sızlatan şeyse artık telefonunuzun çalmayacak olmasıdır. o deli dolu, sabahlara kadar süren konuşmalar, mesajlaşmalar olmayacaktır artık. olsa da eskisi gibi olamayacaktır en azından.
sabaha karşı daldığınızda rüyanıza sevgilinizin girmesi büyük bir ihtimaldir. bilinçaltınızdaki o 'yeniden barışma' arzusu rüyalarınıza işler. uyanana kadar sevgilinizle barışmış olduğunuzu, herşeyin eskisi gibi olduğunu görürsünüz, mutluluklardan mutluluk beğenirsiniz. sabah olup ta gözünüzü açtığınızda ne yazık ki hiçbirşey eskisi gibi değildir.
"artık sazın bağrı mı olur
kimsenin bilmediği bir ağrı mı
gider kendine gömülürsün
yoksa bu şehir bu sokaklar
seni alır kullanır seni alır kullanır
santim santim çürürsün."
tüm aşk sarkıları son ses acılır , sevgiliyle dinleneler özellikle . kafa güzel olana kadar içilir. sonra hep ' neden ?' sorusu sorulur . kendi kendinen gecmişte nerde yanlıs yaptıgına bakmaya calısır . elinden baska bişey gelmiyeceğini ancak umut ederek bekleyip durur.
hiç karsı tarafta su aramaz. hep kendi yer durur kişi. ve son bir sigara yakılır tüm yasanmısşıklara inat . sevgiliyi içine ceker gibi cekilir . ve yastıga kafayı koyarak tek bir yas damlası akarken sızar. keni içinde kendi kendine gecen gecedir.
tuvaletinizin çok sık geldiği hatta hiç gitmediği gecedir arada bir da miğde bulantısı geçirirsiniz kusmaya gidersiniz ama çıkartmaya çalıştığınız kusmuk değil içinizi parçalayan aşkın acısıdır.
ilişkinin ilk zamanları gelir akla. nerden nereye dersiniz.
o tadına doyulmaz, insanın içini ısıtan güzel günleri hatırlarsınız.
içinde kaybolduğunuz gözler belirir karşınızda. kokusu hala burnunuzdadır.
sonra kavgalar belirir zihninizde. sorgulama anı başlar işte o an.
hatanın nerde olduğunu düşünürsünüz.. kendinizi suçlamazsınız önce, bütün suç ondadır. zamanla, kızgınlığınız geçtikçe özeleştiri yapabilirsiniz. ama o an bütün suç sadece ondadır..
ve en zor ana gelirsiniz.
kabullenmek..
geçmişte ne yaşadığınızın bir anlamı yoktur artık.
bittiğini, gittiğini, sona gelindiğini kendinize kabul ettirmeye çalışırsınız.
beyin anlar bunları, zorlamaz sizi. ama kalp.. direnir tüm inadıyla..
hiç inatlaşmazsınız onunla. senin ilacın zaman dersiniz.
o gecenin sabahında ise siz başka siz olmuşsunuzdur.
daha sabırlı, daha katı, daha güçlü, daha umursamaz, en kötüsü daha ruhsuz..