televizyonda kesinlikle görmek istemediğim gazeteci.
gerek örtünmenin kurallarını bilmiyor olmasından, - başına bir şal almış; kulaklar, boğaz, boyun açık; dapdar kıyafetlerle tv'ye arz-ı endam ediyor- gerekse dini, siyasi ve kültürel konulardaki bariz eksiklerinden dolayı televizyonda içinde bulunduğum "muhafazakar" ve "başörtülü" kesimi temsil etmemesi gerektiğini düşünüyorum. bu tip insanlar yüzünden, ki bir diğer örneği meslektaşı esra elönü, muhafazakar insanlar "dinci", "yobaz" veya "örümcek kafalı" gibi kişiliğe hakaret içeren sözler duymak zorunda bırakılıyor. sırf "başörtülü yazar/gazeteci konjentajı" dolsun diye bu tip insanları kanalların bünyesi katması üzücü.
başı ve aynı zamanda beyni örtülü rüzgargülü. söylemlerinde dönüp duruyor. halk için değil de sanki birileri beni duysun da hakettiğim değeri versin yorumları ile bab-ı ali ye mesajlar gönderen gariban.
ekrana çıktığında yavrusunu veya sevgilisini kaybetmiş de ekranlarda arayan üçüncü sayfa mağdurları aklıma geliyor. hiç saygı duyulacak bir yazar intibağı bırakmıyor.
populizm doğrultusunda hareket eden bir köşe yazarı. yazılarıyla okuyana pek bir artı katmak bir yana pekçok şey götürür. ayrıca tarafını da açıkça belli eder. kısacası fazlasıyla itici.
uzun ve ağdalı cümleler kur, karizmatik ve okunan bir yazar olursun yalanına inanmış türbanlı.
tam da mekanını bulmuş fatih altaylı gibi fırsatçı editörün kanatlarının altında palazlanmıştır.
köşe yazarlığı zaten sefilleri oynuyor ama televizyona çıktığı zaman çok gülünç durumlara düşüyor.
gözlerini kısarak bakıp karşısındakini dikkatlice dinliyormuş gibi yapmalar bazen eli çeneye götürmeler bir takım tripler.. halbuki kaç kere denk geldim ki o parlak ışıkların altında alnı boncuk boncuk terlediği için feci halde de sıkılıp bunalıyor. konuşulan konudan kopması lafı alakasız yerlere getirmesi bedenen orada olsa dahi aklının evde ocağın üstünde bırakıp bırakmadığından emin olamadığı düdüklü tenceresinde olduğunu düşündürtüyor.
normalde düz, sıradan, özelliksiz bir insanken fikri zikri değerli, birikimli insanmış muammelesi görmesi çok sırıtıyor bu kadında çook.
uzun yıllar erkek egemen zaman gazetesinde yazdıktan sonra, habartürk'e geçen türbanlı kadın yazar. ilk dönemlerinde sinema ve televizyon eleştirmeni vasfıyla yazdıklarıyla dikkat çekse de, bu süreç ilerledikçe entellektüel bilgi birikiminin zayıflığını daha fazla gizleyememiştir. beyaz türklerlere alternatif olarak geliştirdiği ''beyaz müslümanlar'' kavramını daha fazla omuzlarında taşıyamayarak, sonunda bize, hem islami kimliğe sahip olup, hem de bilimsel düşüncencenin özgürlük savunuculuğunun yapılamayacağını ıspatlamıştır. özellikle michael jackson'ın ölümünden kısa bir süre sonra kaleme aldığı ,ana fikri ''mj ' ı cehennemde zebanilerin beklediği'' yazısı buna örnek gösterilebilir. dini, tekeline alan bu kadın, mj 'ın biletini kesmiştir. buna örnek gösterilebilecek bir diğer yazısı da ''duygu asena bir erkek projesidir '' olmuştur. kendisi tavsiyem şudur, sinema üzerine analizlerini derinleştiriip, sadece bu konular hakkında yazsın. çünkü janjanlı kelime oyunları ve anlaşılmazlık ilkesi, okurları arasında prim yapmıştır. kaleminin gücü hakkında farklı görüşler olsa da, herkesin hem fikir olduğu konu ''hitabetinin çok zayıf olduğu''dur. bu sebeble de, televizyonda pek boy göstermemesi onun için daha hayırlıdır.
evde soğan kavurup türlü yapacakken karşısına çıkan fırsatı değerlendirip gazeteci olmuş kadıncağız.
türban desen değil başörtüsü desen o hiç değil tuhaf, şal gibi bişeyle kafasını sarmasından tut kurduğu düşük ve ağdalı cümlelere kadar herşeyiyle itici ve tiksinç bir kadın olduğunu düşünüyorum.
utanmadan demokrasiden arlanmadan özgürlüklerden bahsetmesi hepten eğreti duruyor.
tam da kendi hitap ettiği kitleye göre işler çevirmesi ise cabası.
velhasıl beyhude oksijen israfıdır.
akp'nin medya kalemşörlerinden bir tanesi. Tam evlere şenlik. Dünkü programda kadın cinayetleri konuşuluyor. Diğer vekillerin hükümete yönelik haklı eleştırilerini bile yalanlıyor. E be arkadaş akp'li vekil yoktu ama eksikliğini hissettirmedin!
dün bir tv programında " ben öcalan'a bebek katili, terörist demiyorum isteyen ne derse desin" laflarını kullanmış biri, kayıtlara geçsin diye yazıyorum, devran değişince söylediklerini inkar edemesin.
kendisi "neden o listedeyim" adlı bir yazı yazmış kendisini yormuş sağolsun. ben kısaca özetleyeyim :
neden o listedesin
türbanlısında ondan.
sadece o kadar.
apo köpeği için "Bir kesimin bebek katili dediği adam Nevruz'da çok güzel bir konuşma yaptı ve bize geleceği gösterdi'' diyebilmiş bir zavallı, bir ucube.
ayar verip vermemesi bir yana doğruları yazdığı aşikardır. yılmaz özdil'i de ayrıyeten tebrik ediyorum. kendisi eleştirsin, hükümeti başbakan'ı yerden yere vursun eyvallah. sonuçta bu toprağın insanı bu topraklar için gerektiğinde ölme şerefini gösterecek biri. bu göz ardı edilemez bir gerçek. ha tabi öyle konular var ki yılmaz özdille bir arada olamayız, onun gibi düşünemeyiz düşünmeyiz belki de. bu tutum, kendi sınırlarımız kendi ''milliyetçi'' duygularımız çerçevesinde kalır. yani bu ülkeyi bir hane olarak düşünürsek, bu evde olanlar burada kalır. çünkü kürdüyle türküyle farklı inanç grubuyla bu ülkedeki insanlar ailedir. aile içinde çatışmalar elbet olur ama o aileye dışarıdan biri dil uzatsa elbetteki kenetlenmek durumunda kalırsınız. türkçesini yazayım, ben yılmaz özdil'i yerden yere vururum, yeri gelir o da bana aynısını yapar ama bu, bu topraklar içinde ikimiz arasında kalır dışarı çıkmaz. bu sebepten yılmaz özdil'e sarılmak şereftir. en azından esad'a sarılmaktan daha onurlu bir iştir. tabi onursuzlar bunu kavrayamazlar o ayrı mesele.
yılmaz özdil'de haklı nihal bengisu karaca'da. bunu es geçtik, geldik şimdi bir diğer kesime;
siz ne utanmaz ne arlanmaz ne aşağılık yaratıklarsınız ki esad gibi bir köpeğin sizin ülkenizi ve siyasilerini alenen tehdit etmesine karşın yine de esad'a şakşakçılık etmekten geri durmayıp, kalkıp faturayı her durumda türkiye ve politikalarına kesme sahtekarlığı göstermektesiniz.
her durumda, ne olursa olsun hükümeti yerden yere vurma hakkı sizlerindi, esad gibi köpeklerin değil, ha siz bu sahtekarı bu devlete ve siyasilerine karşı savunuyorsanız buyurun defolun gidin suriye orada...
tarih bunların hesabını sizlerden mutlaka soracaktır, bakalım o zamanda utanmadan mağdur edebiyatı yapmaya devam edecek misiniz gerçekten merak ediyorum, bence edersiniz çünkü utanma duygunuz yok, hiç olmamıştı hatta.