bir gece, uyandım. bir biletle biri geldi yanıma. evdeyim, dedi ki gidelim buralardan, bırak kendini, sev beni, sevilmemişim hiç, kimsesizim. bana kimse ol. bunların hiçbirini söylemeden, söyledi bana. öyle sandım. o ilk anda öyle sevdim ki, haberi bile yokken çıkmıştım yola onunla. yoktu haberi, yanında olmaya karar vermiştim. hiç bilmiyordu, yaralarını sarmaya söz vermiştim..
evimin zincirleri ve kilitlerinden nasıl girebildiğini düşünürken uyudum..
böyle biri yokmuş, uyuduğumda anladım. o kadar gerçek bir uyanıklıktı ki, uyumam gerekiyormuş anlamam için. zaten derlerdi, iki tren ancak birbirine çarparsa kavuşur diye. zaten tren de tekmiş.
Haydi kalk gidelim bu şehirden
Gün doğarken ya da güneş batarken
Belki kuşlar geçer üstümüzden
Kanatlanır senin ellerinden... Ellerinden
Gül renginde gün doğarken
Boğazdan gemiler usulca geçerken
Gel çıkalım bu şehirden
Ağaçlar, gökyüzü ve toprak uyurken
Dolaşalım kumsallarda
Çılgın kalabalık artık uzaklarda
Yorulursan yaslan bana
Sarılıp uyuyalım gün batımında