bugün

"ben sana eşim diyemem
ben bana benzeyen birini sevemem"

(bkz: küçük iskender)* * *
bir insanın iki eli arasında bile fark varken, sol gözümüz sağ gözümüzden küçük, on parmağımızın izi birbirinden farklıyken, ve yere düşen her kar tanesi eşsizken...
belki de hayatta hiç karşılaşılamayacak eştir. ha tabi ki (bkz: aramaya inanmak) ama her aşık olunan kişi için de; "ahanda tamam bu sefer buldum" demeyiniz, üzülmeyesiniz.
yunan mitolojisin de ruh esiyle ilgili bır hikaye vardır, bundan yıllarca once insanlarla tanrılar arasında bir savas cıkmıs fakat insanlar su anki gibi degillermiş, 2 farklı cinsteki beden bir aradaymıs ve tanrılar buyuk bir yenilgiye ugramak uzerelermiş ve bir toplantı duzenlmeye karar vermişler, herkes bir fikir atmıs fakat engellenemiycegi sonucuna ulasılmıs en son bir fikir atılmıs
- insanları ikiye ayıralım oyle bir ayıralım ki bedenen ve ruhen 2 farklı varlık olsunlar, dogduklarından ittibaren birbirlerini arasınlar bulamadıkca mutsuz kalsınlar ve hic birsey yapamaz olsunlar.
ve plan uygulanmıs işte o gunden beri insan kadın olsun erkek olsun diger yarısını arar onsuz mutlu olamaz ve butun kargasaların nedenı budur.
her insanın ruh eşi hayatları boyunca mutlaka en az 1 kere karşılarına çıkarmış. o anın uzunluğu veya kısalığı sizin elinizde. belki de yıllar önce yolda çarpıp sizden özür dileyen kız/adam sizin ruh eşinizdi ve ne yazık ki siz o an suratına bile bakmadan geçip gittiniz.
(bkz: soul mate)
aslında ruh eşi birebir herşeyi benzeyen, mesela o klasik müzik dinliyorsa diğeri pop dinlemez ikisi hep aynı şeyi yapar demek değildir. kişiler birbirlerinin istek ve yaşantılarına saygı duyar. sevmese bile istediği şarkıyı dinler yada sevmediği yemeği sırf o yiyor diye yemesi gibi. ruh eşi demek birbirine tahammül etmek ve saygı duymaktan başka birşey değildir aslında.
(bkz: ruhsar) işte bu kadar ciddiye alınacak bir g.u. elementtir. hiç kimsenin ruh eşi olmaz, çünkü herkes kendini oluşturan sperm ve yumurtanın birleşmesinden itibaren kendi macerasını yaşar. birbirine sürekli canım cicim diyen simbiyoz tiplerin oportünist uyumu uydurtmuştur bu elementi.
(bkz: imam nikahlı ruh eşi)
hayatı aşktan ibaret sanmakla ilgili bir sanrıdır bu. eğer tanrı sadece benim için birini yaratmışsa vaktini hakkaten boşa harcamış. ihtimaller denizinde konsept ilişki aramaktan başka bir şey değildir. yok böyle bir şey. ruh eşiyimiş.. peeh..
asla beraber olamayacağınız kişidir sanırsam. hiç bir şeyiniz uymaz, sürekli kavga edersiniz demek ki ruh eşinizi bulmuşunuzdur. yoksa her şey uyumlu ya da ne bileyim çok sevdiğiniz biri ruh eşi olamaz. ruh eşi dediğin sağlam olacak. acı çektirmesini bilecek. anlamsızca sevecek sürekli aşık olacaksın. ruh eşi böyle olur.

ya da ben maymunum bilmiyorum. maymun diyenler kötüleyebilir.
karşı taraftaki kişinin ruhunu satır satır okumaktır.
bulduğunuzu hissettiniz takdirde asla bırakmamanız gereken, elinizde olmayan şartlara rağmen uzaksa mücadele etmeyi ve sabrı size öğreten yegane güzel insandır ruh eşi.
bulduğunuzu hissettiniz takdirde asla bırakmamanız gereken, elinizde olmayan şartlara rağmen uzaksa mücadele etmeyi ve sabrı size öğreten yegane güzel insandır ruh eşi.
insanın karşısına, yaşadığı ömür boyunca, zamanlı ya da zamansız ama sadece bir kez çıkan, aynı dili konuştuğu, bazen konuşmadan anlaştığı, diğer yarısı;

Tüm dünyevi varlıkların dışında kalan bir şey vardı zihnimde ; hiçbir canlıya benzemeyen, hiç bir tanıma uymayan, doğduğumdan beri bıkmadan usanmadan gölgem gibi beni takip eden bir şey. Adını koyamadım. Kader karşıma çıkaracak elbet dedim, sustum. Tek yapabildiğim onu düşünmek, ve içimde günden güne büyüyen varlığına alışmak oldu.

Zamanlar geçti, büyüdük belki. Masumiyetimizi kaybettik, acılar, göz yaşları, haksızlıklar geçti üstümüzden, becerdi ikimizi. Kalbin cayır cayır yanmasına, durup durup ağlamaya, çaresizlikten kıvranmaya alıştık. Bedenimizden ruhumuza işleyip ele geçirdi bütün sevinçlerimizi. Ama ne olursa olsun elimden tuttu, tüm gidenlere inat yalnız bırakmadı, bir tek "O" terk etmedi beni. Acıdan kanayan kalbime ilaç oldu, yüzümden düşen bin parçalardan şikayet etmedi hiç. Her sessizlik anında karşıma geçip kulağıma fısıldadı mutluluğun reçetesini. Ama ben derin denizlere hapsolmuş bir balıktım o zamanlar, bitmek bilmeyen sefer özlemlerim vardı sıcak sulara. Dinlemedim, görmezden geldim yüzünü. Yok dedim , yok öyle bir adam. varlığını, kalbime söz geçirmeye çalışan zihnimin bir oyunu, kendimi avutmak için uydurduğum son umudum sandım.

Günler geçti, unuttum onu, yalnızlığımla kaldım. kalan son umudumu da rakıya meze yaptım ve azıcık nefes katabilmek için soluksuz günlerime, yaralarıma tuz basmak için, yorgun bedenimi bir deniz kenarına attım. Varlığını biliyordum hep, hayalimde çizdiğim yüzü eninde sonunda bir gün bulacağımı da ama hayat bir türlü fırsat vermedi karşılaşmamıza. birbirimizi aramaya çalışmaktan yorulduk ve başka sevgiler, sevgililer aldık hayatlarımıza.

Bir gece, son sigaramı içmek için doğru zamanı bulmaya çabalarken, çıktı geldi. Ayak seslerini duydum gecemde. Çizdiğim yüz, karşımda gözlerimin içine bakıyordu. inanmak istemedim önce, sonra Kulağıma doğru fısıldayan o güzel sesini duydum; "sonsuza dek, seni ellerim üstünde taşımak, gözyaşlarını avuçlarıma doldurup yüreğine su serpmek için geldim, sakın bırakma beni!"

Bırakmadım. Her gece güzel yüzünü karşıma alıp saatlerce dinledim, ağladım, güldüm. Etraftaki onca kalabalığa rağmen, zehir zemberek yalnızlığı iliklerine kadar hisseder ya insan; bir tek o gelince iki kişi oldum ben. Bir tek onun varlığı yalnızlığımı soyabildi üzerimden. Gerisi yok. Başlangıcı meçhul, sonu olmayan bir ibadet biçimiydi bu. Sözleri sözlerim, bedeni bedenim, elleri ellerim oldu. Her gecenin sonunda son bir sigara bıraktım geriye, varlığının kıymetini daha iyi anlayabilmek için. eğer gerçekten o bense, sonsuza dek sürmezdi, giderdi bir gün, biliyordum. bu yüzden her gecenin sonunda yaşadığıma pişman oldum.

ömrümün en güzel zamanlarını yaşadığımı ve giderek sona yaklaştığımızı hissediyordum. sevmek zamanı doldu ve gideceğini söyledi bir gün. kızamadım; gerçekten diğer yarım olduğu için, ruhu bana ait olduğu için, gideceğini bilerek yaşadığım için kızamadım.

Şimdilerde, sesine alışan kulaklarım, cümlelerini birer birer zihnime kazıyan gözlerim ve umutsuzca göğe doğru uzanıp Allah a isyan eden ellerim var; "Neden diğer yarımı kesip alırken onu yeniden bulacağım zamanın karşısına ömrümün bu demini yazdın, şimdi; hayatlarımız karmakarışık ve başkalarıyla doluyken, çok geç değil mi, elimden kayıp gitmesi için çok erken ama benim olması için çok geç değil mi?"

(bkz: ruh eşi)
yaşanılan ve hissedilenin, duygulardan da öte olduğu kişidir. kendinden çok güvenebileceğin; ama sonuçlarının çok tehlikeli olabileceği, karşılaşınca iki kere düşünülmesi gerekendir. o sizsinizdir ve size sizden başkası zarar veremez.
Hayallerinin,hayata bakışının,fikirlerinin aynı olduğu;kısacası ona baktığında kendini gördüğün kişidir...
"eğer gerçekten ruh eşimse başka bir zamanda başka bir yerde tekrar karşıma çıkar" dedirtir.
gördügun anda işte bu denilesi tapılası kişi .
vardır. ama ya çok geç çıkar karşına, ya da çok yanlış bir zamanda.
genelde bu ruh eşi sandıklarımız sayesinde ruh leşine döneriz.. ruh eşi nedir amk ruh muyuz biz casper mıyız ? yoo.. ben 47 kiloluk etten yağdan ve maalesef selülitten oluşan bi insanım yani..

şimdi kolumun eşi olcak , bacağımın , gözümün , ruhumun , saçımın , ayak parmağımın oramın buramın oldu.. artık eş eş yaşarız ikiz gibi.. sora da sıkılır başka eşleri ararız..

eskiden ne güzelmiş.. insanlar ruh eşlerini aramak için götlerini yırtmaz , hayatın onlara getirdikleri eşleri uslu uslu kabul ederlermiş..
bulmak kimine nasiptir, kimine hayal.
bulununca, karşı karşıya gelinen zorluklar her ne olursa olsun sonuna kadar gidilmesine değecek yegane insandır.

---spoiler---

ezelden beri var olan ruh eşlerimizin nerede olduklarını bilemediğimiz için bütün dünyayı aramak zorundayız. eğer onlar iyi durumdaysa biz de mutlu oluruz. iyi değillerse bilinçsiz de olsa onların acılarının bir bölümünü de biz çekeriz. en azından bir kez karşımıza çıkacak ruh eşiyle buluşmayı gerçekleştirmek zorundayız. bu buluşma birkaç saniye de sürse, bunu gerçekleştirmekten sorumluyuz, çünkü o saniyeler beraberlerinde ömrümüzün geri kalanına yetecek yoğunlukta bir aşkı getirirler. kadın ya da erkek, ruh eşimizi kabullenmeden, hatta farkına varmadan yanımızdan geçip gitmesine de izin verebiliriz. ve şımarıklığımız yüzünden insanoğlunun kendisine icat ettiği en büyük işkenceye mahkum oluruz: yalnızlığa. "

---spoiler---

paulo coelho - brida
ten eşinden farkı çirkin olmasıdır.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar