Büyük romancı. içimizdeki şeytan kitabı başından itibaren her cümlesiyle insanı çok etkiliyor. kürk mantolu madonna ise ikinci yarısında basit bir aşk hikayesine dönüşmüş gibi.
Biz zamanında sabahattin ali okurken komünist köpeğe bak bunlar bölücü diyorlardı. Hey gidi günler. Koca sabahattin ali şimdi kendini bilmez çoluk çocuğun saçma çamura batmış kuru aşk sözleri dolu zihinlerin içinde. Ben vazgeçtim arkadaş. Siz okumayın böyle yazarlarımızı. Siz açın o kuru çamura batmış sevda sözlerini zihninize dolduran kahraman tazeoğlu falan okuyun. Allah muhafaza bunlar birgün oğuz Atay falan okumaya kalkarsalar halimiz nice olur.
varlıkla yokluk arasındaki ince çizgiyi çok iyi çizebilen üst düzey bir yazar. zira eserlerinde toplumun ya da kişilerin içine düştüğü kaosu o kadar net ve tokat gibi yüze vururcasına anlatır ki feleğiniz şaşar. öz itibariyle hasan ali toptaş ile garip bir benzerliği var. kütüphanede çalıştığım süre boyunca ilk dadandığım raftı noir social yazarlar. tarifi imkansız bir yalnızlık sunar size ve bittiğinde sizi onunla baş başa bırakır. insanın dolu dolu bir hayat yaşaması için mutlu olması gerekmez. önemli olan içinde bulunduğun karakterle bütünleşmek.
Önceleri milliyetçi iken sonradan sapıtarak komünist olan, fakat düşüncelerini değiştirdiğini ispat etmedikçe kendisine iş verilmeyeceği söylendikten sonra sözde hükumet tarafına geçen zat.
insanın toplumsal zayıflıklarını işlerken aynı zamanda da her sayfasında düşündürecek kadar derin bir kurgu oluşturduğunu düşündüğüm yazar. Her kitabında yer alan karakterlerin ayrı ayrı farklı bir insanı temsil ettiğini de düşünüyorum.
Toplumu, insanı ve olayları dönem koşullarına bağlı kalarak ve her zaman dönemindeki yazarlardan daha kalıcı, özgün bir şekilde birleştirmiştir. Romanları sarar, sıkılmazsınız. Okumanızı tavsiye ederim.
"Kadın bir erkeğe varmaz, kadın bir erkeğe verilmez ve bir erkek bir kızı almaz, (almak, vermek) bu tabirler kadını kıymetten düşüren, ona ahkâr (en hakir) mahiyeti veren şeylerdir ve her şeyden evvel bu zihniyeti kadınlarımız kafalarından çıkartmalıdır; bilmelidirler ki iki cins birbirleriyle hayatlarını birleştirirken yuvaya getirdikleri aynı kıymette şeylerdir ve koca 'mal sahibi' değil, ortak, hayat ortağı demektir. Bu hukuk müsavatı kadınlarımızın şuurunda yer ettikten sonra onların kuvvetli ve hakiki bir insan olmak için dimağî ve fikrî sahada da yükselmek isteyecekleri tabiidir.
Memleketimizin kadın ve erkeklerini, biri diğerini sürükleyen ve taşıyan değil, el ele ve aynı tempoda yürüyen iki mahluk olarak göreceğimiz günün uzak olmamasını dilerim. Bu kadar efendim."
- Sabahattin Ali, 17.10.1932
severim sabahattin aliyi.
dürüsttür.
cesurdur söylerken.
öyle insanları mutlu edeceğim diye kıvırmaz.
sen şeytana uydum derken daha şimdiden; o bak ne diyor. her şey insanın kendi içinde.
lisede edebiyat hocasının zorla aldırdığı kuyucaklı yusuf romanı hâlâ kitaplığımda duran yazar. o zamanlar okuma alışkanlığım hiç yoktu. yine de ortalarına kadar gelmiştim sanki, bayağı okuduğumu hatırlıyorum. sonra nerede kaldığımı mı unuttum, sarmadı da mı bıraktım hatırlamıyorum.
o zaman, kitabı çok sevmemiştim. baş parmağı kopuk bir adamın yaşamını anlatıyordu, bunu hatırlıyorum bir tek. parmağın kopukluğunu betimlediği kısımlarda, o imgeyi çok net hayal ettiğim için biraz rahatsız olmuştum, kendimi yerine koyduğum için de biraz. belki şimdi okusam hoşuma gidecek, emin değilim. bir ara başlayayım bu kitaba da en iyisi.
eşcinsel olduğu söylenegelen türk yazarlardandır ayrıca sabahattin ali.