ne zaman aklıma gelse içim cız eder.
bir röportajda kızı filiz ali babasına dair şunu anlatmıştı:
babası ona küçükken ünlü bestecilerin fotoğraflarını gösterirmiş. kimin kim olduğunu bir oyun gibi öğretirmiş.
sadece gramofon ve biraz radyo yayını olan o günlerde bestecileri dinleyerek tanıma imkanı her halde mümkün değildi. sabahattin ali müziği sevdirmek için bu yöntemi bulmuş.
Filiz ali'nin ilerde önemli bir müzikolog olmasında küçükken atılan bu temellerin etkisi çok her halde.
sabahattin ali'yle ilgili beni en çok hüzünlendiren şey uğradığı alçakça suikastten çok yorgun düşecek kadar yalnız gitmek zorunda kalması.
romanlarında bile sevdiği kadına kavuşamamış.
“Tahammül sınırım çoktan aşıldığından beri insanlarla daha az görüşmeye, hislerimi açmamaya ve tuğla tuğla duvar örmeye başladım. Beni sıkıntıya sokacak insanları ve durumları elimin tersiyle ittim, pişman değilim.” Demiş sabahattin Ali, bundan daha mantıklısını ve son zamanlarımı bu kadar güzel özetleyenini okumamıştım.
Sadece yaşarken değil, öldürüldükten sonra da eziyet görmüştür.
Cesedi, otopsi ve muayene için mezarından çıkarılmış ve bir torba içerisinde oradan oraya taşınırken kaybolmuştur. Kişisel eşyaları, haciz bahane edilerek ailesine verilmemiştir. Kızı filiz Ali daha sonradan ıstranca dağları’nda bir kayaya şiirini yazdırarak sembolik bir mezar yaptırmıştır.
dişlerini ve yumruğunu sıktı, dudaklarını ısırdı; buna rağmen gözlerinden yanaklarına doğru iri damlalar yuvarlanmaya başladı. bu yaşlar bütün manzarayı örtüvermişlerdi. kollarının yeni ile gözlerini sildi. hayvanına atladı. bir kere daha dönüp geriye baktıktan ve ömrünün en korkunç senelerinin geçtiği bu kasabaya yumruğunu uzatıp tehdit eder gibi salladıktan sonra, atını ileriye, dağlara doğru sürdü. içindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. matemini ortaya vurmadan tek başına yüklenecek ve yeni bir hayata doğru yürüyecekti.
Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.
Sabahattin Ali-Kürk Mantolu Madonna
" Kalabalık beni sahiden sıktı. Ben ikide birde böyle oluyorum, bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen da hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret filan değil… insanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile… Sadece bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımdan küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Fakat sonra birdenbire etrafımda bana yakın birilerini arıyorum. Bütün bu beynimde geçenleri teker teker, uzun uzun anlatacak birini. O zaman nasıl hazin bir hal aldığımı tasvir edemezsiniz."
Gazeteciliği ve yazarlığının yanı sıra pek de bilinmeyen bir ilgi alanı da fotoğrafçılığa olan merakıdır. Çoğu siyah beyaz olmak üzere yüzlerce fotoğraftan oluşan bir arşivi vardır.
Sabahattin ali’nin Objektifinden sevdiği kadın ve kızı.
Aynı gün doğmaktan mutluluk duyduğum Aydın yazar.Keşke bu kadar cesur olmayıp canından olmasaydı.Edebiyatımıza kısacık yaşamında güzel katkılar yapan yazar.
--spoiler--
Fakat her şey geçer, her şey unutulur. Kendini bir felâketin içinde kaybetmenin mânâsı yoktur. insan birazcık da kalender olmalıdır!
--spoiler--
raif efendi gibi bir eziğin bile neler yapabileceğini bizlere göstermiş, duygusallık, ince düşünce, naiflik konularında hepimize ders verebilecek güçlü ve saygı duyulası yazar.
iyi ki senin kitaplarını okuyabilme fırsatı yakaladım şu kısa dünyada.
Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka... Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!
Kürk mantolu madonna.
Başka bir soluk aldırır -aşkı-anlatırken (sadece bu değil), ben de yavaş yavaş okurum onu. Bir şeyleri atlamayayım diye.
Allahım sana geliyorum yarabim sen sabır ver. Sabahattin Ali'ye fenomen demişler Ali'ye fenemon demişler.. delirmemek elde değil, Arkadaşlar siz hangi evrende yaşıyorsunuz?
Bu arada Sabahattin Ali'nin YouTuber olduğunu herkes bilir.
Tam bir balık erkeği. Böylesine hassas biri başka burçtan çıkmazdı zaten.
içindeki yaşadığı ruhsal bunalımı eserlerine de yansıtıyor. her kitabında kendinize dair bir şeyler bulursunuz ya hani; acıyla harmanlaştığı, duygularla yoğunca özdeşleştiği içindir. Kendine ait ayrıntılar bırakıyor her eserinde. içtenliğine hayranız aslında.
Sabahattin Ali 113 yaşında! iyi ki doğdu. iyi ki yazdı.
"Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz, (almak, vermek) bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkar (en hakir) mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkartmalıdır.. Bilmelidirler ki iki cins birbirleriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca mal sahibi değil, ortak, hayat ortağı demektir. Bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimaği ve fikri sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir. Memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim. bu kadar efendim."
....
Sabahattin Ali bu satırları, 17.10.1932'de yazmıştır ...