"evden çıktıktan sonra bir şey unuttuğunu fark ederek duraklayan, fakat unuttuğunun ne olduğunu bir türlü bulamayarak hafızasını ve ceplerini araştıran, nihayet, ümidini kesince, aklı geride, ileri gitmek istemeyen adımlarla yoluna devam eden bir insan gibi üzüntülüydüm."
içimizdeki şeytan romanıyla etkisinden -belki bir kaç hafta- kurtulamadığım akıcı bir psikoloji tahlil romanıdır.
kitabı almama sebep ise arka kapağında bulunan romanın bir alıntısıdır.
--spoiler--
"isteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum, müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... içimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... içimizdeki şeytan yok... içimizdeki aciz var... Tembellik var... iradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var..."
--spoiler--
tahlil romanı demişken; üstad peyami safa'nın matmazel noralya nın koltuğu'nu 1. * sıraya -şahsım adına- almamda hata etmiş olmayız sanırım.
''insanlar birbirini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.'' *
Yeni Dünya adlı öykü kitabında, "ayran" ve "Isıtmak için" adlı öyküleri var ki,
insanın yüreğini avuçluyor resmen.
Sabahattin Ali, öyküleri çok nettir. Kelimeler somut birer nesne haline dönüşür insanın beyninde.
Mesaj için öyle dolambaçlı, beyin egzersizine hiç gerek yoktur.
O, ezilenin yanındadır. ezilenin çektiği her zaman en somut olandır.
Sabahattin Ali, koca elleri ile bizi kalbimizden avuçlarken,
o kadar duru, o kadar sade bir anlatım kullanır ki, bu anlatım hiç bir mantığımıza aykırı gelmez;
hiçbir organımızla çelişmez.O yüzden empati kurmak çok daha kolaylaşır bizim için.
Onun gibi bir yazarın yazdıklarından dolayı yargılandığını, işsiz güçsüz kaldığını bilmek,
hakikaten insanı derinden etkiliyor. Biz nasıl bir ülkede yaşamışız ki, bu büyük insanları
yargılamış, sürmüş, yetmemiş; devlet eliyle öldürmüşüz.
"ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?"
insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.*
Dikkat edin bu üçü komünist'tir ve cumhuriyet rejimine düşmandırlar. Nazım, atatürk'e burjuva kemal şiirinde hakaret eder, sabahattin ali atatürk karşıtı şiiriyle sinop cezaevinde hapis yatar. solcuların sembol ismi deniz gezmiş ve arkadaşları atatürk resmini devlet dairelerinden indirip lenin ve stalin'in posterlerini asmış ellerinde türk bayrağı yerine kızıl bayrağı taşımış, cumhuriyet rejimini yıkıp türkiye'ye komünist sistemi getirmeyi amaçlamıştır. Atatürkçü (!) ler hiç kızmasın, ne yazık ki durum böyle...
müthiş öyküleri bize armağan eden yazar. kendisi,
öğretmenlik yapmıştır. belki bu yüzden, cümleleri çok sade ve akıcıdır.
hakkında yazmak isterken, cümlelerimin yakışmayacağını düşünüyorum üstada.
her öyküsünün içinden deli gibi geçtim. yazdığı her nesneye dokundum; konuştum onlarla.
kaptırdım kendimi.
onun karakterini keşfetme yolunda, onu anlatan kelimelerin, notaların peşindeyim.
hakkında yakaladığım her ipucu, beni daha fazla cümlelerin içerisine itiyor.
okudukça sabahattin ali'ye ulaşıyorum. okudukça onu tanıyorum.
hakikaten, tadı beynimde kaldı cümlelerinin, hikayelerinin ve de temalarının.
onu hunharca katledip bizi, öykülerinden, romanlarından mahrum bıraktılar.
sana nasıl kıydılar!
sosyalist şair ve yazar.41 yaşında faili meçhul bir cinayete kurban gitti.kürk mantolu madonna romanı pek güzeldir.dağlar ve rüzgar adlı şiir kitabındaki şiirleri de iyidir.hece vezni ile yazan ender solculardandır.bir çok şiiri bestelendi.
türk edebiyatının-ki çok uzun bir süre çükünden tavana asılmasına karşın çocuk sahibi olamayışından yakınılır- belki de yetişmiş en ciddi dehâsıdır. sadece yazdıklarıyla, anlattıklarıyla değil düşünce işçiliği ile de ne denli kuvvetli bir dehâ olduğunu kanıtlamıştır bana göre.
"mahkemelerde" adlı kitapta, kendisinin hapis dönemi ile ilgili çok ciddi adalet sıkıntılarının mevcudiyetini görebilmek mümkündür. kesinlikle öldürülerek ölmesi gerekecek kadar düşün sahibi bir adammış ve nihayetinde de öldürülmüş, toplumun sözümona değerleri, ahlâkı kurtarılmıştır. ağa piçlerinin, tecavüz ettiği hizmetçi kızların varlığından bahsetmek de böylesine bir cezayı fazlasıyla hakediyormuş açıkçası.