ahilik teşkilatına mensup Türkmenlerin çoğu alevi (Bektaşi-Aleviliğin tasavvuf kolu) olduğu için doğru önermedir. Selçuklu hükümdarları moğollara yenilince onlarla işbirliği yaparak direnen Türkmenleri kırşehirde katliamdan geçirmişlerdir. bu katliamdan kurtulan türkmen boyları Bizanslılara ve ülke sınırlarına doğru kaçmışlar, zamanla Osmanlı beyliğinin çekirdeği haline gelmişlerdir. Bizanslılara sığınan Türkmenler, Osmanlı beyliğiyle işbirliği yaparak Bizans topraklarını almaya başladılar ve güçlendiler.
işte ezeli Karamanoğulları, Osmanlı beyliği düşmanlığı buna dayanır. Türkmenler kendilerine katliam yapan Selçuklunun varisi olan Karamanoğullarından yıllarca nefret ettiler. ve oraya hakim olan Mevlevi düşüncesinden. Mevleviler, katliamdan kaçan Türkmenlerin işyerlerini üzerlerine geçirmişler ve bu sayede güçlenmişlerdi.
fakat zamanla Mevleviler, Osmanlı ailesine sızmayı başardılar. özellikle de evlilikler yoluyla. çelebi Mehmet (fetret dönemi padişahlarından) Mevlana'nın torunlarındandır. tasavvufun ilmi, medeniyeti, bilimi gerileten düşüncesi osmanlıya bu şekilde hakim olmaya başladı ve önü alınamaz bir çöküş devrine girildi.
tüm oğuz-türkmen taifesi gibi oğuz kayıları da alevi-bektaşidir.
örneğin osman gazi'nin asıl adı "otman" ya da "atman"dır, osman gazi'nin dedesinin adı da süleyman değil öz türkçe bir isim olan "selman"dır ki selman ismi şii dünyasında selman-ı pak'a binayen son derece saygı arz etmekte olan bir isimdir. aşık paşazade tarihi'nde de, kayı ceddinin ismi bütün yazmalarda gösterilen şekli selman olduğu halde süleyman olarak görülmektedir.
ayrıca, aşık paşazade tarihini günümüz türkçesine çeviren hüseyin nihal atsız, ilk sayfada aşık paşazade'nin soy kütüğünü verirken şeyh selman adının karşısına parantez içinde (veya süleyman) diyerek not düşmüştür.
filhakika, soyu kayı soyuna dayanan aşık paşazade bu eserinde kendi soyunu şöyle arz eder;
"ben ki fakir derviş ahmet aşıki'yim, babam şeyh yahya, onun babası şeyh selman, onun babası aşık paşa, onun babası zamanın kutbu baba ilyas'tır ki seyyid ebulvefa'nın halifesidir..."
yani kayı soyunda bir seyyid varlığına rastlıyoruz böylece.
büyük ölçüde doğrudur. doğrudur doğru olmaya ama o tarihlerde anadolu'da alevilik - sünnilik arasındaki ayrım şimdiki kadar net değildi. bırakın o tarihleri, evliya çelebi'nin yaşadığı oldukça geç tarihlerde bile durum sanılandan karışıktı.
mesela sıkı sünni olan ve iyi bir din eğitimi alan evliya çelebi'nin doğumunda kulağına ezan okuyan, kerametini inandığı, bir çok kerametini yazdığı giysüdar mehmet efendi, yine kendi anlatımına göre şarap çeken bir bektaşi dervişiydi. aşırı softa olanlar dışındaki sünniler, ebubekir'e, ömer'e ve osman'a sövmedikleri sürece -ki sövmezlerdi- alevileri, bektaşileri dinden kopmuş görmezlerdi. namaz kılmamalarına, şarap içmelerine rağmen dedelerin kerametine inanırlardı. sünni din adamlarına "zahir alimi", diğerlerine "batın alimi" derlerdi.
aleviliğin bektaşilik koluna mensuptu osmanlı kurulduğu zamanlar. bugün aklımıza alevi deyince kızılbaş gelir. osmanlı hiçbir zaman kızılbaş olmamıştır. sünniliğe yakın bektaşi inancına sahiplerdi.
bektaşiler alevilerin sünni kolu sayılabilir. ömer osman gibi isim koyarlar. açık şekilde şiilerden ve diğer alevilerden ayrışabilirler. yeniçeri ocağı kalkana kadar bektaşiler osmanlı yönetiminde ses sahibi olmuştur.
nakşibendilik hariç türkiyede bulunan tüm tarikatlar soy olarak kendini hz.ali 'ye dayandırır.onun için bu tarikatlara alevi tarikatları demek yanlış olmaz.ancak alevi ismi altında pek çok yorum olduğu hatırlanmalı bu gerçek tunceli ve civarı alevi ismi altındaki insanlarla karıştırılmamalıdır.
doğrudur osmanlı tebası büyük çoğunluğu mezhep olarak sünni geçmişte tarikat olarak aleviydiler.