bugün

şeyh sait ayaklanmasıyla anılmasına üzüldüğüm zattır,halbuki şeyh sait ayaklanmada kendisine destek vermesi için gittiğinde;osmanlı ordusunda binlerce derviş var ben nasıl onlara karşı ayaklanmanıza yardımcı olurum deyip şeyh saitinde bundan vazgeçmesine çalışmış fakat başarılı olamamış muhterem insandır.
Kurandaki nur suresinin, kendisini işaret ettiğini sanıp, dine küfretmiş bir adamdır kendisi.
bahtiyar bir ihtiyar var. etrafı, sekiz yaşından seksen yaşına kadar bütün nesiller tarafından sarılmış. yaşlar ayrı, başlar ayrı, işler ayrı, fakat bu ayrılıkta gayrılık yok! hepsi bir şeye inanmış, allaha!.. âlemlerin rabbı olan allaha, onun ulu peygamberine.. onun büyük kitabına.. kur'ân henüz yeni nâzil olmuş gibi, herkes aradığını bulmuş gibi bir hal var onlarda. said nur ve talebelerini seyrederken, insan kendini âdeta asr-ı saadette hissediyor. yüzleri nur, içleri nur, dışları nur hepsi huzur içindeler. temiz, ulvî, sonsuz bir şeye bağlanmak, her yerde hâzır, nâzır olana, âlemlerin yaratıcısına bağlanmak, o yolda yürümek, o yolun kara sevdalısı olmak evet!.. ne büyük saadet!

said nur, üç devir yaşamış bir ihtiyar. gün görmüş bir ihtiyar. üç devir; meşrutiyet, ittihad ve terakki, cumhuriyet. bu üç devir büyük devrilişler, yıkılışlar, çökülüşlerle doludur. yıkılmayan kalmamış! yalnız bir adam var. o ayakta şark yaylâlarından, güneşin doğduğu yerden istanbul'a kadar gelen bir adam. imanı, sıradağlar gibi muhkem. bu adam, üç devrin şerirlerine karşı imanlı bağrını siper etmiş. allah! demiş. peygamber demiş, başka bir şey dememiş. başı ağrı dağı kadar dik ve mağrur. hiçbir zalim onu eğememiş, hiçbir âlim onu yenememiş kayalar gibi çetin, müdhiş bir irade şimşekler gibi bir zekâ işte said nur!.. divan-ı harbler, mahkemeler, ihtilâller, inkılâblar... onun için kurulan idam sehpaları... sürgünler... bu müdhiş adamı, bu mâneviyat adamını yolundan çevirememiş! o, bunlara îmanından gelen sonsuz bir kuvvet ve cesaretle karşı koymuş. kur'ân-ı kerîm'de "inanıyorsanız muhakkak üstünsünüz" (âl-i imran sûresi âyet 139) buyuruluyor. bu allah kelâmı, sanki said nur'da tecelli etmiş!

mahkemelerdeki müdafaalarını okuduk. bu müdafaalar bir nefs müdafaası değildir; büyük bir dâvânın müdafaasıdır. celâdet, cesaret, zekâ eseri, şaheseri.

niçin sokrat bu kadar büyüktür? bir fikir uğruna hayatı hakîr gördüğü için değil mi? said nur en az bir sokrat'tır; fakat islâm düşmanları tarafından bir mürteci, bir softa diye takdim olundu. onlara göre büyük olabilmek için ecnebi olmak gerek. o, mahkemelerden mahkemelere sürüklendi. mahkûmken bile hükmedi-

yordu. o hapishanelerden hapishanelere atıldı. hapishaneler, zindanlar onun sayesinde medrese-i yûsufiye oldu. said nur zindanları nur, gönülleri nur eyledi. nice azılı katiller, nice nizam ve ırz düşmanları, bu îman âbidesinin karşısında eridiler; sanki yeniden yaratıldılar. hepsi halim selim mü'minler haline, hayırlı vatandaşlar haline geldiler… sizin hangi mektebleriniz, hangi terbiye sistemleriniz bunu yapabildi, yapabilir?

onu diyar diyar sürdüler. her sürgün yeri, onun öz vatanı oldu. nereye gitse, nereye sürülse, etrafı saf, temiz mü'minler tarafından sarılıyordu. kanunlar, yasaklar, polisler, jandarmalar, kalın hapishane duvarları, onu mü'min kardeşlerinden bir an bile ayıramadı. büyük mürşidin, talebeleriyle arasına yığılan bu maddî kesafetler; din, aşk, îman sayesinde letafetler haline geldiler. kör kuvvetin, ölü maddenin bu tahdid ve tehdidleri, ruh âleminin ummanlarında büyük dalgalar meydana getirdi. bu dalgalar, köy odalarından başlayarak, yer yer her tarafı sardı; üniversitelerin kapılarına kadar dayandı.

yıllardır mukaddesatları çiğnenmiş vatan çocukları, mahvedilen nesiller, îmana susayanlar; onun yoluna, onun nuruna koştular. üstadın nur risaleleri elden ele, dilden dile, ilden ile ulaştı, dolaştı. genç-ihtiyar, cahil-münevver sekizinden seksenine kadar herkes ondan bir şey aldı, onun nuruyla nurlandı. her talebe, bir makine, bir matbaa oldu. iman, tekniğe meydan okudu. nur risaleleri binlerce defa yazıldı, teksir edildi.

gözlerinin nuru sönmüş, iç âlemlerinin ışığı sönmüş, harabeye dönmüş olan körler; bu nurdan, bu ışıktan korktular. bu aziz adamı, dillerden hiç eksik etmedikleri "inkılâba-lâikliğe aykırı hareket ediyor" diye, tekrar tekrar mahkemeye verdiler; tekrar tekrar hapishanelere attılar. kaç kerre zehirlemek istediler. ona zehirler, panzehir oldu. zindanlar dershane... onun nuru, kur'ânın nuru, allahın nuru vatan sınırlarını da aştı. bütün âlem-i islâmı dolaştı. şimdi türkiye'de, her teşekkülün, vatanını seven herkesin, önünde hürmetle durması lâzım gelen bir kuvvet vardır: said nur ve talebeleri. bunların derneği yoktur, lokali yoktur, yeri yoktur, yurdu yoktur, partisi, patırtısı nutku, alâyişi, nümayişi yoktur. bu, bilinmezlerin, ermişlerin, kendini büyük bir dâvâya vermişlerin şuurlu, îmanlı, inanlı kalabalığıdır.

o. yüksek s
Bilinenin aksine fethullah gülen cemaatiyle aynı misyonu taşımamaktadır. fethullah gülen yenilikçi said nursi ise gelenekçidir. Kendisi kendi inançlarının tersine giden hiç bişeyi yapmamıştır. yaptıkları bi kesime göre tartışılır ya da tartışılmaz ancak sonucu ne olursa olsun davasından ve inançlarından dönmemesi takdir edilir. fethullah gülen ise öyle değildir asrın getirdikleri der ve her türlü yeniliğe açıktır. asya finansı asya bank'a çevirir, inançlarına ters olmasına rağmen rahşan ecevitle toklaştığı söylenir ki rahşan ecevitin kendisinde bi programda söylemiştir zaten.tüm davalar kalkmasına rağmen hala dönmemekdedir sebebi sorulunca daha türkiye hazır değil gibi söylemler le karşılaşılır. bu örnekler uzar gider. Ancak bediüzzamanın hayatında böyle kesitlere yer yoktur. Atatürk kendisini meclise bile davet etmiştir. sözün özü büyük adamları bazen davalarından sıyırıp zekalarıyla değerlendirmek gerekir.
edit: bu karşılaştırmayı, yazdığım yazıyı anlama gayterini gösterenler için yazdım.
din hocalarının çoğu zaman einstein ile kıyasladığı bir garip insan.
omrunun 35 yılı hapıshane , surgun ve takıbatla gecen, ama ne devlete kusen ne de talebelerını devlete karsı kıskırtan cumhuriyetın tek adam yaratma projesı nın tek" adama" rakıp olabıleceği gerekcesıyle pasıfıze etmeye çalıştığı son yuzyılın en buyuk ıslam dusunuru.

kendısı hakkında yapılan bırbırınden tutarsız ve garçek dısı ıddıalara ragmen tum zorlukları yenerek gerısınde dev eserler bırakmayı basarmıstır. rısale ı nur ve rısale ı nur talebelerı arkasında bıraktığı dev eserlerıdır. gunumuz tarıkat lıderlerı veya cemaat lıderlerı gıbı luks içinde yasamamış arkasında yemek kabı ceket ve bırkaç şahsı esyası dısında hıçbır maddı varlık bırakmamıştır. bu yasam bıçımı bıle tek basına saıd nursı'nın ıngılız usağı olduğu ıddıalarını curutmektedır. ıngılız usaklarının hayatlarını mucadeleden çok keyıf catarak luks içinde yasayarak geçirdıgı goz onune alınırsa bu nasıl bır usaklıktır kı omur mucadele ve yoksullukla geçmiştır. rısale ı nur un kuran a aykırılık teskıl ıddıa edenlerın daha rısale ı nurdan tek satır okumamış oldukları bırkaç sorgulamayla kolayca ortaya çıkmaktadır. rısalelerın kuran dan ustun tutulduğu ve kuran okunmayıp sırf rısale okunduğu ıddıası ıse rısalelere karşı olan cahıllığıde ortaya çıkarmaktaıdr. rısale ı nur dedığımız dev eser kuran artı onun yorumundan oluşmaktadır( orneğın kuran dan bır ayet yazılmakta ve ardından açıklaması yapılmaktadır) dolayısıyla rısaleyı okuyan kuranla bırlıkte onun yorumunu da okumuş olur.

tum bı ıddıalar cumhurıyetın tek adam yaratma projesınden kaynaklanan "çamur at tutmazsa da nasıl olsa ızı kalır" anlayısına dayanmaktadır. ozellılkle cumhuriyetın ılk yıllarında doruk noktasına ulaşan bu proje uygulaması ataturk'e herhangıbır sekılde rakıp olacak kışılerı pasıfıze ederek ortadan kaldırmayı ve boylece bır "tek adam" rejımını devam ettırmeyı amaçlamaktadır. basta bır çok ıttıhatçı lıder ve kazım karabekır gıbı kurtuluş savası komutanları olmak uzere bırçok kısı bu projeye kurban gıtmıştır.

ustad ıle ılgılı yapılan ıngılız usağı haın yaftalamasının bıran gerçek olduğunu varsayalım, pekı ataturk'un saıd nursı'ye yaptığı dıyanet işlerı baskanlığı ve mılletvekılı teklıfının o halede amacı nedır? ataturk nıçın bır ıngılız usagı haıne mılletvekılliği ve bakanlık teklıf etmıştır?
kimine göre sahtekârın biridir, kimine göre çağın alimidir.

fakat bu zat ile ilgili kesin olarak söylenebilecek tek bir şey vardır ki o da yazdıklarının "saçmalık" olmadığı, büyük bir özveriyle yazıldığıdır. allah aşkına, lambanın etrafında dönen sinekten feyz alıp da risale-i nur külliyatını yazabilir mi bir insan? ulan yorum yapacaksanız da gidin birkaç sayfasını okuyun ki kendisi hakkında yorum yapabilesiniz. ne düşündüğünüz kimsenin umrunda olmaz, ama 1000 sayfanın üzerinde, binlerce hatta milyonlarca insanın okuduğu şeyler yazan bir insana "salak lan bu eheh" demek gerzekliktir, başka bir şey değil.

hayır bari "iyi yazmış baba" de, ben rahat uyuyayım lan.
vatan haininin, emperyalist yardakçısının önde gidenidir. insanları dini kullanarak etkisi altına alıp kendini üstün yaratık ilan ettirmiştir. nurculuğun kurucusu kabul edilir. kürtlüğü türklüğü de önemli değildir kanımca, emperyalist uşağı her yerde uşaktır. türkiye'yi hala süren bir karşı devrim hareketine iten zattır. kendisini ve destekçilerini lanetliyorum...
yurdumuzun kanayan yarasina * kurban edilen islam bilgini, bir kesim varki düşman başına öyle söz ediyorlarki, bilmeyen tamam bu adam vatan hayini ip getirin kendi ellerimle asacağim diyecek, bu tip insanlara önce fikir yürüttüğü konuya çok iyi vakif olmasini tavsiye eder mevzu bahis konuya intikal ederim..

kuran-ı kerimin anlaşılamamasi nedeniyle her dönem bir kişi tesvir etmiştir, 16. yyda yazılan mevlana nin mesnevisine tüm dünya nasıl gıbtayla bakiyorsa, bu zaat-i muhterem de ayni şekilde döneminin mesnevisini yazabilecek Allah(cc) dostlarindan biridir,
Allah(cc) dostlari elbetteki peygamber(s.a.v) kadar büyük değildir, fakat bizim kadarda küçük değildirler.
karşı cepedekilere örnekleri dallandirabilirim fakar görebileceklerini zannetmiyorum. **

(bkz: zaman bilgi sahibi olduktan sonra fikir sahibi olma zamani)
fotoşopla resmine sarık yerine kalpak konup milli mücadeleyi tek başına kazanmışcasına cumhuriyet bayramında iett otobüslerine resmi konmuş kişi. şayet cemaati amacına ulaşırsa tarih kitaplarından atatürkü silip bu adamı o kitaplara yerleştirecektir.
said nursi yadıklarının tümünün saçmalık olması ihtimaline karşın dahidir.çünkü bu kadar ahenkli ve edebi bir dille kendince misal ve delil sunumu yapabilen birine cahil demek abesle iştigaldir.yazdığı kitapların tümünü veya bir kaçını okuyan bir insanın onu cahil,örümcek beyinli gibi kelimelerle tahkir etmesi pek de adil olacak bir durum değildir.kendisine karşı müthiş bir önyargıyla, hakkında kimi zaman yorum dayapmış biri olarak risale i nur külliyatının bir kaç mecmuasını 2-3 kez olmak üzere tamamını okuduktan sonra bu insan hakkındaki düşüncelerim tamamen değişti.içinde bilimsel gerçeklerin var olduğu ,ilmi anlamda tartışmasız hakikatlerin var olduğu ve olabildiğince özgün olan,şapka çıkartılacak örneklem yöntemiyle geliştirdiği izah metodu onu bölücü,ahmak,cahil görenlerin göz atmaları gereken şeylerdir.bu insan gerçekten son derece zeki ve oturup düşündürecek kadar digergam biri olmasının yanında, meal ve tefsir alanında benzeri görülmemiş bir metodoloji geliştirmiş, davasının her zaman arkasında olabilmiş metinmert biridir.bu dava benim düşünce dünyamın zıddına da çalışsa bir hakkı teslim etmek adına zekası,bilgisi,metodolojisi,cesareti ve entelektüelliği karşısında saygıyla eğiliyorum.okumadan değerlendirenleriçinse şimdilik sadece üzülüyorum.
Tartışmayı ve kavgayı değil, akli deliller sunmayı ve anlatma yolunu izlemeyi önermiş önemli şahsiyettir. Kitaplarında dönemin ingiliz ve frenklerine karşı yazdıkları ingilizlerin ve diğer istilacıların planlarına çok sert darbe vurmustur. Kürt milliyetçiliği yaptığı doğru olsa da bu zihniyeti taşıdığı dönemleri daha sonradan 'eski said' olarak adlandırmıştır. Eserlerinde türk milletine dizdiği övgüler görmezden gelinemez. Cibiliyet davasına karşı çıkmıştır. önemli olan davanın islam davası olduğunu vurgulamıştır.

Şeyh said'in ayaklanacağı haberi üzerine kendisine 'bin yıl islamin bayraktarlığını yapmış bu necip milletin evlatlarına ihanet eden iflah olmaz' uyarısında bulunmuştur.

Önemle altını tekrar çizmek gerekir ki: yaptıkları mandacılık değildi. O dönemde manda ve himaye için fetvalar veren binler hoca varken onların karşısında istiklali tek başına savunmuştur ve başarılı olmuştur.
hocasız. kafasından din bilgisi yazan kişi. değersiz olmasının tek sebebi budur. dinde ilham gelip yazma diye bir şey yoktur. kitaptan kendi başına okuyup hoca da olunmaz. tek yolu gerçek bir bilenden öğrenmektir.
bildiğin said-i kürdi. ama afilli olsun diye alttakilere bediüzzaman ekletiliyor. sen kimsin ki zamanın ötesinde olasın be adam. allahın kulu olmaktan, insan olmaktan başka birşey yapamazsın. o zaten en üst mertebedir. işte o mertebeye ulaşamayanlar böyle ünvan kullanırlar.
sözlük formatına göre içerik açısından yanlış başlıktır.

bir insanın kişisel başlığı lakap, ünvan vs içeremez.

ama her nasılsa 200 küsür kişi olmasına rağmen yönetim bunu görmemiştir.

Tanım: SAid Nursiye taraftarlarının hitap ediş şekli

Olabilir ancak bu başlığın açıklaması ve onun üzerinden Bediuzzaman denmesi mantıklı mıydı mıydı değil miydi,geyikleri çevrilebilir.

Başbakan Tayyip erdoğan başlığında mı tartışacağız tayyipi?
istanbul büyükşehir belediye başkanında mı?

Yoksa fatih terimi "Galatasaray teknik Direktörü fatih terim" başlığında mı?

Yoksa "Milan teknik direktörü fatih terim" mi?

Belki ilerleyen zamanlarda TV yorumcusu fatih terim başlığında mı?

Atatürk'ü de Ulu önder mustafa kemal atatürk başlığında
olmadı Başbuğ Mustafa Kemal atatürk başlığında
O da olmadı Bozkurt Mustafa Kemal atatürk başlığında
Yine olmadı Başöğretmen Mustafa kemal Atatürk başlığında
Daha olmadı Miralay mustafa kemal atatürk başlığında
daha da olmadı Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk başlığında
Hiç olmadı Gazi Mustafa Kemal atatürk başlığında tartışalım

anlamayanlar için biraz daha açalım

Fettoşu fethullah gülen hoca efendi başlığında mı tartışıyoruz
fethullah gülen başlığında mı

yoksa taraftarlarının daha da seveceği yarı peygamberliğini tescilleyen
mücedid fethullah gülen hoca efendi
başlığında mı?
henüz 10-15 yaşındayken bölge alimleri karşısında toplanmak suretiyle kendisiyle munazara yapmış, her soruya cevap vermesi üzerine 'bediüzzaman' diye adlandırıldığı süreç başlamıştır.

ezberindeki onlarca kitaptan sorulan sualleri şaşırmadan cevaplamakta olduğu için hocalarına ders verecek düzeye gelmiştir.

matematikle ve geometriyle de ilgilenmiş, bunlarla ilgili çalışmalarını toparlamış ancak evinde çıkan yangında bunlar tamamen yanmıştır. zaten istanbul'da kapısına 'her soruya cevao verilir, soru sorulmaz' yazmış, her konuda ( coğrafya, matematik, kimya, din, astronomi...) sorulan sorulara eksiksiz cevap vermiş kişidir.

Edit: bunların yanlış olduğu yönünde bilgisi olan varsa saçma bir eksi vereceğine özel mesajla yazsın.
einstein bir Said Nursi iki olduğu için bu lakap verilmiştir kendisine.

10 yaşındayken matematik teoremleri ortaya atmıiş 15 yaşındayken teorik fiziğe dalmıştır. (ama anlatılan hikayeleri dinleyenler 10 yaşında veletle 15 yaşında ergen bir çocuğun birikim farkını pek idrak edecek zekaya sahip olmadıkları için 10 ile 15 yaşındaki çocuğu aynı kefeye koyarlar. Herhalde kendileri 10 yaşlarından sonra zekaları gelişmediği için olsa gerek.)

Dağ başındaki Kürtler de o devirlerde zaten hep bilimle uğraşıp insanlığa faideli mi faideli oluyorlardı.

sonra bu zekasını ve bediüzzamanlığını Göksultan ABdulhamid han kıskanıp bunca zeka bunca zamanın harikalığı başımıza dert deyip Bu kişiyi harbi harbi tımarhaneye attırmıştır.
bircok gorusune katılmasamda zalimler için yasasın cehennem diyen yigit kisi...
hocasız olduğu iddiası yalan olan kişi. yıllar yılı medrese eğiti almış. kendinden yaşça çokca büyük alimi yarışmalarda yenmiş hatta bilerek verdiği yanlış bir bilgiyi kimse farketmediği için yarışmanın sonunda kendisi düzeltmiş kişidir. islam alimidir.
(bkz: üstad)
kürt devleti kurma niyetindeki birisini atatürk nasıl meclise gelip kürsünden öğüt verici bir konuşma yapması için çağırır diye düşünmeyen, aslında hiç bir şey düşünmeyen, servis edilmiş cümlelere mahkum zihniyetin kendi kabiliyetince alaya aldığı kişidir. güneşi söndürmek için gök yüzüne üfleyen kimi sevimli vatandaşlar kendisinin ingilizlere hizmet etmiş olduğunu söylerken ilginçtir ingilizlerce görüldüğü yerde vurulması emrinin verildiğinden de habersizdir. çünkü kendini ingilizlere satmış hocalarca verilen mandacı fetvalara karşı çok ciddi bir direnç oluşturmuş olduğunu da bilmez.

31 mart vak'ası ile ilgili ise söylenenler ibretliktir. said nursi 31 Mart Vak'asına karışmıştır fakat bu karışma ayaklananları yatıştırmak içindir. isyan eden sekiz taburu bir nutukla itaate getirmiştir. Bunu daha sonraki mahkeme savunmalarında defalarca dile getirmiştir. Üstelik vakanın arkasından onbeş hocanın mahkemeye çıkarılıp ayaklanmaya karışmak ve teşvik etmek gerekçesi ile hakkında idam cezası verilmiş, said nursi ise beraat etmiştir. hele hele bu konuya az çok merak salıp inceleyen bir kişi 31 mart vakasındaki ingiliz parmağını görmemesi için kör olması gerekir. kör olmak yetmez, damıtık gerizekalı olması şarttır.

kel ali tarafından binlerce molla, imam, hoca istiklal mahkemelerince ipte sallandırılırken kel ali acaba said nursi'yi bizzat yargılamasına rağmen neden idam cezası vermemiştir sizce?

yalnız asıl dikkat çekici olan şey kulakdan dolma bilgiyle bir savı fanatikçesine savunmak, üstelik bunu yaparken çağdaşlık iddia etmektir. oysa ki aklın yolu farklı bir yönü göstermekte. ülke genelinde yaygın bir hastalık olan cehalet ise beş para etmez propandalara müthiş kıymet biçmekte.

tamam, okumak zor geliyor, düşünme fonksiyonu acı veriyorsa tabii suç sizin değil. 40 beygirlik arabadan 180'le gitmesini beklemek yanlış elbette. beklemiyoruz da zaten.
(bkz: said nursi)( (bkz: bediüzzaman)) hapishanededir.. kendisi daha önce yaptığı gibi (bkz: risale-i nur) yazmak istemektedir.. kaldığı yer itibariyle yazı yazacak bir kağıt bulunmamaktadır..kendisi gardiyandan aldığı kalemle ve mahkumların sigara kağıtlarına yazılarını yazmaktadır... daha sonra ki yıllarda hapishanede yazılan bu yazılarla 600 sayfalık kitap oluşturulmuştur...
çelişki dolu biridir;

Tevrat, incil, Zebur'un, Peygamberimiz Aleyissalatü Vesselama ait ayetlerinin birkaçında:

Birincisi : Zebur'da şöyle bir ayet var : Allahım ! Fetretten sonra bize Sünneti ( yasayı ) ihya edecek ( düzeltecek ) olan zatı gönder.
Risale-i Nur Külliyatı 1. cilt. syf. 432 / Yeni Asya Yayınları 1994

Zebur'un hiçbir yerinde böyle bir ayet yoktur.
Said Nursi aynı sayfada devam ediyor,

Zebur'un ayeti : Ya Davud ! Senden sonra, Ahmed, Muhammed, Sadık ve Seyyid olarak anılacak bir peygamber gelecek. Onun ümmeti Allah'ın rahmetine mazhar olacak.

Said Nursi, Zebur'un bir ayeti diyor fakat ayet numarası veremiyor. Çünkü böyle bir ayet de yok Zebur'da.
Tevrat'ın 3. ayeti : Musa dedi ki : Ey Rabbim, ben Tevrat'ta insanlara iyiliği emredip onları kötülükten sakındırmak için çıkarılmış, Allah'a iman eden hayırlı bir ümmetin vasıflarını gördüm. Onu benim ümmetim yap. Allah buyurdu ki : O Muhammed ümmetidir.
Syf. 432

Said Nursi burada da, kurnazlık yaparak güya kaynak belirtiyormuş gibi, Tevrat'ın 3. ayeti diyor ki, ayet arandığı zaman bulunamasın. Tevrat'ta bir sürü 3. ayet vardır. Hangi bölümün, hangi 3.ayeti ? Bunu söylemiyor, çünkü Tevrat'da bu ifadeleri içeren böyle bir ayet yok.. Böyle bir ayet olmadığı gibi Muhammed'in adının geçtiği hiç bir ayet yok.

Tevrat'ın bir ayeti daha : Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Mekke onun doğum yeri, Medine hicret yeri, Şam onun mülküdür. Ümmeti ise hamd edici kimselerdir.
Syf. 433

Tevrat'ın hiçbir bölümünde, Muhammed'in adı geçmediği gibi, Mekke onun doğum yeri, ifadesi de yoktur.
Bir başka yalan,
Tevrat'ın bir ayeti daha : Sen benim kulum ve Resulümsün, Sana Mütevekkil adını verdim.
Syf.433

Tevrat'ta böyle bir ayet de yoktur.
Gene aynı yerde,
Tevrat'ın ayeti ; Hazret-i ismail'in validesi olan Hacer, evlat sahibesi olacak. Ve onun evladından öyle birisi çıkacak ki, o veledin eli, umumun fevkinde olacak ve umumun eli huşu ve itaatle ona açılacak.
Said Nursi bu ayetin Tekvin Bap 17'de olduğunu söylüyor. Tekvin Bap 17'de böyle bir ayet yok. Ancak buna benzer bir ifade Tekvin Bap 16'da 11 ve 12. ayetlerde var ;

11. Ve Rabbin meleği ona dedi : işte sen gebesin ve bir oğul doğuracaksın ve onun adını ismail koyacaksın çünkü Rab sana olan cefayı işitti.
12. Ve o insanlar arasında yabani adam olacaktır, onun eli herkese karşı ve herkesin eli ona karşı olacak ve bütün kardeşlerinin şarkında sakin olacaktır.
(bkz: hocasız)
Zarf'ın, mazruf'a olan aşkı.